EMRİ Bİ’L-MARUF VE NEHYİ ANİ’L-MÜNKER
Emrİ Bİ’l-Maruf ve Nehyİ Anİ’l-Münker
Bu prensip İslam toplumunun
güzel vasıflarını koruyan en önemli niteliklerinden biridir. Ma’rufu emir,
ferdi ve toplumu mutlu kılacak güzel şeylerin yapılamasını istemek; münkerden men de; ferdi ve
toplumu bozacak, mutsuz edecek her türlü kötülükten insanları men etmeye çalışmaktır. Toplum düzeninin korunması için herkes kendi
ölçüsünce ve gücü oranında iyiliği emir, kötülükten men etmeye çalışmalıdır.
Böylece toplum sağlıklı bir yapıya kavuşur ve gelişme, ilerleme imkânına sahip olabilir. Aksi takdirde,
dağınıklık, başıboşluk hakim olup,
düşmanlık ön plana
çıkar, toplumun bütün kurum ve kuruluşlarında bozulma görülür ve toplum böylece acze düşer. İşler yürümez.
Her Müslüman, gücü oranında kötülüğe engel olmalıdır.
Allah, zaten insana, gücünün üzerinde bir sorumluluk
yüklemez. “Allah bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle sorumlu tutar.”
(Bakara/286) Her insan dünyada bir gaye uğruna yaşar. Müslümanın gayesi de toplumu İslâm ahlâkı çerçevesinde yaşatmaya çalışmak, toplumun her türlü meselesiyle ilgilenmek, bu
konuda kendisini sorumlu görmektir. Böyle olunca mümin sadece kendisini
kurtarmakla yetinmez, toplumunda kurtulması huzur ve güvene kavuşması için
gayret sarf eder. Doğru yapılanları destekler, yanlışlıkları ise
usulüne göre düzeltmeye çalışır. Zira toplumu tehdit eden felaketler eninde sonunda
kendisini bu felaketten uzak tuttuğunu sananlara da bir şekilde dokunacaktır. Gemi battığı zaman sadece
geminin altını oyanlar değil, bu iş ile ilgisi olmayanlar yahut yapılanlara seyirci
kalanlar da helak olmakla karşı karşıya kalacaktır.
Allah Kur’an’da emri bil ma’ruf nehy-i anil münker’i inananların bir özelliği olarak bize
aktarıyor: “Erkek ve kadın bütün müminler birbirlerinin dostları ve velileridirler.
İyiliği emrederler,
kötülükten vazgeçirirler, namazı kılarlar, zekâtı verirler, Allah'a ve Resulüne
itaat ederler. İşte bunları Allah rahmetiyle yarlığayacaktır.
Çünkü Allah Azîz’dir, Hakîm’dir.” (Tevbe/71)
Cahil insan, fetva vermek durumunda değildir. Ama kesin olarak bildiği bir şey varsa, bu
konuda yapılan hatayı düzeltmesinde de bir sakınca olmasa gerek. İnsanın devamlı
iyiliğe teşvik edilmesi
gerekir. Zira kendi kişisel arzuları ile baş başa bırakılırsa
davranışlarının
kıymetini ve geçerliliğini yanlış değerlendirmeye eğilim gösterir.[1]
‘İyiliği emredip kötülüğü yasaklamak’ sadece başkalarını ilgilendiren bir şey olmamalıdır. Kişi bu görevi
nefsini terbiye etmede ve kendi davranışlarında da bir oto kontrol mekanizması olarak yerine
getirmelidir. Emir ve nehiy konusunda kar ve zarar ortaya konmalıdır. Bu görevi
yerine getirmekten maksat, bazı faydaları temin etmektir. Faydasız bir iş yapmak da,
abesle iştigal olur.
Yorumlar
Yorum Gönder