Kayıtlar

Haziran, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

KUR’AN’DA AHLAK ESASLARI

  KUR’AN’DA AHLAK ESASLARI   Ahlakın konusunu insanın karakteri, iyi ve kötünün tespiti, iyiyi alıp kötüden kaçınma yolları, insanın yapması gereken vazifeler oluşturur. Kur'ân, bilinen ahlak kitaplarındaki sisteme göre değil de kendine mahsus sistematiği içerisinde eksiksiz bir ahlak sistemi oluşturacak zenginlikte nazari prensipler ve ameli kurallar getirmiştir. İnsan Kur'ân ahlakı sayesinde, davranışlarındaki güzel ve çirkin olanı anlar. Fazilet ve aşırılıkları de kavrar.   Zaten ahlakın gayesi de budur. Kur'ân’da ahlak kelimesi doğrudan geçmemekle birlikte iki yerde hulk kelimesi geçmektedir. Bununla birlikte Kur'ân'da ahlak ile ilgili pek çok kelime ve kavram yer almaktadır. Mesela, birr (iyilik), takva (Allah’a va yaratılmışlara karşı sorumluluk bilinci), amel-i salih (iyi-hayırlı işler yapma), istikamet (doğruluk), hüsün (güzel davranışlı olma), hayr (iyi), ma’ruf (iyilik) gibi iyi ahlaklı olmaya dair keli...

KUR’AN’DA İNSANIN SORUMLULUĞU

    KUR’AN’DA İnsanın Sorumluluğu 1. Tanımı ve Şartları Sorumluluğun Arapça karşılığı, "mükellefiyet" tir. Mükellefiyet, "teklif' kökünden türemiş bir kelimedir. En genel anlamıyla mükellefiyet, "Yüce Allah'ın aklî melekeleri yerinde olan insanı, hilâfet ve emanet görevi ile yükümlü tutması'' demektir. Bir insanın herhangi bir işle mükellef tutulması için o işe ehil olması gerekmektedir. Bu da, kişinin kendisine yöneltilen hitabı anlayacak ve bu hitabın gereğini yerine getirebilecek güçte bulunmasıyla mümkündür. Çünkü mükellef tutulmada amaç, insanın yükümlü kılındığı işi yerine getirmesidir. Durum böyle olunca, kendisine yöneltilen hitabı anlama gücüne sahip olmayan kişiden, tabii olarak bir işin yapılmasını istemek mümkün değildir. Bunun içindir ki Yüce Allah muhatap kabul ettiği insana hitabın mahiyetini kavraması için akıl idrak, temyiz kudreti ve irade hürriyeti vermiş, bu kudret ve hürriyeti tam olarak kullanabilecek yaşa geldiğinde de on...

KUR’AN’A DAİR NOTLAR

  KUR’AN’A DAİR NOTLAR Kur’an’ın kapısında duran insan, bütün durumlarda hep hakikat devşirmektedir. Kur’an’ın kapısını bekleyen için bir mahrumiyet yoktur. Kur'an anlaşılmak için gönderilmiş bir kitaptır. Her insan, kendi yeteneğine, bilgi birikimine göre, anlama konusundaki çabasına göre Kur'an'ı anlayabilir. Daha iyi anlayabilmek, daha çok çabayı, daha çok samimiyeti ve daha iyi bir donanımı gerektirir. Kuran, adaletin ve merhametin rehberidir. Kur'an ısrarla insanı düşünmeye, aklını kullanmaya, delillere dayalı hareket etmeye davet eder. Kur'an, insana kendi varlığının, özgürlüğünün, insanı insan yapan kök ilkelerin ve kurucu unsurların farkına varmasını kolaylaştırmak için; akla destek için gelmiştir. Kuran, bize doğru yolda yürümemiz için bir pusuladır. Kur'an'la buluşan insan, onu daha iyi anlayabilmek için daha iyi anladığını düşündüğü, bilgisine ve birikimine güvendiği bilginlerden destek alır. Kendisi çaba sarf etmeden başkalarının anla...

TARİKATLARIN MEŞRUİYET SORUNU

  TARİKATLARIN MEŞRUİYET SORUNU Kur’an 610-632 tarihleri arasında Arap yarımadasında mevcut olan sosyolojik ve sosyal psikolojik olarak yerleşik dini, iktisadi, hukuki, politik örfler/gelenekler, toplumsal yapılar, kurumlar toplamına itiraz eden, başkaldıran, onların büyük bir bölümünü kıyasıya eleştiren, yeni bir “dünya görüşü”, ortaya koymuştur. Metafizik, ahlaki, toplumsal yeni ilkeler koymuştur. Yani her mevcut olanı, “olması gereken” olarak görmemiştir. Mevcut olanların bir bölümünü ilga; bir bölümünü de ıslah etmiştir. Hatta önceki şeriatlardan miadını doldurmuş hükümlerin bir kısmını dahi “nesh” ederek onların yerine yenilerini getirmiş, onları yenilemiştir. Erken dönemde oluşan Fıkıh ve Kelam disiplinlerinin, Kur’an’da ortaya konan düşünce-duygu ve davranış boyutları ile dinsel ilişkiyi/hayatı bütüncül olarak ortaya koyamaması; yönetimde Kur’an’ın tavsiye ettiği “şura” yerine, Saltanatın ortaya çıkması ve neredeyse 100 yılı alan kabileciliğe dayanan iç savaş, bir içerle...