BÜYÜK MEVZULARA KÜÇÜK DOKUNUŞLAR

 

BÜYÜK MEVZULARA KÜÇÜK DOKUNUŞLAR

 

·         Kader meselesini Emevi Saltanatı iktidarını meşrulaştırmak için istimal etmiştir.

·         Kur’an’ın açtığı yol; objektif, güvenilir herkes içindir. Tarikatin açtığı yol ise subjektif uçurum tek kişiliktir.

·         Kur’an ve sahih hadisin otoritesini teslim almak için kökeni Hint ve Yunana dayanan tasavvuf/tarikat kendini ayet ve hadislere batini yorum icat ederek meşrulaştırdı.

·         Muhafazakarlık, risk almadan menfaat elde etme kurnazlığıdır. Tabiri diğerle içi boş, kabuğu kalın ceviz.

·         Modernite “ilerleme” mitini kullanarak hak ve adaletin yerine güç ve tahakkümü geçirmiştir.

·         “Tabiat kanunları” tabiri kâinattaki sayılması imkansız Allah’ın mucizesi olan tasarımları örten şeytansı bir tabirdir.

·         Mucize ve kader dinin iki yumuşak karnıdır. Bu iki kavram Emevi Saltanatıyla başlayan siyasi erklerin Müslümanları sağmak için kullandığı maymuncuktur. Kader aklı ve ahlakı yok ederken, mucize bilim ve araştırmayı ortadan kaldırmıştır.

·         İslamdaki Arabilik damarı ve tarikat şırası ümmetin ayağına vurulmuş iki prangadır.

·         Taklit, taassup ve tefrika hastalığından;  tahkik, denge ve vahdet reçetesiyle kurtulabiliriz.

·         “Modern” yaşamın ilk kurbanı kelimeler oldu. Kaybettiğimiz kelimeler… Güzellik yerine cazibe, iyilik yerine fayda, vakit yerine nakit, aşk yerine cinsellik koyarken; hayata anlam veren ölümü de kaybettik. Çay ve ihtiyaç molası verdiğimiz bir dinlenme tesisinde mi unuttuk ölümü? Biz ondan bahsetmesek de o kendinden her zaman söz ettirmektedir.

·         Din adına yapılacak birinci iş bir paradigma inşa etmek, ikincisi bu paradigmadan kartopu gibi büyüyecek sahih bir gelenek oluşturmaktır. Bundan gayrısı vitrin süsüdür.

·         İnsanın ne düşündüğü ne yaptığında saklıdır. Çünkü düşünce eylemin atasıdır. Bir söylem, sadece söylemde kalıyorsa söylemi ve çevreyi sorgulamak gerekir.

·         Eğitim mekanik bir süreç değildir. Eğitim, bilinç ve bilgi düzeyi yüksek eğitimcilerle, bilgi aşığı talebelerin sevgiyle gerçekleştirecekleri bir gelecektir. Felsefesi ve altyapısı olmayan zorunlu bir eğitimden kullara kulluktan başka bir şey çıkmaz.

·         Ülkemizde masaya yatırılması gereken tüm sorunlara getirilen çözüm önerilerinden ilki: "önce insanlarımızı eğitmeliyiz" ifadesidir. Nasıl? Eğitimin yalnızca malumat verme olduğunu sanmak kadar yanlış olan başka bir düşünce yoktur. Türkiye’deki eğitim(!) TEOG VE LYS sınavlarını geçmeye odaklanmıştır.

·         İndirilen dine nitelik, uydurulan dine nicelik hakimdir. İndirilen dinin sahibi Allah, uydurulan dinin sahibi insanlardır. İndirilen din Allah’ın, uydurulan din insanların projesidir. İndirilen dinde çelişki, uydurulan dinde denge yoktur. İndirilen dinde otorite Allah, uydurulan dinde otorite insandır. İndirilen dinin kaynağı Kur’an, uydurulan dinin kaynağı insanlardır. İndirilen din uyandırır, uydurulan din uyutur. İndirilen dinde akıl, uydurulan dinde his hakimdir.

·         Din sıradan insanlar için anlaşılamaz, aydınlar için mitoloji, iktidarlar içinse afyondur. Böyle algılanmasının sorumluluğu müslümanlarındır.

·         İman, geçmişten körü körüne devraldığımız düşünce ve yaşam biçiminin içinde sıkışıp kalmak değildir. İman/din bir organizma gibi canlıdır. Dine antika muamelesi yapılıyorsa kendimizi sorgulamalıyız.

·         Tarih; din, insan ve anlamı tüketmeye çalışanların mezarlarıyla dolu. Her dem tüketenler ve tüketim araçları değişiyor. Dün tarikat, bugün STK; dün felsefe, bugün ideoloji; dün savaşlar, bugün teknoloji…

·         İnsanlığın başlangıcını ve bitişini anlatan sembolik bir anlatımdır Adem’in kıssası. Geleceğe tutulmuş bir fenerdir. Bir yolculuktur, masumiyet cennetiyle Allah’ın sınırları (yasak ağaç) arasında. Tevbe insanın keşfettiği değişilmez bir hazineydi. Hazine içinde, ambardaki fare gibi açız. Bir, bir gelip; bir, bir gittiğimiz; kalanın ise Bir olduğu gerçeği yetmedi. Çoğaltma tutkusu bizi çoğaltmadı. Alem, Adem ile kemal bulurken,  Adem’in çocukları, yani biz alemde kemali bulamadık.

·         Haya/utanma: Fıtri/yaratılıştan/içten gelen bir elbisedir. Eğer bu yoksa tesettür hamallıktır. Egemenler/çağdaş firavunlar kişiliği öldürüyor, dişiliği sağ bırakıyor.

·         Anlam: Varlığın ve vakıanın suretidir/resmidir. Anlam, eylemsiz öksüzdür. Resimdeki ateşten ısınılmaz. Melekler (yasalar) Adem’i,  Adem yasaları tanıdı. Yani secde bir tanışma/buluşma idi.

·         Allah, isimleriyle sınırsız kelimeleri bir araya getirdi. Her bir ismini anlamın anahtarı yaptı. Allah’ın isimlerinin nakarat şeklinde söylenmesini dikte etmek aldat(ıl)madır. Su, su demek susuzluğu, ekmek, ekmek demek açlığı gidermez. İlim ve eylem ile isimler anahtarı doğru kullanılır.

·         Tezatın teknesinde  çamuru karılıp fucur ve takva ilham edilen (91/8) varlığa insan denildi.

·         “OKU” emri, Allah’ın emeğine (varlığa) saygılı olun anlamına da gelir. Çünkü insan, varlığı okudukça, Allah’ın emeğini (kudretini, ilmini) varlıkta taklitsiz bir tasarım olarak görecektir.

·         “OL” emri sözün varlık kesilmesidir. Allah’ın sonsuz kudret ve ilmine delildir. Çünkü çok basit maddelerden, kıymet biçilmez varlıkları yaratmak kudret ve ilmin sonucudur. Su ve topraktan her canlıyı yaratması gibi.

·         İslam’a yapılan saldırıların sebebi, İslam’ın sosyopolitik bir sistem olarak insanlığın gündemine girmemesidir. Bunun için emperyalist irade İslam’ı sosyopoltik pratiği olmayan mistisizme (tasavvufa, tarikata) dönüştürme çabasındadır. Batıda düzenlenen Mevlana, Yunus Emre, İbni Arabi sempozyumları, ve bunların yıl olarak kabulü  (Mevlana Yılı vb.) bunun göstergesidir. O kadar meraklı iseniz, Kur’an Yılı, Hz. Muhammed yılı kabul etsenize. Ama az kaldı, onu da ilan edecekler. Türkiye ve benzeri ülkelerde İslamlaşma, İslamın öngördüğü şekilde değil, laik, seküler çerçeveler üzerinde yükseliyor. Böylece bütün Müslümanlar küresel, emperyalist yapılara eklemleniyor.

·         Kur’an’ın neredeyse %85 i dinamik bir aksiyon/eylem ahlakını, Kur’ani ifadeyle amel-i salihi önerir. Namaz, oruç, hacda bunu gerçekleştirmek için mümini şarj etmek üzere emredilmiş vakitli ibadetlerdendir. Fakat bu gerçek tersine çevrilerek, islamın beş şartı ruhu alınarak şişirilip Kur’an’sız ahlaksız, amel-i salihsiz, adaletsiz, zalim, infaksız, merhametsiz bir Müslümanlık türe(til)di.

·         Din’in/İslam’ın/Kur’an’ın üç amacı vardır: Şirk yerine tevhidi, arzulara uyma yerine vicdanı, fesat yerine adaleti yerleştirmektir. Tevhit inancı, vicdan ahlakı,  adalet yönetimi diriltecektir.

·         Din,  dincilerin elinde “Allah’ın boyası” iken, Allah’ın sopası; hidayet kaynağı iken dalalet (:sapıklık) kaynağı; şifa iken afyona dönüştürülmüştür.

 

 

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

MEKKİ SURELERDE SALÂT KAVRAMININ SEMANTİĞİ

SALAT’IN NAMAZ ANLAMI ÜZERİNE

KEVSER SURESİNİN İNCELENMESİ