KUR’AN AKLI ÖNE ÇIKARIR

 

KUR’AN AKLI ÖNE ÇIKARIR

Müslüman bir birey ve ideal bir toplum yetiştirmenin yolu aklını kullanmayı öğrenmek ve öğretmekten geçer.

Kur’an, aklın kullanımına en küçük bir sınır dahi koymamıştır. Aksine tam tersi olarak, Kur’an aklını kullanmayanları pisliğe mahkûm edeceğini bildirmiştir. “Allah'ın izni olmadan hiç kimsenin iman etmesi mümkün değildir. O, aklını kullanmayanları pisliğe mahkûm eder.” (Yunus/100). Aklını kullanmayan toplumlar maddi ve manevi pislik içindedir. Bu pislikten çıkmaları için akıllarını kullanacak, toplumsal aklı devreye sokacaklar, düşünecekler, sorunlarını çözecekler ve böylece pislikten kurtulacaklardır.

Geleneksel söylemin akla pranga vurması önce fıkıh alanında gerçekleştirildi. İlk iki asırda fıkıh kelamı da ihtiva ediyordu. Hz. Peygamberin ve sahabenin uygulamaları örnek alınacakken taklit edilmeye başladı. Bununla ilk mücadeleyi veren Ebu Hanife (150/767) olmuştur. 11. Yüzyıla kadar da onun çizgisinden gidenler mücadeleyi devam ettirdiler. Ta ki Gazali’ye kadar. Akla tasavvufla pranga vurmak Gazali’nin eliyle gerçekleşmiştir. Gazali’nin “el-Munkizu mine’d-dalâl/Dalâletten Kurtaran” isimli eserinde kurtulduğunu söz ettiği dalâlet maalesef aklın rehberliğidir.

Gazali bu esrinde Kelamcıları ve Felsefecileri eleştirdikten sonra şöyle der: “Şüphe götürmeyecek surette anladım ki mutasavvıflar Allah yolunu tutan kimselerdir. Onların gidişi, gidişlerin en iyisidir. Yolları yolların en doğrusudur. Ahlakları, ahlakların en temizidir. Dünyadaki bütün akıllı insanların aklı, hakimlerin hikmeti, şeriatın esrarına vakıf olan alimlerin ilmi, onların gidişlerinden, ahlaklarından bir kısmını değiştirmek, daha iyi bir hale getirmek için bir araya gelse buna imkan bulamazlar.” (el-Munkizu mine’d-dalâl, s. 59)

İnsanlar ürettikleri sahte tanrıların sonradan mahkûmu oluyorlar. Maide/103. ayette inkar edenlerin akıllarını kullanmadıkları için Allah’a iftira ettikleri bildirilmektedir. Kur’an’a göre aklın çalışmadığı yerde Allah’a iftira vardır. “Belli bir sıralamayla erkek ve dişi yavrulayanların, yemin sonucu salıverilenlerin, arka arkaya iki erkek doğuranların ve on kez döl veren erkek develerin haram edilişini Allah onaylamıyor; inkârcılar Allah'a iftira ediyor. Onların çoğu akletmezler.” (Maide/103). Aklını kullanmayan insanlar şirke ve inkâra saparlar.

Allah insan aklını daha hayırlı olanı seçmeye yönlendiriyor: “Dünya hayatı, bir oyun ve eğlenceden ibarettir. Ahiret yurdu ise, takvalı davrananlar için daha hayırlıdır. Aklınızı kullanmıyor musunuz?” (Enam/32). Dünya hayatından başka bir hayatın olmadığını söyleyenlere akıllarını kullanmalarını emretmektedir. Ayetteki soru bunu ifade etmektedir.

Maide/100. ayette takva, akıl ve kurtuluş bir arada zikredilmiştir: “De ki: Pis olan ile temiz olan bir olmaz. Pis olan şeyin çokluğu hoşuna gitse bile. Ey akıl sahipleri Allah'a karşı takvalı olun ki kurtuluşa ulaşasınız.” Demek ki akıl olmadan ne takvaya ne de kurtuluşa erişilir.

Aklı kullanmamak insanın hayvanlardan daha aşağı yapmaktadır: “Yoksa sen, onların çoğunu işitir veya aklını kullanır mı sanıyorsun? Onlar, hayvanlar gibidirler; doğrusu onlar, yolca daha şaşkındırlar. (Furkan/44)

İnsan, kendisine hitap eden bir mesajı değerlendirirken ya aklına ya da arzu ve ihtiraslarının buyruğuna uyar. Aklına uyanlar, kendilerine yöneltilen davetin, doğruluğu üzerinde düşünür. Bu davetin, insanlık için ne anlam ifade ettiği üzerinde zihin yorar; buna göre bir hükme varır ve sonuçta daveti kabul veya reddederler. Arzu ve ihtiraslarına uyanlar ise sadece hazlarını, geçici isteklerini, adi menfaatlerini dikkate alarak daveti bu açıdan değerlendirirler. Kur’an'ın mücadele ettiği zihniyet de işte bu ikincisidir. Furkan/43. ayette bu şekilde davrananlar, "bayağı arzularını tanrılaştıranlar" olarak tanımlanmaktadır. 44. ayette de putperestlerin, bayağı arzularını tanrı edinmeyi sürdürdükçe Peygamber'in davetini doğru anlamalarının, akıllarını kullanarak sağlıklı değerlendirme yapmalarının imkânsız olduğu bildirilmektedir. Bu tutumlarıyla da düşünme yeteneğinden yoksun olan hayvanlardan daha şaşkın, daha aşağı oldukları açıklanmaktadır.

Özetle: Mekkeli putperestlerin zihniyet yapısını özetleyip eleştiren bu ayetler, evrensel planda ise insanlığın genel bir zaafına işaret etmektedir. Nitekim tarihin her döneminde insanlığın temel sorunu, bedensel arzularını, maddî çıkarlarını, makam ve mevki tutkularını akıl, erdem, inanç ve adalet ölçülerine göre düzenlemekten daha önemli görmeleridir.

Gerçek şu ki, Allah katında hareket eden canlıların en kötüsü,  aklını kullanmayan sağır ve dilsiz kesilenlerdir. 8/22

“Eğer dinleyip aklımızı kullansaydık şu çılgınca yanan ateşin halkı arasında olmayacaktık." derler.  67/10

 

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

MEKKİ SURELERDE SALÂT KAVRAMININ SEMANTİĞİ

SALAT’IN NAMAZ ANLAMI ÜZERİNE

EZBERE TESLİM OLMAK