ÖLÇÜ VE TARTIYI TAM YAPMAK
Ölçü ve Tartıyı Tam Yapmak
Toplumdaki huzursuzlukların
pek çoğunun kaynağı ölçü ve tartıyı tam yapmamaktan kaynaklanmaktadır.
Namaz kılmak, oruç tutmak
nasıl Allah’ın emriyse “Ölçüyü ve tartıyı adaletle yerine getirin.” emri de
Allah’ın emridir. Allah’a iyi şekilde kulluk edebilmek için işlerimizi düzgün
ve kurallarına uygun yapmak gerekir. Hele ki gelip geçici dünya hayatının
menfaati için işlerimize hile karıştırmayalım. Doğruluk ve adaletle hareket
eden insanlar olalım. Bizi bekleyen bir hesap gününün olduğunu unutmayalım.
Ölçü ve tartının tam
yapılması bir toplumun ahlaki yapısının en bariz göstergesidir. Çünkü ölçü ve
tartıyı tam yapmak kişinin ahlaki yapısını test etmeye imkân sağlar. Ölçü ve
tartıyı tam yapan kişi insanlara da değer veriyor, kul hakkına önem veriyor,
helal para kazanmak, başkalarına eziyet etmemek de istiyordur.
Allah Kur’an’da ölçü ve
tartı da hile yapanları sert bir şekilde uyarmaktadır: “Ölçüde ve tartıda
hile yapanların vay haline. Onlar insanlardan kendilerine bir şey aldıkları
zaman tam ölçerler. Kendileri başkalarına bir şey ölçtükleri veya tarttıkları
zaman eksik ölçer ve tartarlar.” (Mutaffîfîn 83/1-3) Ölçü ve tartıda
doğruluktan ayrılmama emri, ticarette dürüst davranmanın, doğru ölçüp
tartmanın, insanları aldatmamanın toplum düzenindeki önemini; tersi
hareketlerin Allah’ın gazabına sebep olacağını vurgulamaktadır.[1]
Bir yerde hak ve adaletin yerleşmesi için ilk gerekli olan şey ölçünün herkes
için eşit bir şekilde doğru ve dürüst olmasıdır. Bunun doğru olması için iki
temel gereklidir. Birisi, ölçünün bizzat kendisinin tam olması, eksik veya
fazla, yanlış alet kullanılmaması, birisi de ölçmenin tam ve doğru olmasıdır.[2]
Ölçü ve tartıda hile yapılmadığı takdirde, muamelelerin dürüstlüğü ve kalbin
temizliği muhafaza edilmiş olur. Bu iki unsurun korunması sayesinde toplum
içindeki muameleler dürüst yürür, kalplerde emniyet ve güven meydana gelir ve
hayatı bereket kaplar.[3]
Başka bir ayette de hem
ölçünün, hem de ölçü aletinin doğru olması gerektiğini vurgular: “Ölçtüğünüz
zaman tam ölçün ve doğru terazi ile tartın. Bu hem daha hayırlıdır ve sonuç
itibariyle de daha güzeldir.” (İsra 17/35) Kalplerinde, vicdanlarında insaf
ve doğruluk bulunmayan, hak fikir ve iman sahibi olmayanlar doğru aletle dahi
ölçerken hile yapmaktan kaçınmazlar. İnsanlar başkalarının haklarını da kendi
hakları gibi tutarak düzgün bir şekilde ölçme duygusunu taşımadıkça hile
yapmaktan kurtulamazlar.[4]
Bu da kâmil bir iman sahibi olmakla mümkündür. Çünkü iman sahibi olan kişi,
inancında samimi ise inandığı şeyleri hayatında uygulamalıdır.
“Ölçtüğünüz zaman tam ölçün
ve doğru terazi ile tartın.” emri sadece bireylere hitap
etmez. Bu emir cadde ve pazarlarda alışverişlerin gerçek ölçü ve tartılara uyup
uymadığını kontrol etmeyi, tartı ve ölçünün eksiltilmesini kanun zoruyla
önlemeyi devletin görevlerinden biri haline getirmektedir. Sonraları bütün
ticari işlerde ve ekonomik ilişkilerdeki haksızlığı ortadan kaldırmak devletin
görevleri arasında değerlendirilmiştir.[5]
Çünkü kötü niyetli insanlara otorite olan güç engel olmadığı zaman haksız bir
rekabet ortaya çıkar. Dürüst insanlar böyle bir ortamda yok olup giderler.
Ayakta kalanlarda bu kötü niyetli insanlar gibi olmaya başlayanlardır.
Ölçü ve tartıda tenezzül
edilen hile; pisliktir, küçüklüktür, sahtekârlık ve hıyanettir. Hilekârlık
güveni sarsar, alışverişte durgunluk yaratır, toplumda hayır ve bereketi
azaltır.[6]
Haram kazanç hiç kimseye hayır getirmez. Ne kadar fazla kazanırsa kazansın
malının bereketi gider. Haksızlıkla mal kazananlar, sürekli olarak başkalarının
beddualarını alırlar. Bu da onların huzursuz olmalarına neden olur. Helal
kazanç, az da olsa, kişinin mutlu olmasına yeter. Allah, o kişiye geçim kolaylığı
ve huzur verir. Önemli olan da zaten, çok zengin olmak değil, huzurlu ve mutlu
bir hayat yaşamaktır. Allah Kur’an’da yetimlere karşı şöyle buyurmaktadır: “Yetimin
malına, rüştüne erinceye kadar en güzel şekilden başka türlü yaklaşmayın;
ölçeği ve tartıyı tam ve denk tutun. Biz, hiçbir kimseye gücünün yettiğinden
başkasını teklif etmeyiz. Söz sahibi olduğunuz zaman yakınlarınıza ait de olsa
adaleti gözetin. Allah verdiğiniz sözü yerine getirin. O, düşünüp tutasınız
diye bunları size emretti.” Enam 6/152)
Bu ayeti kerime siyakı bakımından yetimlere ve akrabaya karşı ölçülü
olunması gerektiğini vurgular. Çünkü insan en çok yetimler ve akrabaları söz
konusu olduğunda adaletten ayrılır. İnsan kötü niyetli olursa zayıf, kimsesiz
olan yetimlerin malını ellerinden almaya çalışacaktır.
Yetimlerin hakkını yemek
oldukça kolaydır. Onları koruyacak bir babaları yoktur. Kendileri de
başkalarının himayesine muhtaç oldukları için, yapılan haksızlıklara ses
çıkaramazlar. Bu nedenle yetimler, insanlar için büyük bir imtihan vesilesidir.
Yine insanlar hüküm verme konusunda genellikle akrabalarına daha ayrıcalıklı
davranırlar. Taraflardan birisi yakınları olduğunda haksız da olsalar onları
desteklemeye ve haklı çıkarmaya çalışırlar.
Ölçü ve tartının düzgün
olması için öncelikle insanların ölçülü ve dengeli olması gerekir. Hak ve
adalet duygusu taşımayan, kul hakkının ne demek olduğunu bilmeyen,
yaptıklarından dolayı ahirette hesap vereceği düşüncesini taşımayan insanların
verdikleri kararlar elbette ki önyargılı ve taraflı olacaktır.
Şu ayetler de ölçü ve
tartıyı tam yapmakla ilgilidir:
Medyen (kavmine) de
kardeşleri Şuayb'ı gönderdik. Dedi ki: "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin,
sizin O’ndan başka ilahınız yoktur. Ölçüyü ve tartıyı eksik tutmayın. Sizi
bolluk ve refah içinde görüyorum. Sizin için, kuşatıcı bir günün azabından
korkuyorum. Hud/84). Ey kavmim! Ölçüyü ve tartıyı adaletli yapın. İnsanların
eşyasının değerini düşürüp eksiltmeyin ve yeryüzünde bozguncular olarak
karışıklık çıkarmayın. (Hud/85). Eğer inanıyorsanız Allah'ın bıraktığı (kazanç)
sizin için daha hayırlıdır. Ben üzerinizde bekçi değilim." (Hud/86)
Yorumlar
Yorum Gönder