İBADETİN TEMEL ESASLARI
İbAdetİn
Temel Esasları
İslâm'da ibadetin üzerine bina edildiği bir takım temel
esaslar vardır. Bunlar, ibadeti ibadet yapan ve ona bir değer atfeden temel
esaslar olduğu için, onun olmazsa olmazları olarak nitelendirilebilir. Söz
konusu esaslar, bilgi, süreklilik ve itidalden (denge) ibarettir.
1. Bilgi
İman ibadet için ne denli önemli ise, bilgi de iman için o derece önemlidir. Çünkü iman aklî verilere yani bilgi
temeli üzerine oturmazsa zan ve tahminden ibaret kalır. Bunun da Kur’an açısından
hiçbir değeri yoktur. Bu yüzdendir ki Kur’an, bilgiye dayanmayıp, sırf atalarından devraldıkları kültürel miras üzere hareket
etmelerinden dolayı müşrikleri, inançları yönünden tenkit etmektedir. “Onlara: “Allah’ın indirdiğine ve resule gelin.” denildiğinde: “Atalarımızı üzerinde bulduğumuz yol bize
yeter.” derler. Ataları bir şey bilmeyen ve hidayet üzere olmayan kimseler olsa
da mı?” (Maide/104) Kur’an’a
göre böyle bir hareket temelsizdir. Halbuki Allah'a inanmak ve ibadet etmek ise
akılcı bir temel üzerine bina edilmelidir. Aksi halde iman hem aklî verilerden
yoksun bırakılmış hem de vahiy gibi sağlam bir temele dayandırılmamış
olacaktır. İşte bu yüzdendir ki, Kur’an iman hakikatine objektif delillerden hareketle ulaşmasını tavsiye etmektedir. Ona göre
bütün âlem Allah'ın varlığını haykıran delillerle doludur. “Biz ayetlerimizi hem dış dünyada hem nefislerinde onlara
göstereceğiz, öyle ki onun hak olduğu kendilerine açıkça belli olsun. Rabbinin
her şeye şahit olması yetmez mi?” (Fussilet/53) Yani Allah tabiat aracılığıyla
insanla konuşmaktadır. “Göklerin ve yerin
yaratılmasında, gece ile gündüzün art arda gelmesinde derin kavrayış sahipleri
için ayetler vardır.” (Âl-i İmran/190) İnsana düşen, Kur’an’ın ayet olarak
isimlendirdiği bu işaretleri doğru bir şekilde oku(t)mak, inancını söz konusu
işaretlerden edindiği ilmî verilerle temellendirmektir.
İbadetlerin içeriklerini öğrenme, onları doğru bir şekilde
ifâ etme noktasında da bilginin, önemli bir fonksiyonu vardır. Zira, bu tür
bilgiler aklî tefekküre ve muhakemeye değil, vahyî verilere dayanmaktadır.
Böyle olunca Allah'ın peygamberlerine indirmiş olduğu söz konusu vahyî verileri
elde edip, ibadetini onlara göre yapması da, insanın sorumluluklarındandır. Bu sorumluluk yerine getirilmediği zaman ibadetlerde noksanlık ve hata
söz konusu olacaktır. Böylece denilebilir ki, ibadet noktasında imanın olduğu
kadar bilginin de önemli bir yeri vardır. Kısacası bilgi, hem Allah'a ulaşma
hem O'nun birliğini tasdik etme hem de ibadetlerin muhtevasını oluşturan vahyî
verileri anlama açısından önemlidir.
2. Süreklilik
İbadetin temel esasları içerisinde sürekliliğin önemli bir fonksiyonu
vardır. Kur’an, "Ve sana yakîn (ölüm) gelinceye kadar Rabbine ibadet
et." (Hicr/99) buyurarak Hz. Peygamber'in şahsında inananlara, hayatlarının sonuna
kadar bütün zaman ve mekânlarda Allah'a ibadeti emretmiştir. Çünkü ayette yer
alan "ibadet et" emri mutlak bir ifadedir, bundan dolayı o hiçbir zamanı
ve hiçbir mekânı istisnâ etmemiştir.
İbadet için zaman noktasında bir engel (oruçta olduğu gibi) söz konusu olursa,
kazâ ve keffâret gerekir. Mekân açısından eğer bir engel ortaya çıkarsa, o
zaman da kulluğun sürekliliğine elverişli bir mekâna göç edilir. Zira Allah bu
hususta mümin kullarım uyararak, "Ey iman eden kullarım! Şüphesiz benim
arzım geniştir. O halde yalnız bana kulluk edin."(Ankebut/56)
buyurmaktadır. Bunun anlamı şudur. Şayet yaşadığınız memlekette bana ibadet
etmeniz kolay olmaz, dininizi yaşama hususunda bir takım baskı ve eziyetlere maruz
kalırsanız, orada bağlanıp kalmayın. İbadetinizi serbestçe yapabileceğiniz bir
yere hicret edin, o darlıktan genişliğe çıkmak için ne gerekiyorsa, onu yapın
ve bana kulluk edin.
Ayette geçen “yakîn” kelimesi de ölüm manasına gelmektedir.[1]
Kelimelerin oluşturduğu bu kompozisyon, "hayatta bulunduğun sürece bir anı
bile boşa geçirmeksizin kulluğun gereği olan ibadet emrini yerine getir."
demektir.[2]
Böylece anlaşılmaktadır ki, Allah'a ibadette bilgi kadar
süreklilik ve istikrar da önemlidir. Nitekim Hz. Peygamber de: "Allah'a en
sevimli amel, az da olsa devamlı olanıdır."[3]
buyurarak sürekliliğin ibadet açısından ne derece önemli olduğunu beyan
etmiştir.
3. İtidâl
İbadetin temel esaslarından biri de itidaldir. Zira "itidâl, Allah'ın emirlerinde, yasaklarında ve mubah kıldığı alanlarda, daha iyi kul olmak kaygısıyla lüzumsuz yere bir takım zorluklar ihdas edip (ruhbanlığa götürecek) aşırılığa gitmemek" demektir. Kısacası dinî sorumluluklar konusunda Allah’ın dediklerini yapmaktır. Buna göre her türlü aşırılık yani ifrat ve tefrit, insanı itidalden uzaklaştıran ve Kur’an’ın mümin için öngördüğü dengeyi bozan şeylerdir ki bunlar, Allah'ın koymuş olduğu ilâhî prensiplere de aykırıdır. Nitekim, “Ey iman edenler! Allah'ın size helâl kıldığı iyi ve temiz şeyleri (siz kendinize) haram kılmayın ve sınırı aşmayın. Allah sınırı aşanları sevmez''(Maide/87) hükmü bu hususu açıkça beyan etmektedir. Kaynaklar bu ayet için nüzul sebebi olarak şöyle bir olay naklederler: Hz. Peygamber bir gün ashabını etrafına toplayarak onlara kıyameti anlatmıştı. Allah Resûlünün sözlerinden çok etkilenen on kadar sahabe bir araya gelerek, gündüzleri sürekli oruç tutmak, geceleri namaz kılmak, et yememek, eşleriyle cinsel ilişkide bulunmamak, hatta kendilerini kısırlaştırmak gibi fıtrata ters bazı önlemler almaya karar vermişlerdi. Bunu haber alan Hz. Peygamber onları çağırarak şöyle dedi: "Ben böyle bir ibadet şekliyle emrolunmadım. Şunu bilin ki, nefislerinizin de üzerinizde hakkı vardır. Oruç tutun fakat bazen de tutmayıp yeyin; namaz kılın fakat uykunuzu da terketmeyin. Ben böyle yapıyorum."[4]
Kur’an’ın itidâl konusunda birbiriyle örtüşen beyanlarda
bulunuyor ve itidâlin zıddı davranışları yeriyor. Bu durumda inanan insana
düşen görev dengeli ve ölçülü olmaktır.
Sonuç olarak şöyle ifade edilebilir. Allah'a yapılan ibadetler
geniş anlamda, fayda ve hayır gibi özellikleri taşımaları bakımından kişilerin
aklî tasavvurları ve vicdani davranışlarıyla ilgili olsa da, dar anlamdaki ibadetler,
Kur’an’ın tayin ettiği, zaman, mekân ve imkân gibi değişik unsur ve şartlara
bağlı bir takım özel biçimli eylemlerdir. İşte bu eylemlerin ibadet sayılması için onların bilgi, süreklilik ve itidâl üzere olmasına bağlıdır.
Yorumlar
Yorum Gönder