SİYER BAĞLAMINDA ENFAL SÛRESİ
SİYER
BAĞLAMINDA ENFAL SÛRESİ
Yıl
624; Hicretin henüz ikinci senesidir.
Kureyş, Mekke’de söndüremediği “Allah’ın nurunu, Medine’de söndürme hayali ile Müslümanların
üzerine yürüdü. Müminler o esnada kendi topraklarından geçmekte olan Kureyş’e
ait kervanı çevirmek maksadıyla yola çıkmışlardı. Yolda 100’ü atlı, 700’ü deve
üzerinde; toplam 950 kişilik Kureyş ordusunun üzerlerine doğru gelmekte olduğu
haberini alınca, kervanı takip etmeyi bırakıp gelmekte olan müşrik ordusuyla
savaşa kadar verdiler.
Müslümanlar,
sayılarının azlığı, silah ve teçhizatlarının yetersizliği moral ve güçlerinin
kifayetsizliği gibi zafiyetleri sebebiyle başlangıçta çekinerek girdikleri bu
ilk savaşta, Allah’ın çok yönlü desteğiyle büyük bir zafer elde ettiler. Çünkü
Allah melekleriyle birlikte, her şeyini kendi uğrunda feda eden müminlerin
yanında; Allah’a ve elçisine karşı çıkan, dininin yayılmasını engelleyen ve
sırf dinlerinden ötürü Elçisi’ni ve müminleri yurtlarından çıkaran müşriklerin
de karşısında yer almıştı! Bu savaş, bir anlamda hak ile batılın, tevhit ile
paganizmin, İslam ile putperestliğin, gerçekleri görenlerle göremeyenlerin,
gerçekten yaşayanlarla -mecazi manada- ölülerin, savaşıydı. Sonuçta her yönden
güçlü ve avantajlı olmalarına rağmen, büyük bir hezimete uğrayanlar, batılı
savunan müşrikler oldu. Batıl ehli müşrikler/ölüler, sayıları 324 olan
müminlerin karşısında 70 ölü, bir o kadar da esir ve pek çok mal bırakarak
savaş alanından kaçıp canlarını zor kurtardılar!
Müminler,
Bedir’de alınan ganimetlerin taksiminde anlaşmazlığa düştü ve Hz. Peygamberin
Allah’tan ikaz almasına sebep olan büyük bir sorun yaşadılar. Onlardan bir
kısmı, zaferi biz kazandık, ganimetler de bizimdir diyor ve el geçirdiklerini
başkalarıyla paylaşmak istemiyordu. Oysa bu savaşı kazanan, gerçekte onlar
değildiler… Müslümanların, böyle bir ortamda, öncelikli ve en önemli meselesi
ganimetler ve esirler olmamalıydı. Onlar, öncelikle muhacir olarak bulundukları
bölgede, ağırlıklarını koyup otoriteyi ellerine geçirmeyi düşünmeliydiler. Çünkü
Kureyş bu hezimetle kalmayacak; amaçlarına erişinceye kadar ve her defasında
daha büyük bir öfke ve güçle Müslümanlara tekrar tekrar saldıracaktı. İçteki
Yahudi ve münafıkların sinsice düşmanlıkları ise, asla hafife alınmamalıydı! O
nedenle Müslümanlar, birbirleriyle çekişmeyi bırakıp güçlerinin yettiği ölçüde,
her düşmana karşı caydırıcı bir güce erişip yeryüzünde barışı sağlayabilecek
bir kuvvet hazırlığına girmeliydiler! Çünkü İslam’da asıl amaç yalnız yörede
değil, erişebildikleri her yerde barışı sağlamaktır! Barış hangi şartlarda ve
hangi durumda ortaya çıkarsa, mutlaka kendisine erişilmesi gereken asli bir
değerdir. Hatta savaş esnasında bile olsa, düşmandan gelen barış teklifi,
muhtemel riskleri göze alarak kabul edilmelidir.
Müslümanlar
savaşlarda sabrederlerse -Allah’ın izin ve desteğiyle- kafirlerin en az on katı
güce sahiptirler! Küfür tek millettir.
Müminler de yekvücut olmalıdırlar, yoksa yeryüzünde fesadın önü alınmaz.
1-BEDİR GANİMETLERİ
Rahmân
ve Rahîm olan Allah’ın adıyla
1. Sana ganimetlerden soruyorlar. De
ki "Ganimetler Allah'ın ve resulündür. Eğer inanıyorsanız Allah'a karşı
takvalı olun, aranızı düzeltin, Allah'a
ve resulüne itaat edin."
2. 3. Mü’minler ancak Allah anıldığı
zaman kalpleri ürperen, O’nun ayetleri okunduğunda imanları artan yalnızca
Rablerine tevekkül eden, salâtı yerine getiren ve kendilerine rızık olarak
verdiklerimizden infak eden kimselerdir.
4. İşte gerçekten
mü’minler bunlardır. Rableri katında onlar için dereceler, bağışlanma ve
cömertçe bir rızık vardır.
2-SAVAŞA
KATILMAYAN VE SAVAŞTAN KORKANLARA ELEŞTİRİ
5. Nitekim Rabbin seni
hak uğruna (savaşmak üzere) evinden çıkarmıştı. Mü'minlerden bir grup ise bu
konuda isteksizlerdi.
6. Gerçek açıkça ortaya
çıktıktan sonra dahi sanki göz göre göre ölüme sürükleniyorlarmış gibi seninle
tartışıyorlardı.
7. 8. Allah iki topluluktan birinin
sizin olacağını vaat etmişti. Siz ise zahmetsiz olanı istiyordunuz. Oysa Allah
mücrimler istemese de hakkı gerçekleştirmek ve bâtılı geçersiz kılmak için
kelimeleriyle hakkın ortaya çıkmasını ve kâfirlerin ardını kesmeyi istiyordu.
Müminler,
Bedir savaşının ve çatışmanın kaçınılmaz olduğunu anladıklarında, “Ey Rabbimiz,
senin düşmanlarına karşı bize yardım et! Ey yalvaranların niyazını duyan, bize
merhamet et! diye dua etmeye başladılar. Hz. Peygamber, müşriklere baktı, bin
kadar idiler, bir de ashabına baktı, üç yüz on kadar kişiydiler. Bunun üzerine
kıbleye döndü ve iki elini kaldırıp, “İlahi bana verdiğin sözü yerine getir!
İlahi, şu bir avuç insan yok olursa, sana yeryüzünde ibadet kalmayacak.” diye dua
etmeye başladı, bir süre duaya devam etti, nihayet omzundan ridası düştü. Onu
Hz. Ebu Bekir aldı, mübarek omzuna koydu ve ardından “Ey Allah’ın Resulü’!
rabbine niyazın ve münacatın yetişir. O sana olan vadini yerine getirecektir.”
dedi. Şu ayetler nazil oldu:
9. Rabbinizden yardım
istiyordunuz. O da "Ben size birbiri ardınca bin melek ile yardım
edeceğim." diye karşılık vermişti.
10. Allah bunu, yalnızca
bir müjde ve kalplerinizin mutmain olması için yapmıştı. Yardım yalnız
Allah’tandır. Allah Azîz’dir/çok güçlüdür, Hakîm’dir/hikmet sahibidir.
11. O’nun tarafından bir
güven duygusuna kavuşmanız için sizi hafif bir uyku kaplıyordu. Sizi tertemiz
kılmak, şeytanın pisliğini sizden gidermek, kalplerinizi birbirine bağlamak ve
ayaklarınızı sağlamlaştırmak için üzerinize gökten su indiriyordu.
12. Rabbin meleklere
vahyetmişti: "Ben sizinleyim, haydi iman edenlere sebat verin. İnkâr
edenlerin kalplerine dehşetli bir korku salacağım. Öyleyse vurun boyunlarının
üstüne, vurun onların bütün parmaklarına."
13. Bu, onların Allah'a
ve resulüne başkaldırmaları sebebiyledir. Kim Allah'a ve resulüne
başkaldırırsa, Allah’ın cezası çok şiddetlidir.
14. İşte şimdi bunu
tadın. Kâfirlere bir de ateş azabı vardır.
3-SADECE
ZULMEDENLERE DEĞİL, HERKESE İSABET EDECEK FİTNEDEN SAKININ
Düşmanlarla
karşılaştıklarında savaştan kaçan müminle için şu ayetler indi:
15. Ey iman edenler!
Savaş halinde iken kâfirlerle karşılaştığınızda, onlara arka dönmeyin.
16. Kim onlara böyle bir
günde - savaşmak için bir yana çekilen ya da bir başka bölüğe katılmak için yer
tutanın dışında- arkasını dönerse, o, Allah'tan bir gazaba uğrar ve onun
barınacağı yer cehennemdir. Orası ne kötü bir varış yeridir.
Kureyş
ordusu, Akankal’dan çıkınca, Hz. Peygamber “İşte Kureyş, guru ve iftihar ile
geldi. Allah’ım bunlar senin resulünü inkar ediyorlar. Bana verdiğin vaadi
senden istiyorum Ya Rabbi!” diye dua etti. İşte bu sırada Cebrail geldi, “Bir
avuç toprak al, onlara doğru at!” dedi. Ne zaman ki iki taraf savaşa tutuştular
Hz. Peygamber bir avuç çakıl aldı yüzlerine doğru attı ve yüzleri kurusun!”
buyurdu. Bunun üzerine düşman saflarında gözüyle meşgul olmayan bir müşrik
kalmadı. Bundan sonra bozuldular, müminler de enselerine bindi; bir yandan
öldürüyorlar, bir yandan da esir alıyorlardı. Sonra savaş sona erince
Müslümanlardan, “Şöyle kestim, şöyle vurdum, böyle esir aldım.” diye ileri
konuşanlar ve yaptıkları ile övünenler oldu. Bunun üzerine şu ayetler indi:
17. Onları siz
öldürmediniz, Allah öldürdü. Attığın zaman da sen atmadın, Allah attı. Bunu
mü’minleri güzelce imtihan etmek için yaptı. Allah Semî’dir/işitendir,
Alîm’dir/bilendir.
18. İşte Allah kâfirlerin
hileli düzenlerini böyle zayıflatır.
19. Fetih istiyorsanız
işte size fetih… Ama vazgeçerseniz sizin için daha hayırlıdır. Şayet geri
dönerseniz biz de döneriz. Kalabalık olmanız da size bir şey sağlayamaz. Çünkü
Allah mü’minlerle beraberdir.
20. Ey iman edenler!
Allah'a ve resulüne itaat edin. İşittiğiniz halde ondan yüz çevirmeyin,
21. İşitmedikleri halde
“İşittik.” diyenler gibi de olmayın.
22. Gerçek şu ki, Allah
katında canlıların en kötüsü, aklını
kullanmayan sağır ve dilsiz kesilenlerdir.
23. Eğer Allah onlarda
bir hayır görseydi muhakkak onlara işittirirdi. Onlara işittirse bile, yine yüz
çevirerek uzaklaşırlardı.
24. Ey iman edenler! Sizi
hayat verecek şeylere çağırdığı zaman, Allah'a ve resulüne icabet edin. Bilin
ki, Allah kişi ile kalbi arasına girer ve sizler O’nun huzurunda
toplanacaksınız.
25. İçinizden yalnızca
zulmedenlere isabet etmekle kalmayan bir fitneden sakının. Bilin ki, Allah’ın
cezası çok şiddetlidir.
26. Hatırlayın ki; siz sayıca azdınız ve yeryüzünde zayıf
bırakılmıştınız. İnsanların sizi yakalamasından korkuyordunuz. O sizi
barındırdı, yardımıyla destekledi ve size temiz şeylerden rızıklar verdi ki
şükredesiniz.
Münafıklardan
biri, “Muhammed size karşı çıkmak istiyor, hazırlıklı bulununuz.” diyerek
müşriklere mektup yazdı. Bunun üzerine aşağıdaki ayetler indi:
27. Ey iman edenler!
Allah'a ve resulüne ihanet etmeyin. Sonra bile bile emanetlerinize ihanet etmiş
olursunuz.
28. Bilin ki, mallarınız
ve çocuklarınız sadece bir imtihandır. Allah katında ise büyük bir mükâfat
vardır.
29. Ey iman edenler!
Allah'a karşı takvalı olursanız O size bir furkan (:doğruyu yanlıştan ayırma
yeteneği) verir. Kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allah büyük lütuf
sahibidir.
4-KUREYŞİN
HZ. PEYGAMBERE YÖNELİK TUZAKLARINI HATIRLATMA
30. İnkâr edenler, seni
tutuklamak, öldürmek veya sürgün etmek amacıyla, düzen kuruyorlardı. Onlar bu
düzeni tasarlıyorlarken, Allah da bir düzen (:karşılık) kuruyordu. Allah düzen kurucuların
en hayırlısıdır.
Nadir
b. Haris, “Bu Kur’an eskilerin masallarından başka bir şey değil!” dediği zaman
Hz. Peygamber, ona “Yazıklar olsun sana, bu Allah kelamıdır.” deyince aşağıdaki
ayetler indi:
31. Ayetlerimiz onlara
okunduğunda, “İşittik!”, "İstesek, biz de bunun gibisini söyleyebiliriz.
Bu, öncekilerin efsanelerinden başkası değildir." dediler.
32. Bir de: "Ey
Allah'ımız! Eğer Kur’ân senin katından bir gerçekse, gökyüzünden üstümüze taş
yağdır veya bize elim bir azap gönder." demişlerdi.
33. Sen içlerindeyken,
Allah onlara azap edecek değildi. Onlar, bağışlanma dilerlerken de, Allah
onlara azap edecek değildi.
34. Onlar Mescid-i
Haram’dan insanları alıkoyarlarken, Allah neden onlara azap etmesin? Onlar onun
koruyucuları değillerdi. Onun koruyucuları yalnızca muttakilerdir. Ancak onların
çoğu bilmezler.
Müşrikler,
erkek ve kadın, açık saçık el ele tutuşur, Kabe’nin etrafında dolaşırlar, ıslık
çalıp el çırparlar, çalar oynarlar, yaptıklarını alkışlarlardı. Böylece ibadet
ediyoruz derlerdi.
35. Onların beyt (:Kâbe)
yanındaki salâtı (:yöneliş, dua), ıslık çalmaktan ve el çırpmaktan başkası
değildir. Artık inkâr etmeniz sebebiyle tadın azabı.
İnsanları
hak yoldan döndürmek için, Bedir savaşında on iki Kureyş zenginin her biri, her
gün on deve keserek müşrik askerlerini doyurarak mallarını sarf ederlerdi.
Bunlar hakkında şu ayetler indi:
36. İnkâr edenler,
mallarını Allah yolundan alıkoymak için harcarlar bundan böyle de
harcayacaklar. Sonra bu onlara yürek acısı olacak, sonra da yenilgiye
uğrayacaklardır. İnkâr edenler toplanıp cehenneme sürüleceklerdir.
37. Allah, pis olanı
temizden ayırmak, pis olanları üst üste koyup yığarak hepsini cehenneme koymak
için böyle yapar. İşte onlar hüsrana uğrayanlarındır.
Ebu
Süfyan ve arkadaşları, Bedir savaşından sonra inkar üzerinde israr etmişlerdi.
Her fırsattan yararlanarak İslam’ı ortadan kaldırmak için Hz. Peygambere ve
Müslümanlara savaş açmışlardı. Mekke fethine kadar da devem ettiler. Bunlar
hakkında şu ayetler indi:
38. İnkâr edenlere, eğer
vazgeçerlerse geçmişte (yaptıklarının) bağışlanacağını ama yine dönecek
olurlarsa, öncekilere uygulanan sünnetin geçerli olduğunu söyle.
39. Fitne kalmayıncaya ve
din tamamıyla Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Şayet vazgeçerlerse,
Allah yaptıklarını görendir.
40. Geri dönerlerse,
bilin ki Allah sizin Mevlâ’nızdır. O ne güzel Mevlâ/koruyucu, ne güzel
Nasîr’dir/ yardımcıdır.
5-BEDİR
GANİMETLERİNİN DAĞITIMI VE SAVAŞTAKİ BAZI HADİSELER
Şu ayetler
Bedir savaşından sonraki Beni Kaynuka gazvesinden sonra ganimetlerin nasıl
dağıtılacağı hakkında şu ayetler indi:
41. Eğer siz, Allah’a ve
hakkın bâtıldan ayrıldığı, iki ordunun karşı karşıya geldiği gün kulumuza
indirdiğimize inanıyorsanız, bilin ki elinize geçen ganimetin beşte biri
Allah'ın ve resulünündür. Dolayısıyla akrabalar, öksüzler, yoksullar ve yolda
kalmışların hakkıdır. Allah her şeye kâdirdir.
42. Siz vadinin bir
ucunda, onlar da öteki ucunda idiler; kervan ise sizden daha aşağıdaydı.
Sözleşseydiniz bile vakti böylesine tutturamazdınız. Allah olacak bir işi
bitirmek için böyle yaptı. Böylece, helâk olacak kişi apaçık bir delilden sonra
helâk olsun, yaşayan kişi apaçık bir delilden sonra yaşasın. Allah Semî’dir/işitendir,
Alîm’dir/bilendir.
43. Allah onları sana
uykunda az gösteriyordu. Eğer çok gösterseydi, yılgınlığa kapılacaktınız ve iş
konusunda çekişecektiniz. Fakat Allah sizi bundan kurtardı. Çünkü O sinelerin
özünü en iyi bilendir.
44. Karşı karşıya
geldiğinizde, Allah olacak bir işi gerçekleştirmek için onları gözlerinizde az
gösteriyor, sizi de onların gözlerinde azaltıyordu. (Bütün) işler Allah'a döndürülür.
45. Ey iman edenler! Bir
toplulukla karşı karşıya geldiğinizde, sebat edin ve Allah'ı çokça zikredin ki
kurtuluşa eresiniz.
46. Allah'a ve resulüne
itaat edin ve çekişip birbirinize düşmeyin. Çözülüp yılgınlaşırsınız, sonra
gücünüz gider. Sabredin. Allah sabredenlerle beraberdir.
47. Bir de yurtlarından
refahtan şımarıp azıtarak, insanlara gösteriş yaparak çıkanlar ve Allah'ın
yolundan alıkoyanlar gibi olmayın. Allah onların yaptıklarını çepeçevre
kuşatandır.
48. O zaman şeytan onlara
yaptıklarını süslü göstermiş ve onlara "Bugün size galip gelecek yoktur.
Ben de sizin yardımcınızım." demişti. Ne zaman ki, iki topluluk birbirini
gördü ve karşılaştı, o hemen döndü. "Ben sizden uzağım. Çünkü ben sizin
görmediğinizi görüyorum. Ben Allah'tan korkarım." dedi. Allah cezası çok
şiddetli olandır.
49. O vakit münafıklar ve
kalplerinde hastalık olanlar şöyle diyorlardı: "Bunları dinleri
aldattı." Oysa kim Allah'a tevekkül ederse, Allah Azîz’dir/çok güçlüdür, Hakîm’dir/hikmet
sahibidir.
50. Meleklerin, inkâr
edenlerin yüzlerine ve sırtlarına vurarak “Yakıcı azabı tadın” (diyerek) canlarını
aldığını bir görsen.
51. İşte bu
yaptıklarınızın karşılığıdır. Allah kullarına zulmetmez.
52. Bunların durumu tıpkı
Firavun ailesi ve onlardan öncekilerin durumu gibidir. Allah'ın ayetlerini
inkâr ettiler de, Allah da onları suçlarından dolayı yakaladı. Allah Kavî’dir/kuvvetlidir, cezası çok
şiddetli olandır.
53. Bu, Allah’ın bir
kavme verdiği nimeti onlar kendilerini değiştirmedikçe, değiştirmemesindendir.
Allah Semî’dir/işitendir, Alîm’dir/bilendir.
54. Firavun hanedanının
ve onlardan öncekilerin gidiş tarzı gibi. Onlar, Rablerinin ayetlerini
yalanladılar. Biz de suçları dolayısıyla onları helâk ettik. Firavun ordusunu
suda boğduk. Onların hepsi zalimdi.
55. Allah katında
canlıların en şerlisi, inkâr edenlerdir. Onlar inanmazlar.
56. Onlar kendileriyle
antlaşma yaptığın sonra antlaşmalarını her defasında bozan kimseler.
57. Savaşta onları
yakalarsan, arkalarındakilere ibret olacak şekilde, darmadağın et.
6-BARIŞA
YANAŞIRLARSA SENDE YANAŞ VE ALLAH’A TEVEKKÜL ET
58. Eğer bir kavmin
ihanet edeceğinden korkarsan, sen de aynı şekilde antlaşmayı boz. Allah
hainleri sevmez.
59. İnkâr edenler kaçıp
kurtulduklarını sanmasınlar. Gerçek şu ki, onlar (bizi) aciz bırakamazlar.
60. Onlara karşı
gücünüzün yettiği kadar kuvvet ve besili atlar hazırlayın. Bununla, Allah'ın
düşmanı ve sizin düşmanınızı ve bunların dışında sizin bilmeyip Allah'ın
bildiği diğer düşmanları korkutursunuz. Allah yolunda her ne infak ederseniz,
size eksiksiz olarak ödenir ve siz zulme uğratılmazsınız.
61. Eğer onlar barışa
yanaşırsa, sen de yanaş ve Allah'a tevekkül et. Çünkü O Semî’dir/işitendir,
Alîm’dir/bilendir.
62. Seni aldatmak
isterlerse, bil ki Allah sana yeter. Seni ve inananları yardımıyla destekler.
63. Mü’minlerin
kalplerini birbirine ısındıran odur. Eğer yeryüzünde olan her şeyi sarf etsen
bile, sen onların kalplerini birbirine ısındıramazdın, ama Allah bunu yaptı.
Çünkü O Azîz’dir/çok güçlüdür, Hakîm’dir/hikmet sahibidir.
64. Ey Nebî! Sana ve sana
tâbi olan mü’minlere Allah yeter.
65. Ey Nebî! Mü’minleri
savaşa teşvik et. İçinizden sabreden yirmi kişi bulunursa, iki yüz kişiye, eğer
içinizden yüz sabırlı kişi bulunursa, kâfirlerden bin kişiye gâlip gelir. Çünkü
onlar kavramayan bir topluluktur.
66. Ne var ki, Allah
sizde zayıflık olduğunu bildiğinden yükünüzü hafifletti. Sizden yüz sabırlı
kişi olursa, onlardan iki yüz kişiye, eğer bin kişi olursa, Allah'ın izniyle
onların iki bin kişiye galip gelir. Allah sabredenlerle beraberdir.
67. Yeryüzünde düşmanı
tamamıyla sindirip hâkim duruma gelmedikçe, hiçbir nebîye esir almak yaraşmaz.
Siz dünyanın geçici yararını istiyorsunuz. Allah ise sizin için ahireti
istemektedir. Allah Azîz’dir/çok güçlüdür, Hakîm’dir/hikmet sahibidir.
68. Eğer Allah tarafından
geçmişte verilmiş bir hüküm bulunmasaydı, aldıklarınıza karşılık size çok büyük
bir azap dokunurdu.
69. Artık ganimet olarak
elde ettiklerinizden helal ve temiz olarak yiyin ve Allah’a karşı takvalı olun.
Allah Gafûr’dur/bağışlayandır, Rahîm’dir/merhametlidir.
70. Ey Nebî!
Ellerinizdeki esirlere de ki "Eğer Allah sizin kalplerinizde bir hayır
olduğunu görürse size sizden alınandan daha hayırlısını verir ve sizi bağışlar.
Allah Gafûr’dur/bağışlayandır, Rahîm’dir/merhametlidir.
71. Eğer sana ihanet
etmek isterlerse, onlar daha önce Allah'a da ihanet etmişlerdi. O da onlara
karşı sana imkân vermişti. Allah Alîm’dir/ bilendir, Hakîm’dir/ hikmet
sahibidir.
Müminler,
Mekke’den Medine’ye hicret edince Hz. Peygamber, onları birbirleriyle kardeş
yapmıştı. Bunlar mirasta birbirlerinin velileri oldular. Mekkeli bir Muhacir,
Medenide vefat ettiğinde, Mekke’de bulunan yakın akrabaları değil de, Ensar’dan
kardeşi olan zat ona varis olurdu. Aynı durum Ensar için de geçerli idi. Bu
durum Mekke’nin fethine kadar sürdü. Muhacir ve Ensar hakkında bazı hükümleri
belirtmek için aşağıdaki ayetler indi.
72. İman edip, hicret
edenler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihat edenler ile hicret
edenleri barındıranlar ve onlara yardım edenler, birbirlerinin evliyasıdır.
İman edip hicret etmeyenlere gelince, onlar hicret edinceye kadar, sizin onlara
hiçbir şekilde velayetiniz yoktur. Ama din konusunda sizden yardım isterlerse,
aranızda antlaşma bulunan bir topluluğun aleyhinde olmamak üzere, yardım
etmeniz üzerinizde bir yükümlülüktür. Allah yaptıklarını görmektedir.
73. İnkâr edenler birbirlerinin
evliyasıdır. Eğer siz de birbirinize evliya olmazsanız yeryüzünde bir fitne ve
büyük bir fesat olur.
74. İman edenler, hicret
edenler ve Allah yolunda cihat edenler ile hicret edenleri barındıranlar ve
yardım edenler, işte gerçekten inananlar bunlardır. Onlar için bir bağışlanma
ve cömertçe bir rızık vardır.
75. Sonradan iman edip
hicret edenler ve sizinle birlikte cihat edenler de sizdendir. Allah'ın
kitabına göre, akrabalar birbirlerine önceliklidir. Allah her şeyi en iyi
bilendir.
Suredeki
Esma
Aziz,
Hakîm dört ayette: 10, 49, 63, 67; Semi,
Alîm dört ayette: 17, 42, 53, 61; Gafûr, Rahîm iki ayette: 69, 70; Kavî bir ayette: 52; Alîm, Hakîm bir
ayette: 71.
Her
şeyi bilen (Alîm) Allah Resulü’nü Mekke’ye sığdırmayan Mekke’li
Müşriklere Azîz (sonsuz şeref kaynağı) olan Allah bir ders verip Hz.
Yusuf gibi Hz. Peygamberin Medine yerini sağlamlaştırmak için Hakîm (her
hükmünde tam isabet kaydeden) ismiyle Kureyş’i bozguna uğrattı. Çünkü O mümin
kullarının dualarını Semi ismiyle duymaktadır. Çünkü O kendine kulluğu
seçen müminleri Rahîm (işinde çok merhametli olan) ismiyle merhamet
etmektedir. Eğer Kureyş’ten esir düşenlere de Gafur ismimle muamele
ederim diyor. Çünkü O Kavi’dir (çok kuvvetlidir).
Yorumlar
Yorum Gönder