DİNDAR İLE DİNCİ ARASINDAKİ FARKLAR

 

Dİndar İLE Dİncİ Arasındakİ FarkLAR

 

Dini değerleri sahih ve yenilikçi gelenekle üretenlere "dindar"; taklit ve skolastik gelenekle tüketenlere "dinci" denir. Dindarda akıl, dincide his hakimdir. Dinci pragmatik, dindar ilkelidir. Dinci kara çalar, dindar maya çalar. Dincinin tevekkülü insana, didarın ki Allah'adır. Dinci rant, dindar rıza peşindedir. Dinci dini tezgahlarken, dindar tezgahlamaz. Dindar mezheplidir, dinci mezhepçidir. Dindar üstadının, imamının (mezhep) sırtından geçinmez, misyonunu üreterek sonraki nesillere taşır. Dindar bedel öder, dinci ödetir. Dindarın sermayesi imanıdır, dincinin imanı sermayesidir. Dindar bal arısı, dinci sinektir. Biri bal yapar, diğeri bala konup mikrop (uydurma) taşır.

Uydurulan din her anlamda sekülerdir, diğer bir ifade ile ideolojidir. Hiçbir ideoloji bireyi, toplumu mutlu edememiştir. Hal-i alem buna şahittir. Bundan sonrada edemeyecektir. Küresel güçler uydurulan dini Demoklesin kılıcı gibi özellikle şiddet sosu ekleyerek sürekli insanlığın ensesinde tutmaktadır. Sonuçta insan(lar) "Din" ile "din"i; dindar ile dinciyi ayırt edebilmek için mümeyyiz bir akılla ciddi okumalar yapmalıdır(lar). Küresel güçler bu mücadeleyi kolektif olarak vermektedirler, müslümanların mücadelede birey olarak kalmaları bir akıl tutulmasıdır.

Uydurulan dinin temsilcileri dincilerdir. Bunlar: Din balına konan sinekler, din pazarlayan işportacılar, mezhepçiler, üstadının, şeyhinin, sırtından geçinen ruhlardır. Uydurulan dinin teorisyenleri ve toplum mühendisleri dışındakiler ekseriyet itibariyle din cahili kimselerdir. Din cahili kimseler dine zam yaparlar, bu da sapmayı doğurur. "Din/İslam" yükselen değerler arasındadır. İnsanlık dine karşı açlık çekiyor. Bunu bilen küresel güçler bu aç ruhlara paket programlar halinde uydurulmuş din (batıya, Yoga, Osho'nun Zen Yolu vb. İslam dünyasına da tarikat) pazarlıyorlar. Uydurulmuş din ve bunların temsil edildiği mahfiller siyasilerin cirit attığı yerlerdir. Çünkü din(!), -"Din" değil- her zaman toplumda tutucu bir maya olarak kullanılmıştır.

19. yüzyılın ortasından 20. yüzyıl boyunca İslam Dünyasında düşünsel-metodolojik-kurumsal yenilenme yapmak isteyen pek çok mütefekkir çıkmıştır. Muhammed Abduh, Reşid Rıza, Cemaleddin Efgani, Musa Carullah, Hasan el-Benna, Sait Halim Paşa, Mehmed Akif, Ali Şeriati, Humeyni, Seyyid Kutup, Abdulkerim Suruş, Fazlurrahman, Roger Garaudy, Muhammed Cabiri, Hasan Hanefi, Muhammed Arkoun, Nasır Ebu Zeyd... Kendilerine kadar gelen islam düşünce mirasını teolojik, antropolojik, metodolojik ve felsefi eleştiriye tabi tutmuşlar, sadra şifa projeler ortaya konulmuş fakat Hasan el Benna ve Humeyni'nin geliştirdiği politik-ideolojik hareketler toplumda karşılık bulmuş. Diğerlerine akademisyenler ve az bir okuyucu kitlesi rağbet etmiş. Osmanlının parçalanmasının ardından coğrafyada ortaya çıkan 50 ye yakın seküler ve totaliter devletler/yapılar islamı halkın vicdanına hapsetmiş, mezkur mütefekkirler her türlü engellenme ile karşı karşıya kalmışlar, düşünceleri zenginleştirilememiş ve verimli hale gelememiştir. Küresel güçler ve onların içerdeki işbirlikçileriyle toplum mühendisleri tarafından uydurulan dinlerin yıldızları parlatılmış “Din” varmış gibi bir hava estirilmiştir.

Dinin insana bağlı bir kaderi vardır. İnsanın bilinç kabına akan "Din", kapta olan bulaşıkların kimyasına göre yeni bir şekil alır. Dini bu kaplardan alan insanlar, güneşin resminden ısınmaya çalışan insanlar gibidirler. Bazen bu kap öyle doludur ki "Din"den ancak bir damla aroma vardır. İşte uydurulan din tam da budur. Su, glikoz şurubu ve meyve aromalı  "meyve suyu!" gibi...

Dinlerin kara delikleri vardır. İslam'ın kara delikleri: Kader, lidere tapınma, eskiyi kutsama yeniyi yuhalama, aklı hadım etme, geçmişte yaşama vb... İşte bunlar uydurulan dinin beslendiği unsurlar... Bütün bunlardan sonra, geriye kutsanan lafız ve normun yerini alan şekil kalır. Son 200 yıldır "nasıl" yerine "niçin"i koyabilseydik bu kara delikler olmazdı.

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

MEKKİ SURELERDE SALÂT KAVRAMININ SEMANTİĞİ

SALAT’IN NAMAZ ANLAMI ÜZERİNE

KEVSER SURESİNİN İNCELENMESİ