ALLAH TASAVVURU
ALLAH
TASAVVURU
Uzak Allah Tasavvuru
“Allah’ı gereği gibi takdir
edememe” (En’am 6/91) sadece müşriklere has bir zaaf değil, bütün insanların ortak zaafıdır.
Müslümanların mevcut Allah tasavvuru da Kur’an’ın öngördüğü Allah tasavvurundan
çok uzaktır.
Müminlerin yaşamı ile Allah
tasavvurları arasında kopmaz bir bağ vardır. Allah inancı, müminin zihninde
sadece bir itikad, kanaat ve inanç olmaktan çıkıp içsel bir imana,
Allah-insan-varlık arasında canlı, duygusal bir bağa dönüştükçe bireyin yaşamının
bütün yönlerine nüfuz etmesi, sirayet etmesi etkilemesi o oranda artar.
Tasavvurlar bir gömleğin
düğmelerini kapamaya benzer. İlk düğmeyi yanlış kapadık mı nasıl bu yanlış
sonuna kadar devam edip iki yakamız doğru olarak bir araya gelmezse, tasavvurda
ilk adım da aynen böyledir. Küçük bir zımba teli, yüz yaprağı bir araya
getirdiği gibi, bazı kavram, tasavvurlar ve fikirler de yüzlerce farklı,
dağınık, karmaşık duran düşünceleri, mevzuları anlamlı halde bir araya
getirebilir.
“Kullarım, beni senden sorarlarsa,
bilsinler ki, gerçekten ben onlara çok yakınım. Bana dua edince, dua edenin
duasına cevap veririm. O halde, doğru yolu bulmaları için benim davetime
uysunlar, bana iman etsinler.” (Bakara 2/186)
“Andolsun, ki insanı biz yarattık. Ona nefsinin ne fısıldadığını da biliriz. Çünkü Biz ona şah damarından daha yakınız.” (Kaf 50/16)
İnsanlık tarihindeki dini veya toplumsal tüm sapmaların temel nedeni Allah tasavvurundaki sapmadır. “Uzak Allah” düşüncesinin hayatımızdaki en olumsuz sonucu, küçük büyük işlediği her eylemin Allah tarafından görüldüğünü ve kayda geçirildiğini unutarak “Allah yokmuş gibi” yaşamaktır. Bu algı insanoğlunun, otokontrol mekanizmasını devre dışı bırakarak icra ettikleri vahşetle dünyayı yaşanamaz hale getirip adeta cehenneme çevirmiştir.
“Uzak Allah” düşüncesinin dini bağlamda ortaya çıkardığı itikadi sapma ise çok daha büyüktür. Bu sapmanın sonucu olarak insanlar tarih boyunca, çok uzakta olduğunu düşündükleri Allah’a yaklaştırmak üzere kendileri ile Allah arasına bir takım aracılar koyma cüreti göstermişlerdir.
Bu aracıların mahiyeti ve maksadı ne olursa olsun doğurdukları sonuç Allah’a şirk koşmaktır. Mesela, Mekkeli müşrikler Allah’a inanmakla birlikte onun dışında ilahlar edinirken, bu ilahların dünyada iken kendilerini Allah’a yaklaştıracağına, ahirette ise Allah’ın cezalandırmasından kurtaracaklarına, yani şefaat edeceklerine” inanıyorlardı. Bu husus Zümer 39/3. ayette şöyle ifade edilir: “İyi bil ki, halis din yalnızca Allah'ındır. O'nun peşi sıra evliya edinenler "Biz, onlara bizi Allah'a daha fazla yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz." derler. Allah ihtilafa düştükleri şeyler hakkında aralarında hüküm verecektir. Allah yalancı ve kâfir olanı hidayete ulaştırmaz.”
Yanlış Allah Tasavvurları
1- Kainatı yaratıp (haşa) köşesine çekilmiş, hayata müdahil olmayan Allah tasavvuru: Yunan filozoflarının, bugün onların yolunu sürdüren hakim Batı kültürünün Allah tasavvuru budur. Laisizmin kaynağı da bu anlayışa dayanmaktadır. Oysa Rabbimiz, yarattıklarını başıboş bırakmadığını, onları her an gözetlediğini bildirmekte, peygamberler ve kitaplar göndererek insanlara yol göstermekte ve insanları hesap günü dünyada yapıp ettiklerinden hesaba çekeceğini bildirmektedir:
“Göklerde ve yerde bulunanlar, (her şeyi) O'ndan isterler. O, her an yeni bir ilâhî tasarruftadır.”(Rahman 55/29)
“Allah dileseydi, sizi tek bir ümmet yapardı.
Fakat O, dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. Yapmakta
olduğunuz şeylerden mutlaka sorguya çekileceksiniz.” (Nahl 16/93)
2- "Gök
Tanrı" Tasavvuru: Sadece gökleri idare eden bir Allah tasavvuru. Oysa
Rabbimiz birçok ayette kendisinin göklerin, yerin ve ikisinin
arasındakilerin Rabbi olduğunu beyan etmekte (Sâffât 37/5; Nebe78/37)
ve "Yaratmak da, emretmek de Allah'a aittir" buyurmaktadır.
(A'raf 7/54) Şu'arâ Sûresi 78. ayette Hz. İbrahim'in dilinden, Allah'ın yaratıcı ve yol gösterici olduğu vurgulanmaktadır.
3- Kendisine kolay ulaşılamayan, uzak olan Allah tasavvuru: Oysa Rabbimiz kendisinin bize şah damarımızdan da yakın olduğunu bildirmektedir:
“Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne fısıldadığını biliriz. Biz ona şahdamarından daha yakınız.” (Kâf 50/16)
4- Hep affeden, sadece merhamet sahibi olan Allah tasavvuru: Oysa Rabbimizin affı gibi cezalandırması da olduğunu, Rahman ve Rahim olduğu gibi Kahhar ve Muntakim de olduğunu Kur'an bize bildirmektedir. Rabbimiz Kur’an’da kendisini şöyle tanıtmaktadır:
“Bilin ki, Allah gerçekten cezası pek şiddetli olandır. Ve Allah bağışlayandır, esirgeyendir.”(Mâide 5/98)
“Sana söylenen şeyler, senden önceki elçilere söylenenden başkası değildir. Şüphesiz, Rabbin, hem elbette mağfiret sahibidir, hem de elim bir azap sahibidir.” (Fussilet 41 /43)
Rabbimizi, kitabında bize kendisini tanıttığı
gibi tanımalı ve öylece iman etmeliyiz. O’nun sadece göklerin değil, yerlerin
de Rabbi olduğunu, sadece mabedlerin değil çarşı-pazarın ve parlamentoların da
Rabbi olduğunu biliriz, bu akideyi yeryüzüne hakim kılmaya çalışırız.
Rabbimizin bize şah damarımızdan da yakın olduğu bilinciyle ancak O’na yönelir,
duada ve ibadette asla aracılara tevessül etmez, hanifler ve muhlisler olarak
yüzümüzü ancak O’na doğrulturuz. İzzeti ancak O’nun yanında arar, O’ndan
başkasını rabb ve ilah edinmekten titizlikle sakınırız.
Yorumlar
Yorum Gönder