ELEŞTİRİ ÜZERİNE
ELEŞTİRİ ÜZERİNE
Eleştiri, bir kişi, eser ya da konuyu
doğru ve yanlışlarını göstererek anlatmak amacıyla yazılan kısa metinlerdir.
Eleştiri insanın, eserin, düşünürün göremediği araştıramadığı konu ve
meselelerin doğrusunun ortaya çıkarılması açısından çok önemlidir. Fakat
insanların “Sen alimlerden daha mı iyi biliyorsun?”, “Bu zamana kadar meseleye
senin baktığın yerden bakan olmadı.”, “Bunu gündeme getirmek fitneye sebep
olur.” gibi önyargıları vardır. Eğer böyle olsaydı hiçbir hakikat gün yüzüne
çıkartılamazdı. Bu önyargılara da; geleneği kutsamak, okuyup araştırmamak ve
cesaretsizlik gibi bir takım temel ön yargılar sebep olmaktadır.
“Sen alimlerden iyi mi biliyorsun?” önyargısı temelden tutarsız bir
yargıdır. Kutsadıkları alimlerin zamanında ulaştıkları kaynaklar sınırlıydı ve
başka yerdeki alimlerin çoğunun eserlerinden başta da Kur’an’dan zihniyet
olarak uzaktaydılar. Söylenenleri Kur’an süzgecinden geçirmeden kabul
ediyorlardı. Rivayet edebiyatına çok güveniyorlardı.
Dünyada en zor olan şey,
eleştirmektir. Var olan durum üstüne yeni bir yaklaşım geliştirmek,
yetersizlikleri ortaya koymak, bir duruma dair farklı bakış açıları ortaya
koymak, sanıldığı kadar kolay değildir. Eleştiri, gelişi güzel konuşmak,
karalamak veya kötülemek değildir. Eleştirmek hayata, insana, doğaya, tarihe ve
topluma sahici olarak bakma ve yenileme çabasıdır.
Her insanın doğuştan getirdiği
yetenekleri, zekâsı, yetiştiği çevre ve aldığı eğitim farklı olduğu müddetçe
fikirler de farklı olacaktır. Dolayısıyla insanlar düşündükçe ve düşüncelerini
dile getirdikçe, fikirlerdeki ayrılık devam edecek, bu durum sürdükçe de
eleştiri her zaman var olacaktır. Önemli olan eleştirinin hasmını küçük
düşürücü ve şahsiyet haklarına tecavüz edici olmamasıdır. Fikirler ve görüşler,
deliller ortaya konmak şartıyla her zaman eleştirilebilmelidir.
Toplum, farklı insanların bir araya
gelmesinden ve insani çeşitliliklerini birlikte yaşamalarından oluşan bir
durumdur. Hiç kimse, kendi özgün durumunu mutlak tek ve üstün gerçeklik olarak
sunamayacağı gibi, diğer insanların gerçekliklerini tamamen değersizleştiremez
ve yadsıyamaz. İnsan, aynı zamanda elindekiyle yetinmeyen bir varlıktır.
Söz söyleme faaliyeti, aynı zamanda
eleştiri yapma faaliyetidir. Eleştiri faaliyeti, var olan ve elde olanı aşma,
onun üstüne yeni şeyler ekleme, çıkarma veya yapma faaliyetidir. Eleştirmek,
toplumu ve insanı canlı tutma çabasıdır. Eleştirme yeteneğine sahip tek varlık,
insandır. İnsan, eleştirme yeteneği sayesinde kendisini geliştirmekte ve
yenilemektedir. İnsanlık mevcut medeniyeti eleştirme faaliyetine borçludur.
Eleştirme faaliyeti, farklı, özgün ve
özgür olma çabasıdır. Farklı, özgün ve özgür olmayı hedeflemiş insanlar,
eleştirmeye ve eleştirilmeye ihtiyaç duyarlar, eleştirme arayışında olurlar ve
eleştiriyi çok değerli sözler olarak dinlerler. Sözü değersiz görenlerin,
eleştiriyi de değersiz görecekleri açıktır. Eleştiriye ve söze, fikre ve düşünmeye,
bilgiye ve birikime, konuşmaya ve dinlemeye aynı zamanda değer veren bir
kapasiteye ve yeteneğe ihtiyaç vardır.
Eleştirinin olmadığı yerde
karalamalar, kötülemeler, karartmalar ve kötülükler eksik olmamaktadır.
Eleştirinin olmadığı yerde nitelikli bir edebiyat, sanat, felsefe, bilim,
ahlak, maneviyat, teoloji ve siyaset oluşmamaktadır. Hayatta eksik ve sorun
olan şeyler, sahici anlamda eleştirinin yokluğunda oluşmaktadır. Gerçek
çözümleri oluşturan şey ise, gerçek anlamda pratiğe dökülmesidir.
Eleştirilmeme şeklinde bir imtiyaza
sahip olan hiçbir kimlik, inanç, mahalle, kültür, kitap ve kişi yoktur. Tanrı
adına konuştuğunu iddia eden kişi, kurum, kimlik ve gruplar, aslında hem ilahi
hem insani olanı inkâr etmektedirler.
Kureyşli kadının, Hz. Ömer’e (r.a.)
gösterdiği tepki de dönemin eleştiri kültürünün bir yansımasıdır. Hz. Ömer’in
(r.a.), kadınların mehirlerini üst seviye olarak 480 dirhemle sınırlı tutma
isteğine karşı Kureyşli bir kadın: “Buna hakkın yoktur ey Ömer” diye tepki
gösterir. Hz. Ömer (r.a.) niçin böyle bir hakkının olmadığını sorunca kadın:
”Bir eşi bırakıp yerine başka bir eş almak isterseniz, birincisine yüklerce
altın vermiş olsanız bile ondan bir şey almayın” (Nisa, 4/20) ayetini görüşüne delil
olarak ileri sürer. Bunun üzerine Hz. Ömer (r.a.), “Allah’ım beni affet, bütün
insanlar Ömer’den daha iyi biliyor” şeklinde Allah’tan af diler.12 Hz. Ömer ile
kadın arasında geçen söz konusu diyalog, hakkın ortaya çıkmasında eleştirinin
önemini ortaya koyduğu gibi başta devlet başkanı olmak üzere insanların
eleştiri karşısındaki tutumlarının nasıl olması gerektiği hususunda da önemli
bir örnektir. Hz. Ömer (r.a.), Mısır valisi Amr İbnü’l-Âs’ın oğlunun haksız
yere bir Kıptiye vurması ve Kıptinin Hz. Ömer’e (r.a.) şikâyette bulunmasından
sonra Amr İbnü’l–Âs’a: "Ey Amr! Annelerinin hür olarak doğurduğu insanları
ne zamandan beri köleleştirdiniz?” sözü, yapıcı eleştirinin en önemli
örneklerinden biri olarak kabul edilebilir.[1]
Mezkûr olay, eleştirinin
haksızlıkların önlenmesinde ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Bu tarz
eleştirilerin, makam sahipleri ve yakınlarının kendilerine verilen imtiyazı
istismar ederek başkalarına yapacakları haksızlıkları önlemede önemli olduğu
söylenebilir.
Bireyleri susturmak, onlara susmanın
ve itaat etmenin dışında yol bırakmamak şiddettir. İnsanın eleştirme imkânını
köreltmek ve ortadan kaldırmak cehaleti beslemektedir.
Bütün insanların eleştirebiler ve
eleştirilebilir. Hiç kimsenin, diğer insanlara sen kim oluyorsun beni
eleştiriyorsun diyerek onları susturma, hakkı yoktur. Başkaları tarafından
ifade edilen ve yapılan söz, tutum ve davranışları eleştirmek ve onlara
katkılar sunmak, cesaret ve cüret işidir.
Eleştirinin Özellikleri
Eleştirinin objektif olarak yapılması gerekir. Yapılan eleştiride eserin iyi kötü yönleri
ortaya konulur. Eleştirmen eleştiri
yapacağı türün özelliklerini çok iyi bilmelidir. Eleştirinin dili yalın
olmalıdır. Eleştirmen belli eleştiri
kurallarına bağlı kalmalıdır. Eleştirmenin bir diğer görevi de eseri
okuyucuya tanıtmaktır. Eleştiride eserin
sadece kötü yanları ortaya konulmaz. Eleştiri sırasında eserin olumlu yanları da ön
plana çıkarılmalıdır.
Eleştiriye Kapalı Olmanın Olumsuz Sonuçları
Gelişim Engellenir: Eleştiri, zayıf yönlerimizi belirlememize
ve üzerinde çalışarak gelişmemize yardımcı olur. Eleştiriye kapalı olanlar,
kendilerini daha da geliştirmek için bu fırsatlardan mahrum kalırlar ve
potansiyellerini tam anlamıyla kullanamazlar.
İletişim Problemleri
Oluşabilir: Eleştiri,
sağlıklı bir iletişim aracıdır. Ancak, eleştiriye kapalı olan kişiler,
başkalarının geri bildirimlerini reddeder ve açık bir diyalog kurmak yerine
iletişim problemleri yaşayabilirler. Bu da ilişkilerin zedelenmesine ve
işbirliği ruhun azalmasına neden olabilir.
Farklı Perspektifler Göz
Ardı Edilir: Eleştirinin
bir diğer önemli faydası, farklı bakış açılarını anlama ve değerlendirme
fırsatı sunmasıdır. Eleştiriye kapalı olanlar, kendi düşüncelerinden başka
hiçbir perspektifi gözetmedikleri için, çeşitlilikten yoksun kalarak dar bir
bakış açısıyla sınırlı kalırlar.
İyileşme ve Büyüme
Olmaz: Eleştiri,
hem bireysel hem de kurumsal düzeyde iyileşmeyi ve büyümeyi destekler.
Eleştiriye kapalı olanlar, sürekli aynı hatalara düşerek kendilerini geriye
çekerler ve çağın gereksinimlerine uyum sağlamada zorluklar yaşarlar.
İnsanlar Arasındaki
Güven Zedelenir: Eleştiriye
kapalı olmak, insanlar arasındaki güveni zedeler. İnsanlar, birbirlerinin
görüşlerini kabul etmeyen veya geri bildirimlere direnen kişilere karşı açık ve
samimi bir iletişim kurma eğiliminde olmazlar.
Yorumlar
Yorum Gönder