MEKKİ SURELERDE SALÂT KAVRAMININ SEMANTİĞİ
MEKKİ SURELERDE SALÂT KAVRAMININ SEMANTİĞİ
Salât
kavramı; Mekkî ve Medenî surelerde isim ve fiil formlarında sözlük ve ıstılahi
anlamlarıyla 90 âyette geçmektedir.[1]
Kavram bazı ayetlerde birden fazla geçtiği için Kur’an’da toplam 99 defa yer
almaktadır. Salât kavramının Kur’an’da ağırlıklı olarak أقام/ekame fiili ile kullanıldığı görülmektedir. Namaz kılmayı ifade
etmek için صلو sallu/kılın ya da أدوا/eddu/yerine getirin kelimelerinin yerine اقيموا ekimu/ikame edin, (ayakta tuttun, düzgün ve devamlı kılın, hakkını
vererek ve şartlarını yerine getirerek kılın) ifadesinin kullanılmış olması ve
bunun Kur’an’da salât kelimesinin önünde 48 defa zikredilmiş olması oldukça
önemlidir. Rağıb el-İsfehânî göre salât
ibadetinin أقام /ekame fiili ile gelmesi, namaz kılanların çok, onu
hakkıyla ifa edenlerin az olması nedeniyledir.[2]
Salât
kavramı, Kur’an’da 24’ü Mekkî, 13’ü Medenî olmak üzere toplam 37 surede
geçmektedir. Salât kavramı 24 Mekkî surede 39 âyette 40 defa geçerken, 13
Medenî surede 51 âyette 59 defa geçmektedir. Salât kavramı Kur’an’da toplamda
37 surede 90 Âyette 99 defa geçmektedir.
Kur’an’daki
99 salât lafzının 12 tanesi fiil geri kalanı ise isim olarak yer almaktadır.
Salât kavramı fiil olarak Kur’an’da 4’ü Mekkî, 4’ü Medenî olmak üzere toplam 8 surede,
10 âyette, 12 defa geçmektedir. Salât lafzı fiil olarak 3 yerde mazi, 6 yerde
müzari ve 3 yerde de emir olarak geçmektedir. Salât lafzı, isim olarak geçtiği
yerlerde 62 âyette 65 defa müfred, 5 âyette cem’, 1 âyette ismi mekân, 3 âyette
ismi fâil ve 14 âyette 15 defa izafet terkibiyle kullanılmaktadır.
Kur’an-ı Kerim’de salât kelimesi türevleri ile birlikte Mekkî surelerde 35 kez geçmektedir. Nüzûl sırasına göre ayet numaraları şöyledir: (Ayet Çevirileri Haydar Öztürk-Sekan Yılmaz, Kur'an Bütünlüğü Çerçevesinde KUR'AN Çevirisi'nden alınmıştır.)
1.
96/10. Salât ettiği zaman bir kulu.
2.
74/43. Onlar dediler ki: “Biz salât edenlerden değildik.
3.
87/15. Rabbinin ismini anıp, salât eden.
4.
108/2. Şu halde Rabbin için salât et ve göğüs gererek dik dur.
5.
75/31. O ne doğruladı ne de salât etti,
6.
20/14. Ben Allah'ım, benden başka ilah yoktur; o halde bana kulluk et
ve beni anmak için salâtı yerine getir.
7.
20/132. Ehline salâtı emret ve onda kararlı davran. Biz senden rızık
istemiyoruz, sana biz rızık veriyoruz. Sonuç takvanındır.
8.
35/18. Hiç kimse bir başkasının (günah) yükünü yüklenmez. Yükü ağır
olan kimse bir başkasını onu taşımaya çağırsa -(çağırdığı) yakını bile olsa-
kendisine ondan hiçbir şey yüklenmez. Sen ancak görmedikleri halde Rablerine
içtenlikle saygı duyanları ve salâtı yerine getirenleri uyarırsın. Kim arınırsa
ancak kendisi için arınmıştır. Varış Allah'adır.
9.
35/29. Allah'ın kitabını okuyanlar, salâtı yerine getirenler ve
kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak edenler asla
zarar etmeyecek bir ticareti umarlar.
10. 19/31. Nerede olursam olayım beni
mübarek kıldı ve yaşadığım sürece bana, salâtı ve zekâtı emretti.
11. 31/55. Ehline, salâtı ve zekâtı
emrederdi ve Rabbi katında kendisinden razı olunmuştu.
12. 31/59. Onların ardından salâtı
zayi eden ve şehvetlerinin peşine düşen bir nesil geldi ki bunlar
azgınlıklarının cezasını bulacaklardır.
13. 27/3. Onlar salâtı yerine
getirirler, zekâtı (:arınmayı) gerçekleştirirler ve onlar ahirete de kesin
olarak inanırlar.
14. 17/110. De ki: “İster Allah diye
dua edin ister Rahmân diye dua edin. Hangisiyle dua ederseniz edin, en güzel
isimler O’nundur.” Salâtında sesini çok yükseltme, çok da kısma, bu ikisi
arasında bir yol tut.
15. 10/87. Musa ve kardeşine şöyle
vahyettik: “Mısır'da kavminiz için evler hazırlayın, evlerinizi kıble edinin ve
salâtı yerine getirin. Mü’minleri müjdele!”
16. 11/87. Dediler ki: “Ey Şuayb!
Atalarımızın kulluk ettiği şeyleri bırakmamızı ya da mallarımızda dilediğimiz
gibi tasarrufta bulunmaktan vazgeçmemizi senin salâtın (:dinin) mı emrediyor?
Oysa sen yumuşak huylu, aklı başında birisin.”
17. 6.92. Bu da kendinden önceki
kitapları doğrulayan, şehirlerin anası (:Mekke) ve etrafındakileri uyarman için
indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. Ahirete iman edenler, kitaba iman ederler ve
salâtlarını da korurlar.
18. 6/72. Bir de salâtı yerine
getirmek ve O’na karşı takvalı olmakla emrolunduk. Huzurunda toplanacağınız
O’dur.”
19. 6/162. De ki: “Benim salâtım,
ibadetlerim, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi Allah içindir.
20. 31/4. Onlar salâtı yerine
getirirler, zekâtı (:arınmayı) gerçekleştirirler, onlar ahirete de kesin olarak
inanırlar.
21. 31/17. Yavrucuğum! Salâtı yerine
getir, ma’rufu emret, münkerden sakındır ve sana dokunanlara (:musibetlere)
karşı sabret. Çünkü bunlar kararlılık gerektiren işlerdendir.
22. 42/38. Onlar Rablerine icabet ederler,
salâtı yerine getirirler. Onların işleri, aralarında şûra iledir. Kendilerine
rızık olarak verdiklerimizden de infak ederler.
23. 14/31. İman eden kullarıma söyle:
“Alışverişin ve dostluğun olmadığı o gün gelmeden önce salâtı yerine
getirsinler ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak
etsinler.” 14/37. Rabbimiz! Ben soyumdan bir kısmını haram (:saygın) kılınmış
evinin yanında ekim yapılmayan bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz! Salâtı yerine
getirsinler diye... Sen insanların bir kısmının gönüllerini onlara meylettir ve
onları birtakım ürünlerle rızıklandır. Umulur ki şükrederler.
24. 14/40. Rabbim! Beni salâtı yerine
getirenlerden kıl, soyumdan olanları da. Rabbimiz! Duamı kabul et.
25. 21/73. Onları emrimizle hidayete yönelten imamlar kıldık
ve onlara hayrı kapsayan fiilleri, salâtı yerine getirmeyi ve zekâtı
(:arınmayı) gerçekleştirmeyi vahyettik. Onlar bize kulluk edenlerdi.
26. 23/9. Onlar salâtlarını da
korurlar.
27. 23/2. Onlar salâtlarında huşu
içindedirler.
28. 70/22. Ancak salât edenler hariç;
29. 70/23. Onlar salâtlarında
süreklidirler.
30. 70/24. Onlar salâtlarını da
korurlar.
31. 107/4. (Böyle) salât edenlerin vay
haline,
32. 30/31. İçtenlikle Allah’a yönelin
ve O’na karşı takvalı olun, salâtı yerine getirin ve müşriklerden olmayın.
33. 29/45.Sana kitaptan vahyedileni
oku ve salâtı yerine getir. Çünkü salât, aşırılıktan ve çirkin
davranışlardan alıkoyar. Elbette Allah'ın hatırda tutulması daha büyüktür.
Allah, yaptıklarınızı bilir.
34. 8/35. Onların beyt (:Kâbe)
yanındaki salâtları (:yöneliş, dua) ıslık çalmaktan ve el çırpmaktan başka bir
şey değildir. İnkâr etmeniz sebebiyle tadın azabı.
***
Mekkî
surelerde salât kökenli sözcüklerin geçtiği yerlerde olumlu veya olumsuz
bir takım ahlaki niteliklerden de bahsedildiğini görmekteyiz.
Salât
kavramının semantik (anlam) alanı içinde değerlendirebileceğimiz olumsuz
ahlaki vasıflar arasında azgınlık (Alak 96/6), kendini müstağni görme (Alak
96/7), salat (:yöneliş) edeni engelleme (Alak
96/9), yoksula yedirmeme (Müddessir 74/44; Mâûn 107/3), ahiret gününü yalanlama
(Müddesssir 74/46), batıl olan şeyler ile oyalanıp durma (Müddesssir 74/45),
yetimi itip, kakma (Mâûn 107/2), gaflete varan bir aymazlık içinde olma (Mâûn
107/5), gösteriş meraklısı olma (Mâûn 107/6), en küçük bir iyiliği bile
engelleme (Mâûn 107/7), inkârcı olma, yalanlama, yüz çevirme (Kıyame 75/31-33),
salatı (yönelişi) terk etme ve şehvete uyma (Meryem 19/59), kendisine bir
kötülük dokundu mu feryadı basma ve bir iyilik dokunduğu zaman ondan kimseyi
faydalandırmama (Meâric 70/20,21), salatları (:yöneliş-dua)
kendi kafalarına göre yapıp bir eğlence biçimine çevirme (Enfâl 8/35)
vardır. Yukarıda Mekkî ayetlerden aktarmaya çalıştığımız vasıflar inanç,
ahlak, yöneliş, kötülüğü örgütleyici olma,
insanın mal ile olan ilişkisi başlıkları altında ele alınabilir.
Mekkî
ayetlerde geçen salât kavramının semantik alanına giren hangi olumlu konular
var diye baktığımızda şunları görürüz: Hidayet üzerinde bulunma (Alak 96/11), takvayı
emretme (Alak 96/12; Rum 30/31), arınan ve rabbinin ismini anıp salat eden kimsenin
kurtuluşa ereceği (el-A’lâ 87/14.15), ibadetin Allah için yapılacağı (Kevser 108/2),
Allah’tan başka ilah olmadığı ve ona ibadetin emredilmesi, hatırlamak için salatı
yerine getirmek, kıyametin gelecek olması (Tâ-hâ 20/14), rızkın Allah
tarafından verildiği, namaza devamda sabırlı olma, salatı kendi yakınlarına
emretme, takva sahibi kimselerin kurtuluşa ereceği (Tâ-hâ 20/132; En’âm 6/72),
ahirete yakinen iman (Neml 27/3; En’âm 6/92; Meâric 70/26), mü’minlerin
müjdelenmesi (Yunus 10/87), ibadetin, ölüm ve hayatın Allah için olması (En’âm
6/162), arınma ve ahirete inanma (Lokman 31/4), rabbinin çağrısına icabet etme,
istişare ile hareket etme, infakta bulunma (Şûrâ 42/38), rızkı Allahtan isteme,
ona tevekkül etme (İbrahim 14/37), kendisi ve nesli adına salâtı yerine
getirenlerden olmak için duada bulunma (İbrahim 14/40), önder olma (Enbiyâ
21/73), salatlarında huşû’ içinde olan müminlerin kurtuluşa erecekleri
(el-Mü’minûn 23/1-2,9), salatın ahlaksızlık ve kötülükten koruması (Ankebût
29/45) gibi.
Bu durumda insanın hayatını kuşatan temel hususların salât kavramının anlam alanına girdiğini söyleyebiliriz. Salâtın Kur’an’ın’ın getirdiği yeni semantik alan içinde kazandığı anlam, adeta yukarıda sayılan tüm olumsuz özellikleri giderecek bir özelliğe sahip gibi gözükmektedir. Bu da Mekkî ayetlerdeki salât’ın ritüel anlamındaki namaz anlamına gelmediği açıktır. Kısaca Mekkî ayetlerdeki “salât/bilinçli bir yönelişi” çağrıştırmaktadır. Her kim salâtın hakkını verirse inanç ibadet, ahlak ve diğer konularda yeni dinin öngördüğü bir yapıda şahsiyet sahibi olacaktır.
Salât
kavramının Kur’an’da hangi manalarda kullanıldığını daha iyi görmek için
geçtiği bölümlerde hangi konuların hangi kavramlarla işlendiğini bilmek
gerekir. Mekkî ayetler içinde geçen salât kökenli kavramlara yakın ayetlerde,
ahiret gününü yalanlama için kullanılan “kezzebe” fiili bizim için salât
kavramına ait olumsuz semantik alanın varlığı demektir (Alak 96/13; Müddessir
74/46; Mâûn 107/1; Kıyame 75/32). Yine salât kavramına yakın olarak kullanılan
ahirete iman konusu, olumlu semantik alanın varlığına işaret ederken, ahireti inkâr
konusu da salât kavramına ait olumsuz semantik alanın varlığı demektir (Alak 96/8;
el-A’lâ 87/16; Tâ-hâ 20/15; Fâtır 35/18; Meryem 19/59; en-Neml 27/3; En’âm 6/72,92;
Lokman 31/4; İbrahim 14/31; Mü’minûn 23//11; Meâric 70/26). Mekkeli müşriklerin
ahiret inancının olmadığını ayetlerden öğreniyoruz. Allah’ın çürümüş kemikleri
tekrar yaratmayacağını iddia etmektedirler (Yasin 36/79). Bütün hayatlarının bu
dünyadan ibaret olduğunu sanmaktadırlar (Mü’minûn 23/37).
Yorumlar
Yorum Gönder