Kayıtlar

Şubat, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

AKIL - İMAN İLİŞKİSİ

  AKIL - İMAN İLİŞKİSİ Kur’ân’da inananla inanmayanı, gören ile kör (11/24); iman ve inkârı da aydınlık ve karanlık olarak ifade edilir (13/16). Müstağni olan (31/7) vahyin emir ve yasaklarına karşı kibirlenen bu sebeple de Allah’ın kalbini mühürlediği kişiler vahyi anlamazlar (2/6-7, 40/35).   Allah’ın emir ve yasaklarına karşı ruh dünyasında beslenen kibir Kur’ân’da vahiy düşmanlığının en esaslı sebeplerinden biri olarak ifade edilir (40/56, 63). Bu karakterdeki kişi vahyi dinlemez (41/26). Bu durum onların bir tür kör ve sağır olmalarıyla yakından ilgilidir (41/4, 11/20). Dolayısıyla Kur’ân’ı anlamak sadece Kur’ân’a doğru epistemolojik bir zihnî hareketi değil aynı zamanda Kur’ân’dan hayata doğru iman ve itaatle hayatı inşa edici fiilî bir hareketi de gerektirir. İman, tasdikin/doğrulamanın/onaylamanın karşılığıdır. İman şüpheyi kaldırmaz. Tasdikin zıddı, yalanlama (tekzip) ve inkâr anlamına gelen küfürdür. Küfür, doğru olanı inkâr anlamına geldiği gibi; bir b...

BAKMAK VE GÖRMEK

  BAKMAK VE GÖRMEK Çok eski zamanlarda şehirden uzak kulübesinde münzevi yaşayan bir bilge vardı. Ünü bütün ülkeye duyulmuştu. Onun talebesi olmak isteyen çokları gelmiş fakat sınavdan geçememişler. Yine bilgeye talebe olmak isteyen iki ademoğlu gelmiş. Bilge onlara ikramda bulunduktan sonra, nereden gelip nereye gittiklerini sormuş. Onlarda uzun uzun anlatmışlar. Sonra da bilgeye talebe olmak istediklerini söylemişler. Bilge de onları Tanrının varlığından, evrendeki eşsiz tasarımdan, insanlığın tarihinden, evrenin yaratılışından, insan tiplerinden, gelecekten kısaca insanın anlam aramasına yardımcı olacak pek çok konulardan uzun uzun anlatmış onlara. Yıllar sonra bilge onları ormanda gezintiye çıkarmış. Sonra da deniz kenarında gezintiye çıkarmış. Gördüklerini anlatmalarını istemiş onlardan. Ademoğullarından birisi, ormanda gezdik börtü böcek, hayvanlar, ağaçlar gördüm demiş. Dağın tepesindeki ormandan şehri küçük bir maket gibi gördüm. Uzaktan bakılınca sanırsın ki şehird...

TAKLİT VE ATALAR KÜLTÜ

  TaklİT ve Atalar Kültü Taklit, delilsiz başkasının sözünün, biri tarafından kabul edilmesidir. İnsan doğasında, taklide karşı fıtrî bir meyil vardır.   İnsan hayatının ilk dönemlerinden itibaren taklit sayesinde, davranışlarına yön verecek bilgileri çevresinden öğrenir.   Duyduğu seslerle dili, ailesinin davranışlarıyla oturma- kalkma, yürüme, yeme-içme gibi eylemleri taklitle öğrenmektedir. Hiç bir kimsenin bulunup taklit edilemediği dönemlerde dahi, taklit olgusunun olmadığına hükmetmemiz yanlıştır. Hz. Âdem'in çocuklarının olayını buna şahittir: "Nihayet nefsi onu (Kabil'i), kardeşini öldürmeye itti de onu öldürdü; bu yüzden de kaybedenlerden oldu. Derken Allah, kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini ona göstermek için yeri eşeleyen bir karga gönderdi. (Kabil):'Yazık bana! Şu karga gibi olup da kardeşimin cesedini gömmekten aciz oldum' dedi ve ettiğine yananlardan oldu." (Maide/30-31) Her topluluk örf ve adetlerini, ananelerini, medeniyetini tamamıy...

KUR’AN’DA DÜNYA HAYATININ ÖRNEĞİ

  KUR’AN’DA DÜNYA HAYATININ ÖRNEĞİ   Yunus/24: Dünya hayatının örneği gökten indirdiğimiz su gibidir. Onunla insanların ve hayvanların yiyeceği bitkiler gürleşip birbirine karışır. Yeryüzü tüm güzellikleriyle süslenip bezenir. İnsanlar onun üzerinde güç sahibi olduklarını sandıkları bir anda geceleyin veya gündüzün emrimiz gelir de orayı biçilmiş ekine çeviririz, sanki dün hiçbir şey yokmuş gibi... Düşünen bir toplum için ayetleri ayrıntılı olarak açıklıyoruz. Dünya hayatı, ahiret hayatıyla kıyas edilince, bir süre akıp sonra kesilen, tehlikesi az, toza toprağa karışıp giden yağmur suyu gibidir. Fakat bu su sayesinde bir takım bitkiler yetişir; insanlar ve hayvanlar onlardan yararlanır ve hayatlarını devam ettirirler. İnsanoğlu da dünyada yaptığı iyi ve kötü işler sayesinde cenneti veya cehennemi kazanır. Dünyada ebedi kalınması söz konusu değildir. O halde dünya hayatı bir imtihandan ibarettir, çünkü her imtihan geçicidir. İmtihan sonunda elde edilecek başarı, ona tam h...

TARİKATLARDA KOŞULSUZ TESLİMİYET SİSTEMİ

  TARİKATLARDA Koşulsuz Teslİmİyet Sİstemİ   Sorgulanamaz bilgi doktrini: Keşf ve İlham İslamda doğrudan tanrısal otoritesi bulunduğu iddia edilen ruhbanlık gibi dini bir sınıf söz konusu değildir. Müslümanlar, dini konulardaki sorunlarını ulema olarak bilinen bilginler sınıfının yorumları ve içtihatlarıyla çözmektedirler. Bu sınıfın da elbette toplum üzerinde bir otoritesinden bahsedilebilir. Ancak ulemanın herhangi bir konudaki tercihi lafız-mana veya en genel anlamıyla beyânî düşünme sistemine dayanmasından dolayı pozitif bir mahiyete sahiptir. [1] Diğer bir ifadeyle iddiaları çürütülebilir ve yorumları nakzedilebilir niteliktedir. Bu itibarla alimlerin kendilerine her hal ve koşulda itaati sağlama iddiaları olamayacağı gibi onları birer önder olarak gören geniş halk kitleleri de böyle bir hataya çoğunlukla düşmemişlerdir. Esasında bu durum Kuran’ın konu hakkındaki “Her bilenin üzerinde bir bilen vardır” (Yusuf 12:76.) veya “Ölen açık bir delille ölsün, yaşayan da açı...