Kayıtlar

2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

DİNDAR İLE DİNCİ ARASINDAKİ FARKLAR

  Dİndar İLE Dİncİ Arasındakİ FarkLAR   Dini değerleri sahih ve yenilikçi gelenekle üretenlere "dindar" ; taklit ve skolastik gelenekle tüketenlere "dinci" denir. Dindarda akıl, dincide his hakimdir. Dinci pragmatik, dindar ilkelidir. Dinci kara çalar, dindar maya çalar. Dincinin tevekkülü insana, didarın ki Allah'adır. Dinci rant, dindar rıza peşindedir. Dinci dini tezgahlarken, dindar tezgahlamaz. Dindar mezheplidir, dinci mezhepçidir. Dindar üstadının, imamının (mezhep) sırtından geçinmez, misyonunu üreterek sonraki nesillere taşır. Dindar bedel öder, dinci ödetir. Dindarın sermayesi imanıdır, dincinin imanı sermayesidir. Dindar bal arısı, dinci sinektir. Biri bal yapar, diğeri bala konup mikrop (uydurma) taşır. Uydurulan din her anlamda sekülerdir, diğer bir ifade ile ideolojidir. Hiçbir ideoloji bireyi, toplumu mutlu edememiştir. Hal-i alem buna şahittir. Bundan sonrada edemeyecektir. Küresel güçler uydurulan dini Demoklesin kılıcı gibi özellikle şid...

BİLİME TERS DÜŞEN HADİSLERDEN ÖRNEKLER

  Bİlİme Ters DÜŞEN HadİslerDEN ÖRNEKLER   Bazı hadisler bilimsel gerçeklerle çelişebilir. Bu durumda bilimsel bilgiyle çelişen hadislerin reddedilmesi gerekir. Tıbb-ı Nebevî türü kitaplarda, bazı bitkiler Hz. Peygamber tarafından tavsiye edilmektedir. Bu hadisleri yorumlamak adına bu hadislerde zikredilen bazı bitkilerin aşırı övülerek tavsiye edilmesinin, uygulayanlarda çeşitli zararlara da yol açabileceği unutulmamalıdır. Yanlış ilaç kullanımı nasıl komplikasyonlara ve istenmeyen durumların oluşmasına yol açabiliyorsa, yanlış bitki kullanımının da benzer istenmeyen sonuçları doğurabileceği akıldan çıkarılmamalıdır. P eygamber şifa niyetine deve sidiği içermiş, içtirirmiş. [1] Ureyne ve Ükeyle kabilesinden bir grup Medine’ye gelerek Müslüman oldular. Medine’nin havası onlara dokununca Peygamber onlara deve sidiği içmelerini öğütledi. Adamlar develeri dağıttılar ve çobanı da öldürdüler. Peygamber onları yakalattı, ellerini ve ayaklarını kesti, gözlerini oydu, çölde ...

SÜNNİ SİYASET ANLAYIŞININ OLUŞUMU

  Sünnİ Sİyaset Anlayışının Oluşumu   Sönmez Kutlu, bir makalesinde şu tespitlerde bulunmuştur: Sünnî siyaset anlayışı, Kur’an ayetlerinden hareketle değil Peygamber sonrasında yaşanan tarihsel siyasî tecrübelerden hareketle oluşturulmuştur. Ehl-i Sünnet’in siyasal düşüncesinin oluşumunda, adaletin temini ve zulmün ortadan kaldırılmasından ziyade güç, iktidar ve güvenlik merkezî bir rol oynamıştır. İlk halifeler döneminde, iktidarı elde etmenin meşruiyeti Kureyş kabilesi’ne mensubiyet iken, Emeviler döneminde bu meşruiyet akideyle belirlenme yoluna gidilmiştir. Ehl-i Sünnet’in siyaset anlayışı, itikadî alanla ilişkilendirdikten sonra genelde Sünnî kelamî yapıyla, özelde Sünnî Tanrı anlayışıyla uyumlu hale getirilmiştir. Devletin, hak ve adaletin gerçekleşmesinde, toplumsal düzenin sağlanmasında bir araç olarak görüleceği yerde, devletin ve devlet başkanının kutsallaştırılması suretiyle Müslüman toplumun siyasî iradesi ve seçimi hiçe sayılmıştır. Ehl-i Sünnet’e ...

HADİS MÜELLİFLERİNİ AŞIRI YÜCELTMEK

  HADİS MÜELLİFLERİNİ AŞIRI YÜCELTMEK Buhâri'nin Sahih'i meşhur Kur'an'dan sonra en güvenilir hatta kutsal kitap gibi görülür. Onun, Sahih'inin yazması tam olarak on altı senesini almış. Şöyle dediği rivayet olunur: "El- Camiu's_sahih" adlı kitabımı altı yüz bin hadis içerisinden seçerek tam on altı senede Mescid-i Haram'da yazdım... Bu kitabımda zikrettiğim her bir hadis için ayrı ayrı istihare yapıp iki rek'at namaz kıldım ve her bir hadisin sıhhatine kesin kanaat getirdim. " İbn Adiy hocalarından oluşan bir gruptan Buhârî'nin el- Camiu's-Sahih adlı eserinin konu başlıklarını Peygamber'in kabriyle minberi arasında son şeklini verdiğini ve her bir konu başlığı için iki rek'at namaz kıldığını haber vermektedir.  Bir düşünmek gerek: 600 bin hadis, 16 yıl..! Her hadisin doğruluğunu test etmek için bir boy abdesti, sonra iki rekat namaz ve uykuya yatıp rüya görecek kadar uyuyup Peygamberimizi görme ve ona hadisin kendi...

DOĞRU BİLGİ İHTİYACI

  Doğru Bİlgİ İhtİyacı Bin dört yüz yıldır İslam adına herkesin içeriğini kendince doldurduğu kavramlarla örülen, sınırları belirsiz, doğruluğu hakkında ölçüt geliştirilemeyen bir bilgi alanı oluş(turul)muştur. Müslümanlarca bu alanın, sorgulanmaksızın kabul edilmesi gereken bilgilerle dolu olduğu zannedilir. Bu belirsizlik, ölçüsüzlük ve gizem, çarpıklıkların, yanlışların meşrulaştırılmasını, hatta din istismarını kolaylaştırmaktadır. Örneğin, İslam tarikat çevrelerince bilinemez, ulaşılamaz, anlaşılamaz, esrarengiz sırlarla-gizemlerle dolu bir din olarak tanıtıldı. Allah ile insanlar arasında aracılar (evliya, şeyh, kutup, gavs gibi) otoriteler uydurup insanları bunlara muhtaç ettiler. İnsanın her alanda doğru bilgiye ihtiyacı vardır. Din alanında doğru bilgiye olan ihtiyaç, bütün insanlığın geleceğini etkileyebilecek kadar önemlidir. Vahye, akla ve gerçeklere aykırı bilgilerle kurulan din anlayışının, bireye ya da topluma herhangi bir fayda sağlamayacağı kesindir. Müslümanları...

KUR’AN’A YABANCILAŞMANIN TARİHSEL SÜRECİ (3)

  KUR’AN’A YABANCILAŞMANIN TARİHSEL SÜRECİ (3) Tasavvufun Onaylanmasıyla Kur’an’dan Kopuş (857-1111) Tasavvufun tarihî seyri kabaca üç dönemde ele alınır: Zühd Dönemi. Resûlüllah (as)’dan itibaren ilk 150 yılı içine alır. Miladi 9-12. Asırlar Tasavvuf Dönemidir. Öteki İslam ilimleri gibi tasavvuf da bu devirlerde sistemleşti, temel kitapları yazıldı. Bu üç asırda küçük gruplar halinde kendini gösteren sufi ve dervişlerin sayısı ve yaygınlığı artınca 12. Yüzyıldan itibaren kurumlaşma gerçekleşmiş ve Tarikatler Dönemi başlamıştır. Gazzali İslam arazisinde gecekondu olarak boy gösteren tasavvufa/tarikata imar izni vererek varlıklarını meşrulaştırmıştır. Tasavvuf alanında eser veren pek çok kişi vardır. Ölüm tarihleri verdiğimiz en önemlileri şunlardır: Haris el-Muhasibi (857), Cüneydi Bağdadi (909),   Hallacı Mansur (921), Tirmizi (932), Kuşeyri (1072), Gazzali (1111). “Tasavvuf, Arapların hegemonya döneminde/Abbasiler döneminde teşekkül ettiği halde; Türklerin hegemony...

KUR'AN'A YABANCILAŞMANIN TARİHSEL SÜRECİ (2)

  KUR'AN'A YABANCILAŞMANIN TARİHSEL SÜRECİ (2) İmanın Esaslarına Kaderin Eklenmesiyle Kur’an’dan Kopuş (662) Kader probleminin siyasallaşma sürecinin Emevilerle başladığını söyleyebiliriz. Onlar “Allah’ın kaderi”ni istismar ederek iktidarlarına meşrûiyet sağlamaya çalışmışlardır. Bu dönemde adaleti, hakkı, hukuku gözeten halifelerin yerini yaptıkları kötülüklere kaderi delil getiren hükümdarlar almış ve insanların çoğu da buna itaat etmek zorunda bırakılmıştır. Kendilerine itaat etmeyen insanlar ise, toplumda huzursuzluk yaratan bozguncular olarak takdim edilmiştir. Bu bozguncular yönetim tarafından en ağır cezaya çarptırılmışlar ve bu ceza da Kur’an-ı Kerim’e dayanılarak tesbit edilmiştir. Emevilerin bozgunculara karşı kullandığı âyet şudur: “Allah ve elçisiyle savaşanların ve yeryüzünde bozgunculuk yapmaya çalışanların cezası; ya öldürülmeleri, ya asılmaları, ya ellerinin, ayaklarının kesilmesi veya bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu, onların dünyada çekecekleri rezilli...