FITRATI BOZAN UNSURLAR
FITRATI BOZAN UNSURLAR
Fıtratını bozan insan, kendinden uzaklaşan, İlahi yapıyı bozan insandır. Bozulan bu yapı bir kanser hücresi gibi, insanlık vücudunun diğer hücreleri olan insanları da bozmaya başlayacaktır. Yani insanın bozulması kendinde başlayıp, kendinde sonlanan bir olay değildir. Fıtratın kendi yolunda seyrini engelleyen ve insan şahsiyetinde kendine yabancılaşmaya varıncaya kadar, aşınma meydana getiren fıtratı bozan ve fıtrattan uzaklaştıran unsurlar başlıca şunlardır.
1. Allah'ı unutmak: İnsandaki bozulma, yozlaşma ve yabancılaşmanın başını Allah'ı unutmak çeker. Bu durum insanı inanç alanının dışına iter ve yaratılışından/fıtratından uzaklaştırır. Kur'an'da, bu konuda çok uyarılar vardır. “Allah'ı unuttukları için, Allah'ın da onlara öz benliklerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. Onlar, yoldan çıkmış olanların ta kendileridir.” (59/Haşr, 19) ayeti, onlardan biridir. Allah'ı unutup günahkâr bir kul haline düşmenin temelinde, kalbin katılığı yer almaktadır. İnsanın manevi hayatının merkezini kalp teşkil eder. İnsan kalbi, bireysel ve toplumsal değişimlerin başlangıç noktasıdır. Her türlü sapma ve yabancılaşma ilk olarak kalpte başlar. Kalp, kendi kendine bir kötülük kaynağı değildir; ama kötü davranış ve saplantılar, onu insanın kurtuluşunu tehdit eden bir merkez haline getirebilir. "Ey Rabbimiz! Bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi hakikatten (bir daha) saptırma ve bize rahmetini bağışla: Sensin (hakikî) Lütuf Sahibi."(Âl-i İmrân, 8). Vaktiyle Musa, kavmine: "Size Allah tarafından gönderilmiş bir elçi olduğumu bildiğiniz halde neden beni üzüyorsunuz?" dedi(ğinde kastettiği şey işte bu gerçekti). Böylece onlar doğru yoldan saptıklarında Allah da kalplerinin hakikatten sapmasına izin verdi: çünkü Allah günaha gömülüp gitmiş bir toplumu doğru yola çıkarmaz (Saff, 5). ayetleri bu gerçeğin şahitleridir.
2. Allah'a ortak koşmak: Fıtratı bozup onun gerçeğe ulaşmasını engelleyen en tehlikeli etken şirktir. Bu yüzden Yüce Allah, fıtratın şirkle kirletilmemesine dikkat çekmiştir. Şirk ifadesinin, Rum 30. fıtrat ayetinden hemen sonra gelmesi buna delildir. "Gönülden katıksız bağlılar olarak, O'na yönelin ve O'ndan korkup-sakının, dosdoğru namazı kılın ve müşriklerden olmayın (Rum, 31).
3. Çift başlı ilim: İlimleri, din ilimleri ve fen(dünya) ilimleri diye ikiye ayırma yanlışı, varlığın Allah'la olan bağını koparmıştır. Eğitim sistemleriyle, fen ilimlerinin Yaratıcı ile ilişkisi yokmuş gibi, hocalar Allah'tan hiç bahsetmediler. Böylece; Allah'a inanmayan doktorlar, uzay bilimciler, mühendisler yetişti! Yaratıcısından koparılmış ilimleri tahsil eden insanlar, günden güne Allah'la da bağını koparmış ve onu fıtratından uzaklaşmıştır. Her ilmin yaratıcı ile bağı vardır. Ve her ilim dalında Allah'a açılan kapılar vardır. Her ilim dalı yerden Allah'a çıkan bir iptir. Vahiy Allah'tan inen bir ip olduğu gibi.
4. Ölümün anlam kaybına uğraması: İnsanın vahiyden alakasını kesmesi sürecinde ölüm sıradanlaşmış, anlamını yitirmiştir. Ölüm, insanın yaratıcısına ve yaratılışına dikkat çeken bir olgu iken, sadece son kullanma tarihi bitmiş fizik bedenin dünya yüzünden kaybolması olarak algılanmaktadır. Yani ölüm, insanı dirilten, tefekküre sevk eden bir özne iken insanı ürküten bir nesne konumuna düşmüştür.
5. Hev’a'ya uyma: Hevâ, insan benliğinin keyfiliği tercih edişi ve haksız arzulara olan aşırı düşkünlüğüdür. İsteklerinin kulu kölesi olan insan hev’asını ilah edinmiştir. Hev’asını ilah edinen insan, insanlıktan çıkmıştır. Hevâya uymak da, şeytanın düzenine bağlanıp onun arzusuna uygun bir hayatın izleyicisi olmaktır. Hevâya uyan kimse, İslâm'ın ilke ve değerlerinden uzaklaştığı için fıtratını yozlaştırmış olur. Belki de ayetin ifadesiyle hayvanlardan daha aşağı düşmüştür. İnsanın başta vicdan, sonra göz-kulak-akıl-ruhun ses, okuma, çağrı ve şahitliklerini bir kenara atıp hevâya teslim olması fıtratına sırt dönmesidir.
6. Âlimin misyonu: Âlimler peygamberlerin varisleridir. Tarih boyunca fıtratın uyanışını gerçekleştirenler peygamberler ve âlimler olmuştur. Âlimlerin yokluğu/azlığı fıtratların uyanışını sekteye uğratmıştır. Âlimler "Dur yolcu bu cadde çıkmaz sokak" diyerek fıtratlarını uyandırabilir. Modern dünya, âlim ile talebelerin/insanların arasını ayırmıştır. Modern dünya, ilmi âlimden alınan bir değer değil, kitaplardan aşırılan nesne olarak görmektedir.
7. Tüketim hastalığı ve mahrumiyetin yokluğu: Batı zihniyetinin ürettiği maddeci ve pozitivist akımlar, insanı manen yozlaştırarak, ruhtan soyutlayarak, onun bütün gayretini madde etrafında yoğunlaştırmıştır. Kapitalizm de bu akımlardan biridir. İnsana tüketim hastalığını bulaştıran da bu akımdır. Kapitalizm insana ihtiyaç olmayan şeyi ihtiyaç hissettirmektedir. Bu durum insanın önce hayat tarzını değiştirmekte sonra da fıtratını bozmaktadır. Kanaat ve iktisat ölmekte, açgözlülük ve israf canlanmaktadır. İnsanın mahrumiyetten yoksun kalması, onun fıtratının bozulmasına sebeptir. Şöyle ki: Her istediğine sahip olan insan; bolluk ve refah içerisinde sürekli bedenine hizmet edip ruhunu aç bırakacaktır. Bedeni semizleştikçe, ruhu zayıflayacaktır. Bollukta, bolluğu var edeni (Allah'ı) bulmaya kapı aralayamayacaktır. Bollukta kendini müstağni/her şeye gücü yeten görecektir. Darlıkta ise, acizliğini, elinin her şeye yetişmediğini bilir, fakat her şeye gücü yeten varlığı hisseder. Oruç tutan insanın, nimetlerin elinin altında olmasına rağmen onları yiyememekle acizliğini, bunların gerçek sahibin Allah olduğunu anlaması buna delidir. Mahrumiyetten mahrum kalan insanın, fıtratı uyanmaz.
8. Çevrenin etkisinde kalmak: İnsan, Allah'a
inanma eğilimiyle doğar. Ancak çevrenin olumsuz etkisi ile bu eğilimin yönü
değişir. Müslümanlar, nesillerini çevrenin olumsuz etkisinden koruma kalkanı
görevini icra edecek yapılar oluşturmalılar. Fıtrat hadisindeki, onu ebeveyni
Hristiyan-Yahudi-Mecusi yapar gerçeği buna işaret eder.
Yorumlar
Yorum Gönder