MUHAFAZAKÂRLIK

 

MUHAFAZAKÂRLIK

 

Adı konulmuş yerli ve yabancı uydurulmuş dinler vardır. Bunlara genel anlamada, yerli olarak tarikat ve yabancı olarak yogayı örnek verebiliriz. Bunlara bir de politik-teolojik olarak muhafazakârlığı ekleyebiliriz.

Dindar insanların 'mevcut olanı muhafaza etmek' diye tanımlanan muhafazakârlık sözcüğünü, geçmişte, kendilerini ve İslamiyet'i tarif için kullanmadıklarını görüyoruz. Kavramın bugünkü manada kullanımına, İslami kaynaklarda da rastlamıyoruz. Oxford sözlüğü, siyasi ve kültürel anlamda, muhafazakâr kelimesinin ilk defa 1830'da, muhafazakârlığın ise 1835'te kullanıldığını yazar. (Ali Bulaç, Çağdaş Kavramlar ve Düzenler, İz Yay., İst. 1979) Kavramın bizde siyasal veya kültürel anlamda kullanımı ise daha geç olmuştur. Yirminci yüzyılın son yarısında Türkiye'de dindar Müslümanların ve bazı siyasi hareketlerin kendilerini ifade ve tarif etmede kullandıkları bir kelimedir muhafazakârlık.

Muhafazakârlık, gündelik hayatta sıkça kullanılan bir kavramdır. İnsanlar bazen kendilerinin veya başkasının dünya görüşünü belirtmek, bazen bir tutumu övmek veya yermek, bazen iktidarı bazen de muhalefeti tanımlamak için bu kavrama başvururlar. Bu yüzden sıkça kullanılan bütün kavramlar gibi Muhafazakârlık da, bazen gerçek anlamının dışında yanlış kullanımlara maruz kalabilmektedir.

Muhafazakârlık, genel olarak üç biçimde anlaşılabilir. Bunlardan ilki, onu bir tutum anlamında kullananların kastettiğidir. Bu anlamda muhafazakârlık, değişime duyulan bir tepkiyi ifade etmek için kullanılır. Ancak değişim karşıtlığını ifade etmek için bu kavramın kullanılması doğru değildir. Çünkü bunun sözlüklerdeki karşılığı "tutuculuk"tur, ki bu tutum, liberalinden sosyalistine, muhafazakârından sosyal demokratına kadar pek çok insanda var olabilir.

İkincisi, muhafazakârlığın bir fikir ve bir ideoloji olarak sahip olduğu anlamı ifade eder. Bu anlamda muhafazakârlık, bir toplumun sahip olduğu aile, gelenek ve din gibi değer ve kurumlarını temel alan, radikal değişimleri reddederek siyaseti, bu değer ve kurumları yaşatma aracı olarak gören dini argümanların bir sos olarak bolca kullanıldığı siyasal-ideolojik-kültürel bir düşüncedir

Üçüncüsü, dini muhafazakârlık, iman ve salih amelin alışkanlığa dönüşmesidir. Tarihten, atalardan alınan dinselliğin sabitlenerek teolojik-politik-ideolojik mevcut durumla pragmatik olarak sürdürülen duruştur. Bu özelliği açısından Hz. Peygamber dönemi müşrik ve ehli kitabı dini muhafazakârdırlar:

Yoksa onlara bundan önce bir kitap verdik de ona mı yapışmaktadırlar? Hayır dediler ki: “Biz atalarımızı bir ümmet üzerinde bulduk, onların eserlerini izleyerek doğruya varacağız.”  İşte böyle! Senden önce de bir memlekete elçi gönderdiğimizde, oranın servetle şımarmış elit tabakası mutlaka şöyle demişlerdir: “Biz atalarımızı bir ümmet üzerinde bulduk, onların eserlerine uyarak yol alacağız.” O da “Ben size atalarınızı üzerinde bulduğunuz şeyden daha doğrusunu getirmiş olsam da mı?” dedi. Onlar da “Doğrusu biz seninle gönderileni tanımıyoruz.” dediler (Zuhruf /21-24. Diğer ayetler: 7/28, 10/78, 26/74).  Ayetlerden görüyoruz ki çoğunluğa veya toplumda hâkim olan görüşe uymak, insanları doğruya götürmeye yetmemektedir. Oysa bugün insanların, dini adeta bir geleneğe dönüştürdüklerini, din adına birçok kabulün kökenini araştırmadan, bu kabullerin dinin bir parçası olup olmadığını sorgulamadan, yaygın görüştür diye, şeyhleri dedi diye, falanca hoca dedi diye kabul ettiklerini gözlemliyoruz.

Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve gönül, hepsi bundan sorumlu tutulacaktır (İsra/36). Onlar sözü dinlerler ve en güzeline uyarlar. İşte onlar Allah’ın doğruya ilettiği temiz akıl sahipleridir (Zümer/18). Din adına ortaya atılan görüşler karşımıza çıktığında, bunları, bu ayetlerin yol göstericiliği altında değerlendirmeliyiz. Din adına söylenen bu sözler neye dayanıyor, nasıl ortaya atılıyor incelemeliyiz.

Muhafazakârlık otoritenin Allah'tan devlete ve geleneğe kay(dırıl)masıdır. Kulluğun ibadete/ritüele indirgenmesidir. Ritüeli rüşvet vererek Allah'ı kandırmaya çalışmaktır. Spinoza'da öyle demiyor muydu? "Kitleler, Tanrı'yı kandırma peşindedir."

Din; şuur, sürekli akılda tutma, hatırlamadır. Muhafazakârlık ise ezber, taklit, alışkanlık ve şekildir. Dindarın eylemleri şuura, muhafazakârın eylemi alışkanlığa dayanır. "Din"den utandıkları ve savunamadıkları için kendilerine müslüman yerine çakma ad olan muhafazakârlığı seçmişlerdir.

Muhafazakârların doğru yolda olmaları (Müslüman!) tesadüfidir. Yani, bir Çinli içine doğduğu toplumda nasıl Budist, bir Hintli içine doğduğu bir toplumda nasıl Hindu oluyorsa, bir Türk de içine doğduğu toplumda muhafazakâr (Sünni) oluyor. Yani toplumu, ebeveyni onu bir heykel gibi yontmuştur. Yani nesnedirler. Oysa müslüman/dindar olmak, indirilen dinin takipçisi olmak, özne olmaktır.

Muhafazakârların dini referansları Kur'an ve Hz. Peygamberin örnekliğini hiç hesaba katmadan Celalettin Rumi, Yunus Emre, Hacı Bektaşi Veli, İbni Arabi, Ahmet Yesevi vb. zatlardır. Kapitalist düzen(ler)le uyum sağlamaya ve müslümanları kapitalist düzen(ler)e entegre etmeye, eklemlemeye ve payanda yapmaya çalışan muhafazakarların dilinden bu zatlar hiç düşmez. Şeb-i arusta boy gösterirler. İçi boş iri kelamlar sarf ederler. Açıktan veya örtülü olarak; Hz. Peygamber yerine Mevlana, Kur'an yerine Mesnevi vaz edilmeye çalışılır. Çünkü ağababalar (UNESCO vs.) böyle istemişlerdir/emretmişlerdir.

"Din" direniş teolojisi iken, muhafazakârlık boyun eğ(dir)me ideolojisidir. Muhafazakârlık cesedi (kelimesi) bizden, ruhu yabancı bir kavramdır.

Dinin evrensel ve değişmez hakikatlerine karşılık, muhafazakârlık yerel (:geleneksel ve töresel) kabulleri önceler. Akıl karşısında tecrübeyi, sosyal adalet karşısında da geleneksel kurumları tercih eder  (:örneğin saltanat ve totaliter yapıları).

Muhafazakârlık, bir teolojik zihniyetin adıdır. Muhafazakârlığın alâmet-i farikaları arasında var olanın korunması/elde tutulması, değişimlere karşı durma, geleneği kutsama, sayılabilir.

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

MEKKİ SURELERDE SALÂT KAVRAMININ SEMANTİĞİ

SALAT’IN NAMAZ ANLAMI ÜZERİNE

EZBERE TESLİM OLMAK