“BENİM KALBİM TEMİZ” YALANI
“BENİM KALBİM TEMİZ” YALANI
Etrafınızdaki
insanlarla konuştuğunuzda “Benim kalbim temiz” ifadesi sıklıkla karşınıza çıkar.
Bazen kötü davranışlar sergileyen, örneğin bir kimsenin arkasından dedikodusunu
yapan birinin de aslında kalbinin temiz olduğunu, sadece hakikatin bilinmesi
için bu konuşmaları yaptığını iddia ettiğine tanık olursunuz. “Benim kalbim
temiz çünkü kimseye zararı olmayan, etliye sütlüye karışmayan kendi halinde bir
insanım” şeklinde cümleler kurarlar. İşin özeti ise esasen insanların bir
anlamda kendilerini aklayarak temize çıkarmaya çalışmalarıdır. Ya da kendilerini
böyle rahatlatmak veya kandırmak diyelim.
Bazı
kimseler, kalp temizliğini sadece, insanlar hakkında bir kötülük düşünmemek
yahut yardımsever olmak gibi basit bir çerçevede anlıyorlar. Bununla da
kalmayıp, insanlara iyi davranmakla, ibadet sorumluğundan kurtulduklarını
sanıyorlar. Bu düşünce, nefsin bir aldatmacasıdır.
Ey
iman edenler! (İnsansı) Şeytan(lar)ın
adımlarını izlemeyin. Kim şeytanın adımlarını izlerse, şeytan ona iğrençlikleri
ve kötülüğü emreder. Allah’ın lütuf ve rahmeti üzerinizde olmasaydı, içinizden
tek kişi bile temize çıkamazdı. (Nur/21)
İnsan
için en tehlikeli olanı, kalbinin temiz olduğu iddiasıyla dini buyrukları
dikkate almamasıdır. Bunun için ileri sürülen bahaneler genellikle “Ben namaz
kılmam, oruç tutmam, ama kalbim temiz” şeklindedir. Bu yaklaşımlar ibadetleri
önemsizleştirme ya da dinin tüm emir ve yasaklarını kişisel anlayış ve
yorumlara dönüştürmektir. Kimsenin gerçek anlamda kalbindeki niyeti bilmek
mümkün değildir. Kalp temizliğini sözler değil, eylemler gösterir. Üstelik
kişinin kalbinin temiz olması onu ayrıcalıklı kılacak bir şey değil aksine
zaten olması gereken bir şeydir. Kur’an ayetleri, insanın hem dünyası, hem de
ahireti için hayırlı olan her konuda olduğu gibi, bu konuda da çok anlamlı
tespitler yaparak, Allah’ın herkesin gerçek niyetini bildiğini ve bu yüzden
kimsenin kendini temize çıkarmaya çalışmaması gerektiğini vurgular:
Öyle
kişilerdir ki onlar, günahın büyüklerinden ve iğrençliklerden çekinip
kaçınırlar. Bazı küçük sürçmeler hariç. Hiç kuşkusuz, senin Rabbin affı geniş
olandır. Sizi en iyi bilen O’dur: Hem sizi topraktan oluşturduğu zaman, hem de
annelerinizin karınlarında ceninler halinde bulunduğunuz zaman. O halde kendi
kendinizi temize çıkarmayın; kimin sakındığını en iyi bilen O’dur. (Necm/32)
Ayette
de dikkat çekildiği gibi kimse kendini temize çıkartmaya çalışmamalıdır. Çünkü
yine ayetlerde ifade edildiği gibi “Şüphesiz Allah kalplerin içindekini
hakkıyla bilmektedir.” (Âl-i İmran/119)
İnsan
çoğu zaman yaptığı işlerde ya da söylediği sözlerde kendini haklı görerek
temize çıkartmaya çalışır. Hatta hatalı olduğunu bilse bile yine de
yaptıklarını meşrulaştırmak için uğraşır.
Kalbim
temiz diyen kişiler, namazında niyazında olan bazı kimselerin, İslam’ın ruhuna
aykırı düşen, başkalarına zarar veren davranışlarını görüyorlar. Bunu bahane
ederek, “Bak, bu kişiler namaz kıldıkları halde şu şu hataları da yapıyorlar. Ben
böyle bir ikilem içine girmektense, namazı hiç kılmam daha iyi” diyerek namaz
kılmamalarını bir özür olarak öne sürebiliyorlar.
Gönüllerin
özünü ve gerçek niyetleri ancak Allah bilir. Bu sebeple hesap günü
beklemediğimiz şeyler ile yüzleşebiliriz. Dolayısıyla kişisel anlamda kalp
temizliği inanç ve iddiasında bulunmak yeterli olmadığı gibi, asıl olan kalp temizliği,
Allah’ın razı olacağı bir kalp temizliği olmalıdır. Bu ise Allah’ın emir ve
yasaklarına gerektiği gibi içtenlikle uyulduğu oranda söz konusu olabilir. Bu
gerçek Kur’an’da şu şekilde ifade edilir:
Onlar
ki, Allah anıldığı zaman kalpleri ürperenler kendilerine isabet eden
musibetlere sabredenler, namazı dosdoğru kılanlar ve rızık olarak
verdiklerimizden infak edenlerdir. (Hac/35)
Bunlar,
iman edenler ve kalpleri Allah’ın zikriyle tatmin olan/huzur bulanlardır.
Haberiniz olsun; kalpler yalnızca Allah’ın zikriyle tatmin olur/huzur bulur. (Rad/28)
Karşınızda
açlıktan kıvranan bir yoksul duruyor, hemen yanında da para içinde yüzen zengin
birisi. “Bu adama niçin yardım etmiyorsun?” diyecek oluyorsunuz. O da “Siz
benim yardım etmediğime bakmayın, benim kalbim şefkat dolu, merhamet dolu” diye
karşılık veriyor. Şefkat ve merhamet insanın eylemlerinde görünür hale gelir.
Yani testide ne varsa dışarı o sızar.
Allah’ın
rahmet ve merhameti olmasa aslında en iyi dediğimiz insanlar bile mükâfatı hak
edemezler. Yaptığımız iyilik ve ibadetler sonsuz cennet nimetlerini hak
ettiğimiz anlamına gelmez. Biz ne yapsak da Allah’ın bize peşinen vermiş olduğu
sayısız nimet ve imkânın karşılığını veremeyiz. Üstelik yaptığımız hataların
hemen birebir cezası verilecek olsa yeryüzünde debelenen tek bir canlının bile
kalmayacağı belirtilir ayetlerde:
Eğer
Allah, insanları zulümlerine karşı cezalandırsaydı, yeryüzünde debelenen bir
şey bırakmazdı. Ama öyle yapmıyor, onları belirli bir süreye kadar erteliyor.
Süreleri geldiğinde ise ne bir saat geri kalırlar ne de öne geçebilirler.
(Nahl/61)
İnsanların
birçoğunun kendilerine göre bir din anlayışları vardır. Bunun nedeni insanların
yine vicdanlarına uymamak için geliştirdikleri bir savunma mekanizmasıdır. Bir
insan vicdanen doğrunun ne olduğunu bilir, ama nefsi bir yandan da onu yanlış yöne
çeker. Örneğin hatalı bir tavrı yapmaya karar vermekte zorlandığı zaman hemen
nefsi devreye girer ve çeşitli bahaneler öne sürer. Kişi nefsini dinleyerek
kendini “sözde” rahatlatır ve çok ince hesaplar yapmasına gerek olmadığına
inanır. Yaptığı şeyin çok basit olduğuna, bundan bir şey olmayacağına, kalbinin
temiz olduğuna, adam öldürmedikten, hırsızlık ve dolandırıcılık gibi kanun dışı
olaylara girişmedikten, kimsenin malında parasında gözü olmadıktan sonra iyi
bir insan olduğuna kendini inandırır.
Yorumlar
Yorum Gönder