BAKIPTA GÖRMEDİKLERİMİZ
BAKIPTA GÖRMEDİKLERİMİZ
Göklerde ve yerde nice ayetler vardır ki yanlarından geçerler de ona sırtlarını dönüp giderler. (Yusuf,105)
Ayet, sözlükte
"bir şeyin tanınmasına sebep olan ve varlığını gösteren işaret, açık
alâmet, delil, ibret, şaşırtıcı şey, mucize ve topluluk" anlamlarına
gelir. Terim olarak, Kur'an’ın bir veya birkaç kelime yahut cümleden meydana
gelen bölümlerini ifade eder. Burada ayet kelimesi alâmet, delil, mucize ve
ibret veren şey manalarında kullanılmıştır. Yani gerek insanın kendisinde
gerekse dış dünyada, göklerde ve yerde Allah'ın varlığına, birliğine, ilmine,
kudretine ve hikmetine delâlet eden nice deliller vardır ki bunlar insanların
nazarı dikkatine sunulmuştur. İnsanoğlu ilmî, fikrî, felsefî ve amelî hayatında
bu olaylarla her zaman karşı karşıyadır. Bu tabiat olaylarını düşünüp
bunlardaki incelikleri, bunlara hâkim olan ilahi kanunları keşfetmesi ve
yaratanını tanıması gerekirken o, düşünmeden, ibret almadan bunlara sırt
çevirip gider. Hâlbuki insanoğlu kevni ayetleri düşünüp dikkatli bir şekilde
incelese; imanını taklitten tahkike çıkararaktır. Kevni ayetler (insan,
hayvan, bitkiler, güneş sistemi, galaksiler ve bunların mülk ve melekût/dış ve
içlerindeki harika ölçülülük) mucizeden başka bir şey değildir. Mucize olağanüstü
şey değil, insanın yapmaktan aciz kaldığı şeydir. Kevni ayetleri okuyamayanlar,
rivayet edebiyatında mucize arayacaklardır. Bu; akla karşı hissin savaşıdır.
Allah'ın yarattığı tabiat/kâinat kitabına sırtını dönenler Allah'a sırtlarını dönmüş olurlar. Tabiat kanunlarının kitabına sırt çevirenler, bilimden imana gidişe sırtlarını dönmüş ve o fırsatı kaçırmış olurlar.
Din eğitimi programlarında tabiat bilimlerine mutlaka yer verilmelidir. Allah, Kur’an’ın pek çok ayetinde tabiat kanunlarına dikkat çekmekte ve onları dini bir görünüm içinde öğretmekte, maddi alemin kanunlarını arkasındaki yaratıcı gücü görebilecek şekilde insanlara sunmaktadır. Kâinattaki ayetler Allah'ın varlığına ve birliğine inanmaya dair delillerle donatılmıştır.
Varlık aleminde başıboş gereksiz ve yararsız hiçbir şey yoktur. O bakımdan her şey Yaratıcının damgasını taşımakta O'nun varlığına ve birliğine belge olmaktadır. Bunun için kâinat tesadüfler manzumesi değildir ve olamaz da. Hiç bir varlık bağlı bulunduğu kanunun dışına çıkmamakta ve türünün özelliğini kaybetmemektedir. Bitkiler ve diğer canlılar kalıtıma bağlı kalarak varlıklarını ve nesillerini devam ettirmektedirler.
Güneş kendi sistemi içinde saniyede 650 milyon ton hidrojeni, 645,4 milyon ton helyuma dönüştürerek, her bir saniyede 4.6 milyon ton enerji etrafa yaymaktadır. Bu çok ince hesaplara, fiziksel kanunlara göre düzenlenmiş bir programdır ki, şaşması söz konusu değildir. Aynı zamanda tesadüfün bu olayda yeri ve anlamı yoktur.
Ay, elips biçiminde kendi yörüngesi üzerinde 29 gün, 12 saat, 44 dakika ve 2.8 saniyede dünyanın etrafında dolaşmaktadır ve dünyadan ayın yalnız bir yüzü görülür. Ay yaratıldı yaratılalı bu hesaba göre hareketini sürdürmekte, yörüngesinden şaşmamakta, yüklendiği programı aksatmamaktadır. O bakımdan ayları, yılları sağlıklı biçimde hesaplamamız için bize takvimlik görevi yapmaktadır. Bütün bunların tesadüflerin birbirini izleyip bir zincir halkaları gibi bir araya geldiğini düşünmek akıl tutulmasıdır. Zira şuursuz tesadüfler ve akletmeyen maddeler böylesine dengeli, düzenli, faydalı bir sistemi oluşturamaz.
Dünyanın hem kendi ekseni, hem de güneşin çevresinde baş döndürücü bir hızla bir elips çizerek dönmesi, 23 derecelik bir meyilde hareket etmesi, kutuplardan basık olması, atmosfer tabakasının belli bir ölçüde yerçekimi sayesinde korunması, aynı zamanda taşıdığı çeşitli gazlarla bize hayat vermesi, şaşmadan hükmünü yürüten yüksek bir kudretin varlığını hatırlatmıyor mu?
Günümüzde
gelişen modern biyoloji, “kendiliğinden oluş yoktur” diyor. “Doğruluğu
deneylerle gösterilemeyen iddialar değersiz ve geçersizdir.” hükmünü ortaya
koyuyor. Ancak yeryüzünde hayatın nasıl başladığını açıklayamıyor. Bu
başlatmayı, ister istemez Allah'ın kudretinin eseri olan kusursuz plan ve
programa bağlamaktan başka çıkar yol bulunmadığını yavaş yavaş anlamaya
yaklaşıyor.
Yorumlar
Yorum Gönder