İNSAN KENDİNİ BİLİR

                    İNSAN KENDİNİ BİLİR

 

Hayır! İnsan kendisinin ne olduğunu görmüştür, mazeretlerini ortaya atsa bile… (Kıyamet Suresi/14-15)

 

Ayeti serbest çevirseydim 'Ne kadar mazeret üretse de insan kendini bilir' diye çevirirdim. Bu ayet yapıp ettiklerimizle ilgili 'itham etmek'  üzere tükenen hayatımıza rehberlik edecek en sahici bilgiyi verir. Hakkımızda ne söylenirse söylensin herkes kedini pekiyi bilir.  Kimi suçlarsak suçlayalım masum olmadığımızı vicdanımız yalnız kalınca haykırır. Ayette sözü edilen mazeretler 'savunma mekanizmaları'dır. Her zihin, sahibinin varlığını korumak, onun kar-zararını korumak üzere hareket eder. Savunma mekanizmaları kendimiz hakkındaki gerçekleri örtmek üzere üretilmiştir. Ne kadar akılcı gözükürse gözüksünler iptidai korkuları saklarlar.

Psikolojide, “Dunning-Kruger Etkisi” diye bilinen önemli bir kavram vardır. Dunning-Kruger Etkisi, kimi insanların, kendilerini, olduklarından daha akıllı ve daha yeterli gördüklerine ilişkin bilişsel önyargılarına verilen addır. Yetersiz insanların, kendi yetersizliklerini görme yetilerinin olmadığını belirtir. Kendini bilmezlikle, düşük bilişsel yetilerin bir arada olması, kendi yetersizliklerini görmemelerine ve yeterliklerini abartmalarına neden olur. Bu,  “Hem bilmez, hem de kendini bilmez” durumudur.

Yetersiz insanlar, kendi bilgi ve beceri düzeylerini abartmakta, başkalarının bilgi ve becerilerini, ayrıca uzmanlıklarını göremedikleri gibi, kendi yanlışlarını, bilgi ve beceri yetersizliklerini de görememektedirler.

İnsan güçsüz ve çaresiz bir varlık olduğunu bilir. Olmak istediği ile olabileceği arasında daralan insan 'kifayetsiz bir muhteris' olarak görünmek istemez. Belki bir insan olarak yaşamanın en iyi anlatımı budur. Serçe kartalı taklit edemez, çaresiz olabileceğini itiraf ettiğinde hakikat yoluna girmiş sayılır. İnsanın gayreti gerçeği örtebilir, görünüşünü değiştirebilir, erteleyebilir, lakin ortadan kaldıramaz.

 

İnsan tabiatı çaresizlik ve zayıflık üzere yaratıldığı için onu örtecek her şey bir 'cila' gibidir. Doğru bir bakış, insandaki çaresizliği ve zayıflığı görebilir. Duygularımız bize öteki insandan üstün olduğumuzu söylese bile, gerçekte buna inanmayız. Biz sadece hemcinslerimize karşı böbürleniriz, onlarla kıyaslayarak kendimize görece üstün ve güçlü deriz. Fakat gerçeğin ne olduğunu ve imkanlarımızın nerede tükendiğini pekala biliriz. Firavun insanlara 'Ben sizin rabbinizim' diye böbürlenmişti, fakat bu bir yanılsama idi. O sözü söylerken ne Firavun kendine inanmıştı ne ondan korkanlar inanmıştı.

İnsan tabiatı gereği acizdir ve kendi kendine yeterli olmayan varlıktır. Adem 'ağaca yaklaşma' emrine baş kaldırmakla insan oldu; zaafını itiraf etmekle de kul olarak Allah'a döndü. Her birimiz günde onlarca kez ağaca yaklaşır, kuralları ihlal eder, bir kısmımız ise bunu itiraf ederiz.

 

İnsanın kendisi hakkındaki çelişkileri bilmesi akıllı olduğunu göstermez; akıllı olmak bizde olanı bir ayrıcalık saymak yerine müşterek bir insanlık durumu ortya koymaktır. Kim olursa olsun ve hangi durumda bulunursa bulunsun her insan zayıf varlığı içinde kendini tahtın varisi sayar, üzerine kural konmasını kaldıramaz.

Ayet bağlamında ahiretteki bir durumu haber vermektedir. Allah Hz. Peygamber’in şahsında insanlığa hitap ederek kıyamet koptuğu gün artık Allah’ın huzurundan başka kaçıp sığınılacak, varıp durulacak bir yerin bulunmadığını haber vermektedir. O gün herkes Allah’ın huzurunda toplanacak ve dünyada yapıp ettikleri ve yapması gerektiği halde yapmadıkları iyi ve kötü ne varsa hepsi ona haber verilecektir. Bununla birlikte insan görünüşte cezadan kurtulmak için çeşitli mazeretler ileri sürse de 15. ayetin bildirdiğine göre, gerçekte kendisi hakkında yine kendisi tanıklık edecek, gerçeği gizlemesi mümkün olmayacaktır. 

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

MEKKİ SURELERDE SALÂT KAVRAMININ SEMANTİĞİ

SALAT’IN NAMAZ ANLAMI ÜZERİNE

EZBERE TESLİM OLMAK