ADEM-İBLİS KISSASI VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

 

ADEM-İBLİS KISSASI VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

 

Kur'an Mekke dönemi boyunca, anlatım yöntemi olarak kıssayı sürekli kullanmıştır. Kıssaları kullanmaya gerekçe olarak da Hz. Peygamberin kalbinin sağlamlaştırılması ve akıl sahibi olan müminlere öğüt ve ibret olması gösterilmiştir (11/120; 12/111; 7/176). Bu kıssalar içinde Hz. Adem ve yaratılış kıssasının önemli bir yeri vardır. Bu kıssa Bakara, A'raf, Hicr, İsra, Kehf, Taha ve Sa'd[1] surelerinde değişik açılardan anlatılmıştır. Kıssanın en geniş toplu özeti ise Araf suresinde verilir. Yine bu kıssanın ana şahsiyetlerini oluşturan insan, melek ve iblis hakkında birçok surede bilgi bulmak mümkündür.

 

Kur’an’ın bütün kıssalarının “yaşayan kıssa” mantığı içinde okunması gerekiyor. Kıssaları dinamik ve aktüel bir yaklaşımla okumalıyız. Çünkü bizim için Kur’an’ın tarihi değil mesajı daha önemli ve öncelikli olma durumunda. Bu nedenle ilahi mesajda “çağa ve bize ne diyor”  ona bakılması icap eder. Aksi halde Ramazan hocalarından mebzul miktarda dinlediğiniz o sahur mahmurluğunun “ölü kıssaları” ortalıkta cirit atar.[2]

Bu kıssa ile bizlere müjdeler, uyarılar ve haberler verilmektedir. Farklı surelerde anlatılan kıssayı bir bütün olarak birleştirerek sunmaya çalışacağız. Sonra da bu kıssadan çıkarılabilecek ders, ibret ve sonuçları sıralayacağız.

Kur'an’a Göre Adem-İblis Kıssası

Allah topraktan bir insan yaratıp ona ruhundan üfleyeceğini meleklere haber verir. Ve yaratılışı tamamlanınca da meleklerden ona secde etmelerini ister. Meleklere: 'Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım' deyince, melekler: 'Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz seni hamd ile tesbih ediyor ve takdis ediyoruz! dediler. Allah da: 'Ben sizin bilmediğinizi bilirim' dedi ve Adem'e isimlerin tümünü öğretti. Sonra onları meleklere yöneltip: 'Haydi gerçekten doğrulardansanız şunların isimlerini bana söyleyin' dedi. Melekler buna karşılık olarak: 'Sen yücesin, bizim senin bize öğrettiğinden başka bir bilgimiz yoktur. Yüce ve hakim olan sensin dediler. Allah Adem'e isimleri meleklerin yanında haber vermesini istedi. Adem isimleri haber verince Allah: 'Demedim mi ben göklerin ve yerlerin gaybını bilirim. Sizin açıkladığınızı da, gizlediğinizi de bilirim! dedi. (2/30-33 )

Bundan sonra Allah meleklere Adem'e secde etmelerini emretti. Meleklerin hepsi secde ettiler. Ancak İblis secde etmedi, büyüklendi, yüz çevirdi ve kafirlerden oldu. Allah: 'Ey İblis, sana ne oluyor da secde etmiyorsun, nedir bu hal? deyince, İblis: 'Ben ondan daha üstünüm. Beni ateşten onu ise topraktan yarattın. Ben hiç o topraktan yarattığına secde eder miyim?' dedi ( 2/34; 38/73-76; 15/32-33). Bunun üzerine Allah: 'Çık oradan. Artık sen lanetlendin. Ceza/din gününe kadar lanetim üzerindedir. Orada büyüklenip durmak sana düşmez, defol artık sen aşağılıklardansın' buyurdu. İblis Allah'tan insanların yeniden diriltilecekleri kıyamet gününe kadar süre istedi. Allah da ona istediği süreyi verdiğini söyledi (15/34; 38/77; 7/13). Sonra İblis kendisine verilen sürede neler yapacağını anlatmaya başladı: 'Beni azdırdığın için ben de onları saptırmak için senin dosdoğru yolunun üzerine oturacağım. Sonra da onların önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından onlara sokulacağım. İhlaslı (samimi) kulların hariç onların hepsini senin yolundan ayıracağım. Onun soyunu buyruğum altına alacağım' dedi. Allah İblis'in bu sözlerinin doğru olduğunu ve kendisinin de ancak doğruyu söylediğini belirterek, samimi kullara karşı onun hiç bir gücü olmadığını ve ‘Bu yolun korunmasını kendi üzerine aldığını söyler ve İblis'e ancak azgın kimselerin uyacağını ve sonunda onunla ve ona uyanlarla cehennemi dolduracağını’ söyler (17/62: 7/16-17; 15/39-43; 38/82-85).  Ve İblis'e şöyle hitap eder: 'Onlardan gücünün yettiğini çağrınla yerinden oynat, atlıların ve yayalarınla haykırarak yürü, yaygara kopart, mallarında ve evlatlarında onlara ortak ol, onlara vaatlerde bulun. Ancak şeytan aldatmadan başka bir şey vaat etmez. Gerçekten benim mü'min kullarım üzerinde senin bir hâkimiyetin olamaz. Rabbin vekil olarak yeter' (17/64-65).

Allah ile İblis arasındaki bu konuşma,  Allah Adem'e İblis'in kendisi ve eşi için düşman olduğunu ve kendilerini cennetten çıkarmaya çalışacağını ve eğer cennetten çıkarsa yorulacağını söyleyerek devam eder. Allah Adem'e şöyle söyler: 'Sen ve eşin cennette yerleşin, orada dilediğiniz gibi bol bol yiyin için. Burada acıkmak ve açıkta kalmak yoktur. Susamak ve güneşten etkilenmek de yoktur. Yalnız şu ağaca yaklaşmayın. Eğer bu ağaca yaklaşırsanız zalimlerden olursunuz' (2/35; 20/117-119).

 

İblis lanetlenip de Adem ve eşi de cennete yerleştirildikten sonra İblis Adem ve eşini cennetten çıkarmak için fırsatlar kollamaya başlar. Ve onlardan çirkin yerlerini kendilerine göstermek için Adem ve eşine fısıldayarak: ‘Rabbinizin size bu ağacı yasaklaması, sırf, sizin birer melek veya ölümsüzlerden olmamanız içindir.’ ‘Ben size samimi davrananlardanım.’ diye de yemin etti. Böylece onları aldatıp baştan çıkardı. Ağaçtan tattıkları anda (:Allah’ın sınırlarını aştıklarında) örtülmüş kötülükleri (:fücurları) ortaya çıktı. Ve üzerlerini bahçenin yapraklarıyla örtmeye başladılar. Rableri kendilerine seslendi. ‘Ben size bu ağacı (:sınırı aşmayı) yasaklamamış mıydım? Ve şeytanın sizin apaçık bir düşmanınız olduğunu söylememiş miydim?’ (7/20-22; 20/120.)

 

Bunun üzerine şeytan, oradan ikisinin ayağını kaydırdı ve onları içinde bulundukları durumdan çıkardı. Adem Rabbinin buyruğuna karşı geldi, yolunu şaşırdı. Allah onda bir kararlılık bulamadı. (2/36; 7/22; 20/115, 121)

 

Böylece onları aldatıp baştan çıkardı. Ağaçtan tattıkları anda (:Allah’ın sınırlarını aştıklarında) örtülmüş kötülükleri (:fücurları) ortaya çıktı. Ve üzerlerini bahçenin yapraklarıyla örtmeye başladılar. Rableri kendilerine seslendi. Ben size bu ağacı yasaklamamış mıydım? Ve şeytanın sizin apaçık bir düşmanınız olduğunu söylememiş miydim?’ Dediler ki ‘Rabbimiz! Kendimize zulmettik, eğer bizi bağışlamaz ve merhamet etmezsen, hüsrana uğrayanlardan olacağız.’ Allah dedi ki Kiminiz kiminize düşman olarak  (yeryüzüne) dağılın. Yeryüzünde belli bir vakte kadar sizin için bir yerleşim ve yararlanma vardır.’ Dedi ki ‘Orada yaşayacak, orada ölecek ve oradan çıkarılacaksınız.’ (7/22-25; 2/36)

 

Adem Rabbinden birtakım kelimeler aldı. Allah'a tevbe etti. Allah da onun tevbesini kabul etti. Şüphesiz o tevbeyi çok kabul edendir ve çok bağışlayandır ( 2/37).

Kıssa şu ifadelerle biter: ‘İkiniz hep beraber birbirinize düşman olarak, yeryüzüne dağılın. Size benden bir hidayet gelir de; kim benim hidayetime uyarsa artık o sapmaz ve sıkıntı çekmez.’ dedi. ‘Kim de benim zikrime sırt çevirirse, artık onun için zor bir geçim vardır.  Kıyamet günü de onu kör olarak toplarız.’ O da: ‘Rabbim beni neden kör olarak getirdin, oysa ben görüyordum?’ der. (Allah da:) ‘İşte böyle, sana ayetlerimiz geldi, fakat sen onları unuttun, bugün de işte böyle unutulursun.’ der. (20/123-126)

Adem-İblis Kıssasından Çıkan Dersler

1. Bu kıssa insanlığın dünya hayatının bir fragmanıdır. Filmin bütününe de insanlık tarihi şahittir. İnsanlık tarihi ise hak-batıl, hırs-kanaat, iyi-kötü, mücadelesidir.  Adem kıssası her insan doğduğunda yeniden başlar. Her insan bir Ademdir. Kıssa aslında içimizdeki çatışmayı ve hayat denen yolculuğumuzun bizim tercihimize göre nereye çıkacağını anlatmaktadır. Anlatılan biziz; ben, sen, o. Yani hepimiz… Bu nedenle kesinlikle üzerimize alınarak; “bize ne diyor” diyerek “yaşayan kıssa”ya dönüştürerek okumamız gerekiyor.

2. 30-39. Ayetler arasında Adem-İblis kıssası anlatılır. Kıssanın tarafları olan Adem günahını itiraf edip adam olmanın sembolü, İblis günahını savunup şeytan olmanın sembolüdür. Kıssada Adem şeytan üzerinden, hatayı bilmek ve hatayı savunmak ele alınır. Verilen mesaj açıktır: Ademoğlu’ndan Allah hatasızlık beklememektedir. Zira Adem’in geçici cennetinde bile imtihan ağacı varsa, cennet olmayan dünya hayatı baştan sona imtihan ağaçlarıyla doludur. Adem Ademoğlu’nu, yasak ağaç Allah’ın çizdiği sınırları, şeytan ayartıcı güdüleri temsil etmektedir. Kıssanın verdiği müjde, tevbe kapısının her daim açık olmasıdır. Allah insandan hatasızlık beklememektedir. Allah’ın insandan beklediği şey, hatasını itiraf edip affına yönelmesindedir.[3]

3. Kıssada üç varlıktan söz edilmiştir. Birincisi, teslimiyet örneği melekler. İkincisi, kibir, öfke, isyan, nankörlük ve günahta ısrar eden örneği İblis. Üçüncüsü, fıtratına fücur ve takva (sorumsuzluk ve sorumluluk) yüklenen meylettiği yöne gidebilme gücüne sahip olan insan (76/2-3; 91/8). İnsan hem meleklerden üstün hem de İblisten aşağılık olabilir (94/4-5).

4. Allah, yasak sınırını aşan Adem ve eşini affetmiş dünya imtihanını günahsız olarak başlatmıştır. İnsanlar dünyaya günahsız olarak gelecekler, dünya hayatları boyunca sayısız imtihanlar geçireceklerdir. Dolayısıyla Hristiyanların insanın doğuştan günahkâr olduğu düşüncesi asılsızdır, temelsizdir.

5. Adem’in/insanın dünyadaki hayatı tesadüfen başlamamıştır. Onu Allah yaratmış ve yaratılışını da belli ölçüler içinde ve kâinatın işleyişiyle uyumlu bir şekilde yapmıştır.

6. İnsan fıtri olarak hayâ duygusuna sahiptir. Yasak ağaçtan tattıkları anda sorumsuzlukları ortaya çıkınca cennetin yapraklarıyla üzerlerini örtmeleri buna delildir. Hayâsız insanlar fıtratları bozulmuş, insanlıktan uzaklaşmış kimselerdir.

7. İnsanüstün, eşsiz bir varlık olarak yaratılmış, bu eşsiz ve üstün konumuyla uyumlu bir görevle (hilafet) görevlendirilmiştir. Onun dünyadaki sıfatı 'halife'dir. İnsan dünyada kendi başına buyruk olarak yaratılmamıştır. İnsan Allah'ın hudutlarını, ölçülerini, yasalarını unutmamalı, halife olduğunu unutup, kendini hakim zannetmemelidir. Eğer sınırlarını aşıp böyle bir iddiada bulunursa kafir, zalim ve fasıklardan olacaktır (5/44, 45, 47).

8. Şeytan, insansı şeytanlar ve insanın nefsi yeryüzünde olanları insanlara süslü gösteriyor. Şeytan, insanlara sağından (siyaset), solundan (servet), arkasından (şöhret), önünden (şehvet) sokulacağını ve içlerindeki bunlara dair hırsı harekete geçirerek yoldan çıkaracağını söylüyor. Başka bir tabirle, bizi, içimizdeki bu “doyumsuz istekler” yoldan çıkarır. Ne gelirse başımıza bunlara duyulan hırstan gelmektedir.

9. Allah, samimi kullarını meleklerle de destekleyecektir. Melekler muhafızlık yaparak, haber (vahiy) getirerek, mü'minleri müjdeleyerek, cihatta mü'minlerle birlikte yer alarak ve onlar için Allah'a dua ederek mü'minleri destekleyeceklerdir (35/37; 3/39, 42, 45, 124, 125; 8/9, 12; 16/32; 42/5; 66/4; 33/43, 56).

10. Allah Adem'e isimleri öğreterek eşya hakkında temel bilgiyi vermiştir. İnsana bilgi, yetki, irade ve vicdan birlikte verilmiş ve ondan bazı isteklerde bulunulmuştur. O hilafetini bu verilen bilgi, yetki, irade ve vicdan ile sürdürecektir. Hilafeti adalet sınırları içinde olmalı, hevâsına uymamalı ve Allah'a teslim olması gerektiğini unutmamalıdır (2/30; 35/20). Hz. Adem’i büyüten hatasını kabul edip tevbe etmesi, İblisi küçülten kibridir (7/12; 38/76).

11. Kur'an'ın anlattığı Adem ve yaratılış kıssasına göre kadının erkeğin kaburga kemiğinden yaratıldığı iddia edilemez. Kadın ve erkeğin ortak adı insandır ve insan topraktan yaratılmıştır (55/14; 6/2; 23/12; 32/7; 37/11). “Ey insanlar! Sizi tek bir nefisten yaratan, aynı özden eşini yaratan ve her ikisinden de birçok erkek ve kadın (türetip) yayan Rabbinize karşı takvalı olun…) Nisa/1 ayetinde olduğu gibi Allah erkeği ve kadını aynı özden yaratmıştır.

12. Fıtratı bozulmamış insanlar kötülüğü kolay kolay kabul etmezler. İblis insanın bu özelliğini bildiği için ona samimi davranıyormuş edasıyla sokulur, doğrulardan olduğuna inandırmak için yemin eder, yasakları çiğnetmek için bunu yapınca elde edeceği kendince çok güzel sonuçlardan bahseder ve böylece onu kandırabilir (7/20).

13. İnsan iblisin kendisini kandırmak için daima güzel sözlerle, sıfatlarla geleceğini unutmamalı. İnsan İblisin, Allah tarafından yasaklanan şeyleri, çeşitli yorumlarla kendince güzel, normal göstermeye çalışmasını unutmamalı.

14. İnsanda bulunduğu mevkiden daha üstün konuma geçme arzusu vardır (yasak ağaçtan tatmaları). Bazen insan bunun için haramları da çiğneyebilir. İblis Adem ve eşini üstün bir mevki göstererek ve buna inandırarak kandırmış, yasağı çiğnemelerini sağlamıştır.

15. İnsan sapmamak ve sıkıntıya uğramamak için Allah'ın hidayetine tabi olmalıdır. O daima bu hidayete muhtaçtır ve Allah da hiç bir zaman onu bu hidayetten yoksun bırakmayacaktır (Adem’in tevbesini kabul etmesi).

16. İnsan hata yapınca, haram sınırını aşınca daima karşısında Allah'ı bulacaktır. Ve sonunda da O'na hesap vermek zorunda kalacaktır.

17. Adem ve eşi Allah tarafından denenmiş ve eğilimleri ortaya çıkmıştır. Dünyada da benzer bir imtihan vardır. Bundan dolayı haram sınırını aşan kimselerin kendilerini savunabilecekleri hiç bir gerekçeleri doğru değildir. Tek yapmaları gereken Adem gibi hatasını kabul edip tevbe etmektir.

18. İnsan İblis'in kendisine düşman olduğunu ve daima kendisinin felaketini istediğini unutmamalıdır. Tevbe etmemek zaafın ve alçalmanın en derinine doğru yol almak demektir.

19. İblis Allah'a inanmakta, O'nun sıfatlarını bilmektedir. Buna rağmen Allah'a itaat etmeyip, büyüklenen ve yüz çeviren biridir. Bu yüz çevirmesi ve büyüklenmesinden dolayı lanetlenmiştir. İnsanlardan da kim büyüklük taslar, Allah'ın emirlerinden yüz çevirip Allah'a inandığını söylese de İblis gibi nankörlerden sayılacak ve laneti hak edecektir.

20. İblis ve onun taraftarları ne kadar çalışırlarsa çalışsınlar Allah'ın samimi kullarını saptıramayacaklardır. İblis sadece davette bulunacak, sapıklık yolunu tercih edenleri ortaya çıkaracaktır (34/20-21). İblis ve adamları insanları isyana ve kötülüğe çağırırken ve onlar iyiliklere engel olmaya çalışırlarken (7/27; 9/67-68),  Allah'ın samimi kulları da insanları Allah'ın doğru yoluna çağıracak, İblis ve adamlarının hilelerine karşı insanları uyaracaklardır. Böylece İblis'in yoluna koşanların hiç bir mazeretleri kalmayacaktır (3/110; 22/41; 11/116-117; 67/8-11).

21. Bu kıssaya göre; "ilk saptırılan kimse kadındır veya erkektir" denilemez. Kadın ve erkek (Adem ve eşi) yasağı birlikte çiğnemişlerdir (İblis, ikisinin ayağını kaydırdı: 2/36).

22. İnsan Allah’ın rızasını ve cenneti kendi eylemleriyle kazanacaktır (Adem’in tevbesi ve Allah’ın kabul etmesi).

23. İblis ve adamlarına karşı mücadele ciddi ve sürekli bir iştir. İnsan güçlü bir iman ve şeytanın istekleri (Allah'ın yasaklarını çiğnemek) yerine Allah'a şartsız itaat ile mücadeleyi başarı ile bitirebilecek ve şeytanın alçaltmasından kurtulmuş olacaklardır.

24. İnsanın önünde iki yol vardır; birisi İblisin (Allah'a isyan) yolu, diğeri de Adem'in (Allah’a itaat ve tevbe) yolu. Allah da günahında ısrar etmeyen, günahını kabul edip vazgeçen kullara karşı çok bağışlayandır. İnsana yakışan hatasında ısrar değil, tevbedir.

Adem-İblis kıssası bitmeyen bir düşmanlığın başlangıç öyküsüdür. Her insan reşid olunca bu kıssayı yaşamaya başlar. Adem kıssası bütün insanların kıssası olup bu kıssa her an yaşanmakta ve kıyamete kadar yaşanmaya devam edecektir.        Adem-İblis kıssası insanın fıtratına kodlanan iyilik ve kötülük dürtüsü[4] (takva-fücur)[5] arasındaki daimî çatışmaya işaret eder. İnsan bir yandan kendisine verilen kabiliyetleri kullanarak bilgi üretmeli, bir yandan da kendisine gönderilen vahye tâbi olarak kalbini tatmin etmelidir. Bu iki bilgi türü biri diğerinin alternatifi değil, birbirlerinin tamamlayıcısıdır. İnsan ürettiği bilgi ve vahiy bilgisi ile birlikte olduğu zaman ancak kalben ve zihnen mutmain olabilir.

 



[1] Kur'an'da Adem kıssasının anlatıldığı ayetler: 2/30-39; 7/11-25; 15/20-43; 17/61-65; 18/50; 20/115-126; 38/71-85

[2] R. İhsan ELİAÇIK, Mülk Yazıları, 258

[3] Mustafa İslamoğlu, Kur’an Surelerinin Kimliği, s. 41

[4] Sorumluluk veya sorumsuzluk

[5] 91/8

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

MEKKİ SURELERDE SALÂT KAVRAMININ SEMANTİĞİ

SALAT’IN NAMAZ ANLAMI ÜZERİNE

KEVSER SURESİNİN İNCELENMESİ