BİLİNÇLE YÜRÜMEK
BİLİNÇLE YÜRÜMEK
Avrupa ve ABD
ideolojik öncelik ve ideolojik değerlerini evrenselleştirerek, bir tür
evrensellik emperyalizmi gerçekleştirerek, bu önceliklerin ve değerlerin
kontrolü altında dünyayı yeniden şekillendirmeye çalışıyor. Modern tarihin
başlarında evrenselliğin ne olduğunu Fransa belirliyordu, şimdi ABD belirliyor.
Dünya halkları ABD normlarına göre tasarlanan bir dünya düzeni dayatması ile
karşı karşıyadır. Emperyalist güçlerin hangi konuya ilişkin olursa olsun,
yaptıkları açıklamalar, değerlendirmeler ve yorumlar tartışma dışı tutularak
kabul edilebiliyor.
Bugün dünyada birey
ve toplumların duruşunu yalnızca pragmatizm biçimlendiriyor. Pragmatizmin
belirleyici olduğu bir dünyada, birey ve toplum yabancılaşma, yozlaşma,
bayağılaşma, kirlenme, çürüme ve kötülükle yüzleşemiyor, hesaplaşamıyor.
Pragmatizmin tayin edici olduğu bir toplumda, ikiyüzlülük, sahtelik ve yalan
sıradanlaşıyor, normalleşiyor. Her toplum, kendi çıkarlarını putlaştırmaya
başladığında, insanlığın varoluşu üzerinde ortak çalışmalar imkânsız hale
geliyor.
Müslümanlar
milliyetçi, mezhepçi ve seküler siyasal tercihler/yoğunlaşmalar sebebiyle,
İslami paradigma otoritesini ve işlevlerini yitirmektedir. Bunun için de İslam
toplumları varoluşsal alt üst oluşlar, belirsizlikler, istikrarsızlıklar
yaşıyor. Bu da İslami bütünlüğün parçalanmasına yol açıyor. İslami bütünlüğün
yerini, bilinçten soyutlanmış duygusal aidiyet ve bağlılıklar almıştır.
İslam toplumları geçmişte yaşama romantizmi sebebiyle, zihinsel kuraklık ve
çölleşme yaşıyor. Emperyalizmin dayattığı seküler karantinadan bir türlü
çıkamıyor, çıkmak istemiyor. İslam toplumlarında, niteliksel düzeyde
entelektüel ve felsefi emperyalizme karşı derinlikli hiçbir çalışma yapılmıyor.
İslami bir bilinçle
yoğunlaşmayan, hamaset yoluyla yönlendirilen toplumlar, muhakeme yeteneklerini
yitirip büyük çürümenin farkına varamıyorlar. Propaganda yoluyla, imkânların
büyüsüne kapılan Müslümanlar erdemlere ve ilkelere ilgili duymuyor. Büyük
erdemlere ve ilkelere saygıdan çok, para ve güç temelli değerlere ve kişilere saygı
duyan bir girdabın içine sürükleniyorlar.
Müslümanlar İslami
bütünden ve tevhit yörüngesinden uzaklaştıklarını fark edemiyorlar. Kişisel
dindarlıklar, cemaat dindarlıkları ile yetiniyorlar. Din dili hayatı
kuşatmaktan uzaklaşıp günden güne mistikleştiriliyor, gizem-rüya motiflerine,
hoca/üstad/şeyhin sözlerine mutlak itaate evriliyor.
Arap baharı (bence
Arap karakışı) olarak lanse edilen süreçte emperyalizm Müslümanlara cephe almak
yerine onları kendi liberal, demokratik alana dahil ettiler. Laikleştirilmiş
bir hayat, toplum ve siyasetin içinde İslami bütünün yaşanabileceğini zannetmek
bir yanılsamadır. İslamın liberalizm, sosyalizm, kapitalizm, demokrasi ve
laiklik gibi hiçbir beşeri sistemle bir araya gelmesi mümkün olmadığı gibi
birlikte telaffuz edilmesi dahi bir bilinç kirlenmesidir.
Müslümanlara nasıl
olmaları, nasıl siyaset yapmaları, hangi kavramları öne çıkarmaları, hangi
yönetim modelini uygulamalarını emperyal güçler belirliyor, hatta dayatıyor.
Müslümanlar da bunlara dair hiçbir şekilde kafa yormuyorlar. Sonuçta geçmişte
yaşamaya, mistikleşmeye, ucuz bayağı tartışmalara ve Allah ile aldatılmaya çok
müsait topluluklar haline getiriliyorlar.
İslam toplumları
dün çağdaş uygarlık düzeyi klişesi, bugün demokrasi klişesi ile siyasal denetim
ve gözetim altına alınmaktadırlar. Ne bunları dilinden düşürmeyen siyasiler ne
de Müslümanlar bu iki klişenin ilkeleri, değerleri, içerikleri ve referanslarına
dair hemfikir değildirler. Herkes bunların içini kendilerine göre dolduruyor.
Müslümanlar olarak
bilinç düzeyinde çok ciddi kırılmalar, bunalımlar, kirlenmeler yaşıyor. Yeni
bir bilinç çerçevesi ve sistematik bir program üzerinde çalışmamız gerekirken, statüko
diliyle konuşuyor, siyasal duruş olarak savruluyoruz. İslami kesinliklerin
yerini, statükocu, milliyetçi kesinlikler alıyor. Zevahiri kurtarmak için
hamasete, popülizmlere yöneliyoruz. Dayatılan ideolojik ve siyasal ve popülizmlerin,
derin uykulara neden olduğunu göremiyoruz.
İnsanlığın zihin
dünyasına baskı kuran ideolojik körlükler sebebiyle insanlık, kendilerine
dayatılan tekbiçimliliğe karşı direnemiyor. Ahlaki temelden ve kaygılardan
yoksun modern düşünceler, burjuva lüksü/dayatması olan felsefeler geçmişte
olduğu gibi bugün de belirleyici etkilerini sürdürüyor. Bugün, zihinlerimizin
hangi ölçüde kendi kontrolümüz altında olduğunu bilmiyoruz.
İslam
toplumlarında hayati sorunlar ve sorumluluklar önceliğini bütünüyle
kaybetmiştir. İslami bütünden, temelden, kesinlikten yoksun, sahici olmayan
varoluş tarzları sıradanlaşıyor. İslam merkezli bir hayatın mümkün
olabileceğini kanıtlayabilmek için aklımızı ve kalbimizi bütün yoğunluklarıyla,
işlevleriyle birlikte kullanmaktan hiçbir suretle vazgeçmemeliyiz. Kontrolsüz
bir şekilde kâr peşinde koşmaktan, iktidar ayrıcalıkları/avantajları peşinde
koşmaktan, anlam alanlarından uzaklaşmak kendimizi çıkar alanlarında
konumlandırmaktan, niceliksek tercihlerden uzaklaşmalıyız.
Hemen her dönemde
tercihlerini statüko yönünde yapan İslami bünyenin ciddi sorunları var. Bağımsız
düşünmeye hayat hakkı tanımayan, geleneksek sadakat anlayışı sebebiyle
toplumlarımız çok şey kaybettiler. Bugün de Müslümanlar konjonktürel tercihleri
sebebiyle, İslam ideallerinden ödünler vermeye devam ediyor.
İslam dünyasında
değişimin yönünü ortak bilinç, ortak sorumluluk ve ortak umutlar belirleyecek.
Bunun için, ortak bilinci etkileyebilecek, ikna edici, nitelikli, duyarlı bir dil
oluşturmamız gerekiyor. Hamasetin diliyle, insanlık tarihinde hiçbir
mücadelenin kazanılmadığına ve kazanılamayacağına tarih şahittir. Hamasetle
büyülenmiş ve büyütülmüş bir gelenekle malûl bulunduğumuz için gerçek dünyanın
farkına varmıyoruz. Gerçek dünyanın farkına varmadığımız içinde gerçek sorumluluklar
alamıyoruz.
Kendimizi
eleştirel değerlendirmelere tabi tutmadığımız için şimdi, hepimiz
sağcı-popülist-milliyetçi statükoya eklemlenmiş bulunuyoruz. Statükoya
eklemlenmek sorumluluk almaktan, risk almaktan kaçmaktır. Statükoya
eklemlenmek, inançlarımızdan, ilke ve değerlerimizden vazgeçmek anlamına
gelmektedir.
Yorumlar
Yorum Gönder