PEYGAMBERİMİZİN HER SÖYLEDİĞİ VAHİY MİDİR?
Peygamberİmİzİn
Her Söyledİğİ Vahİy Mİdİr?
Hz. Peygamberin dini tebliğ ederken arzusuna göre konuşmadığı ve din adına söylediklerinin indirilmiş vahye dayanmaktadır: “Arkadaşınız ne saptı ne de azdı. O arzusuna göre de konuşmuyor. İndirilmiş bir vahiyden başkası değildir o.”(Necm/2-4). Ayette kastedilen vahyin Kur’an olduğu son derece net olmasına rağmen hadis rivayetlerini kurtarmaya ve peygamberimize isnat etmeye çalışanlar bu ayeti çarpıtarak ayette kastedilen şeyin peygamberimizin Kur’an dışındaki sözleri yani hadisler olduğunu iddia etmektedirler. Hâlbuki delil olarak sundukları bu ayetin doğrudan ifade ettiği şey Hz. Peygamberin insanlara dini bildirimde bulunurken kendinden değil Allah’ın kendisine vahyetmiş olduğu ayetlerden bildirimde bulunduğudur.
Bu ayete (Necm/2-4) dayanarak onun her sözünü vahiy zannetmek, onun beşeriyet yönünü göz ardı etmek olur. Hâlbuki o, Kur'an’ın da vurgu yaptığı gibi bir insandır, içimizden biridir. (Bakınız: İsra 93, Kehf 18/110; Cuma 62/2) Böyle olunca, mesela yolda giderken bir sahabeyle sohbet etmesini, ona “Nasılsın?” demesini vahiy olarak görmek, dini esaslarda ciddi sıkıntılara sebebiyet verir.
Bu ayetlerin asıl konusu Hz. Muhammed’in vahiy almasını yani peygamberlik sıfatını inkâr edenlere; onu şair, kâhin vb. sıfatlarla niteleyip Kur’an’ı kendisinin uydurduğunu söyleyenlere bir reddiyede bulunmaktır.
Allah, Kur’an ayetlerinde peygamberimize Kur’an’da dikkat çekilmeyen işler hakkında diğer inananlara danışmasını olanların görüşlerini almasını söylemektedir. Eğer peygamberimizin her söylediği ve yaptığı vahye dayansaydı, Allah peygamberinden inananlara danışmasını istemezdi: “Yapılacak işler hakkında onlara danış. Kararını verdiğin zaman da artık Allah’a dayanıp güven. Çünkü Allah, kendisine dayanıp güvenenleri sever.” (Al-i İmran/159). Söz konusu ayetler açıkça göstermektedir ki Hz. Peygamberin günlük hayattaki konuşmaları ve kararları vahiy değildir. Hz. Peygambere indirilen tek vahiy Kur’an'dır. Allah, peygamberimize, hikmet yani bilgelik ve basiret nasip etmiştir. Peygamberimiz de dini konularda sadece Kur’an ile din dışı konularda ise Kur’an’ın yol göstericiliğinde kendi bilgelik ve basireti ile hareket etmiştir. “Sen de aralarında, Allah’ın indirdiğiyle hükmet. Onların keyiflerine uyma. Dikkat et de Allah’ın sana indirdiğinin bir kısmından seni uzaklaştırıp fitneye düşürmesinler.” (Maide/49). “Ey resul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan O’nun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah seni insanlardan korur. Allah, küfre batmış topluluğa kılavuzluk etmez.” (Maide/67).
Şu iki ayette “Sen
de aralarında, Allah’ın indirdiğiyle hükmet.” ve “Ey
resul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et.”
ifadeleriyle dikkat çekildiği gibi eğer Hz. Peygamberin her söylediği
vahiy olsaydı, bu ifadelere ihtiyaç kalmaz,
inananlar dinle ilgili sorularının cevaplarını Kur’an’da aramak zorunda
kalmazlardı. Yalnızca Kur’an indirilirken değil her ne zaman peygamberimize bir
soru sorsalar ilahi bir karşılık alabilirlerdi. İnananlardan, sorularının
cevaplarını Kur’an’da aramalarının istenmesi gösteriyor ki peygamberimizin her
söylediği vahye dayanmaz: “Ey iman sahipleri! Size açıklandığında
canınızı sıkacak şeylerle ilgili soru sormayın. Kur’an indirilmekteyken onları
sorarsanız size açıklanır. Allah onları affetmiştir. Allah çok bağışlayıcıdır,
çok yumuşak davranandır.” (Maide/101).
Yorumlar
Yorum Gönder