OLMAK VE GÖRÜNMEK
OLMAK VE GÖRÜNMEK
Allah’ın,
bütün varlıklardan farklı olarak yarattığı, varlıkları akletme yeteneğiyle
donattığı, dünyayı imar etme sorumluluğunu omuzlarına yüklediği ve bütün
bunları gerçekleştirmenin onurunu hissetsin diye özgür kıldığı insan, özgürlüğü
budanmakta, yeteneği elinden alınarak içgüdüleriyle davranan robot bir varlığa
indirgenmektedir. Robot gibi uyum gösteren birey, biyolojik olarak hayattadır
ama duygusal ve zihinsel olarak ölüdür. Yaşamanın gerektirdiği hareketleri
yapar durur, ama hayatı kum gibi parmaklarının arasından kayıp gider. Bir doyum
ve iyimserlik maskesinin ardındaki çağdaş insan, aslında son derece mutsuz ve
umutsuzdur.
Bazıları
için kim ne derse desin “olmak” esastır. Bazıları için de ne olursa
olsun “görünmek” daha değerlidir. Bazı insanlar kendilerini sadece kendi
gözleriyle değerlendirir bazıları da kendilerine başkalarının gözünden bakarak
not verir. Olduğu gibi görünmeyen ve göründüğü gibi olmayan kimseye genelde
ikiyüzlü diyoruz. İkiyüzlü insan, ne o
tarafta ne bu tarafta yar olur.
İnsanların
olduğu gibi görünmemesinin altında eziklik duygusundan başka sebeplerde vardır.
Çünkü insanlar kendisini yetersiz gördüğü durumlarda başkalarına benzemeye
onları taklit etmeye çalışır. Bu bazen bir toplumun hastalığı haline bile
gelebilir. Batılılaşma belki de budur… Köklerine yabancılaşan başkalarını kendinden
üstün gören milletlerin hastalığıdır bu.
Olduğu
gibi görünmek yerine kendisinden beklendiği gibi görünmeye çalışmak, insanın
kendisine yapabileceği en büyük kötülüklerdendir. Toplumun ve egemen olanın
bizden beklentileri her zaman hukuka ve ahlaka uygun olmayabilir. Örneğin kan
davasına, töre cinayetlerine, dalkavukluğa, yalakalığa zorlanabiliriz.
Birilerinin takdirini kazanmak için bu zorlamalara boyun eğmek sonuçta bizi de,
çevremizi de, insanlığı da büyük zararlara uğratabilir. Böylesi haksız ve
insanlık dışı taleplere karşı direnmek ve dürüst bir yaşam sürdürmektir en
iyisi. İnsan olana yakışan, başkalarının beklediği gibi değil, doğru ve ahlaki
bulduğu gibi davranmaktır.
Özellikle
sosyal medyanın hayatımıza girmesinden sonra başkaları için yaşama yarışı iyice
çığırından çıktı. Hemen herkes kendi arkadaşlarından daha mutlu, daha
paralı, daha eğlenceli, daha rahat, daha keyifli bir hayat yaşadığını ispat
etme gayreti içinde.
Bir
yemek masası başında toplanan insanlar yemek yemeye, sohbet etmeye başlamadan
önce fotoğraf çekmeye başlıyorlar. İçinde kendilerinin de göründüğü fotoğrafı
sosyal medyada paylaşmayı o anı yaşamaktan daha fazla önemsiyorlar. Kendi
tadacakları lezzetlere, paylaşacakları sohbetlere değil, arkadaşlarının
beğenisine daha fazla değer veriyorlar.
İnternetin
kullanım amaçları, bağımlılık ve oluşabilecek sonuçları açısından büyük önem
taşımaktadır. İnternet bağımlısı olan kullanıcılar; film-müzik siteleri, oyun
siteleri, sohbet odaları, pornografik siteler, topluluk siteleri gibi sitelerde
daha çok zaman harcarken, internet bağımlısı olmayan kullanıcılar; haber,
alış-veriş ve eğitim sitelerinde zaman harcamaktadırlar. Sosyal medyayı ise
kullanıcılar oyun oynamak, boş vakti değerlendirmek, iletişim kurmak ve resim
göndermek gibi birçok farklı türde eğlence ve sosyal etkinlik yapmak için
ziyaret etmektedir. Her ne kadar bu durum popüler bir boş zaman etkinliği olsa
da sonuçlarının aşırı ve kompulsif kullanımlara neden olması dolayısıyla
bağımlılık olarak tanımlanmaya başlanmıştır. Tabletler, cep telefonları ve iş
yerlerinde her personelin kolayca internete ulaşabilmesi bağımlılığın
gelişimini şiddetlendirmektedir.[1]
Bir
zamanlar âlim olmak, kâmil olmak, dirayetli, maharetli, nezaketli, cömert,
mütevazi olmak hüner idi ve insanlar bunun için gayret gösterirdi. Şimdilerde
malesef bunlar bir meziyet değil, böyle
görünmek meziyettir. İnsanların aklı gözlerine indiği için her şeye gördüğü ile
hükmediyor. Bugün “görünmek olmaktan” daha evladır. Çünkü olmak bedel istiyor.
Görünmek ise çok kolay; birkaç resim, birkaç nutuk.
Bugün
alimden ziyade alim geçinen, ahlaklıdan ziyade ahlaklı görünen insan makbuldür.
İnsanlar hakkında hüküm vermekte acele etmemek gerekir. Bir insan görürsünüz:
Çok dindar, sofu, muttaki görünür. Böyle kimseler bu gösterişleri (görünmeleri)
çoğu defa bulundukları çevrenin hoşuna gitmek için yaparlar. Başka bir yerde
aynı insanın tamamen aksi davranışlarla görünmeleri mümkündür.
Olmak
hünerdir. Lâkin görünmek bugün en geçer ve geçindirir bir zenaattir.
Siyasal
çıkar, statü, bürokraside bir makam kapabilmek, başkaları tarafından beğenilmek
ve ticari kazanç elde edebilmek için dindar görünmeyi bir avantaj olarak
kullanan insan, dini araçsallaştırıyor demektir.
Samimi
dindarlıktan farklı bir kategori olan ve “gösterişçi dindarlık” olarak ortaya
çıkan kategori, son yılların en önemli tartışma konularından biridir. Gerçi
dindar olmadığı halde dindar görünmek, ya da bir menfaat elde etmek için dindar
gözükmek gibi tanımlanabilecek olan gösterişçi dindarlık tarih boyunca hep bir
sorun alanı olarak varlığını korumuştur.
Dindarlık,
bir dine mensup kişinin o dinin, ahlaki ve itikadi ilkelerini gönülden
benimseyerek ve hayatını onlar etrafında samimi bir şekilde sürdürmeye çalışan
bir kişilik yapısına işaret eder. Gösterişçi dindarlık ise ikiyüzlü, riyakâr,
çıkarcı, samimi olmayan bir dindarlık anlayışıdır. Hakiki dindar, dini hayatını
düzenlemek için ahlaki ve itikadi kurallar olarak gören bir anlayışta iken,
gösterişçi dindar teşhirci dindarlığı öne çıkarır ve bunun kazandıracağı
avantajlardan yararlanmak ister.
Din
ve dindarlıkta kötü ahlak (veya ahlak dışı davranış) örneği olan dinde gösteriş
veya gösterişçi dindarlık, zenginlik, mal, mevki, itibar statü, tatminkârlık
gibi hedeflere ulaşmak gayesiyle insanlara göstererek ibadet yapmaktır.[2]
Gösterişçi
dindarlığın vasıtaları şunlardır: 1-Bedenle yapılan gösteriş. 2-Dış görünüş ve
kılık kıyafetle sergilenen gösteriş. 3-Sözle gösteriş. 4- Eylem aracılığı ile
ortaya konan gösteriş. 5-Tabi olanların, çevrenin, sohbet erkanının ve
ziyaretçilerin çokluğu ile yapılan gösteriş.[3]
Kur’an,
samimiyeti dışlayan gösterişçi dindarlığı şiddetle yasaklamaktadır. Kur’an,
insanlara yapmadıkları, yapmayacakları ve yapamayacakları şeyleri söylemeyi
(2/Bakara 44, 26/Şuara 226,61/Saf 2-3), yalandan inanmayı, nifakı,
inanmadıkları halde Allah’ı ve iman edenleri aldatmak amacıyla inandık demeyi
(2/Bakara, 8-10,204-206 vd.), malını insanlara gösteriş için harcamayı
(2/Bakara 264; 4/Nisa,38), insanlara gösteriş yaparak namaz kılmayı
(4/Nisa,142; 107/Maun,6 vd.) ve gösterişin her türlüsünü (8/Enfal,47;
107/Maun,6) reddeder.
Müslüman
görünmek, tarih boyunca Müslümanların en önemli sorunlarından biridir. Bugün de
müslüman görünmek, müslüman olmanın yerine ikame edilmiş durumdadır. Çünkü
olmak bedel ister. Görünmek kolay, olmak zordur. Görünmek için az bir şeyden
vazgeçmek yeterli, olmak için çok şeyden vazgeçmek gerekir.
Yorumlar
Yorum Gönder