FURKAN SURESİNDEN ÜÇ AYET
FURKAN SURESİNDEN ÜÇ
AYET
Müşrİklerİn melek Peygamber beklentİsİ
7.Ayet: Dediler ki: "Bu nasıl bir resul ki yiyip içiyor,
çarşılarda dolaşıyor? Ona bir melek indirilseydi de onunla birlikte uyarıcı
olsaydı ya.”
İnkârcıların Allah’ın bir beşeri peygamber olarak göndermeyeceği
iddiaları[1]
onları melek özelliklerinde fakat beser görünümünde olan bir peygamber
tasavvuruna götürmüştür. Bu sebeple peygamberlerin sıradan insanlar gibi yiyip
içmesini garipsemişler, peygamberlere uyan halkı da “sıradan bir insan olup,
yiyip içen birisinin kendilerine peygamber olamayacağı” propagandası ile
kandırmaya çalışmışlardır. Nuh kavminden sonraki bir kavmin ileri gelenleri peygamberleri
hakkında halka söyle demişlerdir: “Bu, sadece sizin gibi bir insandır; sizin
yediğinizden yer, sizin içtiğinizden içer. Gerçekten, sizin gibi bir besere
itaat ederseniz, herhalde ziyan edersiniz.” (Mü’minun/31-34.) Bu sözleriyle
onlar, otoritelerinin sarsılmasından korktukları için, yiyen-içen dolayısıyla
insan olan birinin peygamber olamayacağına dair propaganda yapıyorlardı. Bu
aynı zamanda müşriklerin insandan umutlarını kestikleri anlamına geliyor.
Müşriklerin melek peygamber beklentisiyle ilgili benzer ayetler
şunlardır:
Bir de “Ona bir melek indirilseydi ya!” dediler. Eğer bir melek
indirseydik iş bitirilir, onlara göz açtırılmazdı. (En’am/8)
“Eğer doğru söyleyenlerden isen, bize melekleri getirsene!"
(Hicr/7)
“Bunun üzerine, kavminden inkârcı olan ileri gelenler şöyle
dediler: "Bu ancak sizin gibi bir beşerdir. Size karşı üstünlük elde etmek
istiyor. Eğer Allah dileseydi, melekler indirirdi. Bunları geçmiş atalarımızdan
işitmedik.” (Mu’minun/24)
“Onlara "Yalnızca Allah'a kulluk
edin." diye önlerinden ve arkalarından resuller gelince, dediler ki
"Eğer Rabbimiz dileseydi melekler indirirdi. Bundan dolayı biz, sizinle
gönderilen şeyi inkâr ediyoruz." (Fussilet/14)
“Ona altından bilezikler verilmeli veya onunla birlikte yanında
melekler gelmeli değil miydi?” (Zuhruf/53)
HZ. PEYGAMBERİN ÜMMETİNDEN ŞİKÂYETİ
30.Ayet: Resul de: "Ey Rabbim! Kavmim, bu Kur’ân'ı terk
edilmiş olarak bıraktı.” der.
Mehcûr, bir şeyden mahrum olmayı değil, yanı başında olduğu halde
ona sırt dönmeyi ifade eder. Tıpkı şu ayette söz edilenlerin durumu gibi:
"Tevrat'ı taşıma sorumluluğu kendilerine verilip de sorumluluğunun
gereğini yerine getirmeyenlerin durumu, kitaplar yüklenmiş (fakat sırtındakinin
değerinden haberi olmayan) eşeğin durumu gibidir" (100/Cuma: 5). Bu
şikayetin muhatapları, özne olan Kur'an'ı nesneleştirip hayattan
dışlayanlardır. Kur'an'ın nesneleştirilmesi dört aşamalı bir süreçte
gerçekleşti: 1) Anlam üretilmeyince tüketildi. 2) Tüketilen anlamdan doğan açık
form yüceltilerek kapatıldı. 3) Yüceltilen form anlamanın konusu olmaktan çıkıp
nesneleşti. 4) Nesneleşen forma ise "mukaddes ölü metin" muamelesi
yapıldı. Ayet, sürecin sonunu daha baştan haber verir.[2]
Ayet ihbarı gaybi nevinden ahirette Müslümanların Kur’an’la
iletişimlerinin sonucundan haber veriyor. Her Müslümanın bu ayet üzerinde “acaba
bu uyarıya ben ne kadar muhatabım” diyerek çokça düşünmesi gerekmektedir.
Arapça "mehcur" kelimesi çok çeşitli anlamlara
gelebilir. Bunlara göre ayetin anlamı şöyledir: "Kavmim Kur'an'ı dikkate
değer görmedi. Kabul etmedikleri gibi, ardından da gitmedi. Onu anlamsız ve
deli saçması bir şey yerine koydular. Onu eğlenme ve alay konusu haline
getirdiler." (Mevdudi, Tefhimu’l-Kur’an)
KUR’AN TOPTAN İNDİRİLMEMİŞTİR
32. Ayet: İnkâr edenler: "Kur’ân ona toptan bir defada
indirilmeli değil miydi?" dediler. Onunla gönlünü pekiştirmek için onu
belli bir düzen içinde okuduk.”
Elbet onu kadir-kıymet gecesinde Biz indirmeye
(başlamışızdır). (Kadir, 1)
(4 nolu
dipnot): İnzal kalıbının “bir seferde indirme” manasına geldiği doğru değildir.
(Krş:25:32). Buna dayanarak vahyin dünya semasına tek seferde toptan indiği
yorumları da mesnetsizdir. Gökten yağmur bir defada inmediği halde, yağmur
içinde aynı kalıp kullanılır(23:18). Yaptığımız karşılaştırmalı bir okuma, tenzil
ve inzal’in birbirinin mukabili olarak kullanıldığını ortaya koymuştur. Tenzil
vahyin kaynağına nisbetle, inzal hedefine nisbetle kullanılmaktadır
(Bkz: 12:2, not 3’ün devamı). İnzal kalıbı asıl “bir yasaya bağlı olarak
indirme” vurgusu taşır. Lügatte inzal’in manası; ulvi manaların bilinç
evrenine dahil edilmesidir (duhulu’ş-şey fî alemi’l müdrikat). Bu, ya önceden
var olanı dönüştürmek (ca’l), ya bilinç anında var etmek (halk) şeklinde
gerçekleşir. Kur’an’ın inmeye başladığı gece Ramazan ayının içinde bir gecedir
(2:185).[3]
Kur’an’ın
indirilişi konusunda iki görüş vardır:
Birincisi:
İbni Abbas ve bir cemaatin görüşüdür. İbni Abbas’ın şöyle dediği rivayet
edilmiştir: Kur’an, kadir gecesi, dünya semasına toptan bir kerede indirildi.
Bundan sonra yirmi yılda (bölüm bölğüm) indirildi.[4]
Kur’an zikirden ayrılıp dünya semasındaki Beytü’l-İzzet’e konuldu. Cibril onu
oradan Hz. Peygamber’e (as) (bölüm
bölüm) indirmeye başladı.[5]
Kur’an dünya semasına toptan bir kerede indirildi. Mevaki-i Nücum’da idi. Allah
onu peygamberine birbiri ardı sıra indiriyordu.[6]
Bu
görüşler, özellikle İbni Abbas’a nispet edilenler –ki bu tür yorumlarının
aslını oluşturmaktadır- Hz. Peygamber (as) efendimize kadar ulaştırılmış
değildir. Oysa bunlar, Yüce Allah’ın ilmiyle, egemenliğinin, melekutunun
sırlarıyla ve varlığıyla ilgili gaybi haberlerdir. Bunları bilmek, ancak Hz.
Peygamber (as) aracılığıyla mümkün olabilir. Bilebildiğimiz kadarıyla Hz.
Peygamberimizden (as) de bu tür haberler aktarılmamıştır. Hz. Peygamberimize
(as) dayanmadan ya da Kur’an’ın apaçık ifadesini esas almadan, rastgele söz
söylenemeyecek olan bir mesele de tahminden öteye geçmeye bu tür sözlerin ve
haberlerin İbni Abbas tarafından söylendiğine ihtimal vermiyoruz.[7]
İkincisi:
Bu Şa’bi’den[8]
rivayet edilmiştir: Ramazan ayı... İnsanlar için
hidayet olan ve doğru yolu ve (hak ile batılı birbirinden) ayıran apaçık
belgeleri (kapsayan) Kur'an onda indirilmiştir. (Bakara,185). Elbet onu
kadir-kıymet gecesinde Biz indirmeye (başlamışızdır). (Kadir,1). Gerçekten Biz onu mübarek bir gecede indirdik, gerçekten
biz uyaranlarız. (Duhan,3). Üç ayetteki Kur’an’ın nüzulünden maksat; onun Rasulullah’a
inmeye başlamasıdır. Kur’an’ın nüzulü, Ramazan ayının Kadir gecesinde
başlamıştır. Kur’an’ın bir nüzulden başka nüzulü yoktur.[9]
Diğer semavi kitapların toptan bir kerede indirildiği kendilerine
nakledilmiş olan müşrikler, Kur’an’ın peyderpey indirilmesi hakkında münazara
ve münakaşa etmişlerdir. Kur’an’da, Kur’an’ın bir defada indirilişine dair
sarih bir ayet olmadığı gibi müşriklerin toptan indirilmeli değil miydi
taleplerine Kur’an şöyle der: İnkâr
edenler dediler ki: "Kur'an ona tek bir defada, toplu olarak indirilmeli
değil miydi?" Biz onunla kalbini sağlamlaştırıp-pekiştirmek için böylece
(ayet ayet indirdik) ve onu 'belli bir okuma düzeniyle (tertil üzere) düzene
koyup' okuduk. Onların sana getirdikleri hiç bir örnek yoktur ki, biz (ona
karşı) sana hakkı ve en güzel açıklama tarzını getirmiş olmayalım.
(Furkan,32-33).
Kur’an’ın tamamının bir defada dünya semasına indirildiği görüşüne
gelince; buna ait ne Kur’an’dan, ne de sahih hadisten bir delil vardır.
Kur’an’ın bir defada nazil olmasının her hangi bir hikmeti görülmediği gibi,
Kur’an bölümlerinin çoğunluğunun ilkin Mekke, sonra da Medine’de cereyan eden
Hz. Peygamber’in hayatına ait tablo ve olayları ihtiva etmesi veya bu olaylar
üzerine inmesi itibariyle de bu görüşün, olayın tabiatına uygun olmadığı
görülmektedir.[10]
[1] Enâm
6/91, İsrâ 17/94, Yâsîn 36/15.
[2] Mustafa İSLAMOĞLU, Hayat
Kitabı Kur’an Gerekçeli Meal-Tefsir, 704
[3] Mustafa İSLAMOĞLU, Hayat
Kitabı Kur’an Gerekçeli Meal-Tefsir, 1282-1283
[4] Hakim, Beyhaki, Nesai
[5] Hakim,
[6] Hakim, Beyhaki,
[7] İzzet Derveze, Kur’anu’l
Mecid, 243
[8] Şa’bi: Amir İbni
Şerahil’dir. Tabiin’in büyüklerindendir. Ebu Hanife’nin hocalarının en büyüğüdür.
Hadis ve fıkıhta imam idi. Hicri 109 yılında vefat etmiştir.
[9] Menna Halil el-Kattan,
Ulumu’l-Kur’an, 146; Suyuti, İtkan; 97;
[10] İzzet Derveze,
Et-Tefsiru’l-Hadis, I/263
Yorumlar
Yorum Gönder