HZ. PEYGAMBERE UYARILAR

 

HZ. PEYGAMBERE UYARILAR

Hz. Muhammed’in sözleri yanlış olacak olsa Allah müdahale eder ve yanlış olduğunu ayetleriyle ortaya koyardı. Eğer Allah’a rağmen bu sözlerinde ısrar ederse peygamberlik görevi sona ererdi. Oysa peygamberler insanların erdemli, onurlu, ahlaklı yaşamaları için tarihin akışını değiştiren en büyük önderlerdir.

“Eğer (Peygamber) bize isnat ederek bazı sözler uydurmuş olsaydı, mutlaka onu kudretimizle yakalardık. Sonra da onun şah damarını mutlaka keserdik. Hiçbiriniz de bu cezayı engelleyip ondan savamazdı.”  (69 Hakka/44-47).

Kur’an’da Hz. Peygambere yönelik uyarılar vardır. Bunlardan bazıları şunlardır:

1. Abdullah b. Ümmü Mektûm'la İlgili Tavrı: “Nereden bilirsin, belki de o arınıp temizlenecek. Belki de düşünüp taşınacak da öğüt kendisine yarayacak. O, kendisini her türlü ihtiyacın üstünde görene gelince, ki sen ona yöneliyorsun; Sana ne onun arınmasından! O, koşarak sana gelen var ya; odur içine ürperti düşen. Sen ona aldırmazlık ediyorsun. Hayır, hiç de öyle değil! O, bir düşündürücüdür. Dileyen onu düşünüp öğüt alır. (Abese 80/3-12).

 

2. Fakir ve Zayıf Müslümanlarla İlgili Tutumu: Sabah akşam Rablerinin rızasını isteyerek, O'na yalvaranları kovma. Onların hesabından sana bir sorumluluk, senin hesabın­dan da onlara bir sorumluk yok ki, onları kovup da zulmedenler­den olasın.(En’am 6/52).

 

3. Bedir Esirleri ile İlgili Uygulama:  “Yeryüzünde ağır basıncaya kadar hiçbir Peygamber’e esirler sahibi olmak yakışmaz. Siz, geçici dünya malını istiyorsunuz, Al­lah ise ahireti istiyor. Allah daima üstün, hüküm ve hikmet sahi­bidir. Eğer Allah'tan, bir yazı geçmemiş olsaydı, aldığınız fidyeden dolayı size mutlaka büyük bir azap dokunurdu. Artık aldığınız ga­nimetten helâl ve temiz olarak yiyin ve Allah'tan korkun. Şüphe­siz Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.(Enfal 8/67).

4. Tebük Seferinde Münafıklara İzin Vermesi:  Allah seni affetsin; neden onlara izin verdin de beklemedin ki, doğru söyleyenler sana açık-seçik belli olsun da yalancıları bilesin. Allah'a ve âhiret gününe iman edenler; mallarıyla, canlarıyla cihat edecekleri için senden izin istemezler. Allah, takva sahiplerini iyice bilmektedir. Ancak Allah'a ve âhiret gününe inanmayanlar, kalpleri kuşkuyla karışmış olup da işkilleri içinde çalkanıp duranlar, sefere katılmak için senden izin isterler. Sefere çıkmak isteselerdi elbette ki, bir sefer hazırlığına girişirlerdi. Ama Allah, harekete geçmelerini istemedi de onları yerlerine çiviledi ve "oturun, oturanlarla beraber" denildi. (Tevbe 9/43-46).

5. Müslüman Olmayanlara Dua ve İstiğfar Etmesi: Onlar için ister af dile, ister dileme, onlar için yetmiş defa af dilesen, yine Allah onları affetmez. Böyledir, çünkü onlar Allah'ı ve elçisini tanımadılar; Allah, yoldan çıkan kavmi yola iletmez. (Tevbe 9/80). Ayrıca bakınız: Münafikun 63/6; Tevbe 9/84; Tevbe 9/113-114; Kasas 28/56; Ahzab 33/1-3; İsra 17/73-75.

6. Zeynep b. Cahş ile Evlenmekte Tereddüt Göstermesi: Hani sen Allah'ın nimetlendirdiği, senin de lütufta bulunduğun kişiye "Eşini yanında tut, Allah'tan kork!" diyordun ama, Allah'ın açıklayacağı birşeyi de içinde saklıyordun; insanlardan çekiniyordun. Oysaki kendisinden korkmana Allah daha layıktır. Zeyd o kadından ilişiğini kesince onu sana nikâhladık ki, evlatlıkları eşleriyle ilişkilerini kestiklerinde, müminler için o kadınlarla evlenmede bir güçlük olmasın. Zaten Allah'ın emri yerine getirilmiştir. Allah'ın kendisine farz kıldığı şeyde peygambere hiçbir vebal yoktur. Daha önce gelip geçmişlerde de Allah'ın yolu-yöntemi buydu. Allah'ın emri, belirlenmiş bir kaderdir/ölçüdür. Onlar ki, Allah'ın mesajlarını tebliğ edip O'ndan korkarlar, Allah'tan gayrı hiç kimseden korkmazlar. Hesap sorucu olarak Allah yeter. (Ahzab 33/37-39).

7. Helâl Olan Şeyi Kendisine Haram Kılması: Tahrim meselesinin nedenleri hakkında kaynaklarda farklı riva­yetler olmakla birlikte, daha çok bu konunun, Hz. Aişe'den rivayet edilen şu olayla ilgili olduğu kabul edilmektedir. Konuyla ilgili Peygam­ber hanımlarının farklı olarak anlatıldığı bu rivayet de Hz. Aişe şöyle diyor:

Resûlullah tatlıyı ve balı severdi. İkindi namazını kıldıktan son­ra hanımlarını dolaşır onlara yakınlık gösterirdi. Onlardan Zeyneb binti Cahş'ın yanında bir müddet kalır, bal şerbeti içerdi. Bunun üzerine ben ve Hafsa anlaştık. Peygamber hangimizin yanına girerse, ona:

"Sende meğafir” kokusu alıyorum. Meğafir mi yedin?" diyecekti. Anlaştığımız üzere kendisine bu soru sorulunca, [üstünün başının kö­tü kokmasından hoşlanmayan] Hz. Peygamber:

Hayır, meğafir yemedim, fakat Zeyneb'in yanında bal şerbeti içtim. Ama bir daha bunu içmemeye yemin ettim, sen bunu başkasına söyleme" de­di.[1] Bunun üzerine, "Ey peygamber niçin Allah'ın sana helâl kıldığı şeyi, eşlerinin hatırı için haram kılıyorsun?"dan itibaren, "Eğer tevbe ederseniz..." ayeti dahil dört ayet (Tahrim 66/1-4) nazil oldu.

Bunlar Kur’an nazil olurken gerçekleşmiş hadiselerdir. Peki Hz. Peygamber vefat ettikten sonra ona söylettirilen uydurmalara karşı Müslümanların tavrı ne olmalıdır?

Bu tehlikeye karşı Müslümanların karşılaştıkları bir rivayete karşı kriterleri şunlar olmalıdır:

1- Kur’an’ın muhkematını iyi bilmeli ve hadisin sağlamasını Kur’an’la yapabilmeli. Yoksa farkında olmadan Rasulullah’ın hayatıyla o hayata mesnet olan ilahi mesajı çatıştırır. Bu ise hiç de arzulanan bir durum değildir.

2- Hadislerin durup dururken öylesine söylenmiş sözler olmadığını, onların da “5N1K” sının bulunduğu, yani bir yeri, zamanı, muhatabı, gerekçesi, ortamı, amacı özetle bağlamı bulunduğu unutulmamalı. Hadisin doğru anlaşılması ve yorumlanmasında bu bağlamın önemi sanıldığından büyüktür.

3- Hadislerin lafzen değil anlam olarak nakledildikleri akıldan çıkarılmamalıdır. Hz. Peygamber’in ağzından o lafızlarla çıkmamış olması kuvvetle muhtemeldir. Dolayısıyla hadisin teke tek lafızları üzerine yorum bina etmek, birçok mahsuru beraberinde getirebilir. Eğer yorum bina edilecekse,  o konuda Rasulullah’ın söyledikleri yanında yaptıklarının bütünü göz önüne alınarak yorum yapılmalıdır.

4- Yine bu meyanda, hadislerde geçen kimi kalıp ifadeler ve ıstılahlar vahyin inşa ettiği bir zihinle anlaşılmalıdır. Bir örnek vermek gerekirse, bir önceki yazımda “Bir yöneticinin hayra yönelişini destekleyen Allah…” diye çevirdiğim ibarenin lafzi karşılığı “Bir yöneticinin hayrını isteyen Allah…” şeklindedir. Fakat Allah’a izafe edilen her hayır ve hidayet şu ilke ışığında anlaşılmalıdır: “doğru yola yönelenin Allah bu konudaki yeteneğini artırır” (47:17). Tabiî ki “Allah’ın sapmasını dilediği” türünden her tür metin de yine “Allah yoldan çıkmışlardan başkasını saptırmaz” (2:26). İlkesi ışığında anlaşılmak zorundadır. İşte bunun gibi.

5- Hadis kitaplarının, çok yüksek sayıdaki rivayet arasından müellifinin belirlediği kriterler doğrultusunda seçilmiş hadislerden oluşan bir “seçki” olduğu unutulmamalıdır. Bu seçimde Buhari ve Müslim en titiz davrananlar arasında yer alırlar. Fakat seçimde ne kadar titiz davranılsa davranılsın, insanlık hali, az da olsa gözden kaçan kimi rivayetlerin olabileceği hatırlanmalı. Buhari’nin Sahih’i tekrarlı 7397, tekrarsız 2602 hadis içerir. Buhari bu hadisleri 600.000 hadis arasından seçtiğini söyler (Siyeru A’lam, 11/187). Bu rakamlar, sanırım meramımı izaha kâfidir.

6- Bu tür hadis derlemelerinden azami istifade isteniyorsa, hadisi anlama hususunda yardımcı kaynaklarla birlikte okunmalıdır. Mesela bu konuda bendenizin Üç Muhammed ve Yahudileşme Temayülü, M. Esed’in İslam’ın İlk Yılları adlı Sahih’in dört kitabı içeren şerhi, Hayri Kırbaşoğlu’nun konuyla ilgili eserler, Mehmet Görmez’in Sünnet ve Hadis’in Anlaşılmasında Metodoloji Sorunu adlı eseri ilk anda akla gelenler.[2]

 



[1] Buhârî, Talâk, 8; Tefsir, Tahrîm 66/1; Müslim, Talâk, 20-21; Ebû Dâvûd, Eşribe, 11; Nesâî, Talâk, 17.

[2] Mustafa İSLAMOĞLU, Peygamber Yazıları, 79-81

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

MEKKİ SURELERDE SALÂT KAVRAMININ SEMANTİĞİ

SALAT’IN NAMAZ ANLAMI ÜZERİNE

EZBERE TESLİM OLMAK