TOPLUMUN İNŞASINDA KUR’AN’IN ÖNCELEDİKLERİ
Toplumun
İnşAsında Kur’an’ın Önceledİklerİ
Toplumun inşasında Kur’an’ın önceledikleri
vardır. Bunu Kur’an’ı iniş sırasına göre okuduğumuzda daha iyi görmekteyiz. Bu,
çok katlı bir yapı inşa ederken o yapıyı taşıyacak sağlam bir temel yapmaya
benziyor. Mekki surelere bakıldığında daha çok tevhit, iman esasları, ahlak,
adalet, infak ve inançlardaki şirk unsurlarını temizlemek üzerinde durulduğu
görülür. Müşriklerden putlarını reddetmesi ve tek olan Allah'a iman etmeleri
istenmektedir.
Kur’an’ın öncelediklerinde bir metot söz
konusudur. Bu metot gömleğin ilk düğmesini doğru iliklemeye benzer. İlk düğme
yanlış iliklenince doğal olarak hepsi yanlış iliklenmiş olacaktır. Toplumu inşada
Kur’an’ın öncelediklerine riayet edilmediği için zihni inanç ve bilinç soru(n)larıyla
dolu insanları; Allah tasavvuru, Allah sevgisi, ahiret bilinci, kulluk bilinci,
yaratılış gayesi gibi konularda aydınlatmadan namaz kılmaya ve oruç tutmaya çağırmak
temel atmadan duvar örmeye benziyor.
Bu konu için neredeyse Kur’an ayetlerinin
hepsini referans olarak vermek gerekecektir. Bu çalışmanın sınırları buna
müsaade etmeyeceği için birkaç ayet verip bazı ayetleri de dipnotta referans olarak
vereceğiz.
1) İnanç esasları ve Tevhit: Allah'ın varlığı ve
birliği başta olmak üzere isimleri, sıfatları ve yaratıcılığı Kur’an’ın birinci
öncelediklerindendir. Kur’an’ın ana konularından birisi de inanç esaslarını
yerleştirmektir. Bu esaslar ise Bakara 2:177 ve Nisa 4:136 ayetlerinde
sıralanmış olup imanın esasları; Allah’a, peygamberlere, ahirete, kitaplara ve
meleklere inanmaktır. Kur’an inanç esasları içinde kadere yer vermemiştir. Yanlış kader inancıyla müslümanlar 1400
yıldır güdülmektedir. Başta Allah tasavvuru olmak üzere ahiret, peygamber,
Kur’an ve melek tasavvuru sadece Kur’an’dan öğrenilebilir.
“Sizin ilahınız bir tek ilahtır. O’ndan başka
ilah yoktur. O, Rahmân’dır, Rahîm’dir.” (Bakara 2:163), “De ki: “Göklerin ve
yerin Rabbi kimdir?” “Allah’tır” de. De ki: “O'nu bırakıp da kendilerine (bile)
bir faydası ve zararı olmayan dostlar (mabutlar) mı edindiniz?” De ki: “Kör ile
gören bir olur mu? Ya da karanlıklarla aydınlık bir olur mu? Yoksa Allah’a,
O’nun yarattığı gibi yaratan ortaklar buldular da bu yaratma ile Allah’ın
yaratması onlara göre birbirine mi benzedi?” De ki: “Her şeyin yaratıcısı
Allah’tır. O, birdir, mutlak hâkimiyet sahibidir.” (Raʿd 13:16)[1]
2) Peygamberlik: Başta Hz. Peygamber
olmak üzere peygamberlik, Kur’an’ın öncelediklerindendir. Hz. Peygamberi
öğrenmek için başvuracağımız ilk kaynak Kur’an’dır. Yani siyerin kaynağı
Kur’an’dır. Oysa siyer kaynaklarında ayetlere yok denecek kadar az yer
verilmektedir. Doğru peygamber tasavvuru da ancak Kur’an’dan öğrenilebilir.
“Ey iman edenler! Allah’a, Peygamberine,
Peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman edin. Kim
Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkâr
ederse, derin bir sapıklığa düşmüş olur.”(Nisa 4:136), “İnkâr edenler grup grup
cehenneme sevk edilirler. Cehenneme vardıklarında oranın kapıları açılır ve
cehennem bekçileri onlara şöyle derler: “Size içinizden, Rabbinizin ayetlerini
size okuyan ve bu gününüze kavuşacağınıza dair sizi uyaran peygamberler gelmedi
mi?” Onlar da, “Evet geldi” derler. Fakat inkârcılar hakkında azap sözü
gerçekleşmiştir.” (Zümer 39:71)[2]
3) Ahiret: Ölümden sonra hayatın olduğu, mizan
ve hesapla ilgili iman esasları, Kur’an’ın öncelediklerindendir. Ahirete iman
toplumun sigortasıdır. Toplumu iyiye ve güzele kanalize etmek ancak ahirete
iman ile mümkündür. Çünkü birey ve toplumun ahirette dünyada iyi-kötü bütün
yaptıklarından sorgulanacağını bilmesi ve bunu içselleştirmesi bir yaptırım
gücüne sahiptir. Kur’an’ın üçte birinin ahiretle ilgili pasajlardan oluşması
ahiret tasavvurunun ne kadar önemli olduğuna işarettir. Ahiret inancı her
şeyden önce insanda sorumluluk duygusu meydana getirmekte ve bu yönüyle hem
hukukî hem de ahlâkî müeyyide olmaktadır. Dünya hayatında insanın zorluklarla
haksızlıklarla mücadele ettiği halde bunları ortadan kaldıramadığı, neticede acı
çektiği bir gerçektir. Mutlak adaletin tecelli edeceği, ahiretin varlığına
inanmak, insan için büyük bir teselli kaynağı ve yaşama sevincidir.
“Sonra yine muhakkak siz, kıyamet gününde
(tekrar) diriltileceksiniz.”(Mü’minûn 23:16), “Kesin gerçekleşecek (olan kıyamet)
koptuğu zaman, onun kopuşunu yalanlayacak kimse olmayacaktır.” (Vâkıa 56:1,2)[3]
Allah’ın emirlerine
itaat eden ve yasaklarından sakınanların cennet ile ödüllendirileceği, Allah’a
asi olanların da cehennem ile cezalandırılacağı ile ilgili iman esasları Kur’an’ın
öncelediklerindendir.
“Cennet, Allah’a
karşı gelmekten sakınanlara yaklaştırılacak.” (Şuarâ 26:90), “Şüphesiz
“Rabbimiz Allah’tır” deyip de, sonra dosdoğru olanlar var ya, onların üzerine
akın akın melekler iner ve derler ki: “Korkmayın, üzülmeyin, size (dünyada
iken) vadedilmekte olan cennetle sevinin!”(Fussilet 41:30)[4]
4) Tefekkür: Zihnimizi kullanma,
tefekkür, varlığı anlamlandırma Kur’an’ın öncelediklerindendir. Tefekkür, bütün
mahlûkat içinde sadece insana mahsus en yüksek bir kabiliyettir. İnsana mahsus olan
bu yüksek kabiliyet Kur’ani tefekkürle mayalandığı zaman gerçek ve ideal
hüviyetini kazanmış olacaktır. Çünkü bütün ilahî marifet dairelerinde dolaşmak,
maddî-manevî, ilmî ve teknolojik bütün gelişme ve icatların temel hareket
noktasını teşkil eden tefekkürdür. İşte Kur'an'ın kazandırdığı tefekkür
anlayışı, beşerî tefekküre bir nevi ruh ve hayat olmaktadır.
“Allah, hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet
verilmişse, şüphesiz ona çokça hayır verilmiş demektir. Bunu ancak akıl
sahipleri anlar.” (Bakara 2:269), “O, size ayetlerini gösteren, sizin için
gökten bir rızık indirendir. Ancak O’na yönelen, düşünüp ibret alır.” (Mü’min
4013)[5]
5)
Ahlâk:
İnsanın bütün zamanlarda uymak zorunda olduğu, anne babaya saygı, diğer
kişilere iyi davranış, haramlardan, kötülüklerden sakınma, doğru olma, merhametli
olma gibi hususlar ile ilgili dinin esasları Kur’an’ın öncelediklerindendir. Kur’an,
birçok konuda olduğu gibi, ahlak konularını da her hangi bir ahlak kitabı gibi
sistematik olarak ele almamakla birlikte, eksiksiz bir ahlak sistemi
oluşturacak zenginlikte nazari prensipler ve ameli kurallar getirmiştir. Kuran’da
ahlak, iman ve ibadetle iç içedir. Kur’an imanın yanı sıra ibadet etme ve güzel
ahlaka sahip olma gereğine birçok ayetlerde işaret eder. Bu ayetlerden birisi
şöyledir:
“Onlar
büyük günahlardan ve çirkin işlerden kaçınırlar; kızdıkları zaman da onlar,
affederler. Rablerinin çağrısına gelirler, namazı kılarlar. İşleri, aralarında
danışma iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan hayır için harcarlar. Bir zulüm
ve saldırıya uğradıkları zaman kendilerini savunurlar. Kötülüğün cezası, yine
onun gibi bir kötülüktür. Kim affeder, barışırsa onun mükâfatı Allah’a aittir.
Doğrusu o, zalimleri sevmez. Kim zulme uğradıktan sonra kendini savunursa onlar
kınanmaz ve cezalandırılmazlar. Kınanan ve cezalandırılacak olanlar, insanlara
zulmeden ve yeryüzünde haksız yere saldıranlardır. İşte böylelerine acı bir
azap vardır. Fakat kim sabreder, affederse, şüphesiz bu çok önemli
işlerdendir.” (Şura, 42:37-43)[6]
Kur'an'ın inanç, sevgi ve şefkat odaklı ahlak
kodları bütün insanların gerçek iyiyi bulmalarını, mutlu olmalarını sağlayacak
kodlardır. Bu ahlak kodlarını şu şekilde sıralamak mümkündür:
Doğruluk (Bakara 2:177; Ahzab 33:70), takva (Araf 7:96;
Talak 65:2), tövbe (Nisa 4:26-27; Tevbe 9:104; Şura 42:25), şükür (Dehr
75:3; İbrahim 14:7), ihlas (Bakara 2:138), sabır (Asr
103:2-3; Ahzab 33:35), merhamet (Araf 7:156; Mü'minun 233:110;
Beled 90:17-18), hilm (Al-i İmran 3:159), iffet (Nur
24:33; Maide 5:55; Ahzab 33:35), güzel söz (Nisa 4:114; İsra 17:53;
Nahl 16:125), salih amel (Maide 5:9; Nisa 4:173; Al-i İmran 3:114)
Diğer taraftan Kur'an'ın belirlediği herkes
tarafından kabul gören ve fertlerin, ailelerin ve toplumların menfaatine olan
yok edilmesi gereken kötü ahlak kodları da vardır. Bu ahlak
kodlarını da şu şekilde sıralanabilir:
Yalan söylemek (Nahl 16:105,116; Zümer 39:3), sefahet (Bakara
2:113,242; Araf 7:155; Cin 72:4), azgınlık (Hud 11:16; İsra 17:16,
Seb'e 34:34), nankörlük (Hud 11:9; Hacc 22:16; Lokman 31:32; Fatır
35:36), israf (En'am 6:141; Furkan 25:67; Araf 7:34,81), cimrilik (Nisa
4:53; İsra 17:100; Muhammed 47:38; Bakara 2:268), ümitsizlik (Rum
30:37; Hud 11:11; Zümer 39:53), başa kakmak (Müddessir 74:6; Bakara
2:262,264; Hücurat 49:17), tecavüz (Nisa 429; Maide, 5:2; Nur 24:22),
kibir Nahl 16:22; Nisa 4:172; Mümin 40:60), fuhuş ve zina (Araf
7:28; Nahl 16:90; Müminun 23:5; İsra 17:32; Nur 24:3), kumar ve içki (Maide
5:90) gibi hususlardır.
6) Adalet: Toplumu inşa sürecinde Kur’an’ın
öncelediklerinden biri de adalettir. İlk nazil olduğu günlerden itibaren Kur’an
adalet kavramına geniş bir içerik yükleyerek hayatın her alanında kişileri adaletli
olmaya çağırmış; insanın kendine ve başkalarına karşı haksızlık etmesinin kötü
sonuçlarını haber vermiştir. Dinin dünyevî hüküm koymasını da bu adâletin bir
parçası olarak tanıtmıştır. Kur’an’a dayanan adâlet, kişilere göre değişmeyen,
objektif ve evrenseldir. Beşerî zaaflardan uzak, yaptırım bakımından da ilahî
azap ile uyarılma esasına dayanmaktadır.
“Allah, size, emanetleri mutlaka ehline
vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi
emrediyor. Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki
Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.” (Nisa 4:58), “Şüphesiz Allah,
adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık
ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.” (Nahl
16:90)[7]
7) Özgürlük: Toplumu inşa
sürecinde Kur’an’ın öncelediklerinden biri de temel hak ve özgürlüklerdir. Bu
vesileyle can, mal, akıl, namus, din gibi temel hak ve özgürlükler garanti
altına alınmıştır. Her insanın hayatının dokunulmaz olduğunu ve haklı bir
gerekçe olmaksızın kimsenin hayat hakkına müdahale edilemeyeceği ifade
edilmiştir.
“Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size
kısas farz kılındı. Hüre karşı hür, köleye karşı köle, kadına karşı kadın kısas
edilir. Ancak öldüren kimse, kardeşi (öldürülenin vârisi, velisi) tarafından
affedilirse, aklın ve dinin gereklerine uygun yol izlemek ve güzellikle diyet
ödemek gerekir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Bundan sonra
tecavüzde bulunana elem dolu bir azap vardır.”(Bakara 2:178), “Ey iman edenler!
Mallarınızı aranızda batıl yollarla yemeyin. Ancak karşılıklı rıza ile yapılan
ticaretle olursa başka. Kendinizi helâk etmeyin. Şüphesiz Allah, size karşı çok
merhametlidir.” (Nisa 4:29)[8]
8) İnsan ve değeri: Kur’an bütünlüğünde
bakıldığında, âlemin insan üzerinden kurgulandığı görülecektir. Konumu
itibariyle halife olarak belirlenmesi onun âlemin merkezine oturtulmasına en
büyük alametlerdendir. Kur’an’ın sebeb-i nüzulü insandır. Kur’an’ın her bir
pasajı, konusu, mesaj ve maksadı ancak insana atfedilen bu değer üzerinden daha
iyi okunup anlamlandırılabilir. Çünkü insan, kelimenin etimolojik anlamlarından
birisini çağrıştırırcasına adeta kâinatın göz bebeğidir. İnsanı çekip
aldığımızda birçok konu boşlukta kalır ve anlamsızlaşır. Mesela: İnsanın
olmadığı bir yerde ahirete müteallik tüm anlatımlar boşa çıkar. Sonuç
itibarıyla, Kur’an’ın varlık âlemine dair bütün anlatımı insanı ve onun yaşam
serüvenini hedef almaktadır.
“Hani, Rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde bir
halife yaratacağım” demişti. Onlar, “Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek
birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamdederek daima seni tesbih ve takdis
ediyoruz.” demişler. Allah da, “Ben sizin bilmediğinizi bilirim” demişti.”
(Bakara 2:30), “Andolsun, sizi yarattık. Sonra size şekil verdik. Sonra da
meleklere, “Âdem için saygı ile eğilin” dedik. İblis’ten başka hepsi saygıyla
eğildiler. O, saygı ile eğilenlerden olmadı.” (Aʿrâf 7:11)[9]
9) İnsan hakları: Allah, insanoğluna
yaratılıştan gelen bir takım maddî ve manevî haklar -hayat hakkı, mülkiyet
hakkı, din hürriyeti, şeref ve haysiyetin dokunulmazlık hakkı- vermiş ve
bunların ihlalini zulüm olarak kabul etmiştir. İslâmî hükümlerdeki gayelerin
çoğu, insan haklarını korumaya yöneliktir. Hak kelimesinin Kur’an’da 247 defa
geçmesi, bunun Kur’an kültüründe ne derece önemli olduğunu ortaya koymaktadır. Kuran’da
temel insan haklarına dair ifadeler barındıran ayetler bir araya getirildiğinde
Kuran’ın hayat, hürriyet ve mülkiyet olarak bilinen temel insan haklarını
tanımış olduğu görülmektedir.
“Yetimlere mallarını verin. Temizi pis olanla
(helâli haramla) değişmeyin. Onların mallarını kendi mallarınıza katıp yemeyin.
Çünkü bu, büyük bir günahtır.” (Nisa 4:2), “De ki: “Hak, Rabbinizdendir. Artık
dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin.” (Kehf 18:29)[10]
10) Muamelat (:hukuk) ve ukubat (:ceza hukuku): Birey, toplum ve
devlet ilişkilerini ayarlayan bazı hükümler, hukuk kaideleridir. Alışveriş,
bağış, emanet, miras, vasiyet, aile
yaşamı, nikâh ve boşanma benzeri esas hükümler ile ilgili dinin esasları Kur’an’ın
öncelediklerindendir. Kur’an bir din kitabı değil bir hayat kitabıdır. Bundan
dolayıdır ki hayatı ilgilendiren temel konulara dair de esaslar sunmuştur.
“Vasiyet edenin hataya meyletmesinden ve
günaha girmesinden korkan bir kimse, (tarafların) aralarını düzeltirse ona
hiçbir günah yoktur. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”(Bakara
2:182), “Ey iman edenler! Birinizin ölümü yaklaştığı zaman, vasiyet sırasında
aranızda şahitlik (edecek olanlar) sizden adaletli iki kişidir. Yahut seferde
olup da başınıza ölüm musibeti gelirse, sizin dışınızdan başka iki kişi
şahitlik eder. Eğer şüphe ederseniz, onları namazdan sonra alı korsunuz da
Allah adına, “Akraba da olsa, şahitliğimizi hiçbir karşılığa değişmeyiz. Allah
için yaptığımız şahitliği gizlemeyiz. Gizlediğimiz takdirde, şüphesiz
günahkârlardan oluruz” diye yemin ederler.” (Mâide 5:106)[11]
Topluma ait nizamı bozan, esas hak ve
özgürlükleri tehlikeye sokan ve birey haklarını ihlal eden bireylere verilecek
cezalarla ilgili dinin esasları Kur’an’ın öncelediklerindendir.
“Ayetlerimizi yalanlayanlar ve o ayetlere
uymayı kibirlerine yediremeyenler var ya, onlara göklerin kapıları açılmaz.
Onlar, deve iğne deliğinden geçinceye kadar cennete de giremezler! Biz
suçluları işte böyle cezalandırırız.” (Aʿrâf 7:40) “Onlardan
sonra, namazı zayi eden, şehvet ve dünyevî tutkularının peşine düşen bir nesil
geldi. Onlar bu tutumlarından ötürü büyük bir azaba çarptırılacaklardır.”
(Meryem 19:59)[12]
11) İbadetler: Müminlerin yapmakla
sorumlu oldukları namaz, hac, oruç,
infak benzeri ibadetlerle ilgili dinin esasları Kur’an’ın öncelediklerindendir.
İçselleştirilmiş ibadetler mümini ayakta tutan dinamiklerdendir. İbadetler
içselleştirilmezse âdete dönüşür. Âdete dönüşen ibadetinde insanı dönüştürmesi
mümkün değildir.
“Şüphesiz Allah, benim de Rabbim, sizin de
Rabbinizdir. Öyleyse O’na ibadet edin. İşte bu, doğru yoldur.” (Âl-i İmrân
3:51), “Ey Muhammed! De ki: “Şüphesiz benim namazım da, diğer ibadetlerim de,
yaşamam da, ölümüm de âlemlerin Rabbi Allah içindir.” (Enʿâm 6:162)[13]
12) Nasihat ve öneriler: Allah’ı, ahireti,
hesabı unutmamayı, dünyaya bağlanmamayı vb. hususlardaki öneriler ile ilgili
dinin esasları Kur’an’ın öncelediklerindendir. İnsan unutkan bir varlık olması
dolayısıyla Kur’ani ve insani değerlerin hatırlatılması gerekmektedir. Kur’an
bu hatırlatmayı sık sık yapmaktadır. Çünkü Kur’an’ın bir adı da
“zikir/hatırlatma”dır.
“Bunlar, mallarını
insanlara gösteriş için harcayan, Allah’a ve ahiret gününe de inanmayan
kimselerdir. Şeytan kimin arkadaşı olursa, o ne kötü arkadaştır.” (Nisa 4:38.),
“Dünya hayatını ahirete tercih edenler, (insanları) Allah yolundan çevirip onu
eğri ve çelişkili göstermek isteyenler var ya, işte onlar derin bir sapıklık
içindedirler.” (İbrahim 14:3)[14]
13) Geçmiş milletlerin kıssaları: Peygamberlerin
mücadelesi, zorba liderler ve farklı toplumlardan söz eden vakaları ders ve
ibret amaçlı sunmak Kur’an’ın öncelediklerindendir. Kur’an’da yer alan
kıssalar, geçmişi yansıtmakla kalmaz. Zamanımıza ışık tutarak, geleceğe
kılavuzluk yapar. Kur’an, önceki peygamberler dönemlerinde olan olumlu ve
olumsuz davranışları hatırlatarak, olumsuz hallerden sakınılmasını, olumlu
yönlerin alınmasını tavsiye eder. Kıssalarda belirtilen ceza sebeplerine
bakıldığında; Nuh kavminin şirk (Nuh 71:23), zulüm (Necm 53:52) ve ahlaksız
olmaları sebebiyle suda boğulduğu anlaşılır (Enbiya 21:77). Hz. Hud’un kavmi
Allah’ı inkar ederek şirk koşmuş (Hud 11:54), isyan (Şuara 26:138) ve kibirde (Araf
7:64) ısrar etmeleri sebebiyle üzerlerine taş yağdırılmıştır (Ahkaf 46:24-25).
Hz. İbrahim kavmine şirk koşması ve zulmetmeleri neticesinde ceza verilmiştir (En’am
6:74; Meryem 19:42-45). Hz. Lut kavmi inkar, fuhuş ve ahlaksızlık yapmış
neticede dünyada ceza görmüştür (Kamer 54:36; Ankebut 29:29; Araf 7:80-84). Hz.
Şuayb’in kavmi ölçü ve tartıda insanlara büyük zulüm yapmışlar, bunun üzerine musibete
uğratıldıkları belirtilmiştir (Araf 7:84). Kur’an, yukarıda belirtilen kötü
hasletlerden insanları sakındırmaktadırlar. Öte yandan, her akıl sahibi, söz
konusu fiillerin zararlı olduğunu kabul etmektedirler.
“Andolsun, Mûsâ’ya Kitabı (Tevrat’ı) verdik.
Ondan sonra art arda peygamberler gönderdik. Meryem oğlu İsa’ya mucizeler
verdik. Onu Ruhu’l-Kudüs (Cebrail) ile destekledik. Size herhangi bir
peygamber, hoşunuza gitmeyen bir şey getirdikçe, kibirlenip (onların) bir
kısmını yalanlayıp bir kısmını da öldürmediniz mi?”(Bakara 2:87), “Andolsun,
senden önce de birçok peygamberle alay edildi de içlerinden alay edenleri, o
alaya aldıkları şey kuşatıverdi.” (Enbiya 21:41)[15]
14) Cihat: Dinsel ve kutsal olanı muhafazaya dönük,
devamlı canlı olma, hazırlık halinde olup gerekirse Allah yolunda canımızı
teslim etmemiz dinin esaslarından ve Kur’an’ın öncelediklerindendir.
“Sizinle savaşanlara karşı
Allah yolunda siz de savaşın. Ancak aşırı gitmeyin. Çünkü Allah aşırı gidenleri
sevmez.” (Bakara 2:190), “Bedevîlerden (seferden) geri kalmış olanlara de ki:
Siz yakında çok kuvvetli bir kavme karşı savaşmaya çağırılacaksınız. Onlarla,
teslim oluncaya kadar savaşacaksınız. Eğer emre itaat ederseniz, Allah size
güzel bir mükâfat verir. Ama önceden döndüğünüz gibi yine dönecek olursanız
sizi acıklı bir azaba uğratır.” (Fetih 48:16)[16]
15) Çalışmak: Kur’an, insanın yeryüzünde
onuruna yaraşır bir şekilde hayat sürmesini istemiş ve bu amacı
gerçekleştirmenin yollarından en önemlisinin de çalışmak olduğunu ifade ederek
çalışmaya önceledikleri arasında yer vermiştir.
“De ki: “Amelce en
çok ziyana uğrayan; iyi iş yaptıklarını sandıkları hâlde, dünya hayatındaki
çabaları kaybolup giden kimseleri size haber verelim mi?” (Kehf 18:103-104) ,
“O, geceyi size bir örtü, uykuyu istirahat zamanı ve gündüzü de hareket ve
çalışma vakti yapandır.” (Furkan 25:47)[17]
16) Helal ve Haram Kazanç:
Allah, dünyayı ve içindeki sayısız nimetleri yaratıp insanların istifadesine
sunmuş ve bunlardan helal dairesinde istifade etmeyi de emretmiştir. Aranması
gereken çok olan değil, iyi, temiz ve helal olan kazançtır.
“O, yeri sizin için döşek,
göğü de bina yapan, gökten su indirip onunla size rızık olarak çeşitli ürünler
çıkarandır. Öyleyse siz de bilerek Allah’a ortaklar koşmayın.” (Bakara 2:22), “Orada hem sizin için, hem de sizin rızık
vermediğiniz kimseler için geçimlikler meydana getirdik.” (Hicr 15:20)[18]
17)
Dua ve Zikir: Allah’la bağlantısını sürekli tutacak dua ve O’nu zikretme
ifadeleri ile ilgili dinin esasları Kur’an’ın öncelediklerindendir. Kur’an’da pek çok
ayette Allah’a gönülden teslim olan kullar olarak dua etmek emredilmiştir. Bizim
için gerçek manada neyin hayırlı olacağını sadece Allah bilmektedir. Bizim zahiren hayır
gördüğümüz ve istediğimiz bir şey aslında hayırlı olmayabilir. Bu durum pek çok
insanın başına gelmiş ve gelmekte olan bir husustur. Bu yüzden Allah bazen
bizim için hayırlı olmayacak bir şeyi nasip etmediği gibi hayırlı olacak olsa
da kulunu sabır imtihanına tutmak için de nasip etmeyebilir. Duayı samimiyet
içerisinde ve ne söylediğinizi bilerek etmeniz daha doğrudur. Yoksa belli
sayıları tamamlamak için otomatik bir şekilde tekrarlanan cümlelerin size de
başkasına da faydası olmaz.
“Hani
İbrahim, İsmail ile birlikte evin (Kâbe’nin) temellerini yükseltiyor, “Ey
Rabbimiz! Bizden kabul buyur! Şüphesiz sen hakkıyla işitensin, hakkıyla
bilensin” diyorlardı.” (Bakara 2:127), “Orada Zekeriya Rabbine dua etti:
“Rabbim! Bana katından temiz bir nesil bahşet. Şüphesiz sen duayı hakkıyla
işitensin” dedi.” (Âl-i İmrân 3:38)[19]
Bireyler
inşa edilmeden toplumun inşa edilmesi mümkün değildir. Yüce Allah, Medine
dönemi toplumunu oluşturan bireylerin kişiliğini, Mekke döneminde inşa etmiş,
adeta onları toplumsal hayata katmadan önce zihnen ve ruhen bir hazırlık
evresinden geçirmiştir. Kur’an tevhit, nübüvvet, adalet, özgürlük, hukuk,
ahiret, ibadet ve dua gibi konuları öncelik sırasına göre işlerken bununla sağlam
bir toplumun inşasını hedeflemektedir.
[1] İlgili ayetlerden
bazıları: Bakara
2:177; Âl-i
İmrân 3:62,64,95; Nisa 4:136; Mâide 5:117; Aʿrâf 7:85; Tevbe 9:31,129.
[2] İlgili ayetlerden
bazıları: Yusuf
12:110; Nahl 16:35; Enbiya 21:41; Rûm 30:9,47.
[3] İlgili ayetlerden
bazıları: Bakara
2:62,126; Âl-i
İmrân 3:114; 3Enʿâm 6:12; Yunus 10:60; Mümtehine 60:3; Hâkka 69:15; Kıyamet 75:6.
[4] İlgili ayetlerden
bazıları: Bakara
2:25; Âl-i İmrân 3:133; Nisa 4:57,122; Teğâbun 64:9; Gaşiye 88:8-16.
[5] İlgili ayetlerden
bazıları: Bakara
2:151; Maide 5:113; Enʿâm 6:50,80,126; Yunus 10:3; Nahl 16:17,43; Tâhâ 20:113; Enbiya
21:7; Furkan 25:62; Secde 32:4.
[6] ayrıca bk.
Mü’minun, 23:2-8.
[7] İlgili ayetlerden
bazıları: Bakara
2:282; Âli İmran 3:18; Mâide 5:8;Enʿâm 6:106; Aʿrâf 7:29; Enfâl 8:58.
[8] İlgili ayetlerden
bazıları: Mâide
5:32,99; Enʿâm 6:108; Aʿrâf 7:32,85; Yunus 10:99-100; Nahl 16:35.
[9] İlgili ayetlerden
bazıları: Hicr
15:3; İsrâ 17:9; Kehf 18:54; Tâhâ 20:55; Enbiya 21:37; Hac 22:3; Ahzab 33:72;
[10] İlgili ayetlerden
bazıları: Mâide
5:8,32; Nahl 16:90; Hac 22:41; Hucurat 49:11, 13.
[11] İlgili ayetlerden
bazıları: Enʿâm
6:98; Enfâl 8:27; Şuarâ 26:83; Kasas 28:27; Zâriyât 51:53.
[12] İlgili ayetlerden
bazıları: Âl-i
İmrân 3:87; Yunus 10:13,52; Raʿd 13:6,13; İbrahim 14:51; Nahl 16:126.
[13] İlgili ayetlerden
bazıları: Bakara
2:25; Nisa 4:57,122; 5 Maide 5:118; Teğâbun 64:9; Gaşiye 88:8-16.
[14] İlgili ayetlerden
bazıları: Bakara
2:4; Âli İmran 3:22; Aʿrâf 7:45; Enfâl 8:67; Yunus 10:64; Tâhâ 20:127.
[15] İlgili ayetlerden
bazıları: Hûd
11:59; Yusuf 12:110; İbrahim 14:6; Sebe 34:45; Fâtır 35:4,25; Sâd 38:14; Zümer
39:71.
[16] İlgili ayetlerden
bazıları: Âl-i
İmrân 3:157; Hucurat 49:9; Mümtehîne 60:8; Saf 61:44; Tahrîm 66:9.
[17] İlgili ayetlerden
bazıları: Şuarâ
26:20; Kasâs 28:73,77; Necm 53:34,39-42; Cuma 62:9; Leyl 92:4.
[18] İlgili ayetlerden
bazıları: Âli
İmran 3:50; Nisa 4:5; Mâide 5:3; Aʿrâf 7:32, Enfâl 8:4; İsrâ 17:31.
[19] İlgili ayetlerden
bazıları: Enbiya
21:7; Mü’min 40:54; Furkan 25:77; Kâf 50:8; Talâk 65:10; Tekvîr 81:27.
Yorumlar
Yorum Gönder