EY İNSANLAR HİTAPLARININ MESAJLARI
KUR’AN’DA “ YA EYYÜHENNAS/EY İNSANLAR”
HİTAPLARININ MESAJLARI
Kur’an evrensel
bir kitap olduğuna göre doğal olarak hitabı da evrensel olacaktır. Kur’an’ın mesajı
ırk, cinsiyet ve statüleri ne olursa olsun her seviyede bulunan ve kıyamete
kadar yaşayacak olan bütün insanlaradır. Kur’an’ın muhatabı insan olduğuna göre
Allah öncelikle insan ayrımı yapmaksızın bütün insanlara hitap edecektir. İnsanın
diğer canlı varlıklarla ortak yönleri vardır. Birçok canlı da insan gibi akleder,
nefes alır, yer, içer, uyur, gezer. Bütün bu özellikler canlıların hayvanlık
boyutudur. İnsanı insan yapan özellikler bunların hiç biri değildir. İnsan,
insan olma özelliğini ahlakî akıl, vicdan, tefekkür sayesinde kazanmaktadır.
Bundan dolayı iman edip etmeme hususunda imtihana tabi tutulmaktadır.
“Ey insanlar”
hitabıyla başlayan ayetler Allah’ın kullarından istemiş olduğu genel emir ve
yasakları onlara bildirmektedir. Yine bu hitap, Kur’an mesajının tüm insanlığa
gönderilmiş evrensel bir mesaj olduğunu göstermektedir. Bu hitaplar değişik amaçlarla bütün zaman ve statüdeki insanlara
yöneltilmiştir. “Ey insanlar!” hitabı bir olmakla beraber
söylendiği sebep ve üsluba göre değişiklik arz etmektedir. Kur’an’da 21 ayette
çoğul, 2 ayette de tekil olmak üzere toplam 23 ayette ey insanlar/ey insan
şeklinde hitap geçmektedir.
Ey
insanlar” hitabı “ey iman edenler” hitabına göre daha genel/kapsamlı bir hitap
şeklidir. “Ey insanlar” hitabı inanan inanmayan tüm insanları içine alan evrensel
bir hitapken, “ey iman edenler” hitabı sadece inananları içine alan bir hitaptır.
Ey insanlar” hitabı daha evrensel bir hitaptır. Bu hitaptan sonra muhatap kitleye
verilen mesajlar daha çok ana hatlarıyla verilmiştir. “Ey iman edenler” hitabından
sonra muhatap kitleye verilen mesajlar en temel mesajlar olup, daha ayrıntılı
bir şekilde ifade edilmiştir.
Şimdi
23 ayetteki “Ey insanlar!” hitaplarındaki mesajlara bakalım:
1. Ey insanlar! Sizi ve
sizden önce yaşamış olanları yaratan Rabbinize kulluk edin ki, O'na karşı
sorumluluğunuzun bilincine varasınız. (2/21)
Seyyid Kutup, bütün insanları
ibadete çağıran Bakara Suresi’nin 21. ayeti ile ilgili şöyle bir açıklama
yapmaktadır: Bu çağrı bütün insanları gerek kendilerini ve gerekse daha önceki
dönemlerde yaşamış tüm insanları yaratan, bu yaratıcılıkta eşsiz olduğuna göre
kulluğun muhatabı olmakta da eşsiz ve ortaksız olması gereken Allah'a kulluk
etmeye davet ediyor.
Ayette kulluk anlamına gelen
(u’budu) kelimesiyle bütün insanlar Allah’a kul olmaya davet edilmektedir. Bu
ilahî çağrı din, dil, ırk, bölge, sınıf farkı gözetmeksizin bütün insanlığa
yöneltilmiştir. (u’budu) ifadesinden amaç aynı zamanda Allah’a itaatle boyun
eğmek ve aczinin farkında olarak O’na teslim olmaktır. Zira Allah’a itaatle O’na boyun eğmek ve
aczinin farkında olarak O’na teslim olmak, bütün insanların farkında olması
gereken bir durumdur. Bir sonraki ayet olan 22. ayette de Allah’ın verdiği
nimetlerini hatırlatarak kulluğa çağırıyor. Bu nimetlerin de genel yani
gökyüzü, yeryüzü ve su gibi tüm insanların ortak kullandığı geçmişten kıyamete
kadar ortak kullanacağı nimetler olması ve bu nimetler vasıtasıyla tüm
insanların rızıklandırılması hitabı bütün insanlara yöneliktir.
2. Ey İnsanlar! Yeryüzünde
meşru ve iyi ne varsa ondan nasibinizi alın ve şeytanın izinden gitmeyin: Zira o
sizin apaçık düşmanınızdır. (2/168)
İnsan hayatını devam ettirmek
için beslenmeye ihtiyaç duyar. Fakat bunun helal yollardan elde edilmesi ve
insan fıtratına yakışan temiz şeyler olması lazımdır. Ayette buna vurgu vardır.
İnsan şeytanları haram-helal tanımadıkları için insanları ayartmaktadırlar. Yani
hırsızlık yap, içki iç demektedirler. Bunlar ise toplumsal düzeni bozmaktadır.
3. Ey insanlar! Sizi bir tek
can(lı)dan yaratan, ondan eşini var eden ve her ikisinden pek çok kadın ve
erkek meydana getiren Rabbinize karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun. Kendisi
adına birbirinizden (haklarınızı) talep ettiğiniz Allah'a karşı sorumluluk bilinci
duyun ve bu akrabalık bağlarını gözetin. Şüphesiz Allah, üzerinizde daimi bir
gözetleyicidir. (4/1)
Ayet insanın yaratılışına
dikkat çekip insanı yaratanına karşı sorumluluklarını yerine getirmeye
çağırmaktadır. “Allah gözeticidir” ifadesiyle de insanın vicdanına
seslenilmektedir.
4. O, eğer dilerse, ey
insanlar, sizi yok edip başka varlıklar getirebilir: Çünkü Allah bunu yapmaya
gerçekten muktedirdir. (4/133)
İnsanın yaratılış gayesi
Allah’a kulluktur (51/56). Yani zenginliğinize, statünüze güvenmeyiniz. Sizler
bunlara emanetçiniz. Allah’a karşı büyüklenmeyiniz. Kulluğun dışına çıkarsanız
sizi yok eder, başka varlıklar getirir. Ayetin sonunda da Allah bunu yapmaya
muktedir diyerek, Allah’ın gücüne dikkat çekilmektedir. İnsana zayıflığı
hatırlatılmaktadır.
5. Ey insanlar! Elçi size
Rabbinizden hakikati getirdi: o halde kendi iyiliğiniz için inanın! Ve eğer
hakikati inkar ederseniz, bilin ki göklerde ve yerde olan her şey Allaha aittir
ve Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir! (4/170)
Bu ayette Peygamberin Rabbimizden
insanlara hakikat (vahy) getirdiği ve o vahye inanıp uymanın insanlar için daha
hayırlı olduğuna dikkat çekilmektedir. Allah “Rabbinizden” ifadesiyle varlığı
terbiye edenin kendisi olduğunu hatırlatmaktadır. İnsanlardan her ne kadar O’nu
Rab olarak tanımayanlar varsa da Allah “küm/sizler (kullar) ” zamirini Rab
sıfatına bitiştirmekle onların da Rabbi (yaratanı, rızık vereni) olduğunu
bildirmektedir.
6. Ey insanlar! Rabbinizden
size hakikatin bir tezahürü (burhan) geldi ve size aydınlatıcı bir ışık (nur) gönderdik.
(4/174)
Ayette Kur’an’ın
sıfatlarından olan burhan ve nur (varlığı anlamlandıran) ile insanları onu akıl
ve vicdan gözüyle okumalarına çağrı var.
7. De ki (ey Muhammed):
"Ey insanlar, şüphesiz, ben Allah’ın hepinize gönderdiği bir elçiyim; O
(Allah) ki, göklerin ve yerin egemenliği O’na aittir! O’ndan başka ilah yoktur;
hayatı ve ölümü bahşeden O’dur!" Öyleyse artık inanın Allah’a ve O’nun
Elçisine! Ümmi olan, Allaha ve O’nun
sözlerine inanan Haberciye. O’na uyun ki doğru yolu bulasınız! (7/158)
Ayette Hz. Peygamberin
Allah’ın gönderdiği elçi olduğu, Allah’ın kainatın hakimi olduğu, Allah’tan
başka ilah olmadığı, hayat ve ölümün bir bağış olduğu, elçiye uyulduğunda doğru
yola erişileceğine vurgu yapılmaktadır.
8. Ne var ki, Allah onları bu
(felaketten) kurtarır kurtarmaz, hemen yeryüzünde haksız yere azgınlık yapmaya
koyulurlar! Ey insanlar! Yaptığınız bütün taşkınlıklar döne dolaşa yine
kendinizi bulacaktır! (Yalnızca) bu dünya hayatının (geçici) doyumları(nı)
gözetiyorsunuz: fakat (hatırlayın ki,) sonunda Bize döneceksiniz ve o zaman
(hayatta) yapıp ettiğiniz her şeyi size (eksiksiz) haber vereceğiz. (10/23)
Ayette insanın sıkıntıdan
kurtulduğunda tekrar azgınlığa devam ettikleri, dünya hayatının geçici
doyumları gözettikleri hatırlatılıp, hayatın dünyadan ibaret olmadığı ahirette
yapıp ettikleri kendilerine haber verileceği uyarısında bulunulmaktadır.
9. Ey insanlar! İşte
Rabbinizden size bir öğüt, kalplerde olabilecek her türlü (darlık ve hastalık)
için bir şifa ve (O'na) inanan herkes için hidayet ve rahmet gelmiş bulunuyor. (10/57)
Ayette Kur’an’ın
sıfatlarından öğüt, hidayet, rahmet ve şifa olduğuna vurgu yapılıyor. İnsanın
aklını ve iradesini Kur’an’a yönelttiği takdirde insanın manevi hastalıklarına
şifa, arayışlarına ve hayati sorularına cevap (hidayet), hayata, olaylara bakış
açısı olarak rahmet olduğu ifade ediliyor.
10. (Ey Peygamber,) de ki:
"Ey insanlar, eğer benim imanımdan şüphede iseniz, (bilin ki,) kulluk
etmem, sizin Allah'tan başka kulluk ettiğiniz varlıklara; ben yalnızca, sizi(n
hepinizi) öldürecek olan Allah'a kulluk ederim: çünkü ben (yalnız O'na) inanan
kimselerden biri olmakla emrolundum". (10/104)
Ayette Allah’tan başkasına
kulluk edilmemesi isteniyor.
11. De ki: "Ey insanlar,
şimdi size Rabbinizden hakikat (bilgisi) gelmiş bulunuyor artık. Bundan böyle
her kim ki doğru yolu izlemeyi seçerse, bunu kendi lehine seçmiş olacaktır; ve
her kim ki sapıklığı seçerse, yine bunu kendi aleyhine seçmiş olacaktır. Sizin
davranışınızdan sorumlu değilim ben." (10/108)
Kur’an’ın hakikat bilgisi
olduğu insanın Kur’an çizgisinde yürürse de yürümezse de kendi seçimi olduğu hatırlatılıyor.
12. Ey İnsanlar! Rabbinize
karşı sorumluluk bilinci taşıyın; çünkü Son Saat'in sarsıntısı, gerçekten
korkunç olacak! (22/1)
İnsanın Allah’a karşı
sorumluluk bilincinde olması istendikten sonra son saatin korkunç olduğu
hatırlatılıyor.
13. Ey İnsanlar! Ölümden
sonra kalkış (olgusun)dan şüphedeyseniz, o zaman, (hatırlayın ki,) Biz,
gerçekten de sizi(n her birinizi) topraktan, sonra bir döl suyu damlasından,
sonra döllenmiş hücreden, sonra (temel unsurları ve istidatlarıyla) tamamlanmış
ama (bütün ögeleriyle) henüz tamamlanmamış bir ceninden yarattık ki, size
(menşeinizi böylece) açıklayalım. Ve (doğmasını) dilediğimizin, (annesinin)
rahminde (Bizce) belirlenmiş bir süre için kalmasını sağlarız; sonra sizi çocuk
olarak dünyaya getirir ve (yaşamanıza imkan veririz); böylece (bazılarınız)
olgunluk çağına erişir; öyle ki, kiminize (daha çocukluk çağında) ölüm
tattırılırken, kiminiz de yaşlılığın öyle düşkün çağlarına eriştirilir ki,
bildiğini bilmez olur. Ve (sen, ey insanoğlu, ölümden sonra kalkıştan şüphe
ediyorsan, düşün ki:) bir bakıyorsun yeryüzü kupkuru; ama ona su
indirdiğimizde, (bir de bakıyorsun) canlanıp kabarmış ve her türden güzel
ekinler ortaya koymuş! (22/5)
Ayette insanın ilk
yaratılışından sonra her insan tekinin anne karnındaki yaratılış süreci nazara
veriliyor. Kupkuru toprağın canlanması örnek veriliyor. Bununla amaçlanan yoktan yaratılmaya dikkat
çekilip yeniden yaratılışın kolay olacağı insan zihnine yakınlaştırılıyor.
14. (Ey Muhammed,) de ki:
"Ey insanlar! Ben, yalnızca, size (Allah tarafından gönderilen) apaçık bir
uyarıcıyım!" (22/49)
15. Ey İnsanlar! (İşte) size
bir misal veriliyor; onu dinleyin şimdi: sizin Allah'tan başka yalvarıp
yakardığınız bütün o (düzmece) varlıklar, hepsi bir araya gelseler dahi, bir
sinek bile yaratamazlar (değil mi?); hatta bir sinek onlardan bir şey kapacak
olsa, onu bile geri alamazlar! Başvurup isteyen de, başvurulan ve istenen de ne
kadar güçsüz!... (22/77)
Ayette bir misal verilerek
Allah’ın kudretine ve insan(lar)ın aczine vurgu yapılmaktadır. Ey insan aczini
bil ve kainatın sahibine kulllukta kusur etme diye çağrıda bulunmaktadır.
16. Ve (bu bakımdan) Süleyman
Davud'un (gerçek) varisi idi; öyle ki, o şöyle derdi: "Ey insanlar! Bize
kuşların dili öğretildi; (güzel ve iyi) şeylerin hepsinden (cömertçe)
bahşedildi; bu (bize Allah'ın) apaçık bir lütfudur!" (27/16)
17. Ey İnsanlar! Rabbinize
karşı sorumluluğunuzu unutmayın; ve ne hiçbir anne babanın çocuğuna herhangi
bir faydasının erişebileceği, ne de hiçbir çocuğun anne babasına en ufak bir
fayda sağlayamayacağı Gün'den korkun! Unutmayın, Allah'ın (yeniden diriltme)
vaadi gerçektir: öyleyse, bu dünyanın sizi ayartmasına izin vermeyin ve Allah
hakkındaki müfsitçe düşüncelerinizin sahte cazibesine kapılmayın! (31/33)
Ayette hayatın sadece bu
dünya hayatından ibaret olmadığı, her insanın mutlaka öleceği hatırlatıldıktan
sonra ahirette anne babanın çocuğuna, çocuğun anne babasına faydası olmayacağı
bildirilmektedir. Yani o gün için rızık hazırlayın uyarısında bulunuyor.
18. Ey insanlar! Allah'ın
size bağışladığı nimetleri hatırlayın! Size göklerden ve yerden azık sağlayan
Allah'tan başka bir yaratıcı var mı? (Hayır!) O'ndan başka ilah yoktur: ama
nasıl olur da zihinleriniz bu (apaçık hakikatten) sapar! (35/3)
Ayette insanı kuşatan
nimetlerden sonra bunları verenin kim olduğu konusunda insanı düşünmeye
çağırıyor. Hatta bunları Allah’tan başkası yaratmıyor diye ipucu da veriyor.
Öyleyse Allah’ın yolundan başka yollara sapmayın uyarısı yapılıyor.
19. Ey insanlar! Allah'ın
(yeniden diriltme) vaadi gerçektir, sakın bu dünya hayatının sizi ayartmasına
ve Allah hakkındaki (kendi) çarpık düşüncelerinizin sizi saptırmasına izin
vermeyin! (35/5)
Ayette öldükten sonra yeniden
diriltme hatırlatılarak orası için rızık hazırlayın çünkü orada kimsenin
kimseye faydası dokunmayacaktır denilmektedir.
20. Ey İnsanlar! Allah'a
muhtaç olan sizsiniz, ama O, hiçbir şeye muhtaç değildir ve hamd O'na
mahsustur. (35/15)
Ayette hiçbir şeye muhtaç
olmayanın sözlerine kulak verin çünkü her şeye muhtaç sizlersiniz ey insanlar
diye düşünmeye çağrı yapılmaktadır.
21. Ey insanlar! Bakın, Biz
sizi bir erkek ve bir kadından yarattık ve sizi kavimler ve kabileler haline
getirdik ki birbirinizi tanıyabilesiniz. Şüphesiz, Allah katında en üstün
olanınız, O'na karşı derin bir sorumluluk bilincine sahip olanınızdır. Allah
her şeyi bilendir, her şeyden haberdar olandır. (49/13)
Ayet farklı yaratılmanın
"kimlik edinme ve bu kimlikle tanınma, tanışma" fonksiyon ve
hikmetini onaylıyor; ancak farklı sosyal ve etnik guruplara mensup olmanın
üstünlük vesilesi olarak kullanılmasını reddediyor; insanın şeref ve değerini,
kendi iradesi ile elde etmediği etnik aidiyete değil, kendi irade ve çabasıyla
elde ettiği evrensel değerlere bağlıyor. Ayetteki "etka" kelimesinin
içerdiği takva kavramı, evrensel değerleri, erdemleri edinme ve bunların
zıtlarından titizlikle kaçınma ve sakınmayı ifade etmektedir.[1] Bu ayet
ırkçılığın panzeridir.
22. Ey insan!
Kerîm (: cömert) olan Rabbine karşı seni aldatıp yanıltan nedir? (82/6)
23. Ey insan!
Sen Rabbine kavuşuncaya kadar çalışıp çabalar, sonunda O’na kavuşursun. (84/6)
Bu iki ayette
de tekil olarak insana sesleniş var. 82/6 da uyarı ve düşündürmeye teşvik, 84/6
da da Allah’ın çalışana karşılığını vereceği vurgulanmaktadır.
Özetle: Kur’an’daki
“Eyyühennas!/Ey insanlar!” ifadelerindeki mesajlara baktığımızda; insanın
yaratılışı (2/21; 4/1; 22/5; 49/13), nimetleri hatırlatma-uyarma-insansı şeytanların
izinden giderek helalden uzaklaşma (2/168; 10/23; 35/3), vahye kulak vermeye
çağrı (4/170, 174), Allah’tan başka ilah olmadığı (7/158), Allah’ın kudreti-misal
vererek düşündürmek (4/133; 22/77), Hz.
Peygamberin Allah tarafından gönderilen bir elçi olduğu (22/49), ahirette
kimsenin kimseye faydasının dokunmayacağı (31/33), insanın aciz olduğu (35/15),
öldükten sonra dirilme (35/5), Allah’a karşı sorumluluk bilincinde olma (49/13)
gibi inansın inanmasın bütün insanların mutlaka üzerinde zaman zaman düşündüğü
konulara değinilmiştir.
Yorumlar
Yorum Gönder