ÇÖLLEŞEN ZİHİN
ÇÖLLEŞEN ZİHİN
Müslümanların yüz yıllardır hiç bir eleştiriye tabi tutmadan
okumaya devam ettikleri kitaplar var. Celalettin Rumi, İbni Arabi, Said Nursi,
Geylani ve Rabbani’nin kitapları gibi. Tabiri diğerle bu “dünün güneşi ile
bugün çamaşır kurutmaya” benziyor.
Müslüman toplumlarda taklit ve itaat kurumsallaştırılıp dokunulmazlık
zırhına büründürülmüştür. Bu durum müslümanları entelektüel sorumluluğa,
üretkenliğe, düşman hale getirmiştir. Artık umuttan söz etmemiz imkânsız hale
gelmiştir. Umut’tan söz edebilmemiz için, yeniden İslamı Kur’an’dan öğrenmeye başlamalıyız.
Müslümanlara sunulan din, paket ve folklorik
yapıda olduğu için kendilerini bunun büyüsüne kaptırıp, hiç bir şekilde gerçek
bir değişimi, yapısal bir değişimi konuşmuyor, konuşamıyor. Bu yapay gerçeklik
hakiki gerçekliği maskeliyor. Müslümanlar içerisinde bulundukları
ikiyüzlülükleri aşarak, gerçekliği dönüştürme mücadelesi vermeye
başladıklarında tarih yapmaktan, yazmaktan söz edebilirler.
Medyatikleşen ve yüzeyselleşen siyasetle Müslüman toplumlarda
gerçekler kolaylıkla örtbas edilebiliyor. Bu tür toplumlarda gerçeklere nüfuz
edebilmek için, zihnin ve bilincin yenilenmesi gerekiyor. Zihnin ve bilincin
yenilenmesi; popülizmlerden, ayrıntılardan, bencillik ve kibirden arınmakla
mümkün olabilir. Tarih, iktidarların çıkarlarına ve tutkularına hizmet edebilecek
şekilde araçsallaştırılıyor. Geçmişin bu doğrultuda manipüle edildiği toplumlarda
zihinsel yenilenme gerçekleştirilemez.
İslami zihnin özgürleştirilmesi, otorite kaynağı haline
gelmesi, ancak, her türlü sahte kutsalların zihin dünyamız üzerindeki
tahakkümüne meydan okuyarak sağlanabilir. Bütün sınırları aşması gereken
müslüman zihin, seküler, küresel ve geleneksel sınırlar içerisine hapsedilmiş
bulunuyor.
Müslüman toplumlar geleneksel din anlayışı ve emperyal güçler
tarafından zihinsel bir karantina altında tutuluyor. Müslümanların zihinleri
günden güne çölleşiyor. Özne olabilmek için, inançlarımıza, bilincimize özgü
sorumluluklar alabilmeli, zihinsel bağımlılıklarımızın farkına varabilmeliyiz. Zihinsel
yetilerimizi çoğaltarak, zihinsel bir bağımsızlık sahibi olmadığımız takdirde
kendimizi gerçekleştiremeyiz.
Zihinlerimiz genel geçer algılama biçimleri doğrultusunda
şekilleniyor. Genel geçer algılama biçimleri etkisiz, yersiz, boş varoluşlar
oluşturuyor. Her alanda sağlıklı yorumlar yapabilmemiz zihinsel ve kültürel
dünyamızı yeniden inşa ederek, onararak mümkün olabilir.
Zihinsel bağımsızlık, zihinsel cesaret, üretkenlik, özgürlük,
derinlik, nitelik, bütünlük, kuşatıcılık ve irade olmaksızın, asıl önemlisi
dayanışma bilinci olmaksızın yeni bir yol açmak mümkün olmayacaktır.
Statükoların sınırlarını aşabilmek için kararlılık içerisinde zihinsel bir
irade gerekir. Kimi korkularla malul bulunan islami yapılar bu korkuları
sebebiyle statükolarla bütünleşiyor.
İslam’ın hayata, topluma, siyasete yönelik içeriğini inkâr edilerek
“din işi gönül işi” tarzında kolaycılığa başvuruluyor. Zihinleri
sömürgeleştirilenler, İslam’ı bütün boyutlarıyla sahiplenmeye cesaret edemeyenler,
kişisel dindarlığa sığınıp İslam’ı geleneğe indirgeyerek temsil etmeye
çalışıyor.
İslam toplumlarında zihinsel konformizm toplumsal
farkındalığa geçit vermeyip toplumları edilgenleştiriyor. Zihinsel konformizm
tek boyutlu toplumlar oluşturuyor. Tek boyutlu toplumlar da tarihin gidişatını
etkileyemiyor.
Hangi toplumda olursa olsun, menkıbe ve hamasetle güdülen toplumlar
niteliksizleşmeye mahkûm olurlar. Gelecek kuşaklara niteliksizliği miras
bırakmak kadar büyük bir kötülük düşünülemez.
Büyük sorunlarla yüzleşebilmek için, büyük zihinler, büyük
ufuklar, büyük nitelikler gerekiyor. İslami bütünden yoksun dini ya da
politik unsurlar, bu yeteneksizliklerini, iradesizliklerini örtbas etmek üzere,
camiler inşa etmeye çalışıyor. Bu durum, İslam toplumlarının zihinsel bir
fosilleşme ile birlikte ahlaki bir fosilleşme içerisinde olduğunu gösterir.
Zihinsel ve ahlaki fosilleşmeye maruz kalan toplumlar hakikati
bir bütünlük içerisinde göremez, algılayamaz, değerlendiremez.
Zihinsel ve ahlaki fosilleşmeye maruz kalan toplumların,
evrensel bilince sahip olmaları beklenemez.
Müslüman toplumlar bir yanda emperyal yapılar bir yanda da,
bu toplumlara vaziyet eden, otoriter, popülist, dinci iktidar yapıları
tarafından kitlesel bilinçsizleştirme politikalarına maruz bırakılıyor.
Yorumlar
Yorum Gönder