GÜVENİLİR OLMAK

 

Güvenİlİr Olmak

Mümin varlığıyla insanlara güven telkin eden kişi demektir. Peygamberlerin en büyük özelliği güvenilir olmalarıdır. Allah,  “Haberiniz olsun ki ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim." (Şuara/143) buyurmaktadır. Eğer insanlara güven telkin etmiş olmasalardı, davalarının başarıya ulaşması oldukça zor olurdu. Çünkü güvenilmeyen bir insanın peşinden pek fazla kimse gitmez.

Anlaşmalara, emanetlere riayet etmek, güvenilir olmanın şartlarındandır: “Yine onlar ki, emanetlerine ve akitlerine riayet ederler.” (Müminun/8), “Ey iman edenler! Akitleri yerine getirin.” (Maide/1) Emanet kelimesi çok kapsamlıdır. Hem ferdin, hem de toplumun omuzlarına yüklenmiş olan pek çok emanet vardır. Bunların başında da fıtrat emaneti gelir. Bir toplumda ortak hayat için konulacak temel kurallara herkesin bağlanması, güvenmesi ve dayanabilmesi için ahde vefa ve emanete riayet prensibi zorunludur.[1]

Allah, verilen sözlere riayet edilmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Çünkü verilen sözlere riayet etmek karşıdaki kişiye güven telkin etmek demektir. Ayrıca, yetimin malını adeta bir emanet olarak değerlendirmekte ve korunmasını istemektedir: “Yetimin malına, rüşdüne erinceye kadar, ancak en güzel bir niyetle yaklaşın. Verdiğiniz sözü de yerine getirin. Çünkü verilen söz, sorumluluğu gerektirir.” (İsra/34) Anlaşma yapan iki kişi anlaşmaya uysun, yetimin malına vefa gösterin, Allah’ın emrettiği ve yasakladığı şeylere vefa gösterin. Akitleri yerine getirmek, akit neyi gerektiriyorsa ona göre davranmaktır. Emanete ve verilen söze riayet etmek, güvenilir insan olabilmenin en önemli şartıdır. Akitler üç çeşittir: Birincisi, Allah’ın akdidir ki, bunlar Allah’ın emir ve yasaklardır. İkincisi yine kulların kendileriyle Allah arasında meydana getirdikleri adak ve yeminlerdir. Üçüncüsü ise, insanların kendi aralarındaki akitlerdir, alışveriş ve kira akdi gibi. Bütün bu akitlere uymak gerekir.

Güven olayı en çok, yapılan anlaşmalarda söz konusudur. Çünkü onlardan her an bir zarar geleceği endişesiyle yaşarlar. Müslümanların diğer din mensuplarından farkı ve Müslüman toplumu diğer toplumlardan ayıran temel unsur Müslümanlar arasında onları güçlü kılan bir kardeşlik ve güven duygusunun oluşmasıdır.

Başka dinlerden birçok insanın, İslam dinini seçmesinde, müslümanların onlara verdiği güven, oldukça etkili olmuştur. Çünkü onlar, kendi dindaşlarında görmediği dürüstlüğü Müslümanlarda görmüşlerdir.

Güvenli ortamda yaratıcılık, destek, geleceği şevkle meydana getirme yer alırken, güvensiz ortamda herkes kendi menfaatlerini koruma derdine düşer. İnsanların birbirine güvenmediği yerde olumlu sonuç alınamaz. Toplumsal seviyede endişesiz hayat için, güvenilir ortam kaçınılmazdır. Fertleri birbirine şüphe ile bakan toplumlarda huzur ve güven değil, sıkıntı ve korku hakimdir. Bir topluluğun örnek alınan önderi olabilmenin en önemli şartlarından birisi, “güvenilir” bir kimliğe sahip olmaktır. Böyle bir ortamda herkes kendi menfaati doğrultusunda çaba sarf eder ve diğerlerinin kuyusunu kazmaya çalışır.

Güven duygusu, toplumun her kesiminde ve her alanda bulunması gerekir. Anne babanın çocuğa, çocuğun anne babasına; eşlerin birbirine; amirin memura, memurun amire; işçinin işverene, işverenin işçiye; satıcının müşteriye, müşterinin satıcıya güven duyduğu bir toplum sağlıklı bir yapıya kavuşmuş olur.[2]

 



[1] Kutub, Fi Zilâli’l-Kur’an

[2] İbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s.273

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

MEKKİ SURELERDE SALÂT KAVRAMININ SEMANTİĞİ

SALAT’IN NAMAZ ANLAMI ÜZERİNE

EZBERE TESLİM OLMAK