KUR’AN’DA DÜNYA HAYATIYLA AHİRET HAYATININ MUKAYESESİ
KUR’AN’DA DÜNYA HAYATIYLA AHİRET HAYATININ
MUKAYESESİ
Kur’an, muhataplarına hitap ederken,
onları ikna için kimi zaman temsili, kimi zaman tasviri sual metoduyla mukayese
yoluyla düşündürür. Bu metotla, muhataba bir takım ön bilgiler verilerek muhatap
doğrudan soru yoluyla seçeneklere götürülür ve kendisinden bunlardan bir
tanesini seçmesi istenir. Kur’an, muhataplarına geçici olan ile daimi olanı
mukayese yolu ile göstermekte ve muhataplarına, ister ebedi kalınacak ister
geçici durulacak yer için hazırlık yapın demektedir.
Kur’an’da dünya hayatı genellikle
ahiret ile birlikte kullanılmış,[1]
bazen iki hayat arasında karşılaştırma yapılarak ahiret hayatının daha üstün
olduğu vurgulanmıştır.[2]
Kur’an ahiret hayatının kazanılmasına engel teşkil etmeyen, ahireti unutturmayan
dünya hayatını meşru bir nimet olarak kabul etmiş, dünyadaki her şeyin
Müslümanlar için yaratıldığını bildirmiştir.[3]
Dünya hayatı, nesil ve servet insana
çekici kılınmıştır:
3/14. Kadınlara, oğullara, kantar
kantar yığılmış altın ve gümüşe, soylu güzel atlara, hayvanlara ve ekinlere
duyulan tutkulu şehvet insanlara süslü ve çekici kılındı. Bunlar, dünya
hayatının geçimliğidir. Asıl varılacak güzel yer Allah katındadır.
18/46. Mal ve çocuklar, dünya
hayatının süsüdür. Sürekli olan salih davranışlar ise Rabbinin katında sevap
bakımından daha hayırlıdır, umut etmek bakımından da daha hayırlıdır.
Kur’an,
muhatabının iman etmesi, öğüt- ibret alması ve hayatını bu minvalde sürdürmesi
için ihtiyaç duyacağı çeşitli örnekleri, farklı üsluplar ile göstermiştir:
18/54. Yemin olsun,
biz bu Kur’an'da insanlar için her türlü örneği çeşitli şekillerde açıkladık.[4]
Kur’an’daki
dünya-ahiret mukayesesi on iki başlıkta incelenecektir.
1. Kur’an’a uygun
yaşayanların ve yaşamayanların ahirette karşılaşacakları her bir durum için
açık örnekler vermiştir:
18/29. Ve de
ki: "Hak Rabbinizdendir. Artık dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin”.
Biz zalimlere onları çepeçevre saracak bir ateş hazırladık. Eğer yardım
isterlerse onlara, erimiş maden gibi yüzleri kavurup yakan bir su ile yardım
edilir. O ne kötü bir içecek ve orası ne kötü yaslanacak bir yerdir.
41/40.
Ayetlerimiz konusunda çarpıtma yapanlar, bize gizli kalmazlar. Öyleyse ateşe atılan
mı daha hayırlıdır yoksa kıyamet günü güvenle gelen mi? Dilediğinizi yapın. O
yaptıklarınızı görmektedir.[5]
Dünya hayatında maddi imkânlar
açısından kiminin kiminden üstün kılındığını beyan eden Kur’an (Nahl 16/71) bu
üstünlüğün davete icabet edenlerin derecesine göre, cennette de nicelik ve
nitelik açısında farklı olacağını ifade etmiştir (Âl-i İmran 3/123; Tevbe 9/20;
İsra 17/20-21; Vakıa 56/10-12).
2. Kur’an muhataplarına her iki dünya
için çalışmasını emretmiştir:
“Allah'ın sana verdikleriyle ahiret yurdunu ara, dünyadan da
nasibini unutma. Allah'ın sana iyilik ettiği gibi, sen de iyilikte bulun ve
yeryüzünde bozgunculuk peşinde koşma. Çünkü Allah, bozgunculuk çıkaranları
sevmez.” (Kasas 28/77).
3. Dünya için
çalışırken insanın ahiretini unutmaması gerektiği ifade edilmiştir:
7/51. Onlar ki dinlerini alay ve eğlenceye alan, dünya hayatına
aldanan kimselerdir. Onların bugünle karşılaşacaklarını unuttukları ve
ayetlerimizi tanımadıkları gibi biz de onları unuturuz.
9/67. Münafık erkekler ve münafık kadınlar birbirlerindendir.
Münkeri emreder, ma’ruftan alıkoyar ve cimrilik ederler. Onlar Allah'ı
unuttular, Allah da onları unuttu. Kesinlikle münafıklar fâsıklardır.
20/124. Kim
de benim zikrime sırt çevirirse, artık onun için sıkıntılı bir hayat vardır. Kıyamet günü de onu kör olarak toplanma
yerine getiririz.
32/14. Bu
gününüzle karşılaşmayı unutmuş olmanın karşılığını tadın. Biz de sizi unuttuk.
Yaptıklarınıza karşılık sürekli azabı tadın.
38/26. Ey
Davut! Gerçek şu ki, biz seni yeryüzünde halife kıldık. Öyleyse insanlar
arasında hak ile hükmet, hevaya uyma ki seni Allah'ın yolundan saptırmasın.
Allah'ın yolundan sapanlara, hesap gününü unutmalarından dolayı kesinlikle
şiddetli bir azap vardır.
45/34.
Onlara, “Sizin bu gününüzle kavuşmayı unuttuğunuz gibi biz de bugün sizi
unuturuz. Yeriniz ateştir. Sizin hiçbir yardımcınız da yoktur.” denir.
4. Dünya için çalışırken kişinin kendisini dünyaya
kaptırmaması gerektiğini söyler:
35/5. Ey insanlar! Allah'ın vaadi haktır; öyleyse dünya hayatı
sizi aldatmasın ve aldatıcılar da sizi Allah ile aldatmasın.
31/33. Ey
insanlar! Rabbinize karşı takvalı olun ve öyle bir günün azabından korkun ki, o gün ne baba çocuğu için ne de
çocuk babası için bir şey ödeyemez. Allah'ın vaadi haktır. Dünya hayatı sizi aldatmasın
ve aldatıcılar da sizi Allah ile aldatmasın.
5. Dünyanın albenisi, insana ahiretini unutturarak ahiret
için çalışmasını engeller:
3/185. Her nefis ölümü tadıcıdır. Kıyamet günü mükâfatınız
eksiksizce ödenecektir. Kim ateşten uzaklaştırılır ve cennete konulursa, artık
o kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı yararlanmadan başka bir şey
değildir.
6/130.
"Ey cin ve insan topluluğu! Size, içinizden ayetlerimi anlatan ve bu
gününüzle karşılaşacağınıza dair sizi uyaran resuller gelmedi mi?" Onlar
"Kendi aleyhimize şahitlik ediyoruz." derler. Dünya hayatı onları
aldatmış ve kâfir olduklarına şahitlik etmişlerdir.
7/51. Onlar ki dinlerini alay ve eğlenceye alan, dünya hayatına
aldanan kimselerdir. Onların bugünle karşılaşacaklarını unuttukları ve ayetlerimizi
tanımadıkları gibi biz de onları unuturuz.
57/20. Bilin
ki, dünya hayatı ancak bir oyun, bir eğlence, bir süs, kendi aranızda bir
övünme, mal ve evlat çoğaltma yarışından ibarettir. Bir yağmur örneği gibi; onun bitirdiği ekin
çiftçilerin hoşuna gider, sonra kuruyuverir, bir de bakarsın ki sapsarı
kesilmiş, sonra o, çer çöp oluvermiştir. Ahirette ise şiddetli bir azap veya
Allah'tan bir mağfiret ve bir rıza vardır. Dünya hayatı, ancak aldatıcı bir
yararlanmadır.
6. Dünyanın yanı sıra şeytanın ve şeytan vâri insanların
da kişileri aldatabileceğini haber verir ve muhatabını bu konuda uyarır:
4/119. Onları saptıracağım, kuruntulara
düşüreceğim, hayvanların kulaklarını kesmelerini ve Allah'ın yarattığını
değiştirmelerini emredeceğim." Kim Allah'ı bırakıp da şeytanı veli
edinirse, o apaçık bir zarara uğramıştır. 4/120. Şeytan onlara vaat eder,
onları kuruntuya düşürür. Oysa şeytan, ancak aldanış vaat eder.
6/112.
Böylece her nebîye, insan ve cin şeytanları düşman kıldık. Onlar birbirlerini
aldatmak için yaldızlı sözler fısıldarlar. Rabbin dileseydi bunu yapamazlardı.
Öyleyse onları ve iftiralarını bırak.
Araf 7/22.
Böylece onları aldatıp baştan çıkardı. Ağaçtan tattıkları anda (: Allah’ın
sınırlarını aştıklarında) örtülmüş kötülükleri (: fücurları) ortaya çıktı. Ve
üzerlerini bahçenin yapraklarıyla ( : tevbe ile) örtmeye başladılar. Rableri
kendilerine seslendi. "Ben size bu ağacı (: sınırı aşmayı) yasaklamamış
mıydım? Ve şeytanın sizin apaçık bir düşmanınız olduğunu söylememiş
miydim?"
35/5. Ey
insanlar! Allah'ın vaadi haktır; öyleyse dünya hayatı sizi aldatmasın ve
aldatıcılar da sizi Allah ile aldatmasın.
7. Kur’an, muhataplarına dünyadaki nimetlerin imtihan
için verilen bir süs olduğunu hatırlatır:
28/60. Size verilen her şey,
yalnızca dünya hayatının geçimliği ve süsüdür. Allah katında olan ise, daha
hayırlı ve daha kalıcıdır. Aklınızı kullanmıyor musunuz?
42/36. Size
verilen şeyler, dünya hayatının geçimliğidir. İnanıp Rablerine tevekkül edenler
için Allah'ın yanında bulunanlar daha hayırlı ve daha kalıcıdır.
4/35. Ve nice
süsleri de... Bunların hepsi dünya hayatının geçimliğidir. Ahiret ise Rabbin
katında muttakiler içindir.
57/20. Bilin
ki, dünya hayatı ancak bir oyun, bir eğlence, bir süs, kendi aranızda bir
övünme, mal ve evlat çoğaltma yarışından ibarettir. Bir yağmur örneği gibi; onun bitirdiği ekin
çiftçilerin hoşuna gider, sonra kuruyuverir, bir de bakarsın ki sapsarı kesilmiş,
sonra o, çer çöp oluvermiştir. Ahirette ise şiddetli bir azap veya Allah'tan
bir mağfiret ve bir rıza vardır. Dünya hayatı, ancak aldatıcı bir
yararlanmadır.
8. Ahirete
nispetle dünyada verilen nimetlerin neredeyse bir hiç hükmünde sayılacağını
bildirir:
4/77. Kendilerine "Elinizi savaştan çekin, salâtı yerine
getirin, zekâtı gerçekleştirin." denilen kimseleri görmedin mi? Oysa savaş
onlara yazıldığında, onlardan bir grup, Allah'tan çekinir gibi hatta daha da
şiddetli bir şekilde insanlardan çekinerek "Rabbimiz! Ne diye savaşı bize
yazdın, bizi yakın bir zamana kadar ertelesen olmaz mıydı?" derler. De ki
"Dünyanın geçimliği azdır, ahiret ise muttakiler için daha hayırlıdır ve
size kıl kadar zulmedilmez.”
9/38. Ey iman
edenler! Size ne oluyor ki “Allah yolunda savaşa çıkın.” denilince, dünyaya
meylederek yere çakılıp kaldınız? Ahiretten cayıp dünya hayatına mı razı
oldunuz? Oysa dünya hayatının geçimliği ahirete göre daha azdır.
13/26. Allah
dilediğine rızkı genişletir de daraltır da. (Rızkı genişletilenler) ise dünya
hayatına sevindiler. Oysa dünya hayatı, ahiret karşısında az bir yararlanmadan
başka bir şey değildir.
9. Allah
katındaki nimetlerin daha hayırlı olduğunu bildirir:
3/142. Yoksa Allah içinizden cihat edenleri
ve sabredenleri bilip ayırt etmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?
4/94. Ey iman edenler! Allah yolunda savaşmak için yola
çıktığınızda iyice araştırın ve size barış teklif edene, dünya hayatının sunduklarına
göz dikerek "Sen mümin değilsin." demeyin. Allah katında pek çok
ganimetler vardır. Bundan önce siz de böyle idiniz de Allah size lütufta
bulundu. Onun için iyice araştırın. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
6/32. Dünya
hayatı, oyun ve eğlenceden ibarettir. Ahiret yurdu ise, takvalı davrananlar
için daha hayırlıdır. Aklınızı kullanmıyor musunuz?
16/30. Takvalı
olanlara: "Rabbiniz ne indirdi?" denilince, "Hayır
indirdi." derler. Bu dünyada güzel davranışlarda bulunanlara güzellik
vardır. Ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Muttakilerin yurdu ne güzeldir!
10. Ahiretin
tercih edilmesi gerektiğini, asıl hayatın orası olduğunu haber verir:
29/64. Bu dünya hayatı, yalnızca bir eğlence
ve oyundur. Ahiret yurdu ise, asıl hayat odur. Keşke bilselerdi.
47/36. Dünya hayatı
ancak bir oyun ve eğlencedir. Eğer iman
edip takvalı olursanız Allah size mükâfatlarınızı verir ve mallarınızı da
istemez.
11. Kıyas
yoluyla ahiretin daha kalıcı, daimi ve sonsuz olduğunu ihtar eder: Taha 20/131.
87/16. Hayır,
siz dünya hayatını tercih ediyorsunuz.
28/60. Size
verilen her şey, yalnızca dünya hayatının geçimliği ve süsüdür. Allah katında
olan ise, daha hayırlı ve daha kalıcıdır. Aklınızı kullanmıyor musunuz?
20/131.
Onlardan bazı zümrelere kendilerini denemek için verdiğimiz dünya hayatının
süsüne gözlerini dikme. Rabbinin rızkı daha hayırlı ve daha kalıcıdır.
12. Dünya hayatının görünüşte bir oyun eğlenceden
ibaret olup hızla geçeceğini hatırlatır:
6/32. Dünya
hayatı, oyun ve eğlenceden ibarettir. Ahiret yurdu ise, takvalı davrananlar
için daha hayırlıdır. Aklınızı kullanmıyor musunuz?
29/64. Bu
dünya hayatı, yalnızca bir eğlence ve oyundur. Ahiret yurdu ise, asıl hayat
odur. Keşke bilselerdi.
47/36. Dünya
hayatı ancak bir oyun ve eğlencedir.
Eğer iman edip takvalı olursanız Allah size mükâfatlarınızı verir ve
mallarınızı da istemez.
Özetle: Dünya ahiret
ilişkisine Kur’an çerçevesinden baktığımızda, tasavvufçuların yaygın kanaatinin
aksine, dinin, dünya hayatına ve ona yönelik mal, mülk, servet, zenginlik gibi
maddî şeylere, dünyayı ıslah ve yönetme arzularına karsı bir tavır
takınmadığını görürüz. Kur’an’da dünya hayatının ve nimetlerinin fâniliğine
sıklıkla vurgu yapılmaktadır. Fakat bu
vurgunun amacı dünya nimetlerine dalınarak Allah’ın ve ahiretin unutulmaması içindir.
Yoksa dünya hayatının ve nimetlerinin bizatihi kötü olduklarını bildirmek
değildir. Aksine Allah’ın rızası ve ahiret bu dünyada kazanılacaktır. O halde
bu dünya ile ilgilenmemiz, onun değer ve eşyalarıyla haşir neşir olmamız, onu
imar, iskân ve ıslah etmemiz, en iyi şekilde idare etmemiz kaçınılmaz bir
görevdir. Dünya ile ilgili bir iş yaparken hakkı ve adaleti üstün tutmak,
haram-helâl sınırlarına riayet etmek gerekir. Kur’an’ın dünya hayatı ve
nimetleri hususundaki hassasiyeti burada yoğunlaşmaktadır. Malın mülkün ve
servetlerin amaçsızca yığılmasını ve bu servetlerin insana Allah tarafından
ilahî iradenin ve isteklerin yerine getirilmesi için emanet edilmiş olduğunun
unutulması gerekir. Kur’an’ın bu konudaki temel kanunu, göklerde ve yerde
olanların tamamının Allah’ın olduğudur.[6] Kısaca denilebilir ki, İslâm’ın
öngördüğü dünya-ahiret dengesini kurmanın anlamı, ne dünyaya ağırlık vererek
ahireti terk etmek, ne de dünyevî yasamdan kopup tamamen ahirete yönelmektir.
Kur’an’da “ahiret” ve “dünya” kelimelerinin 115’ er defa geçmesi de bu dengeye
işaret olsa gerektir.
Yorumlar
Yorum Gönder