YOL, YOLCU, YOLCULUK

 

YOL, YOLCU, YOLCULUK


Hayat, Allah’a giden bir yol, insan bir yolcu, ömür de bir yolculuktur. Birçok ayette İslam’ın, “sırat-ı müstakim/dosdoğru yol” olarak anılması bunu gösterir. Mümin, ebedî hayata doğru yaptığı bu yolculuğunda, yoldaki işaretlerden (Kur’an’ın emir, yasak ve ilkelerinden) sapmamalıdır. Dünya fani, dünya yolculuğu geçicidir. Dünyada bir yolcu olan mümin, gideceği yere hangi azığı götüreceğini iyi bilmelidir. “Siz ne yaparsanız Allah onu bilir. Ahiret için azık toplayın. Kuşkusuz, azığın en hayırlısı takvadır.” (Bakara, 2/197) ayeti, en güzel hazırlığın ne olduğunu bildirmektedir.


İnsan; ana rahmi, bebeklik, çocukluk, gençlik, ihtiyarlık ve haşir meydanı konakları olan bir yolcudur. Şehirden şehire yolculuğa çıkan bir insana yolculuk azığı nasıl gerekli ise, ahiret yolcusu olan insana da yol azığı lazımdır.  Hayat onun için bir yoldur. O yolda yürürken ona yol haritası, kılavuz ve yol arkadaşı lâzım olacağı gibi azık da lâzımdır.


Yol, yolcu, yolculuk ve yoldaş kavramları bir arada düşünüldüğünde ortaya herkesin bir hikâyesi çıkar. Fakat bu hikâyeyi sadece maddî anlamda düşünemeli. Yolculuğun bir de manevi olanı vardır ki yol, yolcu, yolculuk ve yoldaş denilince asıl bunları anlamak gerekir. Zira söz söylemeye değer asıl yolculuk budur.


Yolculuk insan için tercihle başlar. Yolculukta; düşüşler, kalkışlar ve hayretler vardır. Bu yolcunun kaderidir. Yolculuğun ilk durağı irade son durağı ise hayrettir. Yolculuğun bir biliş, buluş ve oluş hikâyesi vardır. Bu insandan insana değişir.


Yolcu, varlığı temaşa ederek bir bilişe ulaşır. Meselâ, cehaletten bilişe, kötü huylardan güzel huylara, maddeden öze yol almaya çalışır. Bunları kibirden alçak gönüllülüğe, cimrilikten cömertliğe, benmerkezcilikten biz merkeziyetçiliğe, bencillikten îsara, hırstan kanaate, yolculuk şeklinde ifade edebiliriz. Zira yolculuk biliş, buluş ve oluştur.


Güneşe bak, toprağa bak, suya bak, buluta bak; fakat arkana bakma… Kimin geldiği önemli değil, kimin gelmediği de! Unutma, yolcu değişir, yol değişir, ama menzil değişmez. Yolcuya bakıp, yolunu tanıma. Yola bak, yolcuyu tanı, yolcu hakkındaki kıymet hükmünü ona göre ver. Vahim olan, yolun yolcusuz olması değil; Asıl vahim olan yolcunun yolsuz olmasıdır; Yolsuz, hedefsiz, amaçsız, şaşkın, hercai ve seyyal… “En doğru yol: en dikensiz yoldur” diyenler seni aldatıyorlar. Onlar, karanlık evlerinde kaybettiklerini sokak lambasının altında arayan şaşkınlardır. Aldırma… (Halil Cibran)


Hayatın başlı başına bir yolculuk olduğunu hepimiz biliriz. Yorucu, meşakkatli bazen de keyifli... Hayatı bir yolculuk olarak ele alırsak rotamızın her an değişebilir olacağını da biliriz. Yirmili yaşlardaki ideallerimiz ile kırklı yaşlardaki hayat yorumlarımız aynı kalmaz. Hayatın sonuna gelmişsen geçtiğimiz yolları alaycı bir gülümseme ile hatırlarız. Başladığımız yer ile vardığımız yer değişir. 


Yol yorgunu, yolda kalanlar, yolu satanlar olduğu gibi yol için yolda canını şahid (şehid) gösterenler de vardır (Seyyid Kutup).


Yaptığımız tercihlerle hayat yolumuzu inşa ediyoruz. Bizi biz yapan şey, yolların çatallandığı noktalarda yaptığımız bu seçimlerdir. Geriye dönerek hayatımıza baktığımızda, bu seçimlerin arasında bir iç bütünlük ve tutarlılık var ise doğru yoldayız demektir.


 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

MEKKİ SURELERDE SALÂT KAVRAMININ SEMANTİĞİ

SALAT’IN NAMAZ ANLAMI ÜZERİNE

EZBERE TESLİM OLMAK