MEZHEPLERİ DİNLEŞTİRMEK

 MEZHEPLERİ DİNLEŞTİRMEK


Mezhepler Hz. Peygamberin vefatından en az 100 sene sonra ortaya çıkmıştır. Mezhepleri anlatan kaynaklara baktığımızda mezheplerin çıkışını “ayet ve hadislerde açık olarak izah edilmeyen meselelerden kesin ve herkesin itirazsız olarak kabul edebileceği bir hüküm verebilecek bir otoritenin olmamasından ortaya çıktı.”  diye anlatıyorlar. Yani, Hz. Peygamberin vefatından önce Kur'an’ın indirilmesi tamamlandığı için zamanla dini emirleri ve özellikle ibadetleri uygulama konusunda gereksiz detaylara girilmiş, bunun üzerine de kararsızlıklar olmuş ve farklı yollar ortaya çıkmıştır. Yani farklı mezheplere ayrılmışlar. Ayetlerde Allah’ın bizi uyardığı “gruplara ayrılmayın” uyarısına rağmen... Günümüzde Müslümanların en temel sorunlarından birisi, din temelli guruplaşmalar, hizipleşmelerdir. Kur'an, “hepiniz birden Allah’ın ipine sımsıkı sarılın” (3/103) derken, Hz. Peygamber, müminlerin kardeş olduklarını belirtirken, Müslümanlar, maalesef din anlayışları yüzünden gittikçe daha da küçük guruplara ayrılmaktadırlar. Mezhepleri dinleştirmenin zararlarını şu şekilde maddelendirebiliriz:


1. Yeni yetişen kuşaklar umumiyetle kendi meselelerine kendileri çözümler bulmak yerine, asırlar boyu tarihe karışmış, güncelliği ve fonksiyonelliği kalmamış olan geçmişin problemleriyle uğraşmaya başlamış ve geçmişten çözüm arama yoluna başvurmuşlardır. Din yerine mezheplerin ilkeleri öğretilmeye başlanmış ve böylece dini anlamada mezhepler birer araç iken amaç haline ge(tiri)lmiştir. Sonuçta Kur'an’ın bir bütün olarak anlaşılması kaygısından uzak kalınarak sadece mezheplerin görüşlerine destek bulmak için Kur'an’a gidilmeye başlanmıştır.

2. Zaman içerisinde mezheplerin din gibi algılanmaya başlanması bazı problemlerin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Başlangıçta fikri üretkenlik ve sorunlara çözüm bulma adına son derece katkı sağlayan mezhepler zaman içerisinde fikri üretkenliğin önündeki engellerden birisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Mezheplerin mutlaklık iddiasında bulunmaya başlaması ve zamanla her mezhebin kendisini dinin tek ve en doğru anlaşılma biçimi olarak sunmaya başlamasıyla birlikte Müslümanlar arasında fikri ve siyasi ayrılıklar baş göstermeye başlamıştır.

3. Dinle mezhep arasındaki ilişki her zaman masum olmamıştır. Mezheplerin bazıları siyasi çevrelerce dini ve siyasi menfaat temin etmekte birer araç olarak kullanılmıştır. Bunun neticesinde mezhepler dinin yeni yorumlarla güncelleştirilmesi ve işlevsel kılınması yerine Müslümanlar arasında ayrılık ve kavgaların, taassubun, iktidar savaşlarının birer aracı haline gelebilmiştir.

4. Mezhep taraftarlarının kendi görüşlerini diğerlerine dayatması ve böylece ötekileri dışlaması Müslümanlar arasında ciddi ayrılıklara sebep olmuştur. İslam düşüncesinde mezhep taassubunun yol açtığı “ötekileştirme” ve “tekfir etme” eğilimi bu ayrılıkları kurumsallaştırmıştır.

5. Mezhep liderlerinin “otorite” olarak kabul edilmesi ve çözüm için bu otoritelerin eserlerinin dışına çıkılmaması ise söz konusu süreci hızlandırmıştır. Mezhep mensupları kendi mezheplerinin sınırları dışına çıkmamış ve herkes kendi mezhebinin “Fırka-i Naciye/yani hak ve kurtuluşa eren fırka” olduğu iddiasının peşine düşmüştür.

6. Taklit yoluyla dini öğrenme kronikleşmiş ve bu durum zamanla bilgi açığının büyümesi, mezhep taassubunun artması ve yeni fikirlere taham-mülsüzlüğün azalmasıyla sonuçlanmıştır.

7. Tarih boyunca mezheplerden bazıları, siyasi çevrelerce dini ve siyasi menfaat temin etmekte birer araç olarak kullanılmıştır. Bunun neticesinde, mezhepler nadiren de olsa, dinin yeni yorumlarla güncelleştirilmesi ve işlevsel kılınması yerine Müslümanlar arasında ayrılık ve kavgaların, taassubun, iktidar savaşlarının birer aracı haline gelmiştir.

8. İslam dünyasında mezhep farklılıklarına dayalı mezhepleşme süreci zaman zaman mezhep taassubuna yol açmaktadır. Bu da mezhepler arası ilişkilerin bozulmasının yanı sıra, mezheplerin ayrı birer din gibi algılanmasına ve neticede “ötekileştirme” sürecinin hızlanmasına sebep olmuştur. Ötekileştirme gruplar arası düşmanlığın ortaya çıkışının bir aşamasını oluşturmaktadır. Mezhep taassubu fikri üretkenliği sekteye uğratarak düşünce dünyasında bir donuklaşmaya yol açmaktadır. Mezhep liderlerinin “mutlak” otorite olarak kabul edilmesi ve çözümlerin sadece bu otoritelerin eserlerinde aranmaya başlanması sıkıntıları artırmaktadır. İnsanlar bağlı bulundukları mezhebin dışına çıkamayarak, doğru veya yanlış olabileceğini düşünmeden kendi mezhebinin görüşlerini savunmakta ve mezhep mensuplarıyla aynı doğrultuda tavır geliştirmektedir.

9. Mezhebi hassasiyetler bazen kişisel görüşlerin veya aklın önüne geçebilir, insanlar makul yaklaşımlar yerine duygusal yaklaşımlar sergileyebilirler.

10. Mezheplerin mevcut din anlayışları doğrultusunda, özellikle kendisini dinle özdeşleştiren mezheplerde yenilenme imkânı ortadan kalkmaktadır. Dini doğru anlama ve yaşama konusundaki yanlışlıklar ve taklide dayanan din algıları, dinin temel öğretisiyle çelişen birçok şeyin hakikat olarak sunulmasına yol açmaktadır. Böylece kendi koşulları çerçevesinde oluşan din anlayışı donuklaşmakta ve İslâm olarak sunulan çerçeve, belli bir noktadan sonra insanların ihtiyaçlarına cevap veremez ve sorunlarına çözüm önerisi sunamaz hale gelebilmektedir.

11. Geçmişi kutsamak, gelenekle dini özdeşleştirmek, fıkhı dinleştirmek, toplumun doğasını bozan taklide sürüklemiştir. Ezilen insanların adaleti bulabilecekleri yeni bir dünya beklentisi, din(den)miş gibi görülen mitik bilgilerle meşgul olmak, dine yönelik olumsuz algılara ve dinin inkârına sebebiyet vermektedir.

12. Mezhep eksenli anlaşılma biçimi, bizatihi dinin, geleneğin gölgesinde kalıp silikleşmesine ve bireysel kurtuluşun göz ardı edilerek tekfir mekanizmasının güç kazanmasına yol açmaktadır. Bu tür yaklaşımlardan ve olumsuz etkilerinden uzaklaşmanın yolu; Kuran’ın belirleyi-ciliğinden hareket etmek, araştırmak, incelemek ve sorgulamaktır.

13. Mezheplerin dini kendi tekellerine alma tutumları; insanları başta Kur'anî yöntemden uzak tutmaya, düşüncenin -tezekkür, tedebbür, teakkul, tefakkuh ve tefekkür gibi- her çeşidinden uzaklaştırmaya, bilgiye ve araştırmaya dayalı imandan alıkoymaya, mitolojik söylencelere yöneltmeye, ütopik bir şekilde Mehdi ve karizmatik imam gibi kendine yarar sağlamayacak muhayyel kurtarıcı beklemeye götürmektedir. Dolayısıyla mezhep odaklı yapıların günümüz sorunlarına sunduğu çözümler, geçmişi taklit ve kendi görüşünü vazgeçilmez olarak sunması nedeniyle açmazları da beraberinde getirmektedir.

14. Mezheplerin dogmatik yapılara dönüşmesi, İslâm düşüncesini anlamamızı engelliyor. İslâm dini, her insanı, Kur’an’ın emanet olarak isimlendirdiği yeryüzünde ahlâka dayalı bir sosyal düzen kurma görevini yürütmeye teşvik etmiştir. Dinin bu evrenselliğinin mezheplerce daraltılan  bir bakış açısıyla anlaşılması pek mümkün değildir. Dinin mesajı evrenseldir ve süreklidir. Zamana ve mekâna bağlı olarak ortaya konan hükümler geçicidir, bunların dogmalaştırılması beraberinde problemleri getirir. Daraltıcı bu tür din yorumlarına yönelik eleştirilerin tekfir mekanizmasıyla karşı karşıya gelmesi, doğruya ulaşmayı engeller. Birçok mezhep bu sorunla karşı karşıyadır. 

15. Kur'an öğretisini ve temel değerlerini çarpıtarak kendi söylemine uyarlayan dinî yapılar, yanlış din algısından beslenen kitleleri daha kolay etkilemekte ve yönlendirmektedir. İçinde bulunduğu gelenekten kaynaklanan din algısı sebebiyle dinî doğru anlayamamış ya da gereken araştırmayı yapamamış kişiler bu yönlendirmelerden etkilenmektedir. Özellikle haksızlığa maruz kalan, ayrımcılığa uğrayan ve ötekileştirildiğini hisseden insanlar kullanılmaya müsait hale gelmekte ve çatışmaların malzemesi olabilmektedir.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

MEKKİ SURELERDE SALÂT KAVRAMININ SEMANTİĞİ

SALAT’IN NAMAZ ANLAMI ÜZERİNE

EZBERE TESLİM OLMAK