KULLUĞUMU İLERİDE YAPARIM ALDATMACASI
KULLUĞUMU
İLERİDE YAPARIM ALDATMACASI
Ülkemizde toplumun büyük
oranda Allah’a inandığını söyleyen kişilerden oluştuğu görülür. Genel kabule
göre ülkemizdeki Müslüman sayısı nüfusun yaklaşık yüzde 98’ini oluşturuyor.
Ancak dinin yaşanılması oranı ciddi anlamda düşüktür. İnsanların inançlarının
gereğini yerine getirmemelerine neden olarak ileri sürdükleri şeyler var.
Bunların en önde geleni büyük oranda ileriki zamanlara ertelenmedir.
Bir arada olduğunuz insanlarla
dini konularda konuştuğunuz zaman, genellikle çoğu kişinin inancının gereğini
yerine getirmediğinin farkında olduğunu söylerler. Dini vazifelerini ileriki yıllara
ertelediklerini duyarsınız. Sanki ölümün yaşı varmış gibi. Her gün pek çok
genç, gözlerimizin önünde ölüp gitmiyormuş gibi. “Henüz gencim; ileride nasıl
olsa yaparım” diyerek insan kendini kandırıyor. Nefis de boş durmaz, “Acelesi
yok; daha önünde uzun yıllar var” gibi süslü sözlerle destekler. Şüphesiz bu
yanılgı ve gaflet nefsin insana kurmuş olduğu tuzaklardan biridir.
Yaşlılardan ardında
bıraktığı boşa geçen yıllarının pişmanlığını duymayanız yoktur. Bu durumun
henüz kendini genç görerek kulluk vazifelerini erteleyen kişilere ibret olması
gerekmez mi? İnsanların tecrübe edilmiş şeyleri tecrübe etmesi, insan aklına yakışan
bir tutum değildir. Bu konuda nefsin tuzağına düşmeyerek, dünya hayatının cazibesine
kapılmamalıdır. Bir bakmışsın bir anda tükenmiş ömür sermayesi. Örneğin 60 yıl
yaşadığını sanan biri günde 8 saatten 20 yıl uyur. Günde 8 saatten 20 yıl çalışır. Kalan 20 yılda da ayakta uyur. Ömür dediğin; işte budur!
Bazı aileler çocuklarının
gençken alabildiğine özgür bir yaşam sürmesini gayet normal olarak karşılarlar.
“Biz zamanında neler yaptık, gençtir yapacak tabiî” ya da “Biz zamanında yapamadık,
bari o çıkarsın hayatın tadını” mantığına bürünürler.
İnsanın Allah’a olan kulluğu
son nefesini vereceği ana kadar devam eder. İnanan bir insanın ömrünü eğitim,
çalışma ve inancının gereklerini yerine getirme şeklinde evrelere ayrılamaz.
İnanan kişi tüm eylemlerinde inancının gereğini yerine getirmeyi öncelemelidir.
Geri kalan tüm işlerini bu gerekliliklere göre belirlemelidir. Kişi kulluk
vazifelerini ileride yapacağını düşünüp kendince erteler, ama aslında hatalarından
dönmesi için insana fırsat vererek belirli bir süreye kadar erteleyen
Allah’tır.
Allah, günahlarınızı
affetsin ve sizi belirli bir süreye kadar ertelesin. Çünkü Allah’ın eceli
geldiğinde ertelenmez. Bir bilebilseydiniz! (Nuh/4)
İnsanın ileride yapmayı
planladığı kulluk vazifelerini yapabilmek için yeterli bir ömre sahip
olacağının da garantisi yoktur. Sahip olsa ve gerçekten yapmaya çalışsa da,
kaybettiği yıllarını telafi etme şansı da bulunmamaktadır.
Kısaca nereden bakarsanız
bakın ya da ne niyette olursanız olun, bu anlayışa sahip biri her zaman için
kayıptadır.
Andolsun akıp giden zamana
ki insanlar zarardadır. Ancak inanıp iyi işler yapanlar, birbirlerine hakkı
tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka.( Asr Suresi)
İnsanların bazı kişisel
prensipleri vardır: Kimi ütüsüz kıyafet ve boyasız ayakkabıyla dışarıya çıkmaz.
Kimi her randevusuna zamanından önce gider. Yine yediğine içtiğine, beden
sağlığına çok dikkat eder. Kaçırmadan her bölümünü izlediği dizi ya da programları
vardır. Hatta izleyemediklerini sonra izleyip kazasını yapar. Haftada üç dizi
olsa iki saatten altı saat. Oysa günlük namazlar için haftada iki saat döke
saça yeter.
Kulluk vazifelerini erteleyen
kişilerin, kendince yapılması gerekli gördüğü şeyler için katlanmadığı zorluk
kalmaz. Konforlu bir evde oturmayı, lüks bir arabaya binmeyi ileriki yaşlarına
ertelemez. Sahip olduğunda kendisini mutlu edeceğine inandığı şeyleri elde
etmek için çırpınır. Allah’ın rızasına uygun yaşanmayan yıllar bir daha geri
getirilemez. İnsan yine kayıptadır.
Hayır, hayır! Siz hemencecik
geleni seversiniz. Ve sonradan geleceği terk edersiniz.(Kıyamet/20-21)
Bunlar, hemen gelecek olanı
seviyorlar da ötelerindeki zorlu bir günü ihmal ediyorlar. (İnsan/27)
Yorumlar
Yorum Gönder