MERAK VE İNANÇ
MERAK VE İNANÇ
Merak ve inanç insanın iki kanadıdır.
Merak ve inanç, insan zihninin ayrılmaz eylemleridir. Merak bilme arzusunu, inanç ise varlık ve anlam arayışını besler. Bu iki kavram
arasındaki ilişki, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde insanın dünyayı anlama
çabasının derinliklerine iner.
Antik Yunan'da "thauma" (hayret) kavramı,
felsefenin doğuşunu açıklamak için kullanılır. Platon ve Aristoteles'e göre,
insanın dünyaya dair hayret duygusu, onu düşünmeye ve sorgulamaya iter. Ancak
bu hayret, sadece edilgen bir duygu değil; aynı zamanda aktif bir merakla
birleşerek insanı bilgiye yönlendirir.
İnanç, insanın varlık, anlam ve değerler üzerine yaptığı bir
içsel yolculuktur. Bilgi ve inanç birbirini tamamlar; inanç, insanın dünyayı ve
kendini anlamlandırma çabasında temel bir rol oynar.
Merak ve inanç, birbirini besleyen iki güçtür. Merak, insanı
bilinmeyeni keşfetmeye iterken, inançlar bu keşiflerde bir yön ve anlam sunar.
Merak ve inanç, insanın hem bireysel hem de toplumsal düzeyde
dünyayı anlamlandırma çabasının temel unsurlarıdır. Merak, insanı sorgulamaya
ve keşfetmeye iterken, inançlar bu keşiflere anlam ve yön katar. Bu iki kavram
arasındaki etkileşim, insanın düşünsel ve manevi gelişiminin temelini
oluşturur.
Bilim ve teknolojinin gelişmesinin temelinde merak vardır.
Bilim ve teknolojiye sahip olmak da maddi güç ve üstünlük getiriyor. Merak
deyip geçmeyin. Bizler ne yapıyoruz? Çocuk birkaç soru sorunca hemen susturmaya
kalkıyoruz. Çocukluktan itibaren gerek aile içi, gerekse okul eğitimi sırasında
duyduğumuz –Ne kadar meraklısın, gibi.- merakı kötüleyen ifadeler çoğumuzda
merak etmenin, meraklı olmanın kötü bir şey olduğu fikrinin oluşmasına sebep
olmuştur. Sonra, giderek meraksız, araştırmadan yoksun hemen her şeyi kabullenen
bir topluluk olmamıza yol açmıştır.
Bilimsel düşüncenin temelinde merak yatar; sürekli
neden-sonuç ilişkileri kurmak ve yeni bilgiler edinmek ister. Bilimsel merak
iyidir ve mutlaka teşvik edilmelidir. Belki şöyle diyebilirsiniz: İcat edilecek
ne kaldı? Öyle demeyin. Daha icat edilecek çok şey var.
Avrupa'nın 18. yüzyıldan itibaren elde ettiği ekonomik
başarının temelinde, evrensel okuryazarlığa ve üniversitelerde uzun süredir devam
eden bilimsel eğitime olan bağlılığı yatmaktadır. Aynı zamanda, Avrupalıların
Orta Çağ döneminden başlayarak geliştirdikleri benzersiz yasal çerçeve, 17. ve
18. yüzyıllarda dünyanın başka hiçbir yerinde görülmemiştir.[1]
Kur’an, inanç (iman) ve merak (bilme arzusu, tefekkür,
sorgulama) arasında doğrudan bir ilişki kurar ve bu ikisini dengeli bir şekilde
teşvik eder. Kur’an’a göre sağlam bir inanç, körü körüne değil; akıl, gözlem ve
tefekkürle desteklenen bir inançtır. Merak ise bu sürecin temel motorudur.
Kur’an, insanları evreni, doğayı ve kendi varlıklarını
sorgulamaya ve düşünmeye çağırır:
“Hiç düşünmez misiniz?” (el-Bakara, 2/44; el-A’râf, 7/176
gibi birçok yerde)
"Göklerde ve
yerde nice ayetler vardır ki yanlarından geçerler de ona sırtlarını dönüp
giderler." (Yusuf, 12/105)
Bu ayetler, inancı güçlendiren bir merak ve sorgulamanın
gerekliliğine işaret eder.
Kur’an, atalarına körü körüne uyan, akletmeyen insanları
eleştirir:
Ne zaman onlara: “Allah'ın
indirdiklerine uyun.” denilse, onlar: “Hayır! Biz atalarımızdan gördüğümüz şeye
uyarız.” derler. Ya ataları akıllarını kullanmamış ve doğru yolu
bulamamışlarsa? (Bakara, 2/170)
Bu ayet, meraksız ve sorgulamadan kabul edilen inancın
yetersiz olduğunu vurgular.
Kur’an’a göre merak, insanı tefekküre, tefekkür de imanın sağlamlaşmasına götürür. Körü körüne inanç
değil, araştıran, düşünen, sorgulayan bir inanç makbuldür. Bu nedenle inanç ve
merak, Kur’an’da birbirini besleyen iki temel insani özellik olarak sunulur.
Kişisel olaylara duyulan merak insanları tedirgin eder.
İnsanın psikolojisini bozar. Bu hem tecessüse girer ve günahtır. Hucurat
suresindeki tecessüsten insanların gizli kalmasını istedikleri hallerine vakıf
olmak için yapılan kötü niyetli araştırma eylemi kastedilmiştir. “velâ
tecessesû” ifadesi, “Birbirinizin gizli hallerini gözetlemeyin, kusurlarını
ortaya dökmek amacıyla sırlarını araştırmayın.
Kişisel olaylara karşı duyulan merak sonucu öğrenilen
olaylar, kişiyi sevimsiz ve istenmeyen bir kişi durumuna düşürebilir. Merak
duygusunu iyi yönlendirebilirsek faydalı olur. Başkalarının yaptıklarını ve
yaşamlarını merak etmek boş bir meraktır. Böyleleri başkalarıyla ilgilenmekten
kendini ve işlerini ihmal eder.
Öğrenmek için sadece merak yeterli mi? Merak etmek için ilgi
duymak gerekir. İlgi, merak ve öğrenme birbirini takip eden bir süreçtir. Merak
ilgi üzerine bina edilir. İlginiz yoksa istediğiniz kadar merakınız olsun bir
arpa boyu yol almazsınız. Çünkü insan ilgilendiği şeyi merak eder.
Merakın en büyük düşmanı dogmatizmdir. Dogmatizm açık
fikirliliğin karşıtıdır. Belirli bir konuda inancınızın hiçbir şekilde
sorgulanmaması demektir. Birtakım veriler varsa bile siz o inancınızı
sorgulamak istemiyorsanız bu merakı öldürür.
Merak ve inanç, insan zihninin iki güçlü yönüdür. Biri anlamaya, diğeri
güvenmeye yöneliktir. Dengeli bir yaklaşımda bu iki unsur birbirini
besleyebilir; ancak dogmatizm merakı bastırdığında çatışmalar doğabilir. Merak,
inancı daha derinleştirebilir; birey kendi inancını sorgulayarak daha bilinçli
bir bağlılık geliştirebilir.
Başarılı insanları diğerlerinden ayıran önemli özelliklerden
biri zekalarından çok, ne kadar meraklı bir insan olduklarıdır. Merak
dürtüsü, hem insanın hem de bilimin ilerlemesinin itici gücüdür. Merak
etmeyen insan kendini geliştiremez.
Son olarak , “merak benliğin mimarıdır” diyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder