KUR’AN’DAN GENÇLİK REHBERİ
KUR’AN’DAN GENÇLİK
REHBERİ
Allah Tasavvuru
Küresel sermayenin
dünyayı kuşatıp dönüştürme hızı günden güne güçleniyor. Bütün toplumlara yaşam
biçimi olarak tüketim köleliği ve bu köleliği besleyen moda, spor, teknoloji,
sanat vb. köleleştirme sistem ve merkezleriyle insanlar uyuşturulmaktadır.
Bunlar yetmiyormuş gibi, laiklik, muhafazakârlık, ılımlı Müslümanlık, günden
güne din haline getirilen mezhep ve cemaatler karşısında hakikati aramak
isteyen bir gencin durumun içinden çıkması oldukça güç görünüyor. Kalp ve
kafalardaki virüsler ancak Kur’an anti virüsüyle temizlenebilir. İnsan zihni
ancak bir ismi de “Nur” olan Kur’an vahiyle durulabilir. Bu konuda ciddi Kur’an
çalışmalarına ihtiyaç var. Kur’an’ın
insan ve toplum inşa etme kudreti her zaman mevcut, yeter ki biz isteyelim. Bireysel
ve toplumsal değişimin yasalarını bildiren (13/11) ayeti de bunu beyan ediyor:
“Gerçek
şu ki, insanlar kendi iç dünyalarını değiştirmeden Allah onların durumunu
değiştirmez.”
Kur’an’da bir konuda
ayetler nüanslarla tekrar edilmektedir. Bu tekrarlardan en kapsamlısı
alınarak; Kur’an çocuklar ve gençler
için özetlenmeli, onlar için muhtasar mealler yapılmalıdır. Yani; Allah inanç
ve tasavvurunu, ahiret inanç ve tasavvurunu, peygamber inanç ve tasavvurunu,
Kur’an inanç ve tasavvurunu, ahlak ve ibadet, toplumsal düzen ve hukuk konuları
gibi Kur’an’ın temel konuları özetlenmeli, Kur’an’ın bütün hayata
(dünya-ahiret) nasıl baktırmak istediği gösterilmelidir. İşte bu tür
çalışmalara küçük bir örnek teşkil etmesi bakımından “Allah ve ahiret
tasavvuru ve güzel ahlak hakkında Kur’an’dan gençlik rehberi” isimli bir
denemedir bu çalışma.
Ey genç! Ebedi
dünyada kalacakmışsın gibi bütün vaktini daha ne zamana kadar seni
ilgilendirmeyecek, sana ahirette hiçbir faydası olmayacak şeylere harcıyorsun.
Ünlülerin! hayatları, futbol müsabakaları, ülkelerin başkentleri, araba
markaları vb. şeyleri merak ettiğin kadar Rabbinin sana gönderdiği Kur’an mesajını
hiç merak ettin mi? Oysa telefonuna gelen mesajı hemen okuduğun halde,
Kur’an’dan gelen 6236 mesajın hala okunmamış duruyor. Son okuma tarihin/ölüm
zamanın gelmeden okumak istemez misin?
“Onlar Kur’an’ı hiç
düşünmüyorlar mı? Eğer O, Allah’tan başka birinden gelmiş olsaydı, onun içinde
pek çok çelişki bulurlardı.”(4/82)
“Onlar, Kur’an’ı hiç
düşünmüyorlar mı, yoksa kalpleri üzerinde kilitler mi var?” (47/24)
“De ki: “İnsanlar ve
cinler, bu Kur’an’ın bir benzerini yapmak için bir araya gelseler; birbirlerine
arka çıksalar bile, onun bir benzerini yapamazlar.” (17/88)
“Yoksa ‘Onu uydurdu.’
mu diyorlar? De ki: -O’nun surelerine benzer bir sure meydana getirin,
iddianızda samimi iseniz Allah’tan başka çağırabileceklerinizi de çağırın.”
(10/38)
“Eğer yerde ve gökte
Allah’tan başka ilahlar olsaydı, yer de gök de bozulup giderdi. Hükümranlığın
sahibi olan Allah, onların nitelemelerinden çok yücedir.” (Enbiya/21).
Ey genç! Kâinatta
her şeyin her şeyle ile ilgisi vardır. Kâinat; sayamayacağımız sanat harikalarıyla
dolu büyük bir tasarım harikasıdır. Ve her bir detay insanın hayretini
artırıyor, “fetebarakallâhu ahsenul hâligîn/her şeyi en güzel şekilde yaratan
Allah’ın şanı işte böyle yücedir.” (23/14) ayetini okutturuyor.
Bütün insanlar bütün güçlerini
kullansalar güneşi doğurup batırabilirler mi? Peki her günde birer defa
tekrarlanan bu eşsiz düzeni kuran kim, hiç düşündün mü?
“De ki: -Allah,
kıyamet gününe kadar geceyi üzerinizde devamlı kılsaydı; Allah’tan başka hangi
ilah size bir ışık getirebilir? Hala, anlamıyor musunuz?
De ki: -Allah, kıyamet gününe kadar gündüzü üzerinizde
devamlı kılsaydı; Allah’tan başka hangi ilah size içinde dinleneceğiniz geceyi
geri getirebilir? Hala, görmüyor musunuz?” (28/71-72)
Ey genç! Zahmetsizce
ve hiçbir bedel ödemeden ulaşıp içtiğin su hakkında hiç düşündün mü? Kur’an
adeta varlık/kainat kitabını okuyamayanlar için onun tercümesi gibi her gün
tekrarlanan kevni ayetleri birde vahiy ekranında yazıyor, okuyor, okutturuyor.
“İçtiğiniz suyu
gördünüz mü? Onu buluttan siz mi indirdiniz, yoksa indiren
biz miyiz?
İsteseydik onu tuzlu bir su yapardık; şükretmeniz gerekmez
mi?” (56/68-70)
“De ki: -Eğer suyunuz
yerin dibine çekilse, söyleyin bakalım, size akar bir su kim getirebilir?”
(67/30)
Dünyayı sarsmasın diye
dağları yaratan, rüzgârlara aşılama vazifesi veren, denizlere boyun eğdiren
kimdir?
“Yeryüzünde, onları sarsmasın diye, sabit dağlar yarattık ve doğru
gidebilsinler diye geniş yollar açtık.” (21/31)
“Biz, rüzgârları aşılayıcı olarak
gönderdik ve gökten bir su indirdik de onunla su ihtiyacınızı karşıladık. (Biz
bunları yapmasaydık) siz onu (yeterli) suyu depolayamazdınız.” (15/22)
“Allah; kendi emriyle gemiler akıp gitsin ve
O'nun fazlından ararsınız diye, sizin için denize boyun eğdirdi. Umulur ki
şükredersiniz.” (45/12)
Ey genç ve ey Allah’a kul olarak
cennette genç kalmak isteyenler! Her gün göz kamerandan geçen
yüzlerce kevni ayetle Rabbimiz kendini sana tanıtmak istiyor. Ama sen
yanlarından habersizce geçip gidiyorsun. “Göklerde ve yerde nice
belgeler vardır ki, yanlarından yüzlerini çevirerek geçerler.” (12/105)
ayetiyle de bunu bir kez de sözlü olarak söylüyor.
Ey genç! Yaratıcın/yaratıcımız,
bu ayetleri okuman için senden/bizden resmiyet istemiyor. “O akıl sahipleri,
ayakta da, otururken de, yanları üzere yatarken de Allah’ı düşünürler/anarlar,
göklerin ve yerin yaratılışını düşünerek şöyle dua ederler: -Rabbimiz, bunları
boşuna yaratmadın. Seni (eksiklikten ve boş şeyler yapmaktan) tenzih ederiz.
Bizi ateşin azabından koru!” (3/191) ayetiyle seni bütün aracılardan
soyutlayarak huzuruna çağırıyor. Sen ise içindeki görünmeyen putlar ve
dışındaki haktan uzaklaştıran her türlü oyalamalar yüzünden bir türlü kendine
gelemiyorsun. Sana senden yakın olan Allah’ı ihtiyarlayınca Kâbe’de arama
sarhoşluğuna düşeceksin. Ölümle uyanmadan “Andolsun ki insanı biz
yarattık. Ona nefsinin ne fısıldadığını da biliriz. Biz ona şah damarından daha
yakınız.” (50/16) ayetinin ikazına kulak ver. Dirilmek istediğinde vahiyle seni
diriltecek, ölmek istediğinde ölümle uyanacaksın. Eğer, O bize şah damarımızdan
daha yakın nasıl olabilir dersen gelecek ayetin anlam saraylarına gir: “Yeryüzünü sizin için yerleşme yeri ve göğü de bina olarak yaratan
Allah’tır. Sizi en güzel şekilde şekillendirmiş ve iyi şeylerden size rızık
vermiştir. İşte sizin Rabb’iniz Allah! Alemlerin Rabb’i olan Allah ne
yücedir!”(40/64). O bütün güneş sistemini sana rızık vermek için döndürüyor. Ve
o rızıklar şimdi senin şahdamarında O’nun izniyle dolaşmaktadır.
Ey genç! Rabbimiz uzaklarda delil aramayalım
veya usanırsak iç âlemdekileri de okuyalım diye kendi varlığımızda da deliller
yerleştirmiştir:
“Onun hak olduğu iyice
belli olana kadar, ayetlerimizi hem afakta hem de kendi içlerinde göstereceğiz.
Rabbinin her şeye şahit olması yetmez mi?” (41/53)
“Sizi güçsüz yaratan, sonra
güçsüzlügün ardından kuvvet veren ve sonra kuvvetin ardından güçsüzlük ve
ihtiyarlık veren, Allah'tır. O, dilediğini yaratır. O, hakkıyla bilendir, üstün
kudret sahibidir.” (30/54)
“Ey insanlar! Eğer yeniden
dirilmekten şüphede iseniz, şunu bilin ki, biz sizi topraktan, sonra nutfeden,
sonra alakadan (aşılanmış yumurtadan), sonra uzuvları (önce) belirsiz, (sonra)
belirlenmiş canlı et parçasından (uzuvları zamanla oluşan ceninden) yarattık ki
size (kudretimizi) gösterelim. Ve dilediğimizi, belirlenmiş bir süreye kadar
rahimlerde bekletiriz; sonra sizi bir bebek olarak dışarı çıkarırız. Sonra
güçlü çağınıza ulaşmanız için (sizi büyütürüz). İçinizden kimi vefat eder; yine
içinizden kimi de ömrün en verimsiz çağına kadar götürülür; ta ki bilen bir
kimse olduktan sonra bir şey bilmez hale gelsin. Sen, yeryüzünü de kupkuru ve
ölü bir halde görürsün; fakat biz, üzerine yağmur indirdiğimizde o, kıpırdanır,
kabarır ve her çeşitten (veya çiftten) iç açıcı bitkiler verir.” (22/5)
Ey genç! Şirkin çağdaş görünümleri seni haktan
yüz çevirmeye çalıştıklarında fıtratına dönmen için şu ayetler rehberin olsun. “Muhsinler, bir çirkin iş yaptıklarında veya nefislerine
zulmettiklerinde Allah’ı zikredip günahları için mağfiret dilerler. Allah’tan
başka günahları kim bağışlar? Onlar, yaptıklarında bile bile ısrar etmezler.
İşte böyle olanların mükâfatı, Rableri tarafından
bağışlanmak ve altlarından ırmaklar akan cennetlerdir. Orada ebedidirler. Böyle
çalışanların mükâfatı ne güzeldir.” (3/135-136).
“Ashab-ı Kehf ve
Rakim’i, şaşılacak ayetlerimizden mi zannettin sen?
Hani bir kaç genç mağaraya sığınmıştı ve şöyle demişlerdi:
-Rabbimiz, bize katından bir rahmet ver ve işimizde doğruyu başarmayı bize
nasip et!” (18/9-10). O gençler de etten ve kemiktendi. O gençler boş
verselerdi, tevhit davası biz gençlere ulaşmazdı. Senin onlara vefa, Rabbimize
karşı sorumluluk bilincini takınma vaktin gelmedi mi? “İman edenlerin Allah'ı anma ve O'ndan inen Kur'an sebebiyle
kalplerinin ürpermesi zamanı daha gelmedi mi? Onlar daha önce kendilerine kitap
verilenler gibi olmasınlar. Onların üzerinden uzun zaman geçti de kalpleri
katılaştı. Onlardan birçoğu yoldan çıkmış kimselerdir.” (57/16)
Ey genç! Sen de şu ayetin
müjdesine girenlerden olmak istemez misin? “Müminler içinde Allah'a verdikleri
sözde duran nice erler var. İşte onlardan kimi, sözünü yerine getirip o yolda
canını vermiştir; kimi de (şehitliği) beklemektedir. Onlar hiçbir şekilde
(sözlerini) değiştirmemişlerdir.” (33/23)
Ey
genç! Günahlarına bakıp sakın ümitsizliğe kapılma,
ancak şirke düşme! “De
ki: Ey kendilerine karşı günah işlemekte aşırı giden kullarım, Allah'ın
rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Çünkü Allah, bütün günahları bağışlayıcıdır. O,
çok bağışlayıcı ve merhametlidir.” (39/53). “Allah,
kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz bundan başkasını dilediği kimse için bağışlar.
Kim Allah’a şirk koşarsa, o derin bir dalalete düşmüştür.”(4/116).
Ahiret Tasavvuru
Ey
genç! Ahirete iman, Allah’a imandan sonra Kuran’da
en çok zikredilen mevzulardan biridir. Hatta çok yerde Allah’a imanla peş peşe
gelir. Ahirete iman toplumsal hayatın sigortasıdır. O koruyucu kalktığı içindir
ki dünya bugün fesada uğramıştır. Bu dünya oyun ve eğlence için yaratılmadı. Bu
dünya bir imtihan yeridir. Nasıl ki şehrin bir yerine pazar kurulur ve akşam
olunca kaldırılır. Aynen öylede dünya pazarı kıyamet akşamıyla toplanacak ve
ahiret yurdu kurulacaktır. Dünyanın geçici olduğunu anlamayanın durumu; bir
yolcunun mola yerinin hoşuna gitmesiyle yolcu olduğunu unutup otobüsünü
kaçırmasına benzer.
“Hayır! Doğrusu siz, çarçabuk
geçeni (dünya hayatını ve nimetlerini) seviyorsunuz da, ahireti
bırakıyorsunuz.” (75/20-21)
“Şu insanlar, çarçabuk geçen
dünyayı seviyorlar da önlerindeki çetin bir günü (ahireti) ihmal ediyorlar.”
(76/27)
“Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun,
‘(eğlence türünden) tutkulu bir oyalama', bir süs, kendi aranızda bir övünme
(süresi ve konusu), mal ve çocuklarda bir ‘çoğalma-tutkusu' dur. Bir yağmur
örneği gibi; onun bitirdiği ekin ekicilerin (veya kâfirlerin) hoşuna gitmiştir,
sonra kuruyuverir, bir de bakarsın ki sapsarı kesilmiş, sonra o, bir çer-çöp
oluvermiştir. Ahirette ise şiddetli bir azap; Allah'tan bir mağfiret ve bir
hoşnutluk (rıza) vardır. Dünya hayatı, aldanış olan bir metadan başka bir şey
değildir.” (57/20)
Ey
genç! Bahardan sonra yaz, geceden sonra sabah nasıl
geliyorsa ahirette mutlaka gelecektir. Allah yeniden dirilmenin binlerce
örneklerini her baharda bizlere seyrettiriyor. Bir de Kur’an ekranında bizlere
okutturuyor:
“Allah’ın
rahmetinin eserine bir bak, yeryüzünü kuruduktan sonra nasıl canlandırıyor.
İşte ölüleri de böyle diriltecektir. O’nun her şeye gücü yeter.” (30/50)
“İnsan
kendisini bir damladan yarattığımızı görmüyor mu ki apaçık mücadeleci
oluveriyor. Kendi yaratılışını unutup, bize örnek veriyor:
-Bu çürümüş kemikleri kim diriltebilir? diyor. De
ki: -Onları ilk defa meydana getiren diriltecek. O her türlü yaratmayı bilir.”
(36/77-79)
“Gökleri ve yeri yaratan ve onları yaratmaktan yorulmayan
Allah’ın ölüleri de diriltmeye gücünün yeteceğini görmüyorlar mı? Elbette onun
her şeye gücü yeter.” (46/33)
Allah'a
teslimiyet, dünyevî zevk, rahat ve menfaatlerden ferâgat anlamına geldiğine
göre sağlam bir ahiret inancı, mü'minde olmazsa olmaz bir özellik demektir.
Sağlam bir ahiret inancına sahip olmayan bir insanın, cahilî düşünce ve
yaşayışlardan uzak durması, imkân haricindedir.
Ey
genç! Geçmişi nasıl aldığımız kayıtlarla şu anda
izleyebiliyorsak; geleceği de Rabbimiz vahiy ekranında bize seyrettiriyor. Şu
andaki maddi veya manevi durumumuz geçmişteki çalışıp çabalarımız ise, ahiret
geleceğimizin karşılığı da dünyadaki çabalarımızın kayıtları olacaktır. Vahiy ekranı bize geleceği şu an gibi akıl ve
kalbimize yakınlaştırıyor:
“O
gün, siz huzura alınırsınız ve hiçbir şeyiniz gizli kalmaz. Kimin
kitabı sağından verilirse, -Alın, kitabımı okuyun, ben zaten bu hesabıma
ulaşacağımı tahmin etmiştim, der. Artık O, hoşnut edici bir hayat içinde. Yüksek bir cennette.. Meyveleri ise aşağıdadır. Yiyin, için afiyet olsun.
Bu, geçmiş günlerde yaptıklarınızın karşılığıdır. Kitabı solundan verilen ise
şöyle der: -Eyvah, keşke kitabım verilmeseydi. Hesabımı
hiç bilmeseydim. Keşke ölüm bir son olsaydı. Malım bana fayda vermedi. Gücüm yok olup gitti. Tutun onu,
bağlayın! Sonra atın onu ateşe! Sonra da onu yetmiş arşın boyundaki zincire vurun ve sürün. Çünkü O, yüce Allah’a iman etmiyordu. Yoksulu
yedirmeye teşvik etmiyordu. Onun için hiçbir yakın
yoktur. İrin ve kan karışımından başka bir
yemek yoktur. Onu günahkârdan
başkası yemez.” (69/18-37)
“Rab’lerini
inkâr edenler için de cehennem azabı vardır. Ne kötü bir son! Oraya atıldıkları zaman,
onun kaynarken çıkardığı uğultuyu duyarlar. Neredeyse
öfkeden paramparça olacak, ne zaman oraya bir grup atılsa, oranın bekçileri
onlara sorar: -Size bir uyarıcı gelmedi mi? Evet, bir
uyarıcı gelmişti, fakat biz yalanladık ve Allah hiç bir şey indirmemiştir. Siz
ancak büyük bir sapıklık içindesiniz, dedik derler. Eğer
dinlemiş veya akletmiş olsaydık bu ateş halkı için de olmazdık, derler. İşte böylece günahlarını itiraf ederler. Kahrolsun çılgın ateş
halkı!” (67/8-11)
Ey genç! Fıtratından uzaklaşıp, nefsini ve dünyayı
ilah edinen insanın gücü yettiği her şeye hükmetme istemesi her yerde fesadı
artırmıştır. Bunun sonucu olarak; insandan tabiata, felsefeden bilime, dinden
siyasete hemen hemen her şeyin dengesini altüst olmuştur. Artık yeryüzünde suç
işleyen, zulmeden, milyonlarca mustaz'af insanı sömüren müstekbirler,
emperyalistler, çağdaş firavunlar cezalandırılmadan bu dünyadan ayrılıyorlar.
İşte bunların nihaî cezasını Allah, ahirete saklamıştır. Adalet konusu, sadece
kâfir ve mücrimlerin suçlarıyla değil, aynı zamanda Müslümanların ecirleriyle
de ilgilidir. "Göğü, yeri ve ikisi arasındakileri boş yere yaratmadık; bu,
inkâr edenlerin bir zannıdır. Bu yüzden o inkâr edenlere ateşten helak vardır.
Yoksa biz, iman edip iyi işler yapanları yeryüzünde bozgunculuk yapanlar gibi
mi tutacağız? Yoksa muttakîleri, yoldan çıkaranlar gibi tutacağız?" (38/27-28)
Rabbimiz
başka bir Kur’an ekranında da cennet ve cennetlikleri; cehennem ve cehennemlikleri
seyrettiriyor:
“Hayır, (gerçek şu ki), iyilerin kitabı, illiyyundadır. İlliyyun’un ne olduğunu nereden bileceksin? İşaretlenmiş bir kitaptır. Mukarrebun/yakınlaştırılmış
olanların şahitlik ettiği.. İyiler,
elbette nimetler içindedir. Tahtlar
üzerinde, bakıyorlar. Onları, yüzlerindeki
nimet parıltısından tanırsın. Onlar,
mühürlenmiş, katıksız bir içecekten içerler. Onun
mührü misktir. Yarışanlar, işte bunun için yarışsınlar! Ona tesnim’den katılır. O,
öncülerin/yaklaştırılanların içeceği bir kaynaktır. Suç/günah işlemiş olanlar, iman edenlere gülüyorlardı. Onların yanlarından geçtiklerinde birbirlerine kaş göz
ediyorlardı. Ailelerinin yanına
döndüklerinde alay ederek dönerlerdi. Onları
gördükleri zaman: -İşte bunlar, doğru yoldan sapmış derlerdi. Oysa onlara bekçi olarak da gönderilmemişlerdi. Bugün de iman edenler, kafir olanlara gülerler. Tahtlarına yaslanıp bakarlar. -Kâfirler, yaptıklarının cezasını gördüler mi? diye.”
(83/18-36)
Özetle: Pek çok insan kendilerine bir başka kişiyi
örnek alır ve bu kişiye benzemek için çaba gösterirler. Hatta konuşmasından
giyim tarzına, tavırlarına kadar o kişiyi taklit eder, onun hayatına özenirler.
Müminler için ahlak ve tavırca en güzel örnek Rasulü Ekrem’dir. Peygamberimiz
(sav)'in güzel ahlakının ve tavrının kaynağı ise Kuran'dır. Peygamberimiz (sav)
ve çevresindeki müminler Kuran'ı kendilerine rehber edinmiş, Kuran ahlakı ile
ahlaklanmış, Allah'a karşı sorumluluğunu yerine getiren, O'nu derin bir sevgi
ile seven, vicdanlı insanlardır. İşte evrensel mesajdan sana rehberlik edecek
bazı düsturlar:
Müslüman gençler;
Yalnızca
Allah'a kulluk ederler. (1/4)
Allah'ı her şeyden çok, gönülden ve derinden severler. (2/165)
Allah'a teslim olmuşlardır. (9/51)
Allah'a karşı aciz olduklarının farkındadırlar. (72/22)
Allah'tan korkarlar, O'nun beğenmeyeceği bir ahlak içerisinde bulunmaktan
şiddetle sakınırlar. (13/21)
Her şart ve durumda Allah'a şükredici olurlar. (2/172)
Anlayışlı, sevecen ve bağışlayıcıdırlar. (15/85)
Tevazu sahibidirler.(25/63)
Merhametli ve yumuşak huyludurlar. (9/128)
İyiliği anlatmaya ve kötülükten sakındırmaya çalışırlar. (3/104)
Birlik ve beraberlik ruhu içerisinde olurlar. (61/4)
Suçlulara asla arka çıkmaz, daima hakkı ve adaleti savunurlar. (4/58, 105)
Kimsenin hakkını yemezler. (26/184)
Sözlerine sadıktırlar. (2/177)
Boş şeylerden daima yüz çevirir, daima fayda getirici bir yol üzerinde olurlar.
(25/72)
Sabırlıdırlar, zorluklardan asla yılmazlar.(3/146; 11/55)
Güvenilir ve cesurdurlar. (10/71)
Dinlerine bağlıdırlar. (7/89)
Fikirlerini zorla kabul ettirmezler, karşılıklı konuşup anlatırlar. (16/125)
Yaptıkları işlerde bir menfaat gözetmezler. (26/23)
Hakkı söylemekten çekinmezler. (5/54)
Rabbimiz
Kur’an’ın rehberliği için buyurduklarıyla sizleri Kur’an üzerinde düşünme,
araştırma, derinleşme, onun size hidayet ve rehber olası dileğiyle…
Şüphesiz,
bu Kur'an, en doğru yola iletir ve salih amellerde bulunan müminlere, onlar
için gerçekten büyük bir ecir olduğunu müjde verir. (17/9)
Bu
(Kur'an), insanlar için basiret (nuruyla Allah'a yönelten ayet)lerdir, kesin
bilgiyle inanan bir kavim için de bir hidayet ve bir rahmettir. (45/20)
Ey
insanlar, Rabbinizden size bir öğüt, sinelerde olana bir şifa ve müminler için
bir hidayet ve rahmet geldi. (10/57)
Her ümmet
içinde kendi nefislerinden onların üzerine bir şahit getirdiğimiz gün, seni de
onlar üzerinde bir şahit olarak getireceğiz. Biz Kitabı sana, her şeyin
açıklayıcısı, Müslümanlara bir hidayet, bir rahmet ve bir müjde olarak
indirdik. (16/89)
Erkek
olsun, kadın olsun, bir mümin olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç
şüphesiz biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını,
yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz. (16/97)
Eğer Hz. Aişe (r. anha) validemiz Efendimiz
için “Onun ahlakı Kur’an’dı.” hakikatinin gölgesi altına girmek istersen Kur’an
çeşmesinin şu güzel ahlak musluklarından içmeye devam et!
Doğruluk (2/177; 33/70), takva (7/96;
65/2), tövbe (4/26-27; 9/104; 42/25), şükür (75/3; 14/7), ihlas
( 2/138), sabır (103/2-3; 33/35), merhamet (7/156; 233/110;
90/17-18), hilm (3/159), iffet (24/33; 5/55; 33/35), güzel söz
(4/114; 17/53; 16/125) salih amel (5/9; 4/173; 3/114)
Bireylerin,
ailelerin ve toplumların menfaatine olan yok edilmesi gereken kötü davranışlardan
da uzak dur. Yalan söylemek (16/105,116; 39/3), sefahet (2/113,242;
7/155; 72/4), azgınlık 11/16; 17/16, 34/34), nankörlük (11/9;
22/16; 31/32; 35/36), israf (6/141; 25/67; 7/34,81), cimrilik
(4/53; 17/100; 47/38; 2/268), ümitsizlik (30/37; 11/11; 39/53), başa
kakmak (74/6; 2/262,264; 49/17), tecavüz (4/29; 5/2; 24/22), kibir
(16/22; 4/172; 40/60), fuhuş ve zina (7/28; 16/90; 23/5; 17/32; 24/3) kumar
ve içki (5/90).
Yorumlar
Yorum Gönder