İNŞİRAH SURESİ YORUMU
İNŞİRAH SURESİ YORUMU
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla
1. Biz, senin sadrını (:zihin dünyanı) genişletmedik mi? [7/2; 6/125; 20/25; 39/22; 15/97]
2. 3.Belini büken yükünü üzerinden almadık mı?
4. Senin zikrini (:şanını) yüceltmedik mi? [68/3-4]
5. Zorlukla beraber bir kolaylık vardır,
6. Elbette zorlukla beraber bir kolaylık vardır.
7. Öyleyse bir işi bitirdiğinde diğerine koyul,
8. Ve yalnızca Rabbine yönel.
Mekki surelerdendir, 8 ayettir. Duha ve İnşirah Sureleri Hz. Peygamberi teselli eden surelerdendir.
1-4. Ayetlerin Mesajları: Allah, Duha suresinde hatırlatmaya başladığı nimetlerini burada da hatırlatmaya devam ettirmektedir. Hz. Peygamber'in sadrının (:zihin dünyasının) ferahlatıldığı, belini büken manevi sıkıntılardan (:arayış içindeki durumundan) kurtarıldığı ve şanının yüceltildiği bu ayetlerde açıklanmaktadır. Allah için sıkıntı çekenlerin bundan kurtarılacağı ve Allah yolunun şerefli yolcuları olarak onur ve haysiyetlerinin artacağı belirtilerek mesaj evrensele taşınmaktadır.
Hz. Peygamber'in şanını artıran değer, ona vahyedilen Kur'an olmuştur. Kendisine vahiy gönderildiği her geçen gün, onun ünü yayılıp artmaya başlamıştır. İleriki dönemlerde bu artışın daha büyüyeceği bu ayetle müjdelenmektedir. Böylece Hz. Peygamberin moralinin yüksek tutulması sağlanmıştır. Çünkü büyük işleri gerçekleştirmede moral ve motive unsuru insanın sağlam durmasını sağlamaktadır.
Kur’an Müslümanlara da zihin dünyalarındaki yanlışlıklardan, yüklerden Kur’an’ın ışığıyla arınmalarını, prangalarından kurtulmanın yolunun Kur’an’a sarılmaktan geçtiğini bildirmektedir. Hz. Peygamberin sıkıntılarını gideren Allah, Müslümanların da benzer sıkıntılardan kurtulması için Kur’an’ı göndermiştir. Olaylara Kur’an penceresinden bakmak demek, Hz. Peygamber'e uygulanan usulü takip etmek, yani sunnetullahı izlemek demektir.
Birinci ayetin çevirisinde meallerin bir kısmında “Senin göğsünü/kalbini açmadık mı/ yarmadık mı?” şeklinde çeviriler yapılmaktadır. Bu şekildeki çevirinin kaynağı siyer kitaplarında geçen Hz. Peygamberin sütannesinin yanında iken güya meleklerin gelip göğsünü yarıp kalbini çıkartarak yıkayıp tekrar yerine koyduğu rivayettir.
Siyer kaynakları, "Hz. Peygamber'in sütannesi Halime'nin yanında bulunduğu dönemde arkadaşlarıyla oynarken, çölden gelen beyaz elbiseli iki kişi tarafından yere yatırılıp karnının yarıldığını ve kalbinin çıkarılıp içinden bir parça kan pıhtısının atılarak bunun ondaki şeytanın nasibi olduğunu" söylediklerini aktarırlar. Kaynaklar, daha sonra kalbinin karla yıkanıp ümmetinden sırayla on, yüz ve bin kişiyle tartıldığını, hepsinden ağır gelince, bütün ümmetten de ağır geleceği kanaatine varılarak kalbinin yerine konduğunu, sırtındaki nübüvvet mührünün de bu sırada vurulduğunu, olayı izleyen kardeşlerinin annelerine haber vermeleri üzerine, Halime'nin çocuğu alıp bir an önce Mekke'deki annesine götürdüğünü yazarlar.[1]
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz ki; Şakku's-Sadr olayı sembolik bir anlatımın somut hale dönüştürülmesidir. Diğer bir kısım din mensuplarında bulunan inanç figürlerinin, bir yarış düşüncesi içerisinde, Hz. Peygamber'in hayatına uyarlanarak, ruhani değişimlerin cismani değişimmiş gibi algılanmasından ibarettir. Bu bağlamda Kur'an'da ifade edilen Şerhu's-Sadr ile ilgili bir anlatım da somut bir şekilde anlaşılarak, Şakku's-Sadr olayı bağlamında izah edilmiştir. Olayı bu şekilde ruhi ve sembolik olarak yorumlamanın iman zayıflığı olarak lanse edilmesi ise kelimenin en hafifiyle, illetli bir zihniyetin açık bir göstergesinin ortaya çıkmasından başka bir şey değildir.[2]
Peygamberimizin göğsünün açılıp kalbinin çıkarıldığına inanan kimselere şu soruları sormak gerekir. Eğer insanın içindeki kötülükler kalp yıkanarak temizleniyorsa bu kadar kitap ve peygamber niçin gelmiştir? Dört/altı yaşındaki bir çocuğun kalbinde ne kötülük olabilir? Bu düşünce insanın asli günahla doğduğuna inanan Hristiyanların vaftizi icatlarına benzemiyor mu?
Ayette şerh-i sadrdan bahsedilirken tarikat ve cemaat liderlerinin büyük çoğunluğu ve tefsirciler meseleyi şakk-ı sadra hamledip ayeti kendi düşüncelerine alet etmektedirler. Bakınız Elmamlılı Hamdi Yazır ne diyor: Anlaşılan odur ki, madd kalbin iman, ilim, hikmet, şefkat gibi maneviyat ile yakın alakası vardır. Aynı şekilde, maddi temizliğin de manevî temizlik ile münasebeti mevcuttur. Bu itibarla Resûl-i Ekrem Efendimizin maddî kalbinin yıkanıp temizlendikten sonra ilim, hikmet, İlahi nur ve feyizlerle doldurulmasını akıldan uzak görmemek lazımdır.[3]
Kur’an bütünlüğüne baktığımızda sadrın “sadr”ın başı/zihni ifade ettiğini görürüz. Bu konuda Murat Sülün’ün izahına bakalım:
Sadr göğüsten ziyade başı/zihni ifade etmektedir; zira insanın biliş, görüş, inanış, frenleme, korku, algı vd. tüm idrak mekanizmaları -yani kalb- sadrın içerisindedir (Hac 22/46). Sadr, muste’ar olarak “herhangi bir şeyin başı, önü, evveli” demek olup sadru’l-kanati “mızrağın ucu, sadru’l-kitabi “kitabın başı, sadru’n-nehari “gündüzün ilk vakitleri” anlamındadır. Türkçedeki sadr, sadr-ı a’zam, sadaret kelimeleri bu anlam çerçevesinde değerlendirilebilir. Şerh-i sadr ise zihnin imani hakikatleri ya da -peygamberde- Allah katındaki kutsal gaybi gerçekleri alabilecek genişliğe getirilmesi; zihnin açılması yani “Miladi 610 Mekke’sinin mevcut sosyokültürel şartlarında kabulü zor olan gaybi gerçekleri rahatça alabilecek şekilde genişletilmesi” demektir. Peygamberlik öncesi Musa’nın (a.s.) da sadrının şerh edilmesi için dua ettiği bilinmektedir. Ve bu, esasen her iman sahibi için söz konusudur: “Allah kimi hidayete erdirmek istiyorsa, onun göğsünü (yani zihnini) İslam’a acıyor; kimi saptırmak istiyorsa, onun da göğsünü (yani zihnini) göğe doğru yükseliyormuşçasına daraltıyor, sıkıyor. İşte, iman etmeyenlerin üzerine Allah murdarlığı böyle boca ediyor!” (En’am 6/125). Kalb dendiği zaman, genelde, göğüs boşluğumuzda yer alan o kozalakları kalp anlaşılmaktadır, yani vücudumuza kan pompalayarak canlı kalmamızı sağlayan temel organ. Ancak Kur’an’da sözgelimi Hac 22/46, 47; A‘raf 7/179; Zümer 39/45; Muhammed 47/24’te ve ve hadislerde; (Buhari, “İman” 39; Müslim, “Musakât” 107) kalbe yüklenen fonksiyonlara baktığımız zaman, dini terminolojideki kalbin vücuda kan pompalayan kalp olmadığı görülmektedir. Zira Kur’an’a göre kalb; her şeyi sayesinde anladığımız, kavradığımız… organımızdır; tasdik, zan, yakîn, küfr, şekk, cahd, tekzib, tefekkür, tezekkür, i’tibar, tasavvur, tahayyül, tecrid gibi eylem ve yeteneklerimiz hep kalbin fonksiyonlarıdır; yani kalb göğüs boşluğumuzdaki malum organ değil, akıl başta olmak üzere beynimizin değişik kapasitelerini ifade etmektedir. Ve işbu kalp insanın sadrında yer almaktadır.[4]
Şerh Kur'an'da olumlu ve olumsuz manada beş yerde geçer[5] ve hepsi de insan göğsüne nispet edilir. Hepsi de Mekki'dir. Göğüs ise ister tekili olan sadr, ister çoğulu olan sudur şeklinde gelsin, hiçbir yerde organ anlamında kullanılmaz. Şerh, Zümer sûresinin 22. ayetinde, En’âm sûresinin 125. ayetinde “İç aydınlanma” ile sonuçlanmış, Tâhâ sûresinin 25. ayetinde ise “kolaylık ve dilden düğüm çözme” ile birlikte kullanılmıştır.[6]
5-6. Ayetlerin Mesajları: Özelde Hz. Peygamber'i, genelde bütün müminleri motive etmek üzere her zorlukla beraber mutlaka bir kolaylığın bulunduğu beyan edilerek Allah'ın, kulunu yalnızlığa terk etmeyeceği ve onu çaresizlikler içerisinde bırakmayacağı anlatılmıştır.
Müslüman insan kolaylık ilkesinden hareketle şunu iyice bilmelidir: Hayırlı ve doğru işleri yaparken, Allah insanın yardımcısıdır. Karşılaşılan zorlukla beraber, çıkış yolu da yaratmıştır. Önemli olan, müslüman olarak üzerimize düşeni hakkıyla yapmaktır. Allah doğru iş yapanların yardımcısıdır. Muhammed 47/7. ayeti bize bu vaadi vermektedir: “Ey iman edenler! Eğer siz Allah'a (:dine) yardım ederseniz, O da size yardım eder ve sizin ayaklarınızı sağlamlaştırır.” Çünkü veli, vekil, şahit ve yardımcı olarak Allah yeter.
Allah, Talak 65/7'de her zorluktan sonra bir kolaylık yaratacağını beyan etmektedir: “…Allah bir güçlüğün ardından bir kolaylık var edecektir.” Talak 2-5. ayetlerde de Allah’a karşı duyarlı olanların daima çözümle ve huzurla buluşturulacağı ifade edilmektedir. Kendisine karşı duyarlı olanlara Allah mutlak surette bir çıkış yolu yaratacaktır.
7-8. Ayetlerin Mesajları: Bir işi bitirince hemen yenisine başlanmalı, boş zaman oluşturulmamalı, bitirilen bir işin arkasında dik durulmalı ve baştan savmacı ya da nemelazımcı tavır takınmamalıdır. Sadece Allah'a yönelmek gerektiğine vurgu yapılarak, insanların niyetlerinde yanlış bir yöne sapmamaları dile getirilmiştir.
8. ayette rağbetin (:yönelişin) sadece Allah’a olması, yapılacak davetin ve çağrının da sadece O'na yönelik olmasını sağlamak demektir. İnsanlar kendilerine, çevrelerine, partilerine, mezheplerine, cemaatlerine, tarikatlarına vs. değil, Ahzab 33/46 gereği "Allah'ın izniyle sadece Allah'a davet etmeli"dirler.
Özetle: İnsan anlam arayışı sürecinde zihin dünyasını Kur’an’la buluşturmalı ve Kur’an’la beslemelidir. Çünkü Kur’an insanın anlam arayışına bir cevaptır. Anlam arayışı ve dinin hakikati hakkında tek kaynak Kur’an’dır. Kur’an bir antivirüs proğramı gibi insan zihnini virüslerden korur. Müslümanların izzet ve şeref arayacakları yeri Allah şöyle bildiriyor: “Yemin olsun, size içinde zikriniz (:şerefiniz) bulunan bir kitap indirdik. Aklınızı kullanmıyor musunuz?” (Enbiya 21/10). Müslümanların bireysel ve ümmet olarak şanlarını yüceltmeleri Kur’an’a uymakla olur. Başka yerlerde şan ve şeref aramak akıl tutulmasıdır. İslamı/Kur’an’ı öğrenmek, yaşamak ve insanlara ulaştırmak kolay bir şey değildir. Ancak Allah dinine yardım edene, yardım edeceğini taahhüt etmiştir. (Muhammed Suresi 47/7). Müslüman vaktini çok iyi ve planlı kullanmalıdır. Bir işten, başka bir işe geçeceğinde amacı rızayı ilahi olmalı ve sadece Allah’a yönelmelidir.
[1] Mehmet Azimli, Siyeri Farklı Okumak, s.72
[2] Mehmet Azimli, Siyeri Farklı Okumak, s.75-76
[3] Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'ân Dili, VIII/5911-5915.
[4] Murat Sülün, Zemahşeri Tefsiri Tercümesine İnşirah Suresi 1. ayete yazdığı dipnot
[5] 6/125; 16/106; 20/25; 39/22; 94/1
[6] Mustafa İslamoğlu, Kur’an Surelerinin Kimliği, s.496
Yorumlar
Yorum Gönder