BİLMEDİĞİN ŞEYİN PEŞİNE DÜŞME
BİLMEDİĞİN ŞEYİN PEŞİNE DÜŞME
“Hakkında
bilgin olmayan şeyin peşine düşme. Çünkü işitme, görme ve gönül; bunların hepsi
ondan sorumludur.” (İsra/36)
İnsanoğlu,
sorumlu bir varlıktır. Dünyaya başıboş ve anlamsız olarak gönderilmemiş ve
kendi hâline de terk edilmemiştir. İnsan her yaptığı iyi fillerinden dolayı ödüllendirilecek,
kötü davranışlarından dolayı da hesaba çekilecek bir varlıktır. İnsan ahsen-i
takvimde yaratılmış, iyilikle kötülüklerin neler olduğu kendisine
bildirilmiştir. İnsan bu bakımdan nelerin sorumluluk getireceğini ve nelerin de
kendi aleyhine olabileceğini bilme imkânına sahiptir. Dolayısıyla bilmediğini
iddia ederek yaptığı yanlış davranışlardan dolayı ahiret gününde hesaptan
kurtulması mümkün değildir. O bakımdan ayette de işaret edildiği gibi bilmediği
şeylerin peşine düşmemesi, onlara dayanarak hüküm vermemesi gerekir. Kişinin
davranışlarını gözetleyen, söylediği hiçbir sözü kaçırmadan kaydeden, işlediği
fiillerini yazan melekler bulunmaktadır (Kaf/17).
“Lâ taqfu” kelimesi Arapçada “izlemek, peşine düşmek, takip etmek,
söylemek” anlamına gelir. Burada bilgiye dayanmayan, kesin olmayan şeyin
peşinden gitmeme uyarısı vardır.
Ayet, “bilgi ve kesin delil olmaksızın hüküm verme, söz
söyleme, şahitlik etme, isnatta bulunma” yasağıdır. İnsan her söz ve fiilinden
sorumlu tutulur. (Taberî). İnsan üç ana bilgi kaynağına sahiptir: Vahiy,
duyular (işitme, görme) ve akıl. Allah bunların her birini sorguya çekecek,
bilgiye ulaşma yollarını yanlış kullanmayı kınayacaktır.( Râzî). Ayet, “zan ile
hareket etme, yalan söyleme, başkasına iftira etme, duymadığın ve bilmediğin
şeyi nakletme” yasağıdır. Müslüman, sadece doğruluğunu bildiği şeyin peşine düşmelidir.
(İbn Kesîr).
İnsan bilmediği konuda konuşmamalı, hüküm vermemeli, kulaktan
dolma söylentilerle hareket etmemelidir. Göz, kulak ve gönül Allah’ın verdiği emanetlerdir.
Bunların yanlış kullanılması (yanlış görme, yanlış dinleme, yanlış yorumlama)
sorumluluk doğurur.
İnsan, duymadan aktarılan sözlerden (gıybet, iftira,
yalan), görmeden inanılan şeylerden (kör
taklit, batıl inançlar) ve akletmeden yapılan işlerden (hurafeler, körü körüne
bağlılık) sorgulanacaktır.
“Bilmediğin
şeyin ardına düşme” ayetinin anlamı çok geniştir. Hem bireysel hem de toplumsal
hayatta kişinin “bilgi” yerine tahmin ve zanna uymamasını gerektirir. Bu emir,
İslam hayatının ahlakî, hukukî, siyasî ve idarî tüm yönlerini kapsar. İslam
ahlakı, şüpheden kaçınmayı ve araştırmaksızın hiçbir birey veya grubu
suçlamamayı, hiç kimsenin aleyhinde yeterli araştırma yapılmaksızın işlem
yapmamayı gerektirir. Ayette ifade edilen bilgi ise, kesin delil anlamına da
gelmektedir. Buna göre kişinin kesin delil olmayan, tahmini ve dedikodu
cinsinden haberlerin peşinden gitmesi, bilgi sahibi olmadan tahmine göre
herhangi biri hakkında maddi veya manevi zarara yol açacak şekilde konuşması ve
hareket etmesi yasaklanmaktadır.
Dedikodu, sosyal medya söylentileri, doğrulanmamış haberler
bu ayetin günümüzdeki yansımalarıdır. Bilgi kesinleşmeden paylaşmak sorumluluk
getirir. Taklitçilik ve eleştirel düşünceyi terk etmek de bu ayetin yasakladığı
hususlardandır. Kişi din, siyaset veya gündelik işlerde körü körüne başkasını
izlememelidir. Bilgi ahlakı, epistemolojik açıdan ayet, İslâm’ın “sorgulamadan,
bilmeden hüküm verme” tavrına kökten karşı olduğunu gösterir.
İnsanın
bilmediği şey(ler)in peşine düşmemesi için şuna dikkat etmesi gerekir. “Ey
iman edenler! Zannın çoğundan kaçının çünkü zannın bir kısmı günahtır.
Birbirinizin gizlisini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini etmeyin. Biriniz,
ölü kardeşinin etini yemeyi sever mi? Bundan tiksindiniz değil mi? Allah’a
karşı takvalı olun. Allah tövbeleri kabul edendir, merhametlidir.” (Hucurât,49/12).
Kıyamet günü bütün organlar bundan mesul tutulacaktır. Allah, kıyamet günü
ağızları mühürleyecek, elleri ve ayakları konuşturacaktır. Onlar, dünyada
sahiplerinin ne yaptıklarına şahitlikte bulunarak bir bir söyleyeceklerdir. El,
ayak, göz, kulak sahibinin lehine ve aleyhine şahitlik yapacaktır (Yâsîn,
36/65; Fussilet, 41/20; Nûr, 24/24; (Hucurât, 42/6).
Özet: İsrâ/36, Kur’an’ın bilgi ahlâkının temel ayetlerinden biridir. İnsana
şunu söyler: Bilmediğin şeye inanma. Duymadığın sözü nakletme. Görmediğin şey hakkında
şahitlik yapma. Akletmeden peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve gönül Allah’ın
emanetleridir; insan bunların her birinden hesap verecektir.
Yorumlar
Yorum Gönder