DİN ANLATIMINDA ŞEKİLCİ TUTUM

 

DİN ANLATIMINDA ŞEKİLCİ TUTUM

İslamın inaç, ibadet,  haramlar ve haramlar ve sosyal hayata dair bir dizi emir ve yasakları, kural ve tavsiyeleri vardır. Özelikle ibadetler belli şekil ve şartları yerine getirilirse geçerli olur. Ancak bütün bunların insanı götürmek istediği bir hedef vardır. O da Allah’ın her an gözetim ve yardımı altında olduğumuzu, iç dünyamızı onarıp davranışlarımızı düzeltmek ve ahlaklı ve erdemli birey ve toplum oluşturmaktır. Kur’an’da Müslümanlara insanlara örnek olacak şekilde vasat bir ümmet olmaları hedef gösterilir: “Nitekim insanlara şahit olmanız, resulün de size şahit olması için sizi dengeli (vasat) bir ümmet kıldık…” (2/143)

Dinin toplumsal boyutunu namaz kılma, oruç tutma oranları ve cami sayısı gibi unsurlarla ölçmeye çalışmak doğru olmadığı gibi mümkün de değildir. Çünkü din ile toplum arasındaki ilişkiler bu şekilde tespit edilemez. Dindarlık sadece gözle görebildiğimiz ibadetler, merasimler ve ibadethanelerden ibaret değildir. Dinî hayatın, dindarlığın görülen ve görülmeyen yüzü vardır. Camiler, mabetler, simgeler, semboller, kıyafetler, dinin görünen, şeklî ve maddî boyutlarıdır. Dinin maddî tezahürleri cami içinde namaz kılanların sayısıdır. Namaz, oruç ve hac insanları her türlü fuhşiyat ve münkerden uzak tutmasına gelince Allah katında asıl dindarlık, bu son kısım ile değerlendirilmektedir.

Gündelik hayatımızda insanlara örnek olacak bir ahlakı gösteremiyoruz. Çünkü ahlakın teorisiyle meşgulüz. Takvanın tanımını teheccüd, evvabin ve nafile namazlara hasretmekteyiz. Dünyanın, neresinde olursa olsun açlık çeken insanların açlığını gidermeyi, komşuya eziyet etmemeyi, trafikte yürürken hayvan çiğnememeyi takvanın içinde zikretmiyoruz. Bazen de ahlaksızlığı dinîleştiriyor; yaptığımız bütün yolsuzlukların, düzenbazlıkların, hilelerin, dinden meşruiyetini arıyoruz. Çoğu zamanda yasal olanın ahlaki olduğunu sanıyoruz/savunuyoruz.

Tüm bunları bir bütün olarak yeniden ele almak gerekiyor. Müslümanlar ahlaktan kopuk bir fıkıhta ısrar ediyor. Oysa ahlak ibadetin gayesi, ibadet ahlakın vesilesidir. Bütün din anlayışımızı daha çok ahlaktan kopuk, ibadetler üzerine bina ediyoruz. Hacer-i Esved’i öpmenin bizi cennete götüreceğine inanıyoruz.

En büyük sekülerlik dinin ahlaktan ayrılmasıdır. Çünkü dinin ahlaktan ayrılması kendisinden ayrılmasıdır. İslâm dünyasındaki uyanış hareketlerinin çoğunluğu aklın gücünden ve ahlakla bezenmiş ruhun gücünden çok siyasetin gücüne talip oldular. Önce ahlak ve maneviyat yerine önce güç ve iktidar dediler. İlmî donanımdan, ruhî kemalden önce güç ve makama talip oldular. İlmin, fikrin, düşüncenin, sanat ve felsefenin gücünün, siyasetin gücünden üstün olduğunu unuttular.

Günümüz Müslümanları çoğu zaman şekli özün yerine geçirmekte, amacı gölgelemekte ve unutturmaktadır. İbadetlerin şekil şartlarını rutine bağlayarak ifa etmeyi dindarlıkta yeterli görmeye başlamaktadırlar. Günümüz İslam anlatımında ve öğretiminde bütün beklenti kuralların formları üzerinde yoğunlaşmaktadır. Kurallar sihirli değnek gibi görülmekte, onun altında yatan amacın nasıl ve hangi durumlarda gerçekleşeceği üzerine düşünmekten ısrarla kaçılmaktadır.

Din anlatımlarında şekli öne çıkarmanın başlıca zararlarını şöyle sıralayabiliriz:

Dinin yanlış temsil edilmesi, ikiyüzlülük, ahlaki değerlerin önemsizleşmesi, gerçek maneviyatın kaybolması, insan ilişkilerinde samimiyetsizlik ve ayrımcılık.

Özetle, şekilci dindarlık, dini inancı yüzeysel ve sadece dış görünüşe odaklanan bir anlayış olduğu için birçok zararı beraberinde getirebilir. Kişilerde samimiyetsizlik, dini değerlerin önemsizleşmesi, gerçek maneviyatın kaybolması gibi sonuçlara yol açabilir.

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

MEKKİ SURELERDE SALÂT KAVRAMININ SEMANTİĞİ

SALAT’IN NAMAZ ANLAMI ÜZERİNE

KEVSER SURESİNİN İNCELENMESİ