AHLAK ÜZERİNE

 AHLAK ÜZERİNE

Ahlak, akıl, hikmet, vicdan ve adalet ideolojilere yenik düşmüştür.

İdeolojiler, bütün ahlaki normları, ölçütleri, yaklaşımları, yorumları çok ciddi bir biçimde istikrarsızlaştırıyor.

Ahlak insanlığın oksijenidir.

Adalet, hukukun ahlak ile bütünleşmesi halinde sağlanabilir.

Günümüzde, ahlaki içerikten yoksun modern hukuk yaklaşımlarıyla,  her hangi bir sorun­ çözüldüğü görülmemiştir.

Ahlaki bir evren­sellik hiç kimseyi ötekileştirmeyen, değersizleştirmeyen bir ev­renselliktir.

Ahlakî denetimden bağımsız bir dünyada, insanın istekleri, hırsları, tutkuları sınırsız hale geliyor, hazcılığa hizmet eden maneviyatsız ve ruhsuz bir kültür oluşuyor.

Ahlak ve anlamdan bağımsız bireyler, tüketiciye dönüşüyor.

Ahlakî değerler sistemi çökünce, doğru ile yanlışı bir­birinden ayırt edebileceğimiz ölçütler de değerini yitiriyor.

Ahlaki değerler sistemi çökünce sahici hayat tarzları, sahici ilişkiler de çöküyor,

Ahlakî denetime ihtiyaç duymayan bir dünya, sınırlarını ve ihtiraslarını kontrol edemiyor.

Ahlakî denetimden yoksun bir dünyada insana kişisel sorumluluk duygusu kazandırılamıyor.

Herkesin kendi kişisel çıkarını bir şekilde meşrulaştırabildiği toplumlarda ahlakî bir düzen sağlanamıyor.

Toplumlarımız devletleştirilmiş bir din ve ahlak algısı aracılığıyla tektipleştiriliyor.

Müslü­man olmak demek, bütün zamanlara açık olmak, bütün zamanlarla birlikte olmak demektir. Bugüne hükmeden bir geçmiş anlayışı ye­rine, bugünü çoğaltan bir geçmiş anlayışına ihtiyacımız olduğunu hatırlamalıyız. Bu Müslümanca bir duruş ahlakıdır.

Ahlakî davranışların yerini, ekonomik davranışlar alıyor.

Kalabalıkların hoşuna gidecek şeyler söylemekten vaz­geçmeliyiz. Rüzgâra karşı da yürüyebilmek ve insanlara duymak istemedikleri şeyleri de söyleyebilmek direniş ahlakıdır.

Ahlak, rahatlatıcı yazılar, konuşmalar yerine, rahatsız edici sorular sormayı gerektirir.

Ahlak insanda direnme yeteneğini doğurur. Direnme yeteneğine sahip olmayan bireyler, gruplar toplumlar bu durumda kayıtsızlığı, sorumsuzluğu, hoşgörüyü ya da nihilizmi seçiyor.

Bilinç körlüğü, hizipçi körlük, ırkçı körlük, her durumda ahlaki körlüklere yol açıyor. Hizip sınırları, cemaat sınırları, zihinsel sınırlarımızı ve ufkumuzu daraltıyor, küçültüyor. Hizip sınırları ile ce­maat sınırları ile kuşatılmış zihinlerin özgürlüklerinden söz edilemez.

Belli bir zamanın, belli bir kültürün, belli bir coğrafyanın ihtiyaçlarına yanıt vermek üzere üretilmiş eserler bütün zaman­lar ve coğrafyalarda ilk ortaya çıktıkları dönemdeki etkiyi uyandırmayabilir. Bunları bütün zamanlara yetecek iddiasında olmak ilmi ahlak sığmıyor. (Gazali’nin kitapları, Said Nursi’nin kitapları gibi.)

Her hangi bir eseri zorlama yöntemlerle, aşırı, ölçüsüz, ahlaksız propaganda hileleriyle efsaneleştirme­ye çalışmak yanlıştır. Böyle bir çaba yeni yorumların, yeni yaklaşımların, yeni çözümlemelerin, yeni isimlerin ve eser­lerin ortaya çıkmasını engelleyecek ve geciktirecektir.

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

MEKKİ SURELERDE SALÂT KAVRAMININ SEMANTİĞİ

SALAT’IN NAMAZ ANLAMI ÜZERİNE

KEVSER SURESİNİN İNCELENMESİ