KUR’AN’DA HZ. PEYGAMBERİN EĞİTİMCİLİĞİ

 


KUR’AN’DA HZ. PEYGAMBERİN EĞİTİMCİLİĞİ


Kur’an Müslümanlar için hem eğitim, hem psikoloji, hem sosyoloji, hem davet, hem dua ve zikir, hem varlığın ezeli bir tefsiri, hem ahkâm, hem ahiret-cennet-cehennemin tasviri, hem düşünce sistemi kitabıdır. Maalesef Müslümanlar Hz. Peygamber ve Halifelerden sonra bu bilinçten günden güne uzaklaşmışlardır. Halen de bu uzaklaşmanın sıkıntılarını çekmektedirler.

Kur’an Allah’ın insanlığa son ilahi mesajı olup içerisinde yer alan ilkeler insanın inanç, ibadet ve ahlak dünyasına ilahi bir yol gösterme ve müdahale amacı taşır.

Kur’an’ın hemen hemen bütün ayetlerinde ya doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak bir öğrenme ve öğretme faaliyeti söz konusudur. Diğer taraftan Kur’an ayetlerine bakıldığında insanın kendisini tanıması ve bilmesi gerektiğini emreden 350, yeryüzünü araştırmaya teşvik eden 50, eğitim-öğretim ve pozitif ilimlere işaret eden ayetlerin ise 750 civarında olduğu görülmektedir. Akıl ve aklı kullanmayı öngören ayetlerin sayısı 65, cehaleti, bilgisizliği yeren ayetlerin sayısı ise 25 kadardır. Bu durum göstermektedir ki İslam dini, eğitim ve öğretime büyük önem vermektedir. Bu gerçekten hareketle cehalet ve bilgisizlik İslam’ın en büyük düşmanıdır.

Kur’an’a göre Hz. Peygamber, bütün insanlığı karanlıktan aydınlığa çıkarmakla görevlendirilmiş (İbrahim 14:1); apaçık uyarıcı (A’raf 7:184), müjdeci (Ahzab 33: 45; Sebe, 28), öğüt verici (En’am 6:70;Kâf 50:45), insanların problemlerini çözücü (şahit) (Bakara 2:143), üzerlerindeki prangaları kaldırıp onları özgürlüklerine kavuşturucu olarak gönderilmiştir (A’raf 7:157). O, eğitim-öğretime dair bütün faaliyetlerini Kur’an vasıtasıyla, onun rehberliğinde gerçekleştirmiş (Furkan 25: 52), her daim fıtrat kanununu dikkate almış (Rûm 30: 30), konuları tartışırken doğru bilgi ve delilin hakemliğine sımsıkı sarılmış (Bakara 2:111; Neml 27:64), bilgiye dair en ufak bir kırıntıyı bile dikkate alacağını muhataplarına ilan etmiştir (Ahkaf 46:4). Tebliğ sürecinin tamamında görevine ve öğrencilerine düşkün bir eğitimci portresi çizmiş (Tevbe 9:128; Kehf 18:6; Şuara 26:3), öğrencilerine her daim doğru düşünme sanatını öğretmiş (Nahl 16: 44), iyiliği emredip kötülükten sakındırmış (A’raf 7:157), insanlara helal ve haramı öğretmiştir (A’raf 7:157). Hayatı boyunca çalışkan olup hiçbir zaman gevşekliğe yer vermemiş (İnşirah 94:7), inkârcılara mühlet tanıyıp sabretmiş (Tûr 52:48; İnsan 76:24), din adına konuşurken her daim Kur’an’a dayanmış (Hakka 69:44-47), Kur’an ona kolaylaştırılmış (Meryem 19:97), bilgiye olan düşkünlüğünü dualarına konu edinmiş, ilmini artırmasını Allah’tan talep etmiştir (TaHa 20:114). Öğretisinde bilgilenme ve hür irade vazgeçilmez bir konumda olup bilgisizliği ve bilmeden konuşmayı yermiştir (A’raf 7:28; Ahkaf 46:23). Bütün bu hususular Hz. Peygamber’in (s.a) eğitimci yönlerine işaret eden Kur’ânî referanslardan sadece bir kısmını oluşturmakta olup onun eğitimci tarafını ortaya koymak hususunda önemli ve yeterlidir.

Allah peygamberler göndererek insanları eğitmesinin gerekçesini de yine Kur’an’da bize şöyle bildirmektedir. İnsanlar başarısızlıklarının sebebini genelde başkalarında ararlar. Öğretmensizlik ya da öğretmenin yetersizliği de sebep olarak öne sürülen bahanelerden biridir. İşte Yüce Allah kendilerini doğruyu öğretecek bir Peygambere sahip olamama gibi bir bahane sunulmasının yolunu tıkamak için peygamberler gönderdiğini beyan etmiştir. Bu ayetler tam da anlatılan durumu açıklayıcı niteliktedir. “Kendi yaptıkları sebebiyle başlarına bir musibet gelip de ‘Ey Rabbimiz! Bize bir Peygamber gönderseydin de ayetlerine uysaydık ve müminlerden olsaydık’ diyecek olmasalardı, seni peygamber olarak göndermezdik.” (Kasas 28:47), “Eğer biz onları o Kur’an’dan önce bir azap ile helak etseydik mutlaka, ‘Ey Rabbimiz! Keşke bize bir peygamber gönderseydin de alçalıp rezil olmadan önce ayetlerine uysaydık’ derlerdi.” (Tâhâ 20:134) İlahi adaletin gereği de budur. İlahi adalet insanları öğrenmedikleri veya bilemeyecekleri şeylerden sorumlu tutmaz. Bazı bilgilere insan kimsenin yardımı olmaksızın aklını kullanarak ulaşabilir fakat bazı bilgiler de vardır ki onu kavrayabilmek için bir öğreticiye ihtiyaç duyulur. İşte bu noktada peygamberlerin Allah’ın vahyi ile eğitilen öğretmenler olarak insanlığa yardım ettiğini görüyoruz.

1.Eğitimciliğin Sınırı

Hz. Peygamber Kur’an vahyini tebliğ etmek ve toplumu bununla inşa etmek için bütün gayretini ortaya koymasına rağmen onun da eğitim açısından insanların yapısından dolayı aşamadığı hususlar olmuştur. Ayetler bu konuya dair şunları şöyler:

“Sen, ölülere işittiremezsin ve arkasını dönüp kaçan sağırlara da çağrıyı işittiremezsin. Sen körleri de sapkınlıktan hidayete ulaştıramazsın. Sen ancak ayetlerimize inanıp teslim olanlara işittirebilirsin.” (Rum 30:52-53)[1]

Yaşayan ölülere, arkasını dönüp kaçanlara, görmek istemeyip sapkınlıkta diretenlere vahyin, Hz. Peygamberin, eğitimin yapacağı bir şey yoktur.

“Onlardan seni işitenler de var. Sağırlara -üstelik akıllarını kullanmıyorlarsa-  sen mi duyuracaksın?  Onların arasında sana bakanlar da var. Fakat körlere sen nasıl doğru yolu gösterebilirsin? Hele basiretleri de yoksa!” (Yunus 10:41-42) İnsanın yapısı ile şu ayete de bakılabilir.[2]

Hakikate sağır kesilmiş, akıl gözleri körleşmiş olanlara da rehberlik hiçbir fayda vermez. Ayrıca şu ayetlere de bakılabilir.[3]

“Hevâsını, ilahı edineni gördün mü? Şimdi ona karşı sen mi vekil (:koruyucu) olacaksın? (Furkan 25:43) Yoksa sen, onların çoğunu işitir veya aklını kullanır mı sanıyorsun? Onlar, hayvanlar gibidirler; hatta onlar, yolca daha şaşkındırlar. Furkan 25:44)

“Hevâsını ilah edinen ve Allah'ın bir ilim üzere kendisini saptırdığı, kulağını ve kalbini mühürlediği ve gözüne bir perde çektiği kimseyi gördün mü? Artık Allah'tan başka ona kim yol gösterebilir? Hâlâ düşünmez misiniz?” (Casiye 45:23)

Casiye 45:23 ayetindeki tiplerin neden kalplerinin mühürlendiğini Nisa 4:155. ayeti açıklamaktadır: “Onların kesin sözlerini bozmaları, Allah'ın ayetlerine karşı inkâra sapmaları, nebîleri haksız yere öldürmeleri ve "Kalplerimiz örtülüdür." demeleri yüzünden ve inkârları dolayısıyla Allah kalplerine damga vurmuştur. Çok azı dışında onlar inanmazlar.” (Nisa 4:155)

Furkan 25:43 hevâsını ilah edineni Hz. Peygamberin koruyamayacağını, Furkan 25:44 ise neden koruyamayacağını açıklamaktadır. Bu tür insanlar dinleme ve akılını kullanma melekelerini nefis tanrılarına kurban etmiştir. Bu melekelerini kullanmayanların ise hayvan gibidir. Hayvanlara ise tebliğ yapılmaz. Bunlar ümitsiz vakadırlar. Hz. Peygamberin veya vahyin eğitim faaliyeti bu sınırdan öteye geçemiyor.

“Onların hidayete ulaşması, senin üzerinde bir yükümlülük değildir. Ancak Allah dilediğini hidayete ulaştırır…” (Bakara 2:272) “Gerçek şu ki, sen, sevdiğini hidayete ulaştıramazsın, ancak Allah dilediğini hidayete ulaştırır. O, hidayete ulaştırılacakları daha iyi bilir.” (Kasas 28:56) bu iki ayette de Hz. Peygamberi hidayet alanına sokmamakta, onun eğitim faaliyeti hidayete hazırlamakla sınırlandırılmaktadır. Çünkü şu ayetin bildirdiği gibi kalpleri birleştiren Allah’tır: “Mü’minlerin kalplerini birbirine ısındıran O’dur. Eğer yeryüzünde olan her şeyi harcasan bile, sen onların kalplerini birbirine ısındıramazdın, ama Allah bunu yaptı. O izzet sahibidir, hükmünde tam isabet edendir.” (Enfal 8:63)

2. Görevine Çok Düşkün Olması

Allah’ın Hz. Peygamber’e yönelik ilk emri ‘Oku’ olmuştur. Bu emirle birlikte, “... Sen (insanları) Rabbine çağır. Muhakkak ki sen hakka götüren dosdoğru yol üzeresin” (Hac 22:67), “Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle davet et. Onlarla en güzel yolla mücadeleni yap...” (Nahl 16:125), “Öğüt ver, şüphesiz öğüt müminlere fayda verir” (Zariyat 51:55), “Onlar, yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de (isim ve sıfatlarını) yazılı bulacakları, iyiliği emreden, kötülüklerden alıkoyan, onlara temiz şeyleri helâl, pis şeyleri de haram kılan, sırtlarındaki ağır yükü ve üzerlerindeki zincirleri indiren ümmî Hz. Peygamber olan o Rasûle uyarlar...” (A’raf 7:157), “Ey Hz. Peygamber! Biz seni şâhit, müjdeleyici, uyarıcı, izniyle Allah’a davetçi ve aydınlatıcı bir lamba olarak gönderdik” (Ahzab 33:45-46) mealindeki ayetler, O’nun insanları eğitip doğru yola yönlendirmekle görevlendirilmesinin Kur’anî dayanaklarını oluşturmaktadır.

Eğitimde başarılı olmanın en birinci unsuru mesleğini sevmektir. Hz. Peygamberin görev sevgisi düşkünlük derecesine erişmiştir. Şu ayetler Hz. Peygamberin elçilik görevini yerine getirirken ne kadar çok gayret ettiğini göstermektedir:

“Bu söze inanmıyorlar diye neredeyse onların peşinden üzüntüden kendini bitireceksin!” (Kehf 18:6)  “Onlar inanmıyorlar diye neredeyse kendini yiyip bitireceksin!” (Şuara 26:3) “Kötü ameli kendisine süslü gösterilip, onu güzel gören kimdir? Allah dilediğini sapkınlık içinde bırakır, dilediğini doğru yola çıkarır. Öyleyse onlar için kendini üzüp durma! Allah onların ne yaptıklarını bilir.” (Fatır 35:8) “Sen ancak, zikre uyan ve gıyaben Rahmân’a karşı içi titreyerek korkup çekineni uyarırsın. İşte böylesini, bir bağışlanma ve üstün bir mükâfatla müjdele.” (Yasin 36:11) “Sen şiddetle arzu etsen bile, insanların çoğu inanacak değildir.” (Yusuf 12:103)   “Sen onların hidayete ulaşmalarını ne kadar çok istesen de, Allah dalâlette bıraktığını hidayete ulaştırmaz. Onların hiçbir yardımcıları da yoktur.” (Nahl 16:37)

Allah Hz. Peygamberi Abdullah b. Ümmi Mektum’u ihmal nedeniyle şu âyetlerde uyarmıştır: “(Hz. Peygamber) kendisine gelen âmâdan ötürü yüzünü ekşitip geri çevirdi. Ne biliyorsun, belki o temizlenecek yahut öğüt alacak da o öğüt kendisine fayda verecek. Kendisini muhtaç görmeyene gelince, sen ona yöneliyorsun. Halbuki onun temizlenmemesinden sen sorumlu değilsin...” (Abese 80:1-7) Kim bilir belki de bu gibi ayetler onu görevine çok düşkün kılmıştır.

3.Din Adına Konuştuğunda Kur’an’dan Konuşması

“Eğer (o resul), bize karşı bazı sözleri uydurup söylemiş olsaydı; kesinlikle onun gücünü çekip alırdık, sonra onun can damarını keserdik, hiçbiriniz de buna engel olamazdı.” (Hakka 69:44-47)

Bu ayet din adına konuşmanın altın kurallarını koymaktadır. Din adına konuşan Peygamber de olsa Kur’an’dan konuşmalı, vahye aykırı söz söylememeli ve davranmamalıdır.

Onlara ayetlerimiz açıkça okunduğunda, bizimle karşılaşmayı ummayanlar, derler ki "Bundan başka bir Kur’ân getir veya onu değiştir." De ki "Benim onu kendiliğimden değiştirmem benim için olacak şey değildir. Ben yalnızca bana vahyolunana uyarım. Eğer Rabbime isyan edersem, büyük günün azabından korkarım." (Yunus 10:15)

“Sana vahyettiğimizden başka bir şeyi bizim hakkımızda uydurman için neredeyse seni fitneye düşüreceklerdi. İşte o zaman seni dost edinirlerdi.  Eğer biz seni sağlamlaştırmasaydık, onlara az bir şey de olsa meyledecektin.  O zaman hayatın da ölümün de azabını kat kat sana tattırırdık. Sonra bize karşı bir yardımcı bulamazdın.” (İsra 17:73-75)

Yunus 15. ayette din adına Kur’an dışı bir şey söylememesi ve onu değiştirmemesi, İsra 73-75. ayetlerde ise Allah’ın Hz. Peygamberi onların fitnelerine karşı sağlamlaştırması vurgulanmaktadır.

En’am 6:148. ayette de Allah müşriklerin iddialarına karşı Hz. Peygambere “yanınızda bir bilgi var mı” diye sormasını istemesi din adına söylenen şeylerin bilgiye/vahye dayanması gerektiğine dikkat çekilmektedir. Bilgiye dayanmayan şey ise zandır.

“De ki "Bana vahyolunanlar içinde, yiyecek bir kimse için ölü eti, akmış kan, domuz eti -ki bu pistir- ya da fıskla Allah'tan başkası adına kesilmiş olan dışında, haram kılınmış bir şey bulamıyorum. Kim mecbur kalırsa -saldırmamak ve haddi aşmamak şartıyla- bunlardan yiyebilir. Rabbin bağışlayıcıdır, merhametlidir.” (En’am 6:145) Ehli kitabın haram yiyecekler uydurmasına karşılık olarak “Bana vahyolunanlar içinde şunlar dışında haram bulamıyorum.” diyerek din adına Kur’an’dan konuşarak haram koyma yetkisinin Allah’a ait olduğunu söylüyor.

4. Eğitimimi Kur’an’la Yapması

“Kâfirlere itaat etme ve onlara karşı bununla (:Kur’an) büyük bir cihat et.” (Furkan 25:52)

Bu ayetle Allah hem büyük cihadı hem eğitimi tanımlamaktadır. Kur’an’ı insanlara tebliğ ederek onların iç dünyalarında köklü bir değişim yapmak en büyük cihat/eğitimdir. Bu ayet Hz. Peygamberin eğitimini Kur’an’la yapması gerektiğini bildirmektedir.

Kültürel mirasın babadan oğula taklit yoluyla intikal ettiği Arap toplumunda, Hz. Peygamber’in aldığı ilk vahiyle birlikte yeni değer ve kuralların öğretilmesi ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Bu çerçevede “okuma-yazma, kalem, kâtip, mektep, öğretim, duyular, motifler, inanç, davranış” gibi kavramlar insan eğitimi etrafında önem kazanmış; canlı ve yepyeni bir zihniyetle şekillenecek yeni bir ortam oluşmuştur. Bu şartlar altında Allah, Hz. Peygamber’e sadece vahyi göndermekle yetinmemiş, aldığı vahyi eksiksiz olarak insanlara ulaştırıp duyurmasını, okumasını, öğretmesini, açıklamasını ve onları her türlü kirden temizlemesini şu ayetleriyle emretmiştir: “Ey Peygamber! Rabbin tarafından sana indirilen ayetleri tebliğ et! Bunu yapmadığın takdirde elçilik görevini yerine getirmemiş olursun…” (Maide 5:67); “Nitekim biz, size ayetlerimizi okuması, sizi arındırması, size hem Kur’an’ın mana ve mesajını hem de bu mesajın hayata nasıl taşınacağını öğretmesi ve yine (doğru) bilgi sahibi olmadığınız hususlarda sizi yetiştirmesi için içinizden bir peygamber gönderdik.” (Bakara 2:151); “Allah, müminlere kendi içlerinden bir peygamber göndermekle onlara çok büyük bir lütufta bulunmuştur. Çünkü peygamber onlara Allah’ın ayetlerini tebliğ eder, onları yanlış inançlardan arındırır ve yine onlara Kur’an’ın mana ve maksadını öğretir, hem de onun hayata nasıl taşınacağını gösterir…” (Al-i İmran 3:164); “…Şimdi de sana Kur’an’ı indirdik ki kendileri için indirilen şeyin ne olduğunu insanlara açıklayasın…” (Nahl 16:44). Bu ayetlerle Allah, Hz. Peygamber’in  bir eğitimci olarak görevlerini “tebliğ, tilavet, ta’lim, tebyin ve tezkiye” olarak ortaya koymakta, onun rolünü “eğitici ve öğretici” olarak belirlemekte, yaptığı işin bir eğitim-öğretim faaliyeti olduğunu açıklamaktadır.

5.Öğrencilerine (Sahabalere) Çok Düşkün Olması

“Yemin olsun, size içinizden öyle izzetli bir resul gelmiştir ki sıkıntıya düşmeniz ona ağır gelir. O size çok düşkün, mü’minlere karşı şefkatli ve merhametlidir.” (Tevbe 9:128)

Hz. Peygamber müslümanlara şefkatli ve merhametli davranmıştır. Allah Tevbe 9:128. ayette kendisine özgü rahmet ve merhamette en üst sınır olan Rauf ve Rahim sıfatlarıyla ondan bahsetmiştir.  Bir eğitimci öğrencilerine karşı şefkatli ve merhametli olmalı, onların sorunları ve sıkıntılarıyla birebir ilgilenmeli ki onların gönlüne kalbine hitap edebilsin, gönüllerine ve kalplerine girebilsin. İşte ayet Hz. Peygamber tam da öyle olduğunu söylemektedir. Eğitimciler öğrencilerine düşkün olurlarsa Hz. Peygamberi model almış olurlar. Hem ayet öyle demiyor mu? “Yemin olsun, sizden, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çokça zikredenler için, Allah'ın resulü güzel bir modeldir.” (Ahzab 33:21)

Hz. Peygamber Devlet Başkanı, hâkim, komutan, imam, hatip, vâiz, eş, baba, dede ve öğretmen kısaca sorumluluğunu güzelce yapmak isteyen herkes için modeldir. Bir ayette de eğer Hz. Peygamber şefkatli ve merhametli davranmasaydı etrafındakilerin dağılacağını söylemektedir. “Allah'tan bir rahmetle, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı kalpli olsaydın onlar çevrenden dağılırlardı. Öyleyse onları affet, onlar için bağışlanma dile ve iş konusunda onlarla istişare et. Karar verdiğinde ise, Allah'a tevekkül et. Allah tevekkül edenleri sever.” (Al-i İmran 3:159) Başka bir ayette de kendine uyan mü’minlere kol kanat germesi emredilmiştir. “Sana uyan mü’minlere kol kanat ger.” (Şuara 26:215)

Allah, önceki ilahi kitaplarda Hz. Peygamberin vasıflarına işaret ederken görevinin insanlar üzerindeki ağır yükleri kaldırmak olduğunu şu ifadelerle haber vermiştir. “Onlar ki, yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de yazılı buldukları ümmi nebî olan resule uyarlar. O, onlara ma’rufu emreder, münkeri yasaklar, temiz şeyleri helal, pis şeyleri haram kılar ve onların üzerlerindeki ağır yükleri, zincirleri kaldırır. Ona inananlar, destek olup savunanlar, yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nuru izleyenler; işte onlar kurtulanlardır.” (A’raf7:157)

Hz. Peygamberin eğitimdeki başarısının sırları hakkında Kur’an bize şunları söyler:

Yüce bir ahlaka sahip olması: “Ve sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin.” (Kalem 68:4)

Müminlere karşı çok şefkatli ve merhametli olması: “Yemin olsun, size içinizden öyle izzetli bir resul gelmiştir ki sıkıntıya düşmeniz ona ağır gelir. O size çok düşkün, mü’minlere karşı şefkatli ve merhametlidir.” (Tevbe 9:128)

Topluluklarla iletişimde adaleti esas alması: “Allah, din konusunda sizinle savaşmayan, sizi yurtlarınızdan çıkarmayan kimselere iyilik yapmanızı ve onlara adaletli davranmanızı size yasaklamaz. Allah adaletle davrananları sever.” (Mümtehine 60:8)

Müminlere yumuşak davranması ve istişare etmesi: ”Allah'tan bir rahmetle, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı kalpli olsaydın onlar çevrenden dağılırlardı. Öyleyse onları affet, onlar için bağışlanma dile ve iş konusunda onlarla istişare et. Karar verdiğinde ise, Allah'a tevekkül et. Allah tevekkül edenleri sedver.” (Âli-İmran 3:159)

Kötülüğü en güzel şekilde savması: “İyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü en güzel şekilde sav. Bir de bakmışsın seninle arasında düşmanlık bulunan kimse candan bir dost olmuştur.” (Fussilet 41:34)

Allah’ın yoluna güzel öğüt ve hikmetle çağırması: “Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel bir biçimde tartış. Rabbin, yolundan sapanları en iyi bilendir. Hidayette olanları da en iyi bilendir.” (Nahl 16:125)

Ayetlerden de anlaşıldığı gibi, gönderildiği toplumu aydınlatmakla görevli olan Hz. Peygamber’in eğiticiliğinin en temel vasfı, Allah’tan gelen vahyi insanlara okuyarak duyurması[4] ve insanları Allah’ın rızasına ve yaratılış özelliklerine (fıtrata) uygun yaşayabilmeleri konusunda yönlendirmesidir.

Hz. Peygamber’in yüce bir ahlaka sahip olması demek; onun müminlere karşı çok şefkatli ve merhametli olması, topluluklarla iletişimde adaleti esas alması, müminlere yumuşak davranması ve istişare etmesi, kötülüğü en güzel şekilde savması, Allah’ın yoluna güzel öğüt ve hikmetle çağırması demektir.

Eğitimci olarak Hz. Peygamber Allah’ın emrettiği şekilde öğrencilerine yaklaşmış, örnek olmuş, sevdirmiş, kolaylaştırmış, şefkat, merhamet ve afv prensiplerini uygulayarak gönülleri kazanmış ve başarılı olmuştur. Bir eğitimcinin başarılı olması için Hz. Peygamberi örnek alması gerekir.


[1] Bakınız  (Neml 27:80-81)

[2] Enfal 8:22;

[3] Kasas 26:212; Yasin 36:11; Nisa 4:88; A’raf 7:30

[4] Bkz: Bakara 2:129, 151; Âl-i İmran 3:164; İsra 17:106; Kehf 18:27; Kasas 28:59; Ankebût 29:45; Cuma 62:2; Talak 65:11; Beyyine 98:2

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

MEKKİ SURELERDE SALÂT KAVRAMININ SEMANTİĞİ

SALAT’IN NAMAZ ANLAMI ÜZERİNE

KEVSER SURESİNİN İNCELENMESİ