DİNİ ANLAMA KLAVUZU (1)
DİNİ ANLAMA KLAVUZU (1)
Din,
insanı hayatın gerçekleriyle yüzleştirir ve bunun gereği olarak da ona
hayatında olmaması gerekenleri kaldırıp atma cesareti verir. Allah’ın insana
verdiği bu hakkın kullanılması onu özgürleştirir. Değişen dünya ve içinde
bulunduğumuz teknoloji çağı yeni problemleri de beraberinde getirmekte, bu
problemler, diğer alanlarda olduğu gibi dinî alanda da kendini göstermektedir.
Kur’an, din ile ilgili kafası karışan,
cevap arayan, sorular soran insanlara akılcı çözümler sunmayı hedeflemektedir. Kur’an,
sorgulayan ve inanç için kapı aralayan bireylerin üzerinde durduğu konulara
dinin doğasından hareketle cevaplar vermektedir.
Değer
yoksunluğunun, hiçliğin ve kendini boşlukta hissetmenin, çağın uçurumu olduğunu
unutmamak gerekir. "Allah sizi, uçurumun kenarında buldu da
kurtardı."(Al-i İmran/103) ayeti, insanın içine düşebileceği hiçlik ve
değersizlik uçurumu konusunda ciddi uyarıdır. Anlamsızlık yahut kriz, Kur'an'da
uçurum metaforu ile karşımıza çıkmaktadır. Anlamsızlık krizinden insanın anlam
arayışına bir cevap olan Kur’an ile çıkabiliriz.
Kur’an,
Allah’tan gelen bir vahiy olarak eksiksiz ve kusursuzdur. Din adına gerekli
olan ve insanın sorumluluk alanına giren her türlü bilgi ve detay Kur’an’da yer
alır. Din adına Kur’an dışında bir şey aramak beyhude bir gayrettir.
Din
Kur’an’dan öğrenilmediği takdirde insanlar kolayca kandırılabilir, din diye pek
çok şey sorumluluk olarak sırtlarına yüklenebilir, pek çok şeye inanmaları
istenebilir, pek çok şey haram diye karşılarına çıkartılabilir ve din adına pek
çok ibadete(!) zorlanabilirler. Bu maddeleri çoğaltabiliriz.
1.Din Kemale Erdirildi
“…Bugün dininizi
kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak
İslam’a razı oldum…” (Maide 5/3)
Allah dininizi kemale erdirip üzerinizdeki nimetimi tamamladım
demişse; bu dini kemale erdirmek için Hz. Peygamber adına sözler uydurmak,
mezhepler dini kolaylaştırıyor/tamamlıyor, tarikatlar/cemaatler Müslümanlara
yol gösteriyor demek Allah’a iftiradır.
Hz. Peygamber adına uydurulan sözler Müslümanların inançlarını
bozmuş, ayrılığa düşürmüş egemenlerin sultasının devamına sebep olmuştur.
Mezhepler dini kolaylaştırıyor demek Allah zor bir din göndermiş
demektir. Mezhepler dini tamamlıyor demek Allah eksik din göndermiş demektir.
Tarikatlar/cemaatler Müslümanlara yol gösteriyor demek Kur’ân bir
hidayet kitabı değil demektir.
2.Hz. Peygamber Gaybı Bilmez
De ki "Allah dilemedikçe ben kendim için ne fayda ne de zarar
verebilirim. Eğer gaybı bilseydim kesinlikle yararıma olan şeyleri arttırırdım
ve bana bir kötülük dokunmazdı. Ben, iman eden bir topluluk için, sadece
uyarıcı ve müjdeleyiciyim.” (A’raf 7/188)
De ki "Size Allah'ın hazineleri yanımdadır demiyorum. Gaybı
da bilmiyorum ve ben size bir meleğim de demiyorum. Ben, yalnızca bana
vahyedilene uyarım." De ki "Kör ile gören bir olur mu? Düşünmez
misiniz?" (En’am 6/50)
“Gaybın anahtarları Allah’ın katındadır. Onları ancak O bilir.
Karada ve denizde ne varsa hepsini bilir. Düşen hiçbir yaprak ve yerin
karanlıklarında hiçbir dane yoktur ki, Allah onu bilmesin. Yaş ve kuru ne varsa
hepsi Kitab-ı Mübîn’dedir.” (En’am 6/59).
Ayetin
genel üslubundan anlaşılıyor ki, gayb, kapıları kilitli bir hazine gibidir. Bu
hazinenin anahtarları da yalnızca Allah’ın elindedir. Nitekim şu ayet hüküm
olarak gaybı ve geleceği sadece Allahın bildiğini haber verir: “De ki: Göklerde
ve yerde Allah’dan başkası gaybı bilmez.” (Neml 27/65)
Ben size Allah'ın hazineleri yanımdadır demiyorum, gaybı da
bilmiyorum. Melek olduğumu söylemiyorum ve hor gördüğünüz kimseler için, ‘Allah
kesin olarak bir hayır vermez de demiyorum.’ Allah içlerinde olanı daha iyi
bilir. Yoksa zalimlerden olurum." (Hud 11/31)
Allah Hz. Peygambere "Eğer gaybı bilseydim kesinlikle
yararıma olan şeyleri arttırırdım ve bana bir kötülük dokunmazdı…” demesini
buyururken hadislerde kıyamet alametleri, kendisinden sonraki olayları bir bir
haber verdirmeleri[1]
ayete ters düşmüyor mu? 3/179, 5/59, 10/20 ve 27/65 ayetlerinde gaybı sadece
Allah’ın bildiği bildirilirken bu iftiraları Hz. Peygambere atanların zihin
dünyası ve Müslümanlığı tartışılmalı değil mi?
Ayetler açıkça gösteriyor ki Hz. Peygamber gaybı bilmemektedir. O halde Hz. Peygambere izafe edilen gaybe dair haberlerin hepsi Kur’an’a terstir. Hz. Peygamber ise Kur’an’a ters bir şey söylemez. Hz. Peygamberin gaybı bilebileceğine dair Kur’an’dan bir ayet getirmeden onun gaybı bilebileceğine bir takım akli deliler getirmektedirler.
3.Hz. Peygamber Hüküm Koyamaz
Allah'ın o fethedilen şehir halkından resulüne (ganimet olarak)
verdiği Allah'a, resule, yakınlara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara
aittir. Öyle ki servet sizden zengin olanlar arasında dönüp dolaşan bir şey
olmasın. Resul size ne verirse artık onu alın, size neyi yasak ettiyse artık
ondan kaçının ve Allah'a karşı takvalı olun. Allah, cezası şiddetli
olandır. (Haşr 59/7)
O, hevadan konuşmuyor; o (: Kur’ân), sadece vahyolunan bir
vahiydir. (Necm 53/3-4)
Bu iki ayetle Hz. Peygamberin sözlerinin (hadis) Kur’an’dan sonra dinde delil olduğu iddia
edilmektedir.
Necm suresindeki ayeti delil getirerek Hz. Peygamberin sözlerinin
(hadis) olduğuna yorumlamaktadır. Oysa ayetin bağlamına baktığımızda Hz.
Peygamberin kendine gönderilen vahiyleri duyurduğu zaman “müşriklerin sen
peygamber değilsin vahiy diye söylediklerinde vahiy değil” demelerine karşılık
gönderildiği anlaşılmaktadır. Fakat ideolojik hadisçiler bu ayeti Hz.
Peygamberin Kur’an dışındaki sözlerinin de hadis olduğunu iddia etmektedirler.
Bu iddia ile kendileriyle çelişmektedirler. İddialarına göre eğer Hz.
Peygamberin Kur’an dışı sözleri vahiy (ayet) ise hadisçilerin bu sözlerin bir
kısmına sahih, bir kısmına uydurma, bir kısmına zayıf demeleri bir çelişkidir.
Çünkü bu durumda hiç kimsenin bu sözleri kısımlara ayırıp eleyerek –Buhari’nin
600 bin hadisten 2 bin tanesini alıp- diğerlerini kitabına almama hakkı yoktur.
Çünkü onlara göre bu sözler vahiy/ayettir.
“…Resul size ne verirse artık onu alın, size neyi yasak ettiyse
artık ondan kaçının ve Allah'a karşı takvalı olun…” Haşr/7 ayetini de yine Hz. Peygamberin sözlerinin Kur’an’dan
sonra kaynak olduğunu iddia etmektedirler. Eğer surenin 6. ayeti ve bu ayetteki
bağlama bakılırsa ganimet mallarını Hz. Peygamberin taksim etmesine işaret
edilmektedir. Kaldı ki Hz. Peygamber bu taksimi Kur’an’a göre yapmaktadır (8/1,
41; 9/58-59).
“Ey nebî! Eşlerinin rızasını kazanmak için, Allah'ın helal
kıldıklarını niçin kendine haram kılıyorsun? Allah bağışlayıcıdır,
merhametlidir.” (Tahrim 66/1)
4.Allah’tan Başkasına Kulluk Yapılmaz
Allah’ın kendisine kitabı, hükmü ve nübüvveti verdikten sonra hiçbir
beşerin, insanlara "Allah'ın peşi sıra bana da kulluk edin." demesi
düşünülemez. Ancak, "Öğrettiğiniz ve okuduğunuz kitaba göre rabbaniler
olun." der. (Al-i İmran/79)
Deki: “Ey kendi aleyhlerine aşırı giden kullar! Allah'ın
rahmetinden umut kesmeyin. Allah kesinlikle, bütün günahları bağışlar. O
Gafûr’dur, Rahîm’dir.” (Zümer/53)
De ki: "Ey inanan kullar! Rabbinize karşı takvalı olun. Bu
dünyada iyilik yapanlar için iyilik vardır. Allah'ın arzı
geniştir. Ancak sabredenlere mükâfatları hesapsızca ödenir." (Zümer/10)
Zümer/10 ve 53 ayetini bazı mealler Hz. Peygambere “Ey kullarım”
demesi şeklinde çevirmişlerdir.[2] Bu ayeti delil gösterip
Peygambere kulluk edilmeden Allah’a kulluk edilmez diyenler var.[3]
Kur’an kendisinde çelişki olmayan bir kitaptır. “Kullarım”
şeklindeki çeviriler Al-i İmran/79. ayetiyle çelişmektedir.
“Kullarım” şeklindeki çeviri aşağıdaki ayetlerle de çelişmektedir:
“Allah kendisine ortak koşulmasını
kesinlikle bağışlamaz. Bunun dışında dilediğini bağışlar. Kim Allah'a ortak koşarsa,
doğrusu büyük bir günahla iftira etmiş olur.”(Nisa/48)[4]
“Ey iman eden kullarım! Arzım geniştir, yalnızca bana kulluk edin.”
(Ankebut/56)
5.Berzah Alemi Diye Bir Alem Yoktur
Berzah, sözlükte “iki şey arasındaki
engel/sınır” anlamına gelmektedir.
Berzah kelimesi Kur’an’da üç yerde geçer. Berzah kelimesinin
Kur’an’daki kullanımlarından iki tanesi “tatlı ve tuzlu denizler arasındaki
engel” anlamındadır.
“İki denizi birbirine salıp
katan O'dur. Bu tatlı susuzluğu giderici, bu da tuzlu ve acıdır. İkisinin arasında
bir berzah (:engel) ve aşılmayan bir sınır koymuştur.” (Furkan 25/53)
“Salıverdi iki denizi kavuşmak üzere birbirine; ancak aralarında bir berzah (:engel) vardır; karışmazlar birbirine.” (Rahman 55/19-20)
Sonunda, onlardan birine ölüm geldiğinde: Rabbim, beni (dünyaya) geri gönder ki, terk ettiğim salih amellerde bulunayım." der. Hayır. O sadece onun söylediği bir sözdür. Önlerinde, diriltilecekleri güne kadar bir berzah (:engel) vardır.” (Mu’minun 23/99-100)
Ayetlerden de anlaşılacağı üzere, bu ayetlerdeki berzah kelimeleri, iki denizin birbirine karışmalarına mani olan “engel” üçüncü ayette de berzah ölümden sonra diriliş zamanına kadar hiçbir hayatın olmadığını anlatmak üzere engel anlamında kullanılmıştır.
6.Hz. İsa Tekrar Dünyaya Gönderilmeyecek
Soyu itibarıyla
Yahudi olan Hz. İsa, İsrail oğullarına gönderilmiş
bir peygamberdir. Bakire Meryem’den Allah’ın
kudretiyle babasız doğduğunu hazmedemeyen o günkü Yahudi toplumu, gerek onun
şahsına ve gerekse anasına iftira atmaktan geri durmamışlardır. Hatta Hz. İsa’ya suikast hazırlamışlardır. Kur’an bütün bu ithamlara
karşı her ikisini de savunur ve Hz. Meryem’in dürüst ve
namus timsali bir kadın olduğunu söyler.
Kur’an diğer
peygamberlerde olduğu gibi Hz. İsa’nın da
peygamberliğini pekiştirmesi için zaman zaman Allah’ın izniyle mucizeler
gösterdiğinden söz eder. Örneğin beşikte konuşması, körlerin gözünü açması,
ölüleri diriltmesi ve çamurdan bir kuşa can vermesi gibi.
Kur’an,
Hz. İsa’nın insanüstü bir varlık olmadığı üzerinde durur. Onun
her insan gibi yemek yediğini anlatarak beşerin bütün zaaflarını taşıdığını
açıkça gösterir ve Hz. İsa’ya tanrılık veya
tanrının oğlu gibi sıfatların onun vefatından sonra yakıştırıldığını söyler.
Kur’an,
Hz. İsa’nın idam edilerek ölmediğini kesinlikle ifade
etmektedir:
Ve "Biz, Allah'ın resulü
Meryem oğlu İsa Mesih'i öldürdük." demeleri nedeniyledir. Oysa onu
öldürmediler ve onu asmadılar. Onlar öyle sandılar. Onun hakkında anlaşmazlığa
düşenler, kesin bir kuşku içindedirler. Onların zanna uymaktan başka buna
ilişkin hiçbir bilgileri yoktur. Onu kesinlikle öldürmediler. (Nisa/157)
O halde İsa’nın haç üzerinde ölmediği muhakkaktır. Fakat bu onun
tabii bir surette ölmemiş olduğunu ifade etmez. Çünkü Kur’an, Hz. İsa’nın vefat ettiğini açıklamaktadır:
Ben onlara: “Benim de Rabbim sizin
de Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin.” diye bana emrettiğinden başka bir şey
söylemedim. Aralarında bulunduğum sürece onlara şahittim. Beni vefat ettirdiğin
zaman da onları sen gözetliyordun. Sen, her şeye şahitsin. (Maide/117)
Hz. İsa’ya benzeyen birinin
asılması sırasında onun gökyüzüne uçtuğunu iddia etmek doğru olamaz. Hz. İsa’nın hâlâ yaşadığına dair beslenen inancın
Hıristiyanlıktan gelme olduğunda şüphe yoktur. Çünkü Hıristiyanlar, İsa’nın tekrar döneceğine inanırlar. Kuran’da buna dair bir
şey yoktur. Kıyamet alametleri içerisinde İsa’nın ineceğine dair
rivayet edilen hadisler ise haber-i vahit (bir kişinin haberi) olduğundan kesin
bilgi ifade etmez. Kaldı ki bu hadislere itibar edenler de tevil yolunu
seçmişlerdir. Kur’an’da Hz. İsa’nın yükseltilmesinden
bahsedilir: “Belki Allah onu kendisine yükselti.”
(Nisa/158). Fakat bu onun vefatından sonra vuku bulmuş mevki ve itibar
yüksekliğidir. Yoksa bedenin gökyüzüne yükselmesi değildir.
Kısaca: Hz. İsa
babasız olarak yaratılmıştır. Allah bununla kudretini göstermiştir. Yahudiler
bir mesih bekledikleri halde Allah İsa’yı göndermesine rağmen kendi
kabilelerinden gelmediği için inanmamışlardır. Hz. İsa çarmıha asılarak
öldürülmemiştir. Hz. İsa’nın tekrar geleceğine dair inanç Hristiyanlıktan
geçmektedir.
Özetle: Allah “Dininizi kemale erdirdim.” (Maide 5/3)
ayetine göre Kur’an dışında dine bir ilave veya eksiltme yapılamaz. Hz.
Peygamber gaybı bilmez, Allah’tan başkasına kulluk yapılmaz, Hz. Peygamber
haram-helal koyamaz, berzah alemi diye bir alem yoktur ve Hz. İsa tekrar
dünyaya gönderilmeyecektir. Eğer insanlar bu konularda Kur’an’ı esas almazsa; İsa veya mehdi gelecek dünyayı huzura kavuşturacak
gibi ütopyalar ile insanları tembelce bir bekleyişe teslim edilirler. Hz.
Peygamber şu haramları koydu şeyhimiz de şunları haram etti diyerek kendilerinin
yollarını açanların tuzağına düşürülürler. Allah istediklerine gaybı bildirir
bizim hocamız/üstadımız/ şeyhimiz gaybı biliyor diye şirke inanmaya davet
edilirler. Hz. Peygambere kul olmadan ve ya şeyhe kul olunmadan Allah kulluklarımızı
kabul etmez diye aracılara çağırılırlar. Berzah alemi var kabir hayatı var kabir
azabı var bizim tarikata girersen bunlardan kolayca kurtulursun gibi din
tacirlerinin tuzağına düşürülürler. Uydurulan dinin panzehiri Kur’an’dır.
[1]
Hilafetin 30 yıl süreceği, Hz. Hüseyin’in şehit edilmesi vb.
[2] Ali
Bulaç, Abdulbaki Gölpınarlı, Abdullah-Ahmet
Akgül, Ahmet Tekin, Cemal Külünkoğlu, Diyanet İşleri Eski, İlyas
Yorulmaz, Kadri Çelik, Mustafa Çavdar, Osman Fırat, Şaban Piriş. Bu dipnot
sadece Zümer/10 içindir.
[3] Ömer
İnaçer ve diğerleri
[4] Bakınız:
Nisa/116
Yorumlar
Yorum Gönder