AHLAK, HUKUK VE ADALET ÜZERİNE
Adalet
pratik ahlaktır. İnsanın adaletli olup olmadığı pratik ahlakından bellidir. Seküler
veya muhafazakâr fark etmiyor gücü eline geçiren hukuku ve adaleti kendine göre
yorumluyor. Başı dara düşünce adalet, hak-hukuk deyip gücü eline geçirince o çağrıları
kendisi yapmamış gibi ahlaki davranmayanlar adil değillerdir.
Pratik
ahlak, günlük hayatta ahlaki değerler ve normlar çerçevesinde davranışlar
sergilemeyi ifade eder. İnsanların birbirleriyle ve çevreleriyle olan
ilişkilerinde dürüstlük, saygı, empati ve adalet gibi değerlere dayalı bir
yaşam sürmelerini amaçlar. Pratik ahlak, teorik ahlak anlayışından farklı
olarak, günlük hayatta karşılaştığımız somut durumlar ve bunlara verilen ahlaki
tepkileri kapsar.
Pratik
ahlakın temel ilkeleri başlıca şunlardır.
Dürüstlük: Söylediklerimizin ve yaptıklarımızın
doğru ve tutarlı olmasına dikkat etmek.
Saygı: Başkalarının haklarını, özgürlüklerini
ve duygularını gözetmek.
Empati: Başkalarının duygularını ve
perspektiflerini anlamaya çalışmak.
Adalet: Her durumda tarafsız ve eşit davranmak.
Ahlakın
saf dışı edildiği bir hukuk sisteminde neler olur?
1. Zenginler en güçlü avukatları tutabilir, kanunlardaki
boşluklardan yararlanarak yaptıkları zulmü, örtbas edebilir, haksız iken
kendilerini haklı gösterirler. 2. Güçlüler hakimlere rüşvet verebilirler
veya tehdit ederler. 3. Yalancı şahitler bulurlar. 4. Hatta lobi
faaliyetleriyle meclisleri kontrol altına alarak kanunları da kendi menfaatleri
doğrultusunda değiştirirler.
Böyle
bir durumda ortaya çıkan hukuk ise adaleti tesis edemez. “Hukuki” fakat “adil” olmayan
kararlar, vicdanları sızlatmaya devam eder. Hukukun sekülerler veya
muhafazakarlar tarafından siyasallaştırılmasının önüne geçilmelidir. Ahlak
hukuku, hukuk adaleti tesis eder. Adalet zarar görünce hukuk, hukuk zara
görünce de ahlak zarar görür. Bu toplumun kaosa sürüklenmesini netice verir.
Adalet,
herkesin layık olduğu hakları talep etmesi ve layık olduğu muameleyi görmesi
demektir. Bir insanın haklarını gasp etmek ve ona insan onuruyla bağdaşmayan muamelede
bulunmak, en büyük ahlaksızlıktır. Ahlakın olmadığı yerde adalet yoktur.
Adalet
ve ahlak, insanın olmazsa olmaz özellikleri ve ihtiyaçlarıdır. Adaletli ve
ahlaklı davranışlarımız insani bilinç düzeyimizi gösterir. İnsanın insanla
ilişkilerin ölçüsü ahlak ve adalettir.
Ahlak
ve adaleti kitaplara hapsettiğinizde birey ve toplumu zulüm ve karanlık kaplar.
İktidarların adaletsiz uygulamalarının arkasında ahlakı içselleştirmemeleri
vardır. Ahlak yoksa adalette yoktur. Birinin yokluğu, kaçınılmaz olarak
diğerinin yokluğunu sonuç vermektedir. Ahlak ve adalet; bilgi, merhamet, sevgi-saygı, ahiret inancı
gibi değerlerden beslenir.
Aristoteles’e
göre adil olması beklenen sınıflar, yöneticiler, yargıçlar ve çiftçilerdir.
Yöneticiler adil olmazsa vatandaşların devlete güveni kalmaz. Yargıçlar
adaletsiz olursa vatandaşların hukuka güveni kalmaz.
İnsan
toplulukları, toplumlaşma aşamasına geçtiklerinden bu yana, her dönemde ahlâka
sahip olmuşlardır. Buna karşılık devlet ve hukuk, ahlaka göre daha geç ortaya
çıkmış kavramlardır. Devletsiz ve hukuksuz toplumlar olmuştur; fakat ahlaksız
(bir ahlaka sahip olmayan) toplum olmamıştır. Bu sebeple hukuk ahlakı sağlamaya
çalışmalıdır. Hukuk ahlakın genetiği ile oynadığı zaman bu topluma
pahalıya mal olur.
Adalet
ve ahlak, kişilerin ortaya koyduğu keyfi kurallara dayanmaz. Adalet ve ahlakın
evrensel kuralları vardır. Adaletin başında onu tanımlayan sıfatlar olmaz.
Seküler adalet, muhafazakâr adalet, İslamcı adalet gibi. Adalet, insan haklarının
korunması için vardır. İnsan haklarından soyutlanmış bir adalet ve hukuk
uygulaması, keyfilik ve despotizm anlamına gelir. Adalet ve ahlakta ölçü, insan
onuru ve insan haklarıdır.
Ahlaklı
ve adil olmak için insanın vicdanını sesini dinlemesi gerekmektedir. İnsan vicdanındaki iyiliği ve ahlaklılığı dış
dünyada pratiğe dönüştürmelidir. İnsanın ahlak ve adalet söylemi eylemiyle paralellik
göstermelidir. İnsanın soyut/pratik ahlaktan dem vurup pratik ahlakı (adalet)
ıskalaması karaktersizliğinin alametidir.
Menfaat,
güç ve çıkar merkezli bir siyasetten, ahlaklı ve adaletli davranışlar beklemek imkansızdır.
Adalet,
ahlakın ete kemiğe bürünmüş şeklidir. Kaliteli bir hukuk sistemi, ancak
kaliteli bir ahlak üzerine bina edilir. Ahlaksız ve vicdansız uygulamaları
hukuki kılıflara büründürmek bir illüzyondur.
İdeal
eylem; hem yasal hem de hukuki olan eylemdir.
Hiçbir
güç, otorite, grup veya kişi, adaletten daha önemli değildir. Hiçbir güç veya
kişi, adaletin üstünde bir yere kendilerini konumlandıramaz.
Adalet
ve ahlak, birlikte birbirini beslemekte ve birbirini güçlendirmektedirler.
Ahlaka dayanmayan hukuk, hukuk olmaktan çıkar.
“Hukuk
ve ahlak birbiriyle çeliştiğinde vatandaş ya ahlaki duygusunu kaybetmek ya da
yasaya olan saygısını kaybetmek gibi acımasız bir seçenekle karşı karşıya
kalır." Frédéric
Bastiat
Yorumlar
Yorum Gönder