Kayıtlar

Nisan, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

EĞİTİMİN ÜZERİNDEKİ DESPOTİZM PRANGASI

EĞİTİMİN ÜZERİNDEKİ DESPOTİZM PRANGASI   İnsanın inkar edildiği ve yok edildiği otoriter eğitim modelleri, kendi ideolojik kurgularına uygun insan yaratmak şeklinde bir hedefi gerçekleştirme iddiası taşır. Modern dönem öncesine ait otoriter, ezberci, taklitçi, teslimiyetçi, bilim ve felsefe karşıtı insanı dışlayan sözde öğretim kurumlarında sahici anlamda bir eğitim söz konusu değildi. Medrese gibi yapılar, eğitim kurumu olmadığı gibi, modern ve medeni bir eğitim anlayışına dair hiçbir unsuru taşımamaktadırlar. Modern okullarda, bilim, sanat ve felsefeye değer veren, her bireyin aklını kullanarak katkıda bulunduğu özgürlükçü bir eğitim anlayışı etkili olmaya başlamıştır. Günümüzde insanları biçimlendiren popülizm, despotizm, ırkçılık, cinsiyetçilik ve fanatizmdir.  Popülizm ve despotizm, siyasal, sosyal ve kültürel iktidarı elde tutmak için eğitim alanını mutlak bir şekilde kendi kontrollerinde tutmak isterler. Çünkü cehaletin değişmez özelliği  otoriteyi sorgulatmamaktır...

AHLAK ÜZERİNE

  AHLAK ÜZERİNE Ahlak, akıl, hikmet, vicdan ve adalet ideolojilere yenik düşmüştür. İdeolojiler, bütün ahlaki normları, ölçütleri, yaklaşımları, yorumları çok ciddi bir biçimde istikrarsızlaştırıyor. Ahlak insanlığın oksijenidir. Adalet, hukukun ahlak ile bütünleşmesi halinde sağlanabilir. Günümüzde, ahlaki içerikten yoksun modern hukuk yaklaşımlarıyla,  her hangi bir sorun­ çözüldüğü görülmemiştir. Ahlaki bir evren­sellik hiç kimseyi ötekileştirmeyen, değersizleştirmeyen bir ev­renselliktir. Ahlakî denetimden bağımsız bir dünyada, insanın istekleri, hırsları, tutkuları sınırsız hale geliyor, hazcılığa hizmet eden maneviyatsız ve ruhsuz bir kültür oluşuyor. Ahlak ve anlamdan bağımsız bireyler, tüketiciye dönüşüyor. Ahlakî değerler sistemi çökünce, doğru ile yanlışı bir­birinden ayırt edebileceğimiz ölçütler de değerini yitiriyor. Ahlaki değerler sistemi çökünce sahici hayat tarzları, sahici ilişkiler de çöküyor, Ahlakî denetime ihtiyaç duymayan bir dünya,...

“REVASİ” DAĞ DEĞİL, SABİT “AĞIRLIK”TIR

  “REVASİ” DAĞ DEĞİL, SABİT “AĞIRLIK”TIR Arapça’da  dağ “cebel” dir. Çoğulu dağlar  “cibal” dir. Kur’an’da hem  “cebel”   (Haşir, 59/21),  hem de  “cibal”  (Amme, 78/7)  kelimesi kullanılmıştır. “Revâsiye”  kelimesi ise Kur’an’da yalnız çoğul olarak  “revasî”  ve  “râsiyât”  şeklinde kullanılmıştır. Bu kelimenin fiili  “resâ-yersû”  olup bir şeyi bir yere sabit kılmak, perçinleştirmek manasına gelir.  Sözlük anlamı itibariyle bu kelime dağ için kullanılmaz.  Nitekim Kur’an’da yer alan   “ve’l-cibale ersâhâ”   (Naziat, 79/32)  ayetinde  "cibal"  kelimesi,  “revasî”  kelimesinin  -if’al babından - fiili olan  “ersâ”  ile birlikte kullanılmıştır. Manası  “Yerin dağlarını oturttu / sabitleştirdi.”  şeklindedir. Bu kelime 9 ayette isim olarak çakılı büyük kara parçası olarak kullanılmaktadır. Diğer iki ayette ise çakma fiili olarak k...

ZÜMER SURESİ 3. AYET NE SÖYLER

  ZÜMER SURESİ 3. AYET NE SÖYLER Zümer/3: İyi bil ki halis din yalnızca Allah'ındır. O’nun peşi sıra evliya edinenler: “Biz onlara, bizi Allah'a daha fazla yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz.” derler. Allah ayrılığa düştükleri konularda aralarında hüküm verecektir. Allah nankör olan yalancıyı hidayete ulaştırmaz. Allah'ın peşi sıra, kendilerine zararı ve yararı olmayan şeylere kulluk ederler ve: “Bunlar Allah katında bizim şefaatçilerimizdir.” derler. De ki: “Siz Allah'a göklerde ve yerde bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz? O, ortak koştuklarından münezzeh ve çok yücedir.” (Yunus/10) Allah'ı bırakıp da kıyamet gününe kadar kendisine cevap vermeyecek şeylere yakarandan daha sapkın kimdir? Oysa onlar, bunların yakarmalarından habersizdirler. (46/5) Kitabın korumadığı din zamanla kirlenir. Kur’an öncesi din kirlenmiş bir alandı. Bunu Allah’a halis kılmanın yolu , ilk iki ayetle (Zümer/1-2) birlikte anlatılmıştır. Dini Allah’a/kitaba halis kılanlar, anc...

SİYASAL İSLAM SÖYLEMİNİN ELEŞTİRİSİ

 " SİYASAL İSLAM” SÖYLEMİNİN ELEŞTİRİSİ İslamcılık düşüncesi, hem Osmanlı’da hem de İslam ülkelerinde 19.yy.’ın son kısmında ortaya çıkmıştır. İslam’ı yeniden topluma ve siyasete hakim kılmak, Batı’da ortaya çıkan evrensel fikirlerin ve kurumların karşılıklarını İslam’dan devşirmek ve Batılı anlamıyla İslam’ı bir ideoloji olarak sistemleştirmek gibi amacı olan bir akımdır (İsmail Kara, 1986). 20. yy.’da İslamcılık düşüncesinden yola çıkarak oluşturulmuş olan çalışmalar, İslamcı hareketler adı altında toplanmış ve ekonomiden kültürel hayata ve siyasete kadar birçok alanda örgütlenen ve faaliyet gösteren oluşumlar haline gelmişlerdir. Bu oluşumlardan Siyasal İslamcı hareketler siyasal alanla ilgilenirken, diğer oluşumlar sosyal ve kültürel alanlara yönelmişlerdir. İbrahim Maraş, siyasal İslam’ın ortaya çıkışında “sağlıklı modernleşememiş muhafazakâr toplulukların, sözde dine sığınma hastalığının etkili olduğunu”  ifade eder.  “Bu yönüyle İslamcılığın çıkış sebeplerinden...

MÜSLÜMAN VE İSLAMCI ARASINDAKİ FARK

MÜSLÜMAN VE İSLAMCI ARASINDAKİ FARK Müslüman Allah'a bağlı bir bireydir, islamcı ise lidere bağlıdır. Müslüman geleceğe, islamcı ise geçmişe bakıyor. Geçmişteki ihtilafları körükleyip kaşıyor, onları çağa taşıyıp yaşatmak istiyor. Müslüman, dinini Allah'a yaklaşmak için uygulayan ve onu maneviyat ve psikolojik denge aracı olarak gören kişidir. Müslüman birleştirici, islamcı ayrıştırıcı ve ötekileştiricidir. Müslümanın  amacı dini yaşamak, islamcı dini güç kazanma aracı olarak görür ve dini koltuğa ulaşmak için bir merdiven olarak kullanır. Müslüman kamuya eleman alımını liyakate göre yapar, islamcı kudretli telefonların ağırlığına göre yapar. Müslüman dini manevi bir yükseliş aracı olarak görürken, islamcı dini siyasi bir yükseliş aracı olarak görür. Müslüman dinde kişiliklerini geliştiren değerler ve ahlaki ilkeler görürken, islamcı dini kötü davranışları ve kendileriyle aynı fikirde olmayan kişi ve ülkelere karşı saldırı ve kışkırtmaları için bir gerekçe olarak görür. Müslüma...