Kayıtlar

2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

KUR’AN’DA RAHMAN VE RAHİM İSİMLERİ

  KUR’AN’DA RAHMAN VE RAHİM İSİMLERİ Rahman ismi Mekke’de inen sürelerde daha yoğun olarak geçmektedir. Medine’de indirilen sürelerin sadece ikisinde “Rahman” ismi geçmektedir. (Bakara/163; Haşr/22) Bunun en önemli sebebi yüce Allah’ın Rahman isminin müminlerden daha çok, müşrik ve kâfirlere yönelik bir isim olduğu içindir. ”Rahman” Allah ismi gibi özel bir isimdir. Yani Rahman ismi Allah’a özel bir isim olduğu için O’ndan başkasına izafe edilemez. Mesela: Kur’an’da “Rahmanın Kulları, (Furkan/63) eğer Rahmanın çocuğu olsaydı, (Zuhruf/81) Rahmanın yanında kulluk edilecek ilahlar kılmış mıyız?” (Zuhruf/43) gibi cümleler, Rahman isminin Allah ismi gibi özel bir isim olduğunu gösteriyor. Allah ismi gibi, müşriklerin Rahman ismini bildikleri ve onu kabul ettikleri görülüyor. (Meryem/88; Enbiya/26; Yasin-15; Zuhruf/33). El-Esmaü-l Hüsna (Allah’ın güzel isimleri) arasında Allah ismi gibi Rahman ismi de sadece Allah için kullanılmaktadır. Fakat Rahim ismi Allah’a özel olmadığı için Res...

GÖRÜNME HASTALIĞI

GÖRÜNME HASTALIĞI Kur’an, insanın görünme arzusunu doğrudan bu ifadeyle ele almaz, ancak riya (gösteriş), kibir, benlik arzusu ve dünyevi övünme gibi temalarla bu arzunun köklerini sorgular ve değerlendirir. Bu bağlamda Kur’an, insanın görünme arzusunu niyete, samimiyete ve Allah’a yönelişe göre değerlendirir. Kur’an, insanın süse, gösterişe, beğenilmeye karşı doğal bir eğilimi olduğunu kabul eder, ancak bunun bir imtihan unsuru olduğunu da bildirir. “Kadınlara, oğullara, kantar kantar yığılmış altın ve gümüşe,  soylu-güzel atlara, hayvanlara ve ekinlere duyulan aşırı düşkünlük insanlara süslü gösterildi. Bunlar dünya hayatının geçimliğidir. Asıl dönülecek güzel yer Allah katındadır.” (Al-i İmran/14) İnsanın bu arzularla sınandığı belirtilir. Görünme arzusu da bu süslerden biridir; insan onu nasıl yönlendirdiğine göre ya değerli ya da boş bir çabaya dönüşür. Kur’an, dünya hayatının süsüne aldanmamayı öğütler. Görünürlük çoğu zaman dünyevi başarı, zenginlik, güzellik ya da şöhret üz...

İNSAN KENDİNİ BİLİR

                    İNSAN KENDİNİ BİLİR   Hayır! İnsan kendisinin ne olduğunu görmüştür, mazeretlerini ortaya atsa bile… ( Kıyamet Suresi/ 14-15 )   Ayeti serbest çevirseydim 'Ne kadar mazeret üretse de insan kendini bilir' diye çevirirdim. Bu ayet yapıp ettiklerimizle ilgili 'itham etmek'  üzere tükenen hayatımıza rehberlik edecek en sahici bilgiyi verir. Hakkımızda ne söylenirse söylensin herkes kedini pekiyi bilir.  Kimi suçlarsak suçlayalım masum olmadığımızı vicdanımız yalnız kalınca haykırır. Ayette sözü edilen mazeretler 'savunma mekanizmaları'dır. Her zihin, sahibinin varlığını korumak, onun kar-zararını korumak üzere hareket eder. Savunma mekanizmaları kendimiz hakkındaki gerçekleri örtmek üzere üretilmiştir. Ne kadar akılcı gözükürse gözüksünler iptidai korkuları saklarlar. Psikolojide, “Dunning-Kruger Etkisi” diye bilinen önemli bir kavram vardır. Dunning-Kruger Etkisi, kimi insanların, kendileri...

DÜNYA MAĞARASI

  DÜNYA MAĞARASI Ayet mağaradakiler için 'Sen onları uyanık sanırsın lakin onlar uyuyorlar' (Kehf/18)  diyerek görünen ile hakikat arasındaki farka dikkatimizi çekiyor. Ardından  'biz onları sağa ve sola döndürürüz'  diyerek daha farklı bir konuya işaret ediyor. Uyuyan insanın çeşitli tarzlarda hareket ettiğine şahit oluruz, iradesiz bir şekilde sağa sola dönmek gibi birtakım fiilleri uyuyana izafe ederiz. Halbuki Allah mağarada uyuyanların iradesiz fiillerini kendisine izafe ederek 'biz döndürürüz' diyor. Platon mağarada kalan insanın akıl yoluyla aydınlanmasını anlatır. Tabi ki mağarada başlayan farkındalığın mağarada çıkış ve dönüş senaryosuyla anlatılır. Bizim mağaramız kuşatılmışlıktır. Alegoriye göre bazı insanlar karanlık bir mağaraya zincirlenmişlerdir ve bu insanlar başlarını sağa ve sola çeviremezler sadece karşılarındakini görebilmektelerdir. Doğuştan beri bu mağarada bulunan insanlar mağaranın girişinden yansıyan nesnelerin gölgelerini görür ve...

KUR’AN’A GÖRE DİN İNSAN İÇİNDİR

KUR’AN’A GÖRE DİN İNSAN İÇİNDİR   Uydurulmuş dine göre insan din için yaratılmıştır. Uydurulmuş din, dini zorlaştırmaktadır.   Uydurulmuş dinin,  dini zorlaştırması, Kur’an’ın ortaya koyduğu kolaylaştırılmış, akla ve rahmete dayalı din anlayışının zamanla kültürel, tarihsel ve insan ürünü uygulamalarla örtülmesi anlamına gelir. Bunlardan bazıları: Abdestte dört azayı üç kere yıkamak (farz gibi sunulması). Kadının tek başına seyahat etmesi yasağı (mezhepsel görüş). Kadın sesi avrettir görüşü. Diş yaptırmanın yasaklanması. Dini herhangi bir mezhebe göre yaşamak. Ölüye Yasin okunması, 7-40-52. günler törenleri.   Bu durum Kur’an'da uyarılmış ve eleştirilmiştir. Ey iman edenler! Allah’ın size helal kıldığı temiz şeyleri haram saymayın ve sınırı aşmayın. Allah, haddi aşanları sevmez. (Maide/87). Bazı geleneksel anlayışlar, Allah’ın helal kıldığı şeyleri yasaklayarak dini daraltır. Bu, Allah’a iftira olur. Ne zaman onlara: “Allah'ın indirdiklerine uyun.” denilse, onlar...

ZİHİNSEL KÖRLÜK

  ZİHİNSEL KÖRLÜK Kur’an açısından zihinsel körlük , zihnin ve aklın hakikati görememesi , yani gerçekleri anlamama ve kavramama halidir . Bu kavram Kur’an’da genellikle “basar”  ile “basiret” (içgörü, anlayış) arasındaki fark üzerinden açıklanır. Zihinsel körlük, çoğu zaman inkar, kibir, gaflet ve kalp (zihin) mühürlenmesi gibi manevi sebeplerle ilişkilendirilir. Zihinsel körlük, insana verilmiş olan akıl, zihin ve duyuların doğru kullanılmaması sonucudur. Kur’an’da Zihinsel Körlüğe Dair Ayetler Yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki akledecek zihinleri, işitecek kulakları olsun? Doğrusu, bakışlar kör olmaz ancak kafaların için-deki zihinler körelir. “Doğrusu, bakışlar kör olmaz, ancak kafaların içindeki zihinler körelir.” Hac/46 Muhakkak ki cinlerden ve insanlardan yayıp çoğalttıklarımızın çoğu cehennemliktir. Çünkü onların zihinleri vardır, onunla kavramazlar; gözleri vardır, onunla görmezler; kulakları vardır, onunla işitmezler. Bunlar hayvanlar gibidir hatta daha ...

MUTEZİLE’NİN İSLAMİ DÜŞÜNCEYE KATKILARI

  MUTEZİLE’NİN İSLAMİ DÜŞÜNCEYE KATKILARI Mutezile, İslami düşünce tarihinde özellikle akılcılığı (rasyonalizmi) savunmasıyla öne çıkmış ve Kur'an’ın anlaşılması konusunda önemli katkılarda bulunmuştur. Mu'tezile, İslami düşünce tarihinde derin etkiler bırakan, akılcı ve eleştirel yaklaşımlarıyla tanınan bir ekoldür. Mu'tezile’nin Müslümanların düşüncesine katkıları, özellikle teoloji, felsefe, bilim, ahlak ve siyaset alanlarında belirginleşmiştir. 1. Akıl ile Vahyin Uyumu Mutezile, aklı vahyin önüne geçirmemekle birlikte , vahyin doğru anlaşılması için aklın zorunlu olduğunu savunmuştur. Onlara göre akıl, Allah'ın insanlara verdiği en önemli yetidir ve Kur'an da ancak akılla doğru anlaşılabilir. Mu'tezile, akılcı metodolojisiyle Müslümanların düşünce dünyasında eleştirel düşüncenin gelişmesine katkıda bulunmuştur. 2. Tevhid ve Adalet Anlayışı Mutezile, iki temel ilkeye büyük vurgu yapmıştır: Tevhid (Allah’ın birliği): Allah’ın sıfatlarını mecazî an...

MANEVİYAT MI HAKİMİYET Mİ?

             MANEVİYAT MI HAKİMİYET Mİ? Tarikatlar ve cemaatler,  farklı dinler olarak yapılanmakta ve işlevlerini yerine getirmektedirler. Tarikatlar ve cemaatler varlığın akıl dışı ve ötesi bir manası ve gayesi olduğunu yani dinin gizemli olduğunu iddia ederek insanları kendilerine bağlamaktadırlar. Aklın devre dışı bırakılması, aslında maneviyatın ve ahlakın devre dışı bırakılması anlamına gelmektedir. Varlığın gayesi ve manası, ancak akılla, bilgiyle, düşünmeyle, emekle anlaşılabilir ve yaşanabilir. Aklı reddeden ve etkisizleştiren bütün tarikatlar ve cemaatler birer maneviyat yolu değil, insanlar üzerinde hakimiyet kurmak isteyen hegemonik yapılardır. Tarikatlar, özellikle kırsal alanda şeyhler ve halifeler aracılığıyla halk üzerinde mutlak otorite kurmuştur. Şeyh, sadece dini değil, aynı zamanda siyasi ve ekonomik kararlar da veren bir lider hâline gelmiştir. Tarikatlar 1925’te yasaklansa da, legal olmayan yapılar hâlinde varlıkla...

DEVRİMCİ VE DİRENİŞÇİ TEOLOJİ

         DEVRİMCİ VE DİRENİŞÇİ TEOLOJİ Kur’an’ın iki asli mesajı vardır:  Tevhid ve adalet: Tevhid, yalnızca bir metafizik hakikat değil; toplumsal, ekonomik ve siyasal tahakküm biçimlerine karşı bir özgürlük bildirisi olarak okunmalıdır. Adaletin inşası, zulme karşı direniş ve insanın özgürleştirici öznesi olarak okunmalıdır. Kur’an yalnızca bireysel dindarlığı değil; kolektif sorumluluk, hak mücadelesi ve adalet bilincini inşa eden bir metin olarak ele alınmalıdır. Tevhid, her tür beşeri mutlaklaşmanın reddidir. Kur’an’da Firavun tipi iktidar tasviri, Tanrı’nın adaletinden kopuk otoritelerin ilahlaştırılmasına karşı köklü bir eleştiridir. ( Kasas/4,  Şuara/38) Kur’an’da yer alan “mustazaf” (ezilmiş) kavramı, sadece tarihsel bir tanım değil; her çağda mazlumdan yana bir ilahi pozisyon alışın teolojik ifadesidir (Nisa/75). Kur’an, siyasal yapının istişareye (şura) dayalı olması gerektiğini vurgular (Şura 38), malın toplumun geneline yayılması...

HASAN HANEFİ’YE GÖRE TEOLOJİNİN SORUNLARI

  HASAN HANEFİ’YE GÖRE TEOLOJİNİN SORUNLARI Hasan Hanefi’ye göre klasik İslam teolojisinin (kelamın) birçok temel sorunu vardır. Bu sorunlar, hem teorik düzeyde hem de toplumsal/siyasal işlev açısından eleştirilir. Hanefi, özellikle geleneksel teolojinin tarih dışı , insan dışı ve toplumdan kopuk bir yapıya büründüğünü savunur. Onun amacı, bu yapıyı dönüştürerek eylemci, özgürleştirici ve toplumsal sorumluluk sahibi bir teoloji önermektir. Hasan Hanefi’ye Göre Teolojinin Başlıca Sorunları 1. Tanrı Merkezcilik (Teosentrizm) Klasik teoloji Tanrı’yı merkeze alır , insanı ve toplumsal gerçekliği ikinci plana iter. Hanefi’ye göre bu, dini hayattan koparır ve insanın özgürlük, adalet, eşitlik gibi temel sorunlarını ihmal eder. Teoloji bu haliyle, "göğe dönük", "soyut", "pratikten uzak" bir hal almıştır. 2. Tarih Dışılık Geleneksel teoloji tarihle ve toplumla ilişki kurmaz . Teorileri zamanın ruhu...