GÖRÜNME HASTALIĞI
GÖRÜNME HASTALIĞI
Kur’an, insanın
görünme arzusunu doğrudan bu ifadeyle ele almaz, ancak riya (gösteriş), kibir,
benlik arzusu ve dünyevi övünme gibi temalarla bu arzunun köklerini sorgular ve
değerlendirir. Bu bağlamda Kur’an, insanın görünme arzusunu niyete, samimiyete ve
Allah’a yönelişe göre değerlendirir.
Kur’an, insanın süse,
gösterişe, beğenilmeye karşı doğal bir eğilimi olduğunu kabul eder, ancak bunun
bir imtihan unsuru olduğunu da bildirir.
“Kadınlara, oğullara,
kantar kantar yığılmış altın ve gümüşe,
soylu-güzel atlara, hayvanlara ve ekinlere duyulan aşırı düşkünlük
insanlara süslü gösterildi. Bunlar dünya hayatının geçimliğidir. Asıl dönülecek
güzel yer Allah katındadır.” (Al-i İmran/14)
İnsanın bu arzularla
sınandığı belirtilir. Görünme arzusu da bu süslerden biridir; insan onu nasıl
yönlendirdiğine göre ya değerli ya da boş bir çabaya dönüşür.
Kur’an, dünya
hayatının süsüne aldanmamayı öğütler. Görünürlük çoğu zaman dünyevi başarı,
zenginlik, güzellik ya da şöhret üzerinden kurulur. Ancak Kur’an bu değerlerin
geçiciliğini vurgular.
Bilin ki dünya hayatı
ancak oyun, eğlence, süs, kendi aranızda bir övünme, mal ve evlat çoğaltma
yarışından ibarettir. Bir yağmur örneği gibi: Onun bitirdiği ekin çiftçilerin
hoşuna gider, sonra kuruyuverir, bir de bakarsın ki sapsarı kesilmiş, sonra da
çer çöp oluvermiştir. Ahirette ise şiddetli bir azap veya Allah'tan mağfiret ve
rıza vardır. Dünya hayatı ancak aldatıcı bir yararlanmadır. (Hadid/20)
Bu ifade, görünür
olmak için yarışan toplumlara karşı bir uyarıdır. Asıl önemli olan içsel
değerler ve ahiret için yapılanlardır.
Kur’an, başkalarına
gösteriş için yapılan amelleri sıkça eleştirir. Riya (gösteriş), ibadet veya
iyi amellerin, insanların takdirini kazanmak amacıyla yapılmasıdır ve bu, Allah
katında değersiz görülür.
Ey iman edenler!
Allah'a ve ahiret gününe inanmayıp da insanlara gösteriş için malını harcayan
kimse gibi sadakalarınızı başa kakmak ve eziyetle boşa çıkarmayın. Böylesinin
örneği, üzerinde toprak bulunan bir kaya gibidir ki ona şiddetli bir yağmur
dokunur da onu çırılçıplak bırakır. Kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler.
Allah, kâfir toplumu hidayete ulaştırmaz.
(Bakara/264)
Bu ayette, ibadetin
bile sadece görünmek amacıyla yapılmasının içi boş, samimiyetsiz ve anlamsız
olduğuna dikkat çekilir.
Çağımızı önceki
çağlardan ayıran özelliklerinden biri, insandaki görünme arzusunun tavan
yapmasıdır. Bütün imkanlar görünmeyi, en meşru ve en makbul duygumuz haline
getirmeye hizmet et(tiril)mektedir. İnsanlık hiçbir zaman görünme imkanlarına
bu kadar sahip olmamıştı. Modern
iletişim imkanları insan iradesi karşısında edilgen değildir, tam aksine ne
düşünmemize ve neyi nasıl sergileyebileceğimize bizzat kullanılan araç ve
gereçler karar verir. Kendi gayelerine uymayanları ise öteler, ötekileştirir
onların görünmesine izin vermez, süreci tamamen kendisi yönetir.
Görünme arzusu,
temelde bireyin tanınma, onaylanma ve aidiyet ihtiyacının dışavurumudur.
Psikolog Abraham Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde yer alan "saygı
görme" ihtiyacı, bugün sosyal medya beğenileri, takipçi sayıları ve
dijital onay sembolleriyle somutlaşmaktadır. Modern insan, "ben
buradayım" demek için artık selfie paylaşmakta, hikâyeler yüklemekte ve
her anını kayıt altına alarak görünürlüğünü artırmaya çalışmaktadır.
İnsanın kendini açık
bir şekilde göstermek yerine 'maske' altında saklama imkanları bulduğu yerlerin
başında sosyal medya gelir. Bu süreç içinde insan, maskelerin arkasına
sığınarak hesabını vermeyeceği bir dünyanın içinde serbest hareket etmenin
sorumsuzluğunu özgürlük olarak düşünüyor. Artık burada öfkenin, arzunun veya
başka duyguların bir hesabı veya sınırı yoktur. Birbirini tahrik eden, tahrik
ettikçe de gerçeklik kazanan vehimler, en nihayetinde düşüncelerimize dönüşmeye
başlarlar.
Dijital çağda
görünürlük artık kaçınılmaz bir gerçek. Ancak bu görünürlüğün yönetilebilir ve
bilinçli olması, bireyin ruhsal bütünlüğü açısından hayati önemdedir. Gerçek
özgürlük, yalnızca görünür olmaktan değil, kendini olduğu gibi kabul etmekten
geçer.
İnsan gerecek ile
hayaller arasında gelgitler yaşayan bir varlıktır. Hayaldeki ben, gerçekte ben
olmadığı gibi teknolojik dünyadaki ben de ben değildir! Bu nedenle yenidünyanın
ahlaki ve zihinsel ilkelerini belirlerken bakmamız gereken ilk konu insanın
kendi içgüdü, vehim ve hayalleriyle ilişkisinde yanılsamalardan kaçınmak
olmalıdır. Gerçek ile gölge arasındaki ayırımın farkında olmalıdır. Bunlar
herhangi bir şekilde insanın iç dünyasında ortaya çıkmış olsa bile, gerçekte
insanı temsil etmesi söz konusu olmayan geçici hallerdir. Yenidünyada bunları
'gerçekmiş' gibi gösteren ise yazılı ve görünür hale gelmeleridir. Fakat bu
durum onların gerçek düşünceler, gerçek kanaatler olduklarını göstermeyecektir.
Modern insanın görünme
arzusu, aslında daha derin bir var olma ihtiyacının güncel bir tezahürüdür. Ancak
görünmek ile var olmak arasındaki çizgi bulanıklaştıkça, birey kendi
benliğinden uzaklaşabilir. Bu yüzden sorulması gereken soru şudur: Biz
gerçekten kendimiz için mi görünmek istiyoruz, yoksa görünmeden var
olamayacağımıza mı inandık?
Görünme arzusu,
insanın özgüvenini pekiştirebileceği gibi, tam tersine kaygı, yalnızlık ve
değersizlik duygularını da tetikleyebilir. Sürekli görünür olmak için harcanan
çaba, insanı gerçek ilişkilerden uzaklaştırabilir. Başkalarının beğenisine
bağımlı hale gelen kimlik, en ufak bir ilgisizlikte sarsılabilir. Bu durum,
özellikle gençlerde psikolojik sorunlara yol açmaktadır.
Modern görünürlük
kültüründe kimlik, giderek daha fazla bir “gösteri”ye dönüşmektedir. Kendi olma
hali, başkalarının beklentileri doğrultusunda şekillenmektedir. İnsan, "ne
hissettiği" ile değil, "nasıl göründüğü" ile değerlendirilmeye
başlanmıştır. Bu da gerçek benliğin yerini, dikkat çekici ama çoğu zaman “yapay
bir imaja” bırakmasına neden olur.
Kur’an’a göre insanın
değeri, ne kadar göründüğüyle değil, ne kadar içten ve samimi olduğu ile
ölçülür. Görünme arzusu, eğer insanı iyiliğe, tevazuya ve başkalarına faydalı
olmaya yönlendiriyorsa olumlu bir güç olabilir. Ama kibir, riya veya
başkalarını etkileme çabasıysa, bu Allah katında değersizdir.
Yorumlar
Yorum Gönder