EZBERE TESLİM OLMAK

 

EZBERE TESLİM OLMAK

Okumamak ezbere teslim olmaktır.

Ezber bozmak zihin köleliğinden kurtulmak demektir.

Okuma eylemi, insanlığın bilgi ve düşünce dünyasında devrim yaratan bir unsurdur. Kitaplar ve yazılı metinler aracılığıyla insanlar, tarih boyunca birikmiş bilgi ve deneyimleri kuşaktan kuşağa aktarırlar. Ancak, okumaktan kaçınmak, bireylerin ezbere teslim olmasına ve eleştirel düşünceden uzaklaşmasına neden olabilir.

Ne zaman onlara: “Allah’ın indirdiklerine uyun.” denilse, onlar: “Hayır! Biz atalarımızdan gördüğümüz şeye uyarız.” derler. Ya ataları akıllarını kullanmamış ve doğru yolu bulamamışlarsa? Bakara/170

İşte böyle diyenler ahirette ahirette de şöyle diyecekler: Ve derler ki: “Rabbimiz! Gerçekten biz, efendilerimize ve büyüklerimize itaat ettik, böylece onlar bizi yoldan saptırdılar. Rabbimiz, onlara iki kat azap ver ve onlara büyük bir lanetle lanet et.” Ahzab/67-68

Okuma, bireylerin bilgiye erişimini sağlar ve anlayışlarını derinleştirir. Kitaplar, makaleler ve diğer yazılı kaynaklar, çeşitli konular hakkında geniş bir perspektif sunar. Okumak, bireylerin bilgi dağarcığını genişletir ve daha bilinçli kararlar almalarına imkan tanır.

Dijital çağın mükemmel ve kusursuz bir şekilde ezber eden aygıtlarıyla; atalarının pencerelerine kafalarını sıkıştırıp, akıp giden zamanın, değişen eşyanın, devinen dünyanın varlığından bîhaber; taklitçiliğe ve ezbere mahkûm sürülerle yarışa girmeyin. Onları “pencerelerinde” bırakıp Allah’ın her daim size açtığı yeni pencerelere koşun. Ezberlerinizi bozun! Her daim… Zira akıllarımız bize ezber etmemiz için değil, ezber bozmamız için verilmiştir. Ve en iyi ezber eden canlılar maymunlar, develer, eşekler ve şebeklerdir! Oysa bizler insanız ve bu hayvanlarla kesinlikle yarışamayız!

Size “Kur’an okumayın, siz anlayamazsınız ve yolunuzdan saparsınız!” diyenler; sizin Kur’an’ı ve tabiat ayetlerini anlamanızdan, bilgiye kendinizin ulaşmanızdan, ezberlerinizi bozmanızdan rahatsız olmaktadırlar. Çünkü bu, artık onların güdümünden çıkmanız demektir.  Ve sizin güdülmekten ve taklitçilikten çıkmanız demektir. Onların ise sadece birer kayıt cihazı ve taklitçi olduklarının ortaya çıkmasıdır.

Fransız filozofu Descartes (ölm. 1650) “Düşünüyorum, o halde varım!” (Je pense done je suis) demiş ve bu söylem felsefe tarihinde bir devrim sayılmıştı. Descartes’ın söylediğinin kısa anlamı şuydu:

İnsanım diyorsan düşüneceksin, düşünmüyorsan insanım demeyeceksin! Kur’an’ın ilk sözü ve ilk buyruğu olan “Oku!” emri. “Oku!” emri hem düşünmeyi hem de okumayı gerektirir. Yani okumak düşünmekten daha geniştir. Her okumak düşünmeyi mutlaka içerir ama her düşünmek okumayı içermeyebilir.

Her okumak düşünmektir ama her düşünmek okumak değildir.

Kur’an, teoriyle pratiği birleştirmek, için esrarlı bir yöntem getirmiştir: Okumak. Neyin okunacağı söylenmemiştir. Bunun anlamı şudur: Her şeyi okuyacaksın! Kur’an, kendi parçalarını birer okunacak ayet saydığı gibi, fosilleri, yıldızları, yosunları, dilleri, gözyaşını, geceyi, renkleri ve desenleri de okunacak ayetler olarak görür. Kur’an, insan ve evreni de kendisi gibi kitap kabul ettiği için onun “Oku!” emri, tüm varlığın okunmasını isteyen bir buyruk olarak alınmalıdır.

Müslüman kitleler en az okuyan topluluklar arasındadır. Kitap, yeniden en yüce değer olmalıdır. “Oku” emri, yeniden öncelik kazanmalı ki; Kur’an mucizesi yeniden ve bir kez daha belirginleşsin.

İnsanın üstünlüğü, onuru, evrensel ve kozmik olduğu için, onun cehalete yenik düşmesinin doğuracağı musibetler ve felaketler de evrensel ve kozmik olacaktır. Çünkü insan onurunun zeminini bilgi oluşturuyor. Sokrat’ın büyük sözlerinden biri de, onun, “Bilen insanın bilgisiz insana üstünlüğü neye benzer?” sorusuna verdiği şu muhteşem cevaptır: “Bilgi sahibinin cahil insana üstünlüğü, diri insanın ölü insana üstünlüğü kadardır.”

 

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

MEKKİ SURELERDE SALÂT KAVRAMININ SEMANTİĞİ

SALAT’IN NAMAZ ANLAMI ÜZERİNE