KUR’AN’DAN İNSAN HAKLARI

 

 

KUR’AN’DAN İNSAN HAKLARI

 

İnsanoğlu değer üretmek için tüketim cennetinden çıkarıldı.

Mustafa İİSLAMOĞLU

İnsan hakları, diline, dinine, rengine, cinsiyetine sosyal statüsüne bakılmaksızın bütün insanların doğuştan gelen haklarıdır. Günümüzde “insan hakları kavramı” Batı kökenlidir. Çağlar boyunca batı insanı gerek dini kurumlar gerekse de siyasi otoriteler tarafından büyük zulümlere maruz kalmıştır. Bugünkü seviyeye ulaşmak için tarihsel süreçlerden geçmiştir. Ancak vardığı seviyede kendisi büyük bir hataya düşerek her şeyin merkezine insanı ekleyerek adeta tanrılaştırmıştır.

İnsanı yaratan, kainatı yaratan Kur’an’ı gönderen aynı kaynak olduğuna göre; insanın bu işleyen uyumu bozmaması ve kendi selameti için Kur’an’a uyması gereklidir. Çünkü Kur’an: İnsanı hastalıklardan arındıran bir şifa; insanı ve toplumu en doğru yola sevk eden bir kitap; insanı karanlıklardan aydınlığa çıkaran bir nur; insana ayırt etme özelliği veren bir Furkan; insanlık için yeterli bir öğüt kaynağı olan bir zikir; insanı şereflendiren ve yücelten bir mecid; insana geniş ve doğru bakmayı ve doğru karar almayı sağlayan bir hakim; insanları dünya ve ahirette huzura kavuşturacak rahmet; insanı doğrudan aziz ve hamid olan Allah’a ileten bir hadidir.

Gerçek şu ki, Biz Âdemoğullarını üstün ve onurlu kıldık; karada ve denizde onların ulaşımını sağladık; temiz besinlerle onları rızıklandırdık ve onları yarattıklarımızın pek çoğundan üstün tuttuk (İsra-70). Kur'an'a göre insan eksiksiz ve en güzel şekilde yaratılmıştır (Tin-4-5). Şerefli kılınmıştır ( İsra-70). Akıl ve irade sahibidir. Yapıp ettiklerini sorumluluğunu kabullenmiştir. Kur'an insanın beşeri yönünü tanımlarken genellikle olumsuz yönlerini ön plana çıkarır. Aynı zamanda insana sahip olduğu haklardan daha ziyade ödev ve sorumluluklarını hatırlatır. “Ey insanlar! Bakın, Biz sizi bir erkek ve bir kadından yarattık, ve sizi kavimler ve kabileler haline getirdik ki birbirinizi tanıyabilesiniz. Şüphesiz, Allah katında en üstün olanınız, O'na karşı derin bir sorumluluk bilincine sahip olanınızdır. Allah her şeyi bilendir, her şeyden haberdar olandır (Hucurat-13).

 

Kur’an ırk, millet, dil, din, kadın-erkek ayrımı yapmaz. Bu konulara dair Kur’an’ın ayetlerini sunduktan sonra; sivil, hukuki, ekonomik, dini, kültürel ve siyasal haklar başlığı altında Kur’an’dan insan haklarını gruplandırılmış olarak sunacağız.

 

Irk, millet ve dil özellikleri ayrıcalık sebebi değildir

 

Bütün insanlık bir zamanlar tek bir topluluktu; (sonra ihtilafa düşmeye başladılar), bunun üzerine Allah, müjdeci ve uyarıcı olarak peygamberler gönderdi ve onlar aracılığıyla hakikati ortaya seren vahiy(ler) bahşetti ki, bununla insanların farklı görüşler edinmeye başladıkları her konuda karar verebilsin. Buna rağmen, kendilerine hakikatin bütün kanıtları geldikten sonra aralarındaki kıskançlıktan dolayı onun anlamı hakkında ihtilafa düşenler bizzat bu (vahy)in tevdî edildiği aynı insanlardı. Ancak Allah, insanları, kendi iradesiyle, üzerinde ihtilafa düştükleri hakikate sevk etti; çünkü Allah, (ulaşmak) isteyeni doğru yola ulaştırır (Bakara-213). Ve (bil ki,) bütün insanlık sadece bir tek topluluk halindeydi, ama sonradan ayrı görüşleri benimsemeye başladılar. Şayet (bu konuda) Rabbinin katında önceden belirlenmiş bir karar olmasaydı düştükleri bütün bu ayrılıklar (daha başlangıçta) çözümlenmiş olurdu (Yunus-19).Göklerin ve yerin yaratılması, renklerinizin ve dillerinizin farklılaştırılması (da) O'nun alametlerindendir: bunda, kuşkusuz, (fıtrî) bilgiye (anlama ve kavrama yeteneğine) sahip insanlar için dersler vardır (Rum-22). Allah, size emanet edilen (şey)leri ehil olanlara tevdî etmenizi ve her ne zaman insanlar arasında hüküm verecek olursanız adaletle hükmetmenizi emreder. Allahın size yapılmasını tavsiye ettiği (şey), mutlaka en güzel (şey)dir: Allah, kesinlikle her şeyi işitendir, her şeyi görendir (Nisa-58). İslam'da fertler arasında renk, soy, ırk, makam, mevki, fakirlik, zenginlik, şan şöhret gibi hususlarda üstünlük yoktur.  “Üstünlük ancak takvadadır” (Hucurat-13). Herkese adaletle davranmayı emreder. Hukuk karşısında herkesi eşit kabul eder. İltimas yasaktır. “Haddi aşmamayı ister” (Maide-8). Zulmü kaldırıp yerine yeryüzünde adalet temelli bir nizam tesis etmeyi gaye edinir.

 

Kadın erkek arasında hiçbir ayrım yoktur

“Rabbin, her ne zaman Ademoğullarının sulblerinden onların soylarını çıkaracak olsa, onları kendileri hakkında tanıklık etmeye çağırır: "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" Onlar, cevaben: "Elbette!" derler, "Buna tanıklık ederiz!" (Bunu, böylece hatırlatıyoruz ki) Kıyamet Gününde, "Doğrusu, bizim bundan haberimiz yoktu" demeyesiniz (Araf-172).  İnsanlık değeri açısından kadın ve erkek eşittir. Çünkü elestu sorusuna sadece erkekler muhatap edilmemiştir. Kadın ve erkek Allah katında da eşittirler. Ve Rableri onların dualarını şöyle cevaplar: "İster erkek, ister kadın olsun, (Benim yolumda) çaba gösterenlerden hiç kimsenin çabasını boşa çıkarmayacağım: (çünkü) hepiniz birbirinizin soyundan gelirsiniz. Zulüm ve kötülük diyarından kaçanlara, yurtlarından sürülenlere, Benim yolumda eziyet çekenlere ve (bu yolda) savaşıp öldürülenlere gelince; onların kötülüklerini mutlaka sileceğim ve onları, Allah'tan bir mükafat olarak, içinden ırmaklar akan hasbahçelere sokacağım: Zira mükafatların en güzeli, Allah katında olanıdır” (Aliimran-195). Halbuki ister erkek ister kadın olsun iman edip (yapabileceği) doğru ve yararlı işler yapan kimse cennete girecek ve bir hurma çekirdeği(ni dolduracak) kadar bile haksızlığa uğramayacaktır (Nisa-124). Erkek ya da kadın, inanmış olması yanında bir de dürüst ve erdemli davranan kimseye hiç şüphesiz arı-duru, hoş bir hayat tattıracağız; ve yine şüphesiz böylelerini, yapageldikleri en güzel şey neyse ona göre ödüllendireceğiz (Nahl-97). Ey insanlar! Bakın, Biz sizi bir erkek ve bir kadından yarattık, ve sizi kavimler ve kabileler haline getirdik ki birbirinizi tanıyabilesiniz. Şüphesiz, Allah katında en üstün olanınız, O'na karşı derin bir sorumluluk bilincine sahip olanınızdır. Allah her şeyi bilendir, her şeyden haberdar olandır (Hucurat-13).

 

Din farklılığı da hiçbir ayrılığa  yer vermez

İnanc(ınız)dan dolayı size karşı savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan sürmeyen (inkarcılara) gelince, Allah onlara nezaketle ve adaletle davranmanızı yasaklamaz: çünkü Allah adil davrananları sever (Mümtehine-8). Size  savaş açanlara karşı Allah yolunda savaşın, ama (amacınızı aşıp) saldırganlık yapmayın; doğrusu Allah saldırganları sevmez (2/190). Onları karşılaştığınız her yerde öldürün ve sizi sürdükleri yerden siz de onları sürün, zaten zulüm ve baskı, öldürmekten daha kötüdür. Onlar size savaş açmadıkça Mescid-i Harâm civarında onlarla savaşmayın; ama eğer sizinle savaşırlarsa onları öldürün; hakikati inkar edenlerin cezası böyle verilecektir (Bakara-191). Ancak vazgeçerlerse (siz de bırakın), unutmayın ki Allah çok affedicidir, rahmet kaynağıdır (Bakara-192). O halde, artık zulüm ve baskı kalmayınca ve yalnızca Allah'a kulluk edilinceye kadar onlarla savaşın; ancak vazgeçerlerse, (bilinçli olarak) zulüm işleyenlerin dışındakilere karşı tüm düşmanlıklar sona erecektir(Bakara-193) .

a. Sivil haklar

1. Hayat Hakkı

İnsan hayatı  dokunulmazdır. Hiç kimse insan hayatına tecavüz edemez. Dokunulmazlık ancak Kur’an çerçevesinde kaldırılabilir.“Kim bir canı, bir can mukabilinde yahut yeryüzünde herhangi bir fesat çıkarmış olmadan öldürürse, bütün insanları katletmiş gibi olur…” (Maide-32). “Birisinin günahı ile bir başkası sorumlu olmaz” (6/164) buyurarak insan hayatının ve şahsiyetinin değerini ortaya koymuştur. Bir insan, rızası olmadan bütün insanlık için feda edilemez. Allah'ın haram kıldığı cana kastı men eder (17/33). Sadece başkalarının yaşam hakkına saygı göstermeyi istemekle kalmaz; kişinin kendi canına da kıymayı/ intiharı hoş görmez. Kur'an aynı zamanda kişinin şahsiyetine yönelik saldırıları da hoş karşılamaz. Bu yüzden insanların onurunu, şahsiyetini zarara uğratacak, zann  ve gıybet  (49/12) gibi davranışların sergilenmesini de doğru bulmaz.İslam toplumu gayri müslimlerle sürekli temas halinde ve ya yan yana olmuştur. Diğer dinlere mensup insanlarla bir yaşamanın ilk örneğini Müslümanlar Medine'de vermiştir. Barış içinde yaşamak isteyen gayr-ı müslimler de temel hak ve özgürlüklere sahip olarak Müslümanlarla birlikte yaşama hakkına sahiptirler. Can ve mal güvenliği, din ve vicdan hürriyeti, ikamet ve seyahat hürriyetine sahiptirler. Ve bunlar Müslümanların güvencesi altındadır. Barış içinde kaldıkları sürece gayr-ı müslimlerle savaşılmaz (8/61).

 

2. Zayıfları ve Malulleri Koruma Hakkı

Allah “Harbe katılmamakta köre, topala, hastaya sorumluluk yoktur” (48/17) buyurur.

 

3. İnsanların Şahsiyetlerinin ve Kadınların Namuslarının Korunması

Allah  “Alay etmeyi, dedikoduyu, zanla hüküm vermeyi ve iftirayı yasaklamıştır.” (49/11-12, (24/27-29). Mü’minler kardeş, diğer insanlar ise insanlıkta eşittirler: Yüce Allah “Mü’minler Kardeştir” (49/10) buyururken “İnsanların da bir anne-babadan yaratıldığını” (49/13) ifade eder. Böylece kimsenin kimseden üstün olmadığını söyler.

 

4. Hürriyet Hakkı

Özel hayatın korunması hakkı: Yüce Allah Kur’ân-ı Kerim’de “Kendi evlerinizden başka evlere izin almadan ve selâm vermeden girmeyiniz.” (Nur-27) ferman eder. Ayrıca “Tecessüs etmeyin [gizlilikleri/mahremiyeti araştırmayın] ” (Hucurat-12) emreder.

 

5. Irz ve Namusunu Koruma Hakkı

İnsanın ırz ve namusu dokunulmazdır; bunların dokunulmazlığı asla çiğnenemez. Kişinin özel hayatının, gizli ve ayıp hallerinin araştırılması, onun şahsiyetine ve özel hayatına, izni olmadan müdahale edilmesi haramdır; yani şiddetle yasaklanmıştır. “Ey iman edenler! Bir topluluk bir diğerini alaya almasın, belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kendi kendinizi ayıplamayın; birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın.” (Hucurât-11; “Ey iman edenler! Zannın çoğundan sakının, zira bir kısmı günahtır. Birbirinizin suçunu ve ayıplarını araştırmayın; kimse kimseyi çekiştirmesin; hangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır? Ondan tiksinirsiniz; Allah’dan sakınınız.” (Hucurât-12)

6. Aile Kurma Hakkı

A) Evlenme her insanın hakkıdır. Evlenme, aile yuvasını kurmanın, çocuk elde etmenin ve nefsi iffet içinde muhafaza etmenin tek meşru yoludur.“Ey insanlar! Sizi tek bir candan yaratan, ondan da yine onun zevcesini vücuda getiren ve ikisinden bir çok erkekler ve kadınlar türeten Rabbinize karşı gelmekten çekiniz.” (Nisâ-1). “Size kendi cinsinizden, kendilerine ısınmanız için, zevceler yaratmış olması, aranızda bir sevgi ve şefkat havası meydana getirmesi de, O’nun ayetlerindendir. Şüphe yok ki, bunda fikrini çalıştıracak insanlar için elbette ibretler vardır.” (Rûm-21)

B) Koca, eşinin ve çocuklarının nafakasını, cimriliğe kaçmadan temin etmekle mükelleftir. “Hali vakti müsait olan, nafakayı genişliğine göre versin. Rızkı kendisine daraltılmış bulunan fakirler de, nafakayı Allah’ın kendisine ihsan ettiğinden versin. Allah, güçlüğün arkasından kolaylık ihsan eder.” (Talâk-7)

C) Her çocuk, terbiyesinin ve eğitiminin anne-babası tarafından en güzel şekilde yapılması hakkına sahiptir. “Onlara acıyarak tevazu kanadını yerlere kadar indir ve ‘Yarab, onlar beni çocukken nasıl terbiye ettilerse, Sen de kendilerini öylece esirge’ de.” (İsrâ-24)

D) Genç erkek yahut kız, istemediği şahısla evlenmeye mecbur değildir. 24/33

 

7. Kadının Kocası Üzerindeki Hakları

A) Kadın, kocasının yaşadığı yerde kocasıyla birlikte yaşayacaktır. “O kadınları, gücünüzün yettiği kadar sizin ikamet ettiğiniz yerlerde oturtun.” (Talâk-6)

B) Kocası evlilikleri süresince ve boşama halinde iddet müddeti içinde, karısının nafakasını maruf ölçüler dairesinde temin edecektir. Kadın bu nafakaya mali durumu ve özel serveti ne olursa olsun her halükarda hak kazanır. (Talak/6-7, Bakara/233, 270, Tevbe/21, Sebe/39,). “Kadınlara verdiğiniz bir şeyi geri almanız helal olmaz. Meğer ki, erkek ve kadın Allah’ın çizdiği sınırları yani evlilik hak ve vecibelerini ayakta tutamayacaklarından korkup ümitlerini kesmiş olsunlar. Eğer siz de onların evlilik hak ve vecibelerini devam ettiremeyeceklerinden korkarsanız, o halde, kadının serbest boşanması için belli bir bedel vermesinde, her ikisi üzerinde de vebal yoktur. Bunlar Allah’ın sınırları ve hükümleridir; onları çiğneyip geçmeyin.” (Bakara-229)

C)Kadın, ana-babası, çocukları ve diğer yakın hısımlarına mirasçı olduğu gibi kocasına da mirasçı olma hakkına sahiptir.“Eğer çocuğunuz yoksa, bıraktığınız terekenizin dörtte biri karılarınıza aittir. Şayet çocuğunuz varsa, terekenizin sekizde biri, vasiyetleriniz ve borcunuzun tasfiyesinden sonra, yine onların olacaktır” (Nisâ-12).

D) Kadın boşanma esnasında veya sonrasında kocasının her ikisi de hayat arkadaşının gıyabında ona ait değerleri korumak, gizli sırlarını açıklamamakla sorumludur. Bu hak, boşanma sırasında ve sonrasında da devam eder ve önem kazanır. “Aranızdaki faziletleri unutmayınız. Şüphesiz Allah, ne yaparsanız hakkıyla görür.” (Bakara-237)

 

8. Terbiye/eğitim Hakkı

A) Çocukların babaları hakkında hakları olduğu gibi, babaların çocuklarını iyi terbiye etme  hakkı vardır. “Rabbin, ‘kendinden başkasına kulluk etmeyin, ana-babaya iyi muamele edin’ diye hükmetti. Eğer ana-babadan biri veya her ikisi, benin yanında ihtiyarlığa ererlerse, onlara ‘öf’ bile deme. Onları azarlama. Onlara çok güzel ve tatlı söz söyle. Onlara acıyarak tevazu kanadını yerlere kadar indir ve ‘Yarab, onlar beni çocukken nasıl terbiye ettilerse, Sen de kendilerini öylece esirge’ de.” (İsrâ-23-24)

B) Eğitim, toplumun bütün fertlerinin hakkıdır. Eğitim, bilmeyenin bilen üzerindeki bir hakkıdır. Bilen, bilmeyene öğretmekle mükelleftir. “Allah bir zaman, kendilerine Kitap verilenlerden ‘Onu mutlaka insanlara açıklayıp anlatacaksınız’ diye teminat ve söz almıştı. Ancak onlar bu sözlerini sırtlarının arkasına aldılar. Onun karşılığında az bir menfaati satın aldılar. Alıcı oldukları şey, sattıkları karşısında ne kötü şeydir!.. “ (Âl-i İmran-187;)

9. Sırların Korunması Hakkı

İnsanın gizli sırları sadece Rabbiyle kendi arasındadır. Bunları araştırmak ve öğrenmeye çalışmak doğru değildir. “Kimsenin hususi hayatını ve ayıplarını tecessüs edip araştırmayınız” (Hucurât-15)

 

10. Seyahat ve İkamet  ve Hakkı

A) Her fert, hiçbir engel ve sıkıntı söz konusu olmaksızın bulunduğu yerden dilediği yere seyahat etme, dilediği yerde ikamet etme hakkı vardır. “O, yer yüzünü, sizin yararınıza olmak üzere, size musahhar kılandır. O Halde yer yüzü-nün çeşitli bölge ve çevrelerinde dolaşın, Allah’ın rızkından yiyin. Fakat şunu daima hatırlayın ki, son gidiş mutlaka O’na dır yani Allah’adır.” (Mülk-15, Haşr-9)

B) Hiçbir insan vatanını terk etmeye zorlanamaz. Hukuki bir sebep olmadan zorla vatanından çıkarılamaz. “Sana haram olan o ayı ve ondaki muharebeyi sorarlar. De ki; O ayda muharebe etmek büyük günahtır, insanları Allah yolundan men etmek, Allah’ı inkar etmek, ziyaretçilerin Mescid-i Haram’a girmelerine mani olmak, oranın halkını vatanlarından çıkarmak ise, Allah katında daha büyük günahtır.” (Bakara-217)

 

11. Zulme Karşı koyma Hakkı

Müslümanlar zalimlere itaat etmezler. “Hevasına uyan ve kendi zikrimizden kalbini gafil kıldığımız, işleri aşırılık olan kimseye itaat etme!” (18/28). “Zulme kalben meyletmek de büyük bir vebaldir.” (11/113)

12. İyilik yapma Hakkı

Allah “İyilik ve takvada yardımlaşın. Kötülük ve isyanda birbirinize yardımcı olmayın” (Maide-2) ferman eder.

 

13. İnsanlara İşkence ve Kötü Muamele Hakkımız Yoktur

Savaş halinde dahi olsa esir düşenlere, savaşa fiilen katılmayan kadınlara çocuklara, din adamlarına dokunmayı yasaklamıştır. Öfkeyle haddin aşılmaması istenir (Maide-8).  Sadece insanlara değil diğer bütün canlılara kötü muamele yapılmamasını emreder.

B. Hukukî haklar

14. Hürriyet Hakkı

Hürriyet hakkı, tıpkı insanın hayatı gibi dokunulmazdır. İnsanın doğuşu ile var olan tabii ve ilk hakkıdır. İnsanla beraber kalır ve hayatı devam ettikçe devam eder. Kimse hürriyet hakkına tecavüz edemez. Hiçbir milletin bir diğer milletin hürriyetine tecavüz doğru değildir. “Kim kendisine yapılan zulümden sonra hakkını alır ve zafere ulaşırsa, artık bunların aleyhinde mesuliyeti mucip bir hal ve yol yoktur.” (Şura-41).   “O mü’minler ki, eğer kendilerine yer yüzünde bir iktidar mevkii verirsek dosdoğru namazlarını kılarlar, zekatlarını verirler, iyiliği emrederler ve kötülükten vazgeçirmeye çalışırlar.” (Hac-41).

 

15. Eşitlik Hakkı

Bütün insanlar kanun önünde eşittirler.

A) Bütün insanlar, insan olmaları itibarı ile eşittir. Aralarında üstünlük ancak amellerine göre olabilir. İnsanlar  arasında cinsiyet, renk, ırk, dil yahut din esasına göre ayrım yapan her fikir, nizam ve yasama faaliyeti İslâm’ın bu zikredilen umumi esası ile tezat teşkil eder.“Bütün insanların yaptıklarına ve amellerine göre dereceleri ve mertebeleri vardır. Bu da, kendilerine hiçbir haksızlık edilmeyerek amellerinin karşılığını, eksiksiz verebilmek içindir.” (Âhkaf-19)

B) Her insan, fırsat eşitliği kamuya ait maddi kaynaklardan yararlanma hakkına sahiptir. “Yeryüzünün çevresinde ve değişik bölgelerinde yürüyün; Allah’ın rızkından yiyin.”, (Mülk-15)

“Kim zerre miskal hayır işlerse, mükâfatını ve kim de zerre miktar şer işlerse cezasını görecektir.” (Zilzal-7, 8)

 

16. Adalete Başvurma Hakkı

A) Her insan, hukuk önünde hak arama hürriyetine sahiptir. “Ey iman edenler, Allah’a itaat ediniz. Peygamber’e ve sizden olan ulul-emre de itaatte bulununuz. Eğer bir şey hakkında ihtilafa düşerseniz, onu Allah’a ve Peygamber’e götürünüz. Eğer Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız. Bu sizin için hem hayırlı ve hem de netice itibariyle daha güzeldir.” (Nisa-59) “Aralarında Allah’ın indirdiği hükümlerle hükmet, onların keyiflerine uyma, Allah’ın sana indirdiği hükümlerin bir kısmından seni sapıtacaklar diye şiddetle onlardan kaçın.” (Mâide-49)

B) Her insan, maruz kalacağı zulme karşı kendini müdafaa etme hakkına sahiptir. “Allah, çirkin sözün alenen söylenmesini sevmez; zulme maruz kalanlar dışında. Allah her şeyi işitici ve hakkıyla bilicidir.” (Nisa-148)

C) Her insanın, sırf Allah rızası için ve talebe ihtiyaç duymadan, diğer insanların haklarını müdafaa etme hakkı vardır. (Tevbe-71)

D) Hiç kimse, hukuka aykırı bir emre itaat etmesi için bir insanı zorlayamaz. (Bakara-256)

 

17. Adil Bir Yargılamayı isteme Hakkı  

A) İslâm’da/dinde/hukukta asıl olan, ferdin suçsuzluğudur. (İsra-15, Ahzab-5). Bir kanun metni bulunmadan kimse suçlanamaz. “Hiçbir günahkar, başkasının günah yükünü yüklenmez. Biz bir Peygamber gönderinceye kadar hiçbir kimseye veya kavme azap edecek değiliz.” (İsra-15) “Hata ettiklerinizde üstünüzde bir vebal ve sorumluluk yoktur, ancak kasten işlediklerinizden ise mutlaka sorumlusunuz.” (Ahzap-5)

B)Suçu sabitleşene kadar insan suçsuzdur. “Ey iman edenler! Eğer bir fâsık size bir haber getirirse, onu tahkik edin, yoksa bilmeye-rek bir kavme sataşırsınız da, sonradan yaptığınıza pişman olursunuz.” (Hucurât-6) “Halbuki onların buna dair bilgileri de yoktur. Onlar, zan ve tahminden başkasına tabi olmazlar. Halbuki zan ve tahmin ise, hiç şüphesiz, haktan hiçbir şeyi ifade etmez.” (Necm-28)

C) Hiçbir halde, ceza, hukukun suç için çizdiği sınırı tecavüz etmemelidir. “Bunlar Allah’ın sınırlarıdır, onları çiğneyip geçmeyiniz. Kim Allah’ın hadlerini ve sınır-larını aşarsa, işte onlar, zalimlerin ta kendileridirler.”, (Bakara-229)

D) İnsan, başkasının suçundan dolayı yargılanamaz.

“Herkesin kazandığı kendisinedir. Hiç kimse, başkasının günahını yüklenmez.” (Enam-164, Fâtır-18, Tur-21).

 

18. OtoriteLERİN Zulümlerinden Korunma Hakkı

Her insan, yürütme, yasama ve yargı gibi yüksek otoritelerinin tecavüzlerinden korunma hakkına sahiptir. “Erkek ve kadın mü’minlere, işlemedikleri bir suç ve günah yüzünden eziyet ve işkence edenler muhakkak bir yalan ve apaçık bir günah yüklenmiş olurlar.” (Ahzâb-58)

19. İşkenceden Korunma Hakkı

Suçluya  işkence yapmak caiz değildir. İnsanın  işlediği suç ne olursa olsun hukukun o suça takdir ettiği cezadan başka  insanın sahip olduğu şerefi korunmalıdır. (Buruc-10, Nahl-110, İbrahim-6,12)

 

20. Sığınma Hakkı

A) İşkenceye ve zulme maruz her insan emin olabileceği bir yere sığınma hakkına sahiptir. “Eğer kendilerine eziyet ve taarruz edilen müşriklerden biri senden eman dilerse, ona eman ver. Ta ki, Allah’ın kelamını dinlesin. Sonra da onu emin olabileceği yere kadar selametle ulaştır.” (Tevbe-7). “Kim oraya(Mekke) girerse, taarruzdan emin olur.” (Al-i İmran-97) “Kabeyi insanlar için bir toplantı yeri ve emin bir mahal yaptık.” (Bakara-125) . “Orada yerli de misafir de eşittir.” (Hacc-25)

 

21. Azınlık Hakları

A) Azınlıkların dini meselelerinde, Kur’an’ın “Dinde  ikrah/zorlama yoktur” (Bakara/256) şeklinde özetlenebilecek olan genel prensibi vardır.

B) Azınlıkların medeni ve şahsi hallerinde ise, eğer Müslümanların hukukunun uygulanmasını isterlerse, İslâm Hukukuyla hükmedilir. Eğer Müslümanların hukukunu hakem kabul etmezlerse, kendi dini hukuklarına göre muamele görürler. “Eğer onlar sana gelirlerse, dilersen aralarında hükmet, dilersen de onlardan yüz çevir. Şayet kendilerinden yüz çevirirsen, sana asla bir zarar veremezler. Eğer onların aralarında hükmedecek olursan, aralarında adaletle hükmeyle. Çünkü Allah, adalet sahiplerini sever. İçinde Allah’ın hükmü bulunan Tevrat yanlarında dururken, nasıl oluyor da senin hükmü-ne ve hakemliğine müracaat ediyorlar, sonra da verdiğin hükmün arkasından yüz çevirip bildiklerine gidiyorlar? Onlar, hiçbir şeye inanan kemseler değildirler.” (Maide-42, 43) “İncil Ehli, Allah’ın indirdiği hükümlerle hükmetsin. Kim Allah’ın indirdiği hükümlerle hükmetmezse, onlar fasıkların ta kendileridirler.” (Maide-47)

C. Ekonomik haklar

22. İktisadi Haklar

A) Tabiat, gerçek anlamda Allah’ın mülküdür. Tabiat Allah’ın insana ihsanıdır. Onlardan yararlanmak üzere, insanlara lutfetmiş, bu tabii servetleri yok etmeyi ve ifsat etmeyi haram kılmıştır. Hiç kimse kainattaki rızk kaynaklarından başkasını mahrum edemez ve başkasının bunlardan yararlanmasına engel olamaz.“Göklerin, yer küresinin ve bunlarda bulunan her şeyin gerçek mülkiyeti Allah’a aittir.” (Mâide-120) “O Allah, göklerde ne var, yerde ne varsa hepsini, kendi ihsanı olarak size râm etti ve si-zin emrinize verdi. Şüphe yok ki, bunda düşünen insanlar için kat’i deliller ve ibretler vardır.” (Câsiye-13) “İnsanlar hakkında bir şey kısmayın ve yeryüzünde fesatçılar olarak bozgunculuk etme-yin.” (Şu’ârâ-183) “Rabbinin nimetleri, kimseden men edilmiş değildir.” (İsrâ-20)

B) Her insan, rızk elde etmek üzere meşru yollardan çalışır, helal kazanç elde edebilir. “Yerde yürüyen hiçbir canlı hariç olmamak üzere, bütün canlıların rızıkları Allah’ın üstünedir” (Hûd-6). “Yeryüzünün çeşitli bölge ve yörelerinde dolaşınız ve Allah’ın rızkından yiyiniz.” (Mülk-15)

C) Özel mülkiyet meşrudur. Her insan çalışmasının karşılığını alır. Kamu mülkiyeti meşrudur ve bütün milletin maslahatı için kullanılır.“Gerçekte şu insanları başkalarına muhtaç olmaktan O kurtardı ve O, insanları sermaye ve mülk sahibi kıldı.” (Necm-48). “Allah’ın onların mallarından ve Peygamberine verdiği fey ve ganimete gelince, siz bunun için ne ata ve ne de deveye binip koştururdunuz; belki Allah, peygamberlerini dileyeceği kimselerin üzerine gönderir. Allah her şeye kadirdir. Allah’ın fethedilen memleketlerin ahalisinden Peygamberine verdiği fey ve ganimet, Allah’a, Peygamberine, hısımlara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalanlara aittir. Ta ki, bu mallar içinizden yalnız zengin olanlar arasında dolaşan bir devlet olmasın. Peygamber size ne verdiyse onu alın, size ne yasak ettiyse ondan sakının.” (Haşr-6, 7)

D) Fakirlerin, zenginlerin mallarında belirlenmiş (kararlaştırılmış) bir hakları mevcuttur ve bunu sadaka (9/60) tanzim etmiştir. “Mallarını ihtiyacını çevresine açacak kadar fakir olanlarla iffetinden dolayı ihtiyacını kimseye açamayan insanlar için, belli bir hak var olduğunu bilirler ve gönülden kabul ederler.” (Mearic-24, 25)

E) İktisadi gelişmeyi rayına oturtmak ve muhtemel tehlikeleri bertaraf etmek için, İslâmiyet:

1- Ölçü ve tartı muamelelerinde yapılacak hilelerle kâr sağlamayı ve karşı tarafı aldatmayı da haram kılmıştır. (Enam-152, Araf-85, Hud-84,85, Şuara-181,182)

2- İhtikarı (karaborsacılığı) ve serbest rekabet mümkün olmayan ve haksız rekabete sebep olan her şeyi haram kılmıştır. (Araf-85)

3- Ribâ yani faizi ve insanların dara düştükleri halleri istismar eden her çeşit muameleyi haram kılmıştır.“Allah, alım-satım akdini helal ve ribâ yani faizi ise haram kılmıştır.” (Bakara-275)

 

23. Mülkiyet Hakkı ve Korunması

Kamu yararı bulunmadıkça ve karşılığı ödenmedikçe kimsenin mülkü elinden alınamaz. “Aranızda birbirinizin mallarını haksız sebeplerle yemeyiniz ve bile bile insanların mallarından bir kısmını gayrı meşru yollarla yemeniz için o malları hakimlere peşkeş çekmeyiniz.” (Bakara-188, Nisa-29). Allah yeryüzünün bütün imkanlarını insanların istifadesine sunmuştur. İnsanların geçimlerini sağlamaları için gündüzü; dinlenmeleri içinse geceyi yaratmıştır (78/10-11,  28/73).  İnsana ancak çalıştığının karşılığı vaad edilmiştir (Zümer-41). İslam insanın helal yoldan kazandığını mala ve mülke dönüştürmesine karşı çıkmaz. Anca başkasını sömürerek aşırı servet biriktirmeyi yasaklar (59/7). İşçi haklarına riayet edilmesini ister. Çalıştırılacak insana alacağı ücretin önceden söylenmesini ve alnının teri kurumadan hakkının teslim edilmesini ister. Müminlerden canlarıyla olduğu gibi mallarıyla da Allah yolunda cihad edilmesini emreder. Faiz (2/175), hırsızlık(5/38), haramdır

 

24. İşçinin Hakkı ve Ödevi

İşçiye sarf ettiği emeğine uygun ücret verilmelidir. “Herkes için yaptıkları amellere göre derece ve mertebeler vardır.” (Ahkaf-19, Tevbe-108)

D. Dinî haklar

25. Fikir, İnanç ve Fikir Açıklama Hürriyeti ve Hakkı

A) Her insanın, hukukun-ahlakın kabul ettiği  sınırlar çerçevesinde fikir ve inancını  ifade etme hürriyeti vardır. “Yemin olsun ki, eğer münafıklar ve vicdanlarında fuhuş kasdı ve nifak hastalığı bulunanlar ve şehirde fena haberler yayanlar, bu hallerinden vazgeçmezlerse, muhakkak seni onlara musallat ederiz. Sonra da orada seninle birlikte çok az bir zaman dışında kalamazlar ve sana artık komşu olamazlar. Hem de onların hepsi Allah’ın rahmetinden kovulmuş olarak, nerede ele geçirilirlerse yakalanırlar ve öldürülürler de öldürülürler.” (Ahzâb-60, 61)

B) Hür düşünce, sadece bir hak değil aynı zamanda bir görevdir. “Ben size Allah için ikişer ikişer, teker teker karşımda durmanızı, meclisime gelip beni dinlemenizi, sonra da arkadaşınızda hiçbir mecnunluk olmadığını iyice düşünüp bilmenizi tavsiye eder ve öğütlerim.” (Sebe-46)

C) Neşrinde,  toplumun emniyetine zarar verecek unsurlar ihtiva etmediği sürece, doğru bilgilerin neşrinde herhangi bir sakınca yoktur.“Onlara emniyet veya korku haberi geldiği zaman, onu hemen neşreder ve yayarlar. Halbuki bunu Peygamber’e ve kendilerinden yetkili olanlara (ulul-emre) götürmüş olsalardı, o haberi arayıp bulanlar, meselenin hakikatini onlardan öğrenirlerdi. Allah’ın üzerinizdeki lütuf ve inayeti ve esirgemesi olmasaydı, çok azınız müstesna, hepiniz şeytana uyup gitmiştiniz.” (Nisâ-83)

D Gayr-i müslimlerin dinlerine hürmet etmek, Müslüman’ın ahlakındandır. “Allah’tan başkasını Tanrı edinerek çağıranlara sövmeyin. Sonra onlar da hadlerini aşarak cahilce Allah’a söverler. Biz her ümmetin amellerini kendilerine hoş gösterdik. Sonunda dönüşleri yalnız Rablerinedir.” (En’âm-108)

 

26. Din Hürriyeti hakkı

Her şahıs, inanç hürriyetine ve inancına uygun olarak da ibadet hürriyetine sahiptir. “Sizin dininiz size, benim dinim ise banadır.” (Kafirûn-6) Yüce Allah insanları hür bıraktığı için dine ve inanmaya zorlamaz. Akla kapı açar, ihtiyarı elden almaz. İnsanların hür iradeleri ile hakkı ve imanı benimsemelerini ve kabul etmelerini ister. Bu sebeple “Dinde zorlama yoktur” (Bakara-256) buyurur. Kur'an insanlara din ve ibadet özgürlüğü tanımıştır. İnsanların hür iradeleriyle din seçme hakkının olduğunu beyan eder. Kimse bir dini seçmeye zorlanamaz (Bakara-256). Peygamberin bile insanları zorlamaya yetkisini olmadığını söyler (Yunus-99). O, ancak uyarıcı ve müjdeleyicidir (Sebe-28). Hidayet ancak Allah'tandır (Kasas-56). Müslümanlara düşen İslamı en güzel şekilde tebliğ etmek. İnsanlara iyiliği tavsiye edip kötülükten sakındırmaktır. Din ve ibadet özgürlüğüne sahip insanlar dininin gereklerini yaşama, örgütlenme ve yayma hakkına da sahiptirler.

E. Kültürel haklar

27. Fikir Açıklama Hürriyeti

A) Her insan, dini, içtimai, kültürel, siyasi ve benzeri yönlerden sosyal hayata iştirak etmek hakkına sahiptir. “De ki; İşte bu benim yolumdur. Ben insanları Allah’a, körü körüne değil, bir basiret üzere davet ediyorum. Ben de bana tabi olanlar da böyleyiz.” (Yusuf-108)

B) Her insanın, iyilik ve takva üzerine yardımlaşmayı temin gayesi ile, müesseseler tesis etmesi toplumdan istemesi, hem hakkı ve hem de görevidir. “Sizden öyle bir cemaat bulunmalıdır ki, onlar herkesi hayra çağırsınlar, iyiliği emretsinler, kötülükten vazgeçirmeye çalışsınlar. İşte onlar muradına erenlerin ta kendileridir.” (Âl-i İmran-104). “İyilik etmek ve fenalıktan sakınmak hususunda birbirinizle yardımlaşın. Günah işlemek ve haddi aşmak üzerinde yardımlaşmayın. Allah’tan korkun.” (Mâide-2).

F. Siyasal haklar

28. İstişare Etme ve İstişareye Katılma Hakkı

A) Buna “Seçme ve seçilme hakkı” da denebilir. Yüce Allah “Mü’minlerin işleri aralarında şura iledir.” (42/38) ferman eder. Peygamberimize “Onlarla istişare et!” (3/159) ferman eder. (42/36-38)

B) Adaleti sağlamak: 28/26, 16/126, 60/8, 4/105-109, 135, 58, 5/8)

C) Görevi ehline vermek: 4/58

D) Emri bilmaruf-nehyi anilmünker: 2/143, 3/104, 110, 2/41

 

Netice olarak: Sınırsız nimetler içerisinde yaratılan insan, dünyadaki macerasında yaratılış gayesine uygun olarak yaşamalıdır. Allah’ın insana verdiği hak ve hürriyetler, devletler ve insanlar tarafından elinden alınamaz. Kur’an’ın ortaya koyduğu insan haklarının özeti; yeryüzünde maddi ve manevi anlamda insanca yaşama hakkıdır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

MEKKİ SURELERDE SALÂT KAVRAMININ SEMANTİĞİ

SALAT’IN NAMAZ ANLAMI ÜZERİNE

KEVSER SURESİNİN İNCELENMESİ