KUR’AN’A DAİR NOTLAR
KUR’AN’A DAİR NOTLAR
Kur’an’ın
kapısında duran insan, bütün durumlarda hep hakikat devşirmektedir. Kur’an’ın kapısını
bekleyen için bir mahrumiyet yoktur.
Kur'an
anlaşılmak için gönderilmiş bir kitaptır. Her insan, kendi yeteneğine, bilgi
birikimine göre, anlama konusundaki çabasına göre Kur'an'ı anlayabilir. Daha
iyi anlayabilmek, daha çok çabayı, daha çok samimiyeti ve daha iyi bir donanımı
gerektirir.
Kuran,
adaletin ve merhametin rehberidir.
Kur'an
ısrarla insanı düşünmeye, aklını kullanmaya, delillere dayalı hareket etmeye
davet eder. Kur'an, insana kendi varlığının, özgürlüğünün, insanı insan yapan
kök ilkelerin ve kurucu unsurların farkına varmasını kolaylaştırmak için; akla
destek için gelmiştir.
Kuran,
bize doğru yolda yürümemiz için bir pusuladır.
Kur'an'la buluşan insan,
onu daha iyi anlayabilmek için daha iyi anladığını düşündüğü, bilgisine ve
birikimine güvendiği bilginlerden destek alır. Kendisi çaba sarf etmeden
başkalarının anlayış biçimi ile yetinen insanlar, başkalarının yanlışlarına mahkûm
olurlar.
Kuran,
insanın zihninde yeni ufuklar açan bir kitaptır; sürekli olarak onu okumalı ve
üzerinde düşünmeliyiz.
Kuran'ı
tefekkürle okuyarak hayatımıza rehberlik ederiz. Her bir sure, birer rehberdir.
Her bir sure, birer yol haritasıdır; Kuran'ı
anlamak için bu haritayı takip ederiz ve manevi bir seyahate çıkarız.
Kur'an dışındaki her türlü bilgi,
kime, hangi mezhebe ait olursa olsun, insan ürünü olduğu için, her türlü tenkit
ve tahlile açık olmak durumundadır.
Kur’an’sız
kalmak, susuz kalmaktan daha tehlikelidir.
Kur’an’ı
hatmetmek yerine bir ayetin manasını anlamaya ve üzerinde düşünmeye çalışmak
daha değerlidir.
Din
adamları, insanları Kuran’dan uzaklaştırmak için Kuran’ın zor, anlaşılmaz ve
mücmel olduğu yalanını yüzyıllarca empoze ettiler. Kuran’ın anlaşılması için
yüzlerce ciltlik rivayet kitaplarının didik didik edilmesi gerektiğine
kananlar, Kuran’ı öğrenmeye vakit bulamadılar. Vakit bulanlar ise kafalarını
binlerce hurafeyle doldurduklarından ve üstelik Kuran’ı bunlara muhtaç kabul
ettiğinden onu anlama şansını baştan kaybettiler. Nitekim Allah’ın korunmuş
Kelamını korunmamış kul sözlerine muhtaç görenler, Kuran’ın anlaşılmasının zor
olduğunu iddia edip durdular.
Tarih
boyunca, fıkıhçılar, Fıkıh ve fıkıh usulü bilinmedikçe Kur’an anlaşılamaz.”,
tarihçiler “İslam tarihi bilinmeden Kur’an anlaşılamaz.”, tasavvufçular
“Tasavvuf kavranmadıkça Kur’an anlaşılamaz.”, Hadisçiler “Hadis ve hadis usulü
bilinmeden Kur’an anlaşılamaz.” dediler.
Kur'an baştan sona kadar
düşünmeyi, insanın vicdanını harekete geçirmeyi hedeflemektedir. Kur'an baştan
sona kadar, sokak insanını düşünür yapmaya çalıştı.
Kur'an'a gelinceye kadar
mucize kavramı, doğaüstü ya da olağanüstü olarak kodlanmışken, Kur'an'da mucize
bizzat doğanın kendisidir. Yasaların kendisidir. Ayetler doğaüstü değil,
doğaldır.
Kur'an, kategorik olarak
geleneği hakikat sanma saplantısını şiddetle eleştirmiştir (7/28, 43/22, 31/21,
5/104...).
Kur'an'a göre zalimlerden
başkasına düşmanlık yoktur (2/193). Dost-düşman ayrımı yapmanın kriteri ırk,
dil, din, çıkar ayrılığı değil; adalet ve zulümdür.
Kur’an dini suçlara (namaz,
oruç, hacc, dinden dönme vs.) dünyada ceza öngörmemiş; ancak insanlık suçlarına
(adam öldürme, hırsızlık, zina, yol kesme vs.) ceza öngörmüş, bunlarla
ortaklaşa mücadele edilmesi gerektiğini vurgulamıştır.
Kur’an, temel İslami
ibadetlerle ilgili herhangi bir dünyevi müeyyideden söz etmez. Din temelde
insanlar için bir tekliftir, isteyen kabul eder ve Tanrının uyarılarına kulak
verir, isteyen tercihini başka yönde kullanabilir.
Kur’an bir şifreler ve
batini manalar gizli cümleler yığını değildir. İleride okudukça bu şifreler ve
batini manalar ortaya çıkacak değildir. Bilinmezlikler, eğer illa şifre
diyeceksek o zaman hayatın ve tabiatın içindedir. Araştırılması gereken
Kur’an’ın kelimeleri, cümleleri değil, onun da işaret ettiği hayat ve
tabiattır.
Yorumlar
Yorum Gönder