Kayıtlar

2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

SÜNNİLİĞİN KUR’AN’A YAPTIĞI KARŞI DEVRİMLER

  SÜNNİLİĞİN KUR’AN’A YAPTIĞI KARŞI DEVRİMLER Sünnîlik, üç büyük karşı devrimle özünde vicdanı diri tutmaya çalışan Kur’an’ı, vicdanı öldürmeye çalışan bir tasavvura dönüştürmüştür. Bu üç karşı devrim şunlardır: a) “Kelam-ı Kadim” Tasavvuru Kur’an, 610 ila 632 arasında 23 sene boyunca, Allah’ın, tarihe müdahil olması iken; Sünnîlik, onu Allah ile birlikte “Kadim” bir söz olarak görmüştür. Yani manalar, Allah ile birlikte kadim oldukları halde, 610-632 arasında bir nevi ”mizansen” olarak tekrar etmiştir. Bu anlayışa göre, nüzul sürecine katılan faillerin (mümin, münafık, kafir, Yahudi, Hristiyan, müşrik…) hiçbirinin kendine ait bir özgür iradesi, isyanı, itaati… yoktur. Teşbihte hata olmaz, adeta Allah, ezelde “Doğmamış çocuğa, don biçmiştir”. Kur’an’da geçen ve Allah’ın ilminin genişliğini ifade eden “ Levh-i Mahfu z” kavramı (85/22), her şeyin, ezelde bir kere irade edilip sonra da ilim hafızasına depolandığı şeklinde anlaşıldı. Oysa Allah: “Her an yeni bir işte/uğraşta” id...

CEHALET, FELSEFE VE OKUMAK

CEHALET, FELSEFE VE OKUMAK Cehalet sadece "bir şey bilmemek" değildir. Cehalet, aynı zamanda bildiğini zannetmektir. Sokrates'in dediği gibi: “Bildiğim tek şey, hiçbir şey bilmediğimdir.” İşte felsefenin başladığı nokta tam da burasıdır. Cehalet, farkında olunmadığında tehlikelidir. İnsan ne zaman cahil olduğunu fark eder, işte o zaman öğrenme başlar. Bu farkındalık, felsefenin doğumudur. İnsan okudukça gelişir. Okumayan insanın gelişmesi ve olgunlaşması mümkün değildir. İnsan aklını, emeğini, hayatını ve üretimini asla başkalarının emrine vermemeli ve hiçbir otoriteye bağımlı olmamalıdır. İnsan,  başkalarının menfaatlerinin aracı, kurbanı ve mağduru haline gelmemeli aklını, düşüncesini ve emeğini kullandırmamalıdır. İnsana bunu okumak ve felsefe kazandırır. Felsefe; soru sorma cesaretidir. Evreni, insanı, doğruyu, yanlışı sorgulama arzusudur. Cevaplardan çok, doğru sorularla ilgilenir. Çünkü sorular bizi düşünmeye zorlar. Düşünmek ise cehaletin panzehiridir. Felse...

KUR’AN’DA RAHMAN VE RAHİM İSİMLERİ

  KUR’AN’DA RAHMAN VE RAHİM İSİMLERİ Rahman ismi Mekke’de inen sürelerde daha yoğun olarak geçmektedir. Medine’de indirilen sürelerin sadece ikisinde “Rahman” ismi geçmektedir. (Bakara/163; Haşr/22) Bunun en önemli sebebi yüce Allah’ın Rahman isminin müminlerden daha çok, müşrik ve kâfirlere yönelik bir isim olduğu içindir. ”Rahman” Allah ismi gibi özel bir isimdir. Yani Rahman ismi Allah’a özel bir isim olduğu için O’ndan başkasına izafe edilemez. Mesela: Kur’an’da “Rahmanın Kulları, (Furkan/63) eğer Rahmanın çocuğu olsaydı, (Zuhruf/81) Rahmanın yanında kulluk edilecek ilahlar kılmış mıyız?” (Zuhruf/43) gibi cümleler, Rahman isminin Allah ismi gibi özel bir isim olduğunu gösteriyor. Allah ismi gibi, müşriklerin Rahman ismini bildikleri ve onu kabul ettikleri görülüyor. (Meryem/88; Enbiya/26; Yasin-15; Zuhruf/33). El-Esmaü-l Hüsna (Allah’ın güzel isimleri) arasında Allah ismi gibi Rahman ismi de sadece Allah için kullanılmaktadır. Fakat Rahim ismi Allah’a özel olmadığı için Res...

GÖRÜNME HASTALIĞI

GÖRÜNME HASTALIĞI Kur’an, insanın görünme arzusunu doğrudan bu ifadeyle ele almaz, ancak riya (gösteriş), kibir, benlik arzusu ve dünyevi övünme gibi temalarla bu arzunun köklerini sorgular ve değerlendirir. Bu bağlamda Kur’an, insanın görünme arzusunu niyete, samimiyete ve Allah’a yönelişe göre değerlendirir. Kur’an, insanın süse, gösterişe, beğenilmeye karşı doğal bir eğilimi olduğunu kabul eder, ancak bunun bir imtihan unsuru olduğunu da bildirir. “Kadınlara, oğullara, kantar kantar yığılmış altın ve gümüşe,  soylu-güzel atlara, hayvanlara ve ekinlere duyulan aşırı düşkünlük insanlara süslü gösterildi. Bunlar dünya hayatının geçimliğidir. Asıl dönülecek güzel yer Allah katındadır.” (Al-i İmran/14) İnsanın bu arzularla sınandığı belirtilir. Görünme arzusu da bu süslerden biridir; insan onu nasıl yönlendirdiğine göre ya değerli ya da boş bir çabaya dönüşür. Kur’an, dünya hayatının süsüne aldanmamayı öğütler. Görünürlük çoğu zaman dünyevi başarı, zenginlik, güzellik ya da şöhret üz...

İNSAN KENDİNİ BİLİR

                    İNSAN KENDİNİ BİLİR   Hayır! İnsan kendisinin ne olduğunu görmüştür, mazeretlerini ortaya atsa bile… ( Kıyamet Suresi/ 14-15 )   Ayeti serbest çevirseydim 'Ne kadar mazeret üretse de insan kendini bilir' diye çevirirdim. Bu ayet yapıp ettiklerimizle ilgili 'itham etmek'  üzere tükenen hayatımıza rehberlik edecek en sahici bilgiyi verir. Hakkımızda ne söylenirse söylensin herkes kedini pekiyi bilir.  Kimi suçlarsak suçlayalım masum olmadığımızı vicdanımız yalnız kalınca haykırır. Ayette sözü edilen mazeretler 'savunma mekanizmaları'dır. Her zihin, sahibinin varlığını korumak, onun kar-zararını korumak üzere hareket eder. Savunma mekanizmaları kendimiz hakkındaki gerçekleri örtmek üzere üretilmiştir. Ne kadar akılcı gözükürse gözüksünler iptidai korkuları saklarlar. Psikolojide, “Dunning-Kruger Etkisi” diye bilinen önemli bir kavram vardır. Dunning-Kruger Etkisi, kimi insanların, kendileri...

DÜNYA MAĞARASI

  DÜNYA MAĞARASI Ayet mağaradakiler için 'Sen onları uyanık sanırsın lakin onlar uyuyorlar' (Kehf/18)  diyerek görünen ile hakikat arasındaki farka dikkatimizi çekiyor. Ardından  'biz onları sağa ve sola döndürürüz'  diyerek daha farklı bir konuya işaret ediyor. Uyuyan insanın çeşitli tarzlarda hareket ettiğine şahit oluruz, iradesiz bir şekilde sağa sola dönmek gibi birtakım fiilleri uyuyana izafe ederiz. Halbuki Allah mağarada uyuyanların iradesiz fiillerini kendisine izafe ederek 'biz döndürürüz' diyor. Platon mağarada kalan insanın akıl yoluyla aydınlanmasını anlatır. Tabi ki mağarada başlayan farkındalığın mağarada çıkış ve dönüş senaryosuyla anlatılır. Bizim mağaramız kuşatılmışlıktır. Alegoriye göre bazı insanlar karanlık bir mağaraya zincirlenmişlerdir ve bu insanlar başlarını sağa ve sola çeviremezler sadece karşılarındakini görebilmektelerdir. Doğuştan beri bu mağarada bulunan insanlar mağaranın girişinden yansıyan nesnelerin gölgelerini görür ve...

KUR’AN’A GÖRE DİN İNSAN İÇİNDİR

KUR’AN’A GÖRE DİN İNSAN İÇİNDİR   Uydurulmuş dine göre insan din için yaratılmıştır. Uydurulmuş din, dini zorlaştırmaktadır.   Uydurulmuş dinin,  dini zorlaştırması, Kur’an’ın ortaya koyduğu kolaylaştırılmış, akla ve rahmete dayalı din anlayışının zamanla kültürel, tarihsel ve insan ürünü uygulamalarla örtülmesi anlamına gelir. Bunlardan bazıları: Abdestte dört azayı üç kere yıkamak (farz gibi sunulması). Kadının tek başına seyahat etmesi yasağı (mezhepsel görüş). Kadın sesi avrettir görüşü. Diş yaptırmanın yasaklanması. Dini herhangi bir mezhebe göre yaşamak. Ölüye Yasin okunması, 7-40-52. günler törenleri.   Bu durum Kur’an'da uyarılmış ve eleştirilmiştir. Ey iman edenler! Allah’ın size helal kıldığı temiz şeyleri haram saymayın ve sınırı aşmayın. Allah, haddi aşanları sevmez. (Maide/87). Bazı geleneksel anlayışlar, Allah’ın helal kıldığı şeyleri yasaklayarak dini daraltır. Bu, Allah’a iftira olur. Ne zaman onlara: “Allah'ın indirdiklerine uyun.” denilse, onlar...

ZİHİNSEL KÖRLÜK

  ZİHİNSEL KÖRLÜK Kur’an açısından zihinsel körlük , zihnin ve aklın hakikati görememesi , yani gerçekleri anlamama ve kavramama halidir . Bu kavram Kur’an’da genellikle “basar”  ile “basiret” (içgörü, anlayış) arasındaki fark üzerinden açıklanır. Zihinsel körlük, çoğu zaman inkar, kibir, gaflet ve kalp (zihin) mühürlenmesi gibi manevi sebeplerle ilişkilendirilir. Zihinsel körlük, insana verilmiş olan akıl, zihin ve duyuların doğru kullanılmaması sonucudur. Kur’an’da Zihinsel Körlüğe Dair Ayetler Yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki akledecek zihinleri, işitecek kulakları olsun? Doğrusu, bakışlar kör olmaz ancak kafaların için-deki zihinler körelir. “Doğrusu, bakışlar kör olmaz, ancak kafaların içindeki zihinler körelir.” Hac/46 Muhakkak ki cinlerden ve insanlardan yayıp çoğalttıklarımızın çoğu cehennemliktir. Çünkü onların zihinleri vardır, onunla kavramazlar; gözleri vardır, onunla görmezler; kulakları vardır, onunla işitmezler. Bunlar hayvanlar gibidir hatta daha ...

MUTEZİLE’NİN İSLAMİ DÜŞÜNCEYE KATKILARI

  MUTEZİLE’NİN İSLAMİ DÜŞÜNCEYE KATKILARI Mutezile, İslami düşünce tarihinde özellikle akılcılığı (rasyonalizmi) savunmasıyla öne çıkmış ve Kur'an’ın anlaşılması konusunda önemli katkılarda bulunmuştur. Mu'tezile, İslami düşünce tarihinde derin etkiler bırakan, akılcı ve eleştirel yaklaşımlarıyla tanınan bir ekoldür. Mu'tezile’nin Müslümanların düşüncesine katkıları, özellikle teoloji, felsefe, bilim, ahlak ve siyaset alanlarında belirginleşmiştir. 1. Akıl ile Vahyin Uyumu Mutezile, aklı vahyin önüne geçirmemekle birlikte , vahyin doğru anlaşılması için aklın zorunlu olduğunu savunmuştur. Onlara göre akıl, Allah'ın insanlara verdiği en önemli yetidir ve Kur'an da ancak akılla doğru anlaşılabilir. Mu'tezile, akılcı metodolojisiyle Müslümanların düşünce dünyasında eleştirel düşüncenin gelişmesine katkıda bulunmuştur. 2. Tevhid ve Adalet Anlayışı Mutezile, iki temel ilkeye büyük vurgu yapmıştır: Tevhid (Allah’ın birliği): Allah’ın sıfatlarını mecazî an...